Nasıl yönetiliyoruz?
Mahir KAYNAK 23 Ağustos 2006
Dünyayı yöneten ekibin lideri ile randevuma giderken epey heyecanlanmıştım. Konforlu ama saraya hiç benzemeyen bir büroya alındım. Karşımda sıradan bir bürokratı andıran orta yaşlı birisi, güzel ve etrafı çiçeklerle süslenmiş bir masada oturuyordu. Masasında çocukları ve karısına ait olduğu anlaşılan bir fotoğraf vardı. Biraz başarılı olduğuna inananların sevgililerinden ve metreslerinden söz etmenin doğal olduğu bir ortamda bu resmi yadırgadım. Dünyayı yönettiği söylenen bu insanın başında ne bir taç vardı ne de elinde asası. Yerlerimizi değiştirsek kimse bu değişikliğin farkına bile varmazdı.
Dünyayı nasıl yönettiklerini anlamak istediğimi söyledim. Basit bir soruya cevap veren bir insanın edasıyla konuşmaya başladı:
Aslında yöntemimiz çok basit. Saat yönünde dönen bir dişliyi düşünün. Eğer siz hareketin bu yönde olmasını istemiyorsanız dişliyi ters yöne zorlarsınız. Oysa biz bu dişilinin yanına uygun başka bir dişli koyarız ve hareketi saatin ters yönüne çeviririz. Yani var olan bir gücü değiştirmek yerine onun potansiyelini kendi istediğimiz yöne çevirir ve kullanırız. Milliyetçiyi ülkesi aleyhine kullanmak, dindara inançlarının yasakladığı şeyleri yaptırmak, sosyalisti kapitalizmin en uç çizgisinde kullanmak mümkündür. Biz bu dişlileri belirler ve onları devreye sokarız. İşimiz bir mühendisinkine benzer ve bu nedenle bizim toplum mühendisliği yaptığımızı söylerler. Bizim için insanların bir şeye inanması yeterlidir ve bu inancın niteliğinin hiçbir önemi yoktur. Uygun dişliler aracılığıyla hareketi istediğimiz yöne çeviririz. Mesela siz PKK ile mücadele ettiniz, büyük bedeller ödediniz ama sonunda, bizim önceden planladığımız Kürt oluşuma razı oldunuz. 1980’de dünyanın en bağımsız ülkelerinden biri idiniz ama daha fazla bağımsızlık isteyenlerin gayretleriyle global dünyanın bir parçası oldunuz. Şu anda İslam dünyası inançları için mücadele ettiğini sanıyor ama bu inancın bir şiddet ve nefret kültürüne dönüşmesinden başka bir sonuç elde edemiyor. Dünya üzerindeki sol hareketi, onu bir düşünce akımı olmaktan çıkarıp şiddet kullanan solcular bitirdi. Bunları biz gerçekleştirdik.
Öyleyse siz dünyayı kapitalizm ve onun temsilcisi ABD adına yönetiyorsunuz.
Bugünkü sistem tarihi bir aşamadır ve sonuna yaklaşmaktadır. Şu anda yaşadığınız büyük çalkantı yeni bir modelin oluşumunun doğum sancılarıdır. Biz hiçbir düzenin ve düşüncenin ebedi olmadığını biliriz. İnsanlığın geleceği konusunda iki hakim düşünce vardır. Birincisi dindarlarca ya da Marksistler gibi determinizmi savunanlarca ileri sürülen görüş. Buna göre gelecek, insanların iradeleri dışında, kendi dinamikleriyle oluşacaktır. Biz ise geleceğin insan aklının bir ürünü olduğunu düşünür ve bu geleceği inşa ederiz. Dindarların bundan rahatsız olması gerekmez. Yaratan, bizleri kullanarak, kendi projesini yürütmektedir.
Bugün gördüğümüz krallar, başkanlar, diktatörler, kurtarıcılar neyin nesi oluyor?
Bunlar bizim kullandığımız dişlilerdir ve toplumun dinamiklerini istediğimiz yöne çevirirler. Düşüncemizi eyleme geçirecek gücü nerden bulduğumuzu merak edeceğini biliyorum. Bizimle birlikte hareket eden, yönetimde söz sahibi olan kişiler vardır. Ama bunlar şatafatlı bir hayat süren krallar ya da şöhretli önderler değildir çoğu zaman. Arada sırada bu rolü oynamak zorunda kalan üyelerimiz bundan pek hoşlanmazlar.
Kime bağlısınız? İllimünati, Mason ya da dini bir mezhebin uzantısı mısınız?
Biz taraf değil tarafların yaratıcıyız. Bugün dünyayı birkaç kere yok edecek, üstelik bunları çevreye ve kendilerine zarar vermeden gerçekleştirecek teknoloji ve silahlara sahip olanlar varken kendinizi nasıl güven içinde hissediyorsunuz? Biz ne bir ekibiz ne de bir örgüt. Biz insanların içlerinde var olan bir cevheri temsil ediyoruz. .
Bu yazı sadece biz fanteziden ibarettir ve herhangi gerçeğe tekabül etmemektedir.