« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

14 Eyl

2020

Sıla’dan Şehadete Ülkücü Şehitler Aziz ŞAHİN ve Demir KAHVECİ

Necmettin Dervent 01 Ocak 1970

1966 yılının ilk günlerinde, eski Yugoslavya, şimdiki Makedonya’nın Ustrumca şehrine bağlı Dobraşin Köyü’nde Davut Bey ve Hatice Hanım’ın bir kız, dört erkek çocuklu ailesinde hüzün ve sevinç dolu bir telaş vardır. Hüzünlüydüler, çünkü Evlad-ı Fatihan olarak adlandırılıp, Rumeli’ni Türkleştirmek, Müslümanlaştırmak için yerleştirildikleri topraklardan ayrılmak zorunda kalmışlardı. Sevinçliydiler, çünkü on, on bir yıl önce akrabalarının, köylülerinin göç ettiği Ana Vatan Türkiye’ye göçeceklerdi.

Aynı günlerde Trabzon’un Arsin ilçesine bağlı Yolüstü Köyünde Mustafa Bey ve Fatma Hanım’ın bir kız, üç erkek çocuklu ailesinde de aynı duygularla yüklü, bir telaş vardır. Onlar da Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon’u fethiyle birlikte, aynı amaçla oraya yerleştirilen Türk’ lerdendirler.

Mustafa Bey daha önce mevsimlik işçi olarak çalışmaya geldiği Turgutlu’ya yerleşmeye karar verir. Eşyalarını yüklenip yollara düşerler. Birkaç günlük bir yolculuktan sonra Turgutlu’ya gelirler, Yıldırım mahallesinde tek odalı bir eve yerleşirler.

Davut Bey de ailesiyle Dobraşin’den atlı arabaya sardıkları eşyalarla Ustrumca’ ya gelirler, oradan trenle İstanbul’a, İstanbul’dan gemiyle Bandırma’ya, oradan yine trenle Turgutlu’ya gelip, Yıldırım mahallesinde, daha önce gelen akrabalarının bulduğu, yine tek odalı bir eve yerleşirler.

Davut Bey, Dobraşin’de olduğu gibi, bildiği en iyi iş olan tütün yetiştiriciliğine başlar. Burada bir kız çocukları daha dünyaya gelir. Çocukların büyükleri, fabrikalarda işe girerler. Diğer zamanlarda da, okula giden küçük kardeşlerinin, okul zamanları dışında yaptıkları gibi babalarına yardım ederler.

Mustafa Bey ise büyük oğlu Yusuf ile inşaatlarda çalışırlar. Diğer çocuklardan biri okula giderken, iki küçük de okul çağında olmadıklarından, mahalledeki komşu çocuklarıyla yaramazlıklar peşindedirler.

1974 yılı geldiğinde Yusuf askere gider. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtının yapıldığı yıl, Ada’daki Rum zulmünün doruğa çıktığı zamanlardır. Kıbrıs Türk’ünün imdadına yetişen askerlerin içinde Yusuf’ta vardır. Ne yazık ki 14 Ağustos 1974’te yapılan 2 nci Harekâtta şehit düşer. Yusuf’un ayrı bir hikayesi de vardır; aslında 1951 yılında doğmuştur. Fakat, ailesi Yusuf’a nüfus cüzdanı çıkarmaz, 1954 yılında bir kardeşi doğar, ama birkaç aylıkken vefat eder. Küçük kardeşe çıkan nüfus cüzdanı Yusuf’a kalır. 1971 yılında askere gidecekken, 1974’te asker olur.

neco2_0003Davut Bey’in erkek çocuklarının biri olan Demir İlkokulu bitirdikten sonra, berber olmaya karar verir ve bir Usta’nın yanında çıraklığa başlar. Askere gidinceye kadar da mesleğini iyice ilerletir. Askerden dönünce Yıldırım Mahallesinin, Alankuyu mevkiinde bir berber dükkânı açar.Mesleğindeki ustalığıyla, sevilen kişiliğiyle, Berber Demir artık gençlerin uğrak yeridir. Bir futbol takımı kurarlar, takımın başkanı, antrenörü, her şeyi olan Demir’e ithafen, takımın ismi Demirspor olur.

Berber Demir, komünizmden kaçmış bir ailenin ferdidir. Milli duyguları kuvvetli, Ülkücü dünya görüşünü benimseyen bir gençtir. Ama solcu gençler de Demir’i çok severler. Futbolcuların yarısı solcu, yarısı ülkücüdür. Aralarında fikri münakaşa bile yapmazlar. Terör artınca takım dağılır. Ama Demir aynı yerde, Alankuyu’da mesleğine devam eder. Alankuyu artık solcuların kurtarılmış bölgesidir.

Rahmetli Demir KAHVECİ sol başta,Demirspor ile Endüstri Meslek Lisesi Futbol sahasında bir maç öncesi.
Rahmetli Demir KAHVECİ ayakta sol başta ,Demirspor ile Endüstri Meslek Lisesi Futbol sahasında bir maç öncesi.

Mahalledeki diğer çocuklarla yaramazlık peşinde koşan, Mustafa Bey’in küçük oğlu Aziz, delikanlı olmuş, İmam Hatip Lisesi’ne gitmektedir. Bu arada Hüseyin abisi Sanat Enstitüsünü bitirmiş, mahallelerinde bir torna atölyesi açmıştır. Aziz okul dışındaki zamanlarını abisinin atölyesinde çalışarak geçirir. Aziz ve abisi de milli, manevi değerlere sahip çıkan, bunu hayat biçimi olarak benimseyen ülkücü gençlerdir. Kapı komşuları olan Büyük Ülkü Derneği 2 nci Başkanı Recep abileri gençlerin bu konuda yetişmeleri için büyük çaba sarf eder. Aziz ve abisi gibi mahalledeki birçok gencin ülkücü olmasına vesile olur. 24 Kasım 1976 günü Recep ŞİRVAN komünistler tarafından şehit edilir. O’nun şehadeti ülkücüleri üzdüğü kadar, birbirlerine daha sıkı sarılmalarını sağlar. Komünizmi bilen, onun zulmünden kaçıp Türkiye’ye yerleşen göçmenlerden oluşan mahalle, tehlikenin farkına varmış, tavrını ülkücülerden yana koymuştur. Mahallenin havuzlu kahvesinde çeşitli kültür faaliyetleri de yapılır. Yapılan şiir okuma yarışmasında, Arif Nihat ASYA’ nın, Fetih Marşı şiiriyle Aziz 1 nci olur. O zamanlar en güzel ödül kitaptır. Aziz’de Ülkü Ocakları Başkanı tarafından kitapla ödüllendirilir.

14 Eylül 1979, akşam Berber Demir’in nişanı vardır. Nişanlandıktan sonra da bir an önce evlenip, tanınmadığı başka bir şehire taşınmayı düşünmektedir. Bunu pek kimseye söylemez ama, biraz tedirgindir. O gün ikindiye doğru arkadaşı Abdurahim traş olmak için berbere gelir, yanında küçük yeğeni Ali vardır, Ali’nin 6 yaşındaki ablasını daha dün toprağa vermişlerdir. Bu arada Alankuyu Parkında solcu gençler oturmuşlar aralarında fısıltıyla konuşmaktadırlar, onlardan ayrı oturan esrarengiz bir kişi gazetede açtığı delikten, gazete okur gibi yaparak berberi gözetler, sinsi bir plan yaptıkları bellidir, ama kimse bunun farkında değildir. O sıralarda Aziz, yengesinin verdiği ekmek hamurunu, bisikletiyle, tahta hamur teknesinde, pişirilmek için her zaman götürdüğü Hastane arkasındaki fırına götürür. Fırıncı bugün ekmek pişirmiyoruz der. En yakın Alankuyu’da, Berber Demir’in karşısındaki fırın vardır. Oraya götürmeye karar verir. Parktakiler Aziz’i görünce birden hareketlenirler, planları değişmiştir. Berberi basmayı düşünürken Aziz’de karşılarına çıkıvermiştir. Aziz’e kurşun yağdırmaya başlarlar. Aziz orada düşer, ekmek hamuru kan içerisindedir. Sonradan Maraşlı diye anıldığı öğrenilen esrarengiz yabancı da berbere yönelir, silah seslerini duyup kapıya yönelen Demir’e ateş etmeye başlar. O da kanlar içerisinde yere yığılır, vücuduna 7 mermi isabet etmiştir. Seken mermilerden biri bacaklarının arasında yeğenini korumaya çalışan Abdurrahim’in yanağından girip, ağzını parçalar, yine yoldan geçen bir kadın yaralanır. Yaşananları o sırada ikindi namazından çıkanlardan görenler olur ama, kimse şahitlik etmez. Şahitler ancak, 12 Eylül askeri mahkemelerinde konuşurlar.

O gün akşam saatlerinde de abisi Abdurrahim’ i hastanede ziyaret etmeye giden ülkücü genç Şevki CANBAZ’ a hastane kapısında nöbet tutan jandarmaların önünde ateş açılır. Hastane karşısında oturan, MHP yöneticisi İsmet DERVENT’ in evine sığınan genç yara almadan kurtulur. Saldırganlar kaçarken, Şevki Jandarma tarafından gözaltına alınmaya Resim 013çalışılır. Parti yöneticisi asıl saldırganların aranmasını söyleyerek Şevki’yi vermez.resim 002

16 Eylül 1979 günü çıkan Milliyet gazetesi masum iki insanın öldürülmesini, görüş ayrılığı yüzünden çıkan silahlı çatışmada iki genç ölmüştür, diyerek verir.

Ertesi gün, Aziz ve Demir’in naaşları, binlerce kişinin katıldığı cenaze merasimiyle, eller üzerinde taşınarak, tekbirler eşliğinde Turgutlu’da toprağa verilir.

Davut Bey ve Hatice Hanım daha sonra vefat ederler. Okula giden iki küçük çocuk mühendis olup, Turgutlu’dan giderler. Büyük çocuklar Turgutlu’da yaşamaya devam ederler. Mustafa Bey ve Hatice Hanım çiftçilik yaparak hayatlarını sürdürürler. Ortanca oğulları Hüseyin de bir trafik kazasında hayatını kaybeder. Ardından damatları vefat eder. Dobraşin ve Yolüstü köylerinden başlayıp, Turgutlu’da kesişen muhacir ailelerinin hikayeleri böyle…

Ülkücüler, Şehitlerini her fırsatta hatırlayarak, Onların hatıralarını ebediyyen yaşatmaya kararlılar.

Ziyaret -> Toplam : 125,36 M - Bugn : 118082

ulkucudunya@ulkucudunya.com