Koronavirüs; gerçekler ve komplo teorileri
Cibril Ubeydi 01 Ocak 1970
Korona günlerinde ‘ölüm kokusu’ dünyayı sarmış durumda, insanlar sevdiklerinden uzakta yalnız başına defnediliyor, nefesler tutulmuş, salgının boyutlarının hangi seviyeye ulaşacağı bekleniyor.
Buna karşılık ilaç şirketleri ve araştırma merkezleri, aşı bulmak için yoğun çaba sarf ediyor. Bulunması muhtemel aşıyı ticari anlamda tekelleştirmek için girişimler de var.
Öte yandan komplo teorileri havada uçuşuyor, bazıları virüsün ABD ve Çin arasındaki biyolojik savaş sonucu insanlığın başına sarıldığını söylüyor.
Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, "ABD ordusunun Kovid-19 virüsünü Çin’in Vuhan kentine taşımış olabileceğini" söyledikten sonra, komplo teorileri daha da açıktan dillendirilmeye başlandı.
İran dini lideri Ali Hamaney, "Koronavirüs salgını, biyolojik bir saldırının parçası olabilir" diye tweet attı.
ABD Dışişleri Bakanı Pompeo ise, "Çin’in Vuhan şehrine uçuşları durdurmalı ve salgın hakkında konuşanları hapsetmemeliydiniz" diye yanıtladı.
Çinli yetkililer, Ekim 2019'da Vuhan’da düzenlenen Dünya Askeri Oyunları'na katılan ABD ordusu mensuplarının, ekonomisini baltalama amacıyla virüsü Çin'e taşımış olabileceğini iddia ediyor.
Rus medyası da, ABD ve Başkan Trump’ın ‘virüsün yayılmasının’ arkasında olduğuna dair geniş çaplı yayınlar yapmaya başladı.
Rus basınında yer alan analizlerde, "Koronavirüsün yapay olarak laboratuvarlarda üretildiği, ABD istihbarat örgütü ve büyük ilaç şirketlerinin salgının arkasında olduğu" ifadeleri yer aldı.
Ancak Ruslar analizlerinde herhangi ikna edici bir delil sunmadı.
Stewen Soderbergh’in yönettiği ve 2011'de gösterime giren Contagion (Salgın) sinema filmini tezlerine örnek olarak göstermekle yetindiler.
Söz konusu filmde, salgını başlatan virüsün ‘yarasalardan’ kaynaklandığı gösteriliyordu. ABD’nin salgının arkasında olduğuna dair bir kanıtın olmayışı, bazılarına göre bu ülkenin masum olduğu anlamına gelmiyor.
Nitekim ABD’nin, Gürcistan’daki bir merkezinde biyolojik silahlar üzerine çalışmalar yaptığı biliniyor.
Koronavirüsün iki türe dönüştüğü, yeni tip virüslerden biri zararsız iken Kovid-19’un tehlikeli olduğu söyleniyor.
‘Salgın silahı’ eski savaşların bir parçasıydı, her ne kadar ABD ve Çin, biyolojik silahların kullanılmamasına dair anlaşmayı imzalamış olsa da, iki taraf arasında biyolojik bir savaşın yaşanabileceği teorisi hala geçerli.
NATO Müttefik Kuvvetleri eski Komutanı James Stavridis, biyolojik silahların ve salgınların dünya nüfusunun beşte birini yok edebileceğini ileri sürmüştü.
Çin ve ABD arasında karşılıklı suçlamalar devam ederken, Vuhan Salgın Hastalıkları Araştırma Enstitüsü’nden Şi Çingli, "Doğa, insanları medeni olmayan alışkanlıkları için cezalandırıyor" dedi.
Çingli; ‘canlı olan her şey yenilebilir’ sloganı altında, yarasa, yılan, köpek ve kedilerin canlı canlı yenilmesini kast ediyordu.
Şu ana kadar virüsün kaynağının yarasalar olduğu tezi en güçlü tahmin olarak değerlendiriliyor.
Çin halk yemek kültürünün içinde yer alan yarasalar bünyelerinde birçok mikrop barındırıyor.
Dolayısıyla salgının yarasalardan çıkmış olması kuvvetle muhtemel ve diğer komplo teorilerinden daha olası.
Bununla birlikte yarasaların yüzyıllardır tüketildiğine dikkat çekilerek, Çin yemek kültürünün suçlanmasının anlamsız olduğu da savunuluyor.
14'üncü yüzyılda ortaya çıkan ‘Kara Veba’ ve 1918’de yayılan İspanyol gribi hakkında da çok sayıda komplo teorisi vardı.
1998 yılında Libya’daki çocuklara AIDS virüsünün enjekte edildiği söyleniyordu, ancak tüm araştırmalara rağmen meselenin iç yüzü anlaşılamadı.
Komplo teorilerini hafife almak hatta dillendirenleri aşağılamak söz konusu teorileri ortadan kaldıracak değildir.
Aksi kanıtlanmadıkça komplo teorileri Çin ve ABD üzerinde iz bırakmaya devam edecektir.
Vuhan’da yeni vakaların görülmemesi umut vericidir. Eğer salgının ortada çıktığı yerde durum böyleyse, ‘korona tünelinin’ ucunda ışık görünmek üzeredir anlamına gelir.
Salgından kurtulmak için umudumuz hala canlıdır.
Independent Türkçe için çeviren: Mustafa Yıldız