Cihat Yaycı Paşa’nın Merkeze çekilmesi iç hesaplaşma mı terfi mi yoksa darbe karşıtı bir önlem mi?
Ömür Çelikdönmez 01 Ocak 1970
Tümamiral Cihat YAYCI, 1966 yılında Elazığ’da doğdu. “Fetömetre” mucidi. “Mavi Vatan” tanımlaması ve harekat planlaması ona ait. 20 Ağustos 2017 tarihinden itibaren Dz.K.K.lığı Kurmay Başkanı. İngilizce ve Rusça biliyor. 2012-2014 yılları arasında Moskova Silahlı Kuvvetler Ataşesi görevinde bulundu.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümamiral Cihat Yaycı'nın Genelkurmay Başkanlığı emrine atanmasına ilişkin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzalı karar Resmi Gazete'de yayımlandı. Bu kararın ardından, sosyal medyada "Libya antlaşmasının mimarı, mavi vatan konseptinin yaratıcılarından, fetöcülerin hedefindeki Tümamiral Cihat Yaycı hakkındaki atama, Yunanistan’ı, fetöcüleri ve kriptoları mutlu etmiştir. Atama kararı vahimdir, çok düşündürücüdür. Ülkeye hizmet cezalandırılmaktadır" gibi değerlendirmeler yer aldı. Bu gelişmeden kısa bir süre önce, firari FETÖ elemanlarının, sosyal medya hesaplarından “önemli bir Amiral Görevden Alınacak” mesajı ile duyurulması daha da vahimdir.
Emekli Hâkim Albay Ahmet Zeki Üçok, sözünü sakınmamasıyla tanınıyor. TSK içinden geldiğinden, yapıyı, omurgayı, işleyişi, teammülleri en iyi bilenlerden. Üçok; bey paşa hatırı falan gözetmediğinden aklı da dili de kalemi de sansürsüz. Bu yönüyle “haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” sözünü en iyi anlayan bir kaç kişiden biri. Muhafazakar dindar camiada bazı tanıdığım emekli rütbelilerin, iktidarın yanlış tasarruflarına yönelik eleştirilerini pek anımsamıyorum.
“Hulusi Akar, Cumhuriyet tarihimizin en başarısız Genelkurmay Başkanıdır!..” Bu tespit, emekli Hâkim Albay Ahmet Zeki Üçok'a ait. Diyor ki; "...Dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, bana göre 15 Temmuz darbe girişimini yapan emrindeki FETÖ üyesi askerlerden haberdar olmadığı ve gerekli önlemleri alarak böylesi bir kanlı girişimi önleyemediği için, Cumhuriyet tarihimizin en başarısız Genelkurmay Başkanıdır." Dediğim gibi, Emekli Hâkim Albay Ahmet Zeki Üçok böyle diyorsa bir bildiği vardır. Boşuna yazmaz. Ne de olsa savunduğu ilkelerin bedelini ödemiş.
Cihat Yaycı'nın görevden alınma gerekçesini Ahmet Zeki Üçok şöyle anlatıyor: "Bilmeyenler için söyleyeyim, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Tümamiral Cihat Yaycı’dan hiç hoşlanmaz. O kadar hoşlanmaz ki, geçtiğimiz aylarda Cumhurbaşkanlığı tarafından Saray’da yapılan ve Tümamiral Yaycı’nın mimarı olduğu Libya Deniz Anlaşmasıyla ilgili konferansa bizzat İbrahim Kalın tarafından konuşmacı olarak davet edildiği halde, Bakan Akar, konferansa katılmasına izin vermedi. Yerine konuyla doğrudan alakası olmayan başka bir amiral görevlendirildi. Hatırlayın, geçtiğimiz yıl herkes Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı olarak terfi edeceğine kesin gözüyle baktığı Tümamiral Yaycı, terfi ettirilmedi. Diğer yandan öylesine acı bir durum ki, kararnameden Deniz Kuvvetleri Komutanı haberdar dahi edilmedi. Hepimiz gibi Tümamiral Cihat Yaycı’nın görevden alındığından kararname yayınlandıktan sonra haberdar oldu. Ben, Deniz Kuvvetleri Komutanının yerine olsam bir dakika durmaz istifa ederim. İhaleye fesat karıştırmayınca hedef oldu… Tümamiral Cihat Yaycı’nın görevden alınmasına neden olan olay şudur. Deniz Kuvvetlerinde bulunan torpidolarda kullanılan teller için ihale açılır. İhale komisyonu teklifleri inceler ve ihaleyi Deniz Kuvvetleri Lojistik Başkanının bir yakını kazanır. İhale sonrası firma malzemeleri teslim eder. Beş kişiden oluşan Mal Muayene Komisyonu, telleri teslim almadan önce muayene eder ve ihale şartnamesine uygun olmadığını değerlendirirler. Ancak kendilerine malzemeleri teslim almaları için baskı yapıldığını söyleyerek Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı Tümamiral Cihat Yaycı’ya durumu arz ederler. Tümamiral Yaycı, Lojistik Başkanlığına talimat vererek ihale şartlarına uygun olmayan malzemelerin teslim alınmaması gerektiğine dair bir emir yayınlamasını ister. Emir, Lojistik Başkanlığınca yayınlanır. Bu sırada ihale şartlarına uygun olmayan malzemeler, müteahhit, Lojistik Başkanının yakını olmasına karşın alınmayarak etik bir davranış örneği gösterilir. Müteahhit, Milli Savunma Bakanı'na yakın mı? Ancak torpido tel ihalesini kazanan müteahhit, Milli Savunma Bakanlığına mektup yazarak kendisinin malzemelerinin uygun olduğunu, ancak yerli firma olduğu için kabul edilmediği gibi iddialar ileri sürerek şikayette bulunur. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın talimatıyla, başında Exeter mezunu Abdullah Yaldız’ın bulunduğu Milli Savunma Bakanlığı Teftiş Kurulu müfettişleri inceleme başlatır ve bir rapor hazırlarlar. Bu raporda soruşturma açılması ve soruşturma süresince Tümamiral Yaycı ve komisyon üyelerinin görevlerinden uzaklaştırılmaları istenir. FETÖ kumpasından beter kumpas!.. Bilmeyenler için söyleyeyim TSK Personel Kanununa göre, haklarında soruşturma açılan general ve amiraller soruşturma sonuçlanıncaya kadar terfi edemezler. İki ay sonra Yüksek Askeri Şura toplanıp terfilere karar verecek. Tam terfi sürecinde, standart uygulama, taktik aynı taktik. Her şey hazırlanır. Eğer Tümamiral Yaycı hakkında dava açtırılırsa işlem tamam olur, terfi ettiremezsin. Yasal süreç böylece başlatılır. Yasa gereği, Muayene Komisyonunda görevli subay ve astsubaylar için Donanma Komutanından soruşturma izni istenir. Donanma Komutanı Koramiral Ercüment Tatlıoğlu, beş subay ve astsubay için “ortada bir suç yoktur, görevlerini yapmışlardır” diye soruşturma izni vermez. Ancak, ne ihale ile ne de malzemelerin teslimi ile uzaktan yakından alakası olmayan sadece ihale şartlarına uygun olmayan malzemeleri teslim almayın diye emir yazılması talimatı veren Tümamiral Cihat Yaycı hakkında Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler anında soruşturma izni verir ve dosyayı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderir. Bakan Akar, MSB Teftiş Kurulu Raporunu ve Genelkurmay Başkanının soruşturma iznini koltuğunun altına alır, görev yerinden uzaklaştırılması için doğru Cumhurbaşkanının yanına gider. Cumhurbaşkanı’na MSB Teftiş Kurulu Raporu ve koskoca Genelkurmay Başkanının yazısı gösterilir. Malzemelerin ihale şartlarına uygun olmadığı için alınmadığı yok sayılarak denir ki; Tümamiral Yaycı, milli ve yerli üreticileri ihaleden dışlamaktadır, bunun için emirler yayınlattırmaktadır. Tümamiral Yaycı, kendisi ile uzaktan yakından hiç bir alakası olmayan bir ihale ve devlet bir kuruş zarara uğratılmasın, yasaya, ihale şartlarına uygun olmayan hiçbir malzemeyi teslim almasın diye emir yayınlattığı için Cumhurbaşkanı tarafından görevinden uzaklaştırılması için kararname hazırlattırılmıştır."
Başka örnekleri de var, Cihat Yaycı ilk değil… Zekai Aksakallı: 15 Temmuz seyrini değiştirir, FKH'yi yönetir, - pasif göreve tenzili rütbe İsmail Metin Temel: 2. Ordu komutanı.., Zeytin Dalı Harekatını yönetir sonra doğru Genelkurmay’da pasif göreve çekilir.
Aziz Yılmaz ve Güven Şağban; 15 Temmuz'da ilk mukavemeti gösterirler, pasif göreve atanırlar sonra emekli Jandarma Karargâhı’ndaki FETÖ’cülerle çatışan subaylar da benzeri olaylarla karşılaştı. 15 Temmuz darbe girişiminde FETÖ tarafından ele geçirilen Jandarma Genel Komutanlığı’nın, darbe girişimini duyduktan sonra evlerinden gelerek kurtarma operasyonunu başlatan birkaç jandarma subayının yaşadıklarına ne demeli? Bu jandarma subayları, karargâhta FETÖ’cülerin rahatça darbe girişimini yönetmesini önleyerek, çok sayıda Jandarma birliğinin darbe girişimine katılmasını önler. Kimseden emir beklemeden tabancaları ile elinde tüfek olan onlarca FETÖ’cülere karşı koyarlar. Türkiye’de darbe girişimine en erken müdahale eden bir avuç insandır bu subaylar. Jandarma Genel Komutanlığı Karargahı’nı ele geçiren FETÖ’cülere ilk kurşunu atıp karargahın geri alınmasında büyük pay sahibi olan bu subaylar, ilerleyen aylarda terfi etmek bir yana, Güven Şağban 2017’de Aziz Yılmaz 2018’de emekliliğe sevk edilirler. Hem de gerekçe göstermeden, oysa jandarmada daha 10-12 yıl çalışma hakları vardır.
2016 tarihinde TSK Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası ile ödüllendirilmesi amirleri tarafından teklif edilir. Bu arada Orgeneral Yaşar Güler, Ağustos 2016 başında Jandarma Genel Komutanı olarak atanır. Genelkurmay Başkanlığı yetkilileri tarafından ödül teklifinin yeni komutan imzalı olarak gönderilmesi istenir. Bu kapsamda hazırlanan yazıyı, Jandarma Genel Komutan Yardımcısı Korgeneral Ata Kalkan parafe etmez ve göndermez. Müteakip günlerde 15 Temmuz darbe girişiminin önlenmesinde başarı sağlayan diğer personelin takdirname ile ödüllendirilmesi teklifleri yine aynı korgeneral tarafından “beklesin” denilerek parafe edilmez. Jandarma’dan “aferin” anlamına gelen bir kâğıt parçası dahi verilmez. Bununla da kalınmaz önce Albay Güven Şağban ve Aziz Yılmaz’ın terfi etmelerine engel olunur, Güven Şağban’ın emekliye sevki sağlanır, Aziz Yılmaz, Daire Başkanlığı görevinden alınır ve kızak bir göreve verilir. Onlara ödül verilmesini engelleyen aynı korgeneral tarafından, 15 Temmuz’da yaralananlara Devlet Övünç Madalyası verilmesi teklifi yapılmasına ilişkin Bakanlıktan gelen yazıya da işlem yapılmaz. 15 Temmuz gazisi sivillere ve TSK mensuplarına, polislere Devlet Övünç Madalyası verilirken Jandarma mensubu gazilere verilmez. Albay Aziz Yılmaz, üstüne bir de mahkemeye verilir!
Cihat Yaycı'nın Genelkurmay Başkanlığına çekilmesi ile ilgili farklı görüşler…
İktidar yanlıları; Cihat Yaycı'nın Türkiye’yi, Akdeniz'de maceraya sürüklediğinden, uluslararası deniz hukukunu bilmediğinden, fazla popüler olduğundan falan dem vuruyor. FETÖ’den ağzı yananlar için; Kripto Fetöşist mihraklar, Fetömetre'nin mimarını tasviye ettirdiler ise bu ambians ve aksiyon herkese çok büyük bir mesajdır. Tümamiral Cihat Yaycı’nın stratejileri üzerinden şu anda Akdeniz'de aksiyon alınıyor. Derin Gladyocu/Amerikancı Fetöşist yapılar kombine şarj edip, Paşayı tasviye ettiler. Deniz Kuvvetleri, bugün temiz ise, sebebi ilgili paşamızın verdiği akılcı ve korkusuz mücadeledir.
Temkinli mutedillere göre; Cihat komutanla ilgili henüz net bir değerlendirme yapmak için erken. Kendisine belki de ilerde Kuvvet Komutanlığı verilecektir. Devlet herkesi ters köşeye düşürecek bir hamle yapabilir, o sebeple biraz beklemek lazım. Mevcut Genelkurmay Başkanı ve sonrası ile çok yakın çalışacak. Temayülleri bilenler, Deniz Kuvvetleri Komutanlarının nerdeyse tamamının karargah görevinde bulunduğunu bilir. Devlet projelerine devam edecek. Rütbede görev süresi dolunca Koramiral. "Korunuyor" olarak okuyun.
Spiritüelist düşünenler; Paşa'ya nazar değdiği kanaatinde. Yunan medyasında Paşa, Deniz Kuvvetleri ve Türkiye ile ilgili haberlerin sıklığı nedeniyle Paşanın ekibi Yunan medyası ile fazla paralize oldular. Bu nedenle Paşa merkeze çekildi. . Deniz Kuvvetleri Komutanlığının kurumsal ağırlığı, kabiliyetleri cok üst düzey. Cumhurbaşkanı Erdogan değil ama saray eşrafını rahatsız etmiş olabilir. İlginc olan merkeze çekilmesi darbe söylentileri varken malzeme niye çoğaltılıyor diye sormadan edemiyorlar? ABD NATO perspektifinden bakanlar; Cihat Yaycı'nın görevden alınması ile ilgili Libya konusunda ABD ile bir ‘müzakere’ mi var acaba diye düşünüyorlar. Genelkurmay Başkanlığına hazırlanıyor gibi yorumları pek mantıklı bulmuyorlar.
Romantik realistler; Mavi Vatan-uluslararası deniz hukuku, diplomasi geçmişine göre, Paşayla ilgili tasarrufun pasifize etme olmaması temennisinde bulunuyorlar. Klasik sağ muhafazakâr ve İslamcılara göre; Son Doğu Akdeniz hamlelerinde kahramanlık sergileyen şanlı donanmamızda yeni görevlere hazırlanması mümkün. Cihat Yaycı Paşanın bir eksiği TSK'daki klasik AVRASYA'cı bloğa yakın bir isim olması.
Cihanşümul Kadim Türk Derin Devlet Teşkilatı zaviyesinden konuyu değerlendirenler;
Birinci yaklaşım; Doğu Akdeniz Mavi Vatan kaması çizer, Deniz Hakimiyeti doktrinini uygular, sırada çok büyük Akdeniz kaması hazırlamışken pasif göreve atandı GKB'na. Bu Koruma / Koru(MA) refleksi. Çünkü “Klikler savaşı” iyice kızıştı. Kaosa odunla havalar ısınıyor. Cihat Yaycı komutanım "KAMA" hattı ve 5 Deniz Hakimiyeti Doktrini'ni ASAM üzerinden kitap olarak piyasa çıkarılıp büyük ilgi görmüştü. MAVİ VATAN - 2. Kama Mezopotamya-Akdeniz kesişimine saplanacak. İttifakla anlaş/ihtilafla son bul. Deniz Hakimiyeti = Cihan Hakimiyeti. Stratejiler uzun vadeli Devlet projesi olarak alanda/sahada. 2.KAMA yolda iken bu değişim (..?) Akdeniz ısınıyorken.. Hayr'a yoralım şer bildiklerimizi diyorlar.
İkinci yaklaşım; DigiTürk ordusu kuruldu. Cihat Yaycı, merkeze çekilerek bu Ordunun genel kurmay başkanlığına atandı. Yeni yüzyılda kurulacak yeni medeniyette konvansiyonel ordular out, digital ordular in. Aslında Kengeş ordusu, KİNGeş ordusu da denilebilir bu orduya. Toplamda şimdilik 5 cephe açıldı Kengeş/KİNGeş birliğinde. Devlet çok değişti. Operasyonel ve fonksiyonel kabiliyeti had safhaya çıktı. İtalya geçen hafta ne dedi? "-İtalyan bayan aktivisti Kenya'da terör örgütünün elinden MİT kurtardı müteşekkiriz. Afrika’da en güçlü operasyonel yapı Türk Milli İstihbaratıdır" dedi.
Benim görüşüm; Üçler, Yediler, Kırklar adına destur alıp destur verenler, merkezde sağdan ve soldan güvenilir isimleri topluyor. Eğer bu yılki Askeri Şura'da başlarına bir iş getirilmezse 2023 Komuta kademesinin şekillenmesinde görünürde kızağa çekilen veya pasifize edilen bu isimler etkili olacak. Ayrıca merkezde biriktirilen bu isimler, 15 Temmuz'da nasıl FETÖ’cü darbe girişimini başarısızlığa mahkûm ettiler, yeni darbe söylentilerini de aynı şekilde tarihe gömeceklerdir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı IV. Murat'a benzetebilirsiniz!.. IV. Murat ilk tahta çıktığında, Nikris hastalığı nedeniyle aksak yürüyüşünden dolayı “Topal” lakabıyla anılan Sadrazam Topal Recep Paşa, Osmanlı Hanedanından Gevherhan Sultan ile evliliği nedeniyle çok güçlü siyasi bir konuma sahipti. Paşa’nın eşi Gevherhan Sultan, Osmanlı padişahı I. Ahmed ve Kösem Sultan'ın kızı olduğu gibi II. Osman'ın kız kardeşi, IV. Murad ile İbrahim'in ablası idi. II. Osman’ın tahttan indirilmesi ve katl edilmesinde parmağı olan işte bu Sadrazam Topal Recep Paşa, IV. Murat'ın yanında sevdiği, değer verdiği kim varsa bir punduna getirip, isyankar Yeniçeri kullarının bunları sevmediğini söyleyerek hepsinin birer birer kellesini almıştı. Padişahın, işleri kendi eline alma yolundaki teşebbüsleri, Receb Paşa için sonun başlangıcını oluşturdu. IV. Murad, âsi zorbalara dayanan Receb Paşa’ya karşı, kendisine sadık adamlarıyla yeni bir cephe meydana getirdi. Divandan sonra padişahın huzuruna çıkan Receb Paşa, ansızın cellâtlarla karşılaştı ve daha önce ayak divanına çıkarken kendisine abdest alarak kulun karşısına çıkmasını tembihlediğini unutmayan padişahın, “Gel beri topal zorbabaşı, bre kâfir, abdest al” şeklindeki sert hitabına mâruz kalıp, 28 Şevval 1041 / 18 Mayıs 1632'de orada boğduruldu. ***** Erdoğan, IV. Murat ise “Topal Recep Paşa” kim onu da siz bulun. Yok öyle armut piş, ağzıma düş! Siz, siz olun “Su akar Türk bakar” diyenlere kulak vermeyin. Türk’ün gücü akar suya, barajlarla ket vurur, bend kurar. Akar suyu dizginler, uysallaştırır. Birileri koltuk sevdasıyla muktedir sarhoşluğuna kapılmasın. Kelle alanlar kelle verir. Şimdi ne kadar yalaka varsa, koltuk elden gidince, inanın hep bir ağızdan "Amanin kelle kelle gel beni biraz yelle / Amanin kelle kelle gel beni biraz yelle" şarkısını söyler.