« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

13 Ara

2006

Evet, sn Başbakanım sormak zorundasınız!

Doc. Dr. Oya AKGÖNENÇ 01 Ocak 1970

Milli Davalar:

Her ülkenin belli başlı dört-beş Milli Davası olur. Bunlara ait politikalara “devlet politikası” denir. Hükümetler geçicidir, idareciler değişkendir. Ama devlet politikaları süreklidir. Bu politikalar, milli çıkarlar doğrultusunda düzenlenmiştir.

Türkiye Cumhuriyetinin milli davalarının başında Kıbrıs davası gelmektedir. Sonra, Türkiye’nin Avrupa ile olan bağlantıları; İslam dünyası ile olan ilişkileri; Türk dünyası ile temas ve işbirliği ve bir de belli başlı dünya güçleri ile olan bağ ve ilişkileri gelmektedir. Bu konuların politikaları belirlenirken, kalıcı olması, devlet ve millet yararına olması; gerçekçi ve sürdürülebilir olması gerekmektedir.

Demokratik bir düzende bu stratejilerin belirlenmesinde mutlaka bir siyasi mutabakat sağlanır. Bu mutabakat devletin ana kurumları ve siyasi partileri arasında gerçekleştirilir. Bunun içinde hükümet, meclis, cumhurbaşkanlığı, milli güvenlik kurumları, siyasi partiler ve önemli toplum kuruluşları mevcuttur.

Milli Dava olarak Kıbrıs:

w Kıbrıs sadece şimdi değil, tarih boyunca çok önemli sayılmıştır. Kıbrıs, 1571’den beri bir Türk adasıdır. Türkler (Osmanlı devleti) Kıbrıs’ı Yunanlılardan değil Venedik dükalığından almıştır. Rumlar oraya sonradan göç etmiştir.

w Kıbrıs, Türkiye’nin milli güvenlik ve savunması açısından son derece önemli ve kritik bir konuma hakimdir. Türkiye’nn en büyük tabii limanı İskenderun’un ağzında bir kilit gibidir.

w Kıbrıs’ın, bütün Orta Doğu olaylarına müdahale edebilecek bir konumda oluşu, adayı birçok ülke acısından daha kritik bir duruma sokmaktadır.

w Kıbrıs olmadan, Türkiye kendi güvenliğini sağlamak için şimdikinin en az 10 misli fazla askeri harcama yapmak zorunda kalabilir.

w Üstelik adanın kontrolünün elden çıkması halinde Türkiye rahatça açık denizlere çıkma imkanını kaybeder. Türkiye tamamen dar bir kıyı şeridine mahkum edilir.

w Yeni anlaşmaların getireceği petrol ve doğalgaz, Ceyhan limanından Avrupa ve Orta Doğuya dağıtılırken, Türklerin Kıbrıs’ta olması, çok önemli ve hayati bir meseledir. Esasen, (Rumların Türk Limanlarına girme arzusundaki en büyük amillerden birisi de, petrol taşımacılığı ile buralardan elde etmeyi umdukları ekonomik kazançtır.)

w Kıbrıs her yönü ile çok önemli bir milli davadır. Kıbrıs problemine doğru müdahale ve çözüm ancak 1974’te Barış harekatı ile yapılmıştır.

w Kıbrıs Barış Harekatı kanuni bir esasa dayandırılarak (Londra ve Zürih anlaşmaları, bunların sağladığı hukuki dayanak ve haklar) ile (bu anlaşmalardan doğan) garantörlük hakkının tam olarak uygulanması sonucu gerçekleştirilen kanuni bir askeri harekattır.

w Kıbrıs Barış Harekatı, hükümetin ve devletin bütün birimlerinin onay ve işbirliği sonunda gerçekleştirilmiştir.

w Kıbrıs politikası 1955’lerden bu yana yürütülen devlet politikasının bir sonucudur. Bu politika, 2002 yılına kadar da öyle devam etmiştir. Devlet politikası milli çıkarlar üzerine inşa edilen, uzun vadeli bir politikadır. Ne var ki, 2002 yılından itibaren bu devlet politikasında sapmalar başlamıştır.

w Kısacası, devlet politikası ve milli politika, kimsenin malı değidir, şahısların keyfi kararına tabi olamaz ve geçici olarak hükümetlerde bulunan kişilerin tecrübesizliklerine ve yalnış hesaplamalarına da kurban edilemez.

Uçurulan Balon Operasyonu:

Sözüm ona Türkiye’nin inisiyatifi ele alması, atak yapması gibi takdim edilen olay, son bir kaç günün en büyük sürpriz balonu olmuştur. AB komisyonu’nun AKP hükümeti üstündeki “Güney Kıbrıs Rumlarını tanıyın ve tüm limanlarını ve havaalanlarını onlara açın” baskısı ve “müzakerelerden 8 bölümü askıya alırız” tehdidi üzerine, Türk hükümeti karşılıksız olarak bir liman ve bir havaalanını açacaklarını sözlü olarak bildirivermiştir. Bu son derece yalnış bir taktiktir. Milli davalar böyle idare edilemez.

w Evet, Sn. Başbakan, milli davalar konusunda devleti ve kurallarını dinlemeye mecbursunuz! Kıbrıs ve limanlar konusundaki teklif hiç bir siyasi ve sosyal mutabakata varılmadan söylenivermiş bir tekliftir. Böylesine önemli milli bir davada kabul olunamaz bir hatadır.

Afyonda halka konuşurken, “ne yani, sözlü teklif yaparken, kimselerden izin mi alacağız ?” diyorsunuz.

w Evet, Sn. Başbakan, böyle bir milli konuda, mutlaka mutabakat almaya ve ondan sonra konuşmaya mecbursunuz.. Çünkü, kimsenin, bir devlet politikasını gerektiren konuda, rast gele söz söylemeye hakkı ve yetkisi yoktur. Hatta başbakan veya dışişleri bakanı olsanız bile.

w “Bu bir pazarlıktır, zaten tek bir liman ve havaalanı teklif edilmiştir, nihayet tekliftir, olayı büyütmek şart mı?” diyorsunuz:

w Evet, Sn Başbakan, yabancıya böyle teklif yapmadan, başkalarına danışmadan önce kendi birimlerinize ve devletin kurumlarına, siyasi partilere ve muhalefete danışmak zorundasınız.

w Evet, doğrudur. Tek bir liman ve havaalanı deniliyor. Ama ne var ki, ha bir tane olmuş, ha hepsi olmuş. Hiç fark etmez. Tek tanesi bile açılsa, artık o tanımıyorum dediğiniz Rum kesimini Kıbrıs’ın tümü için geçerli Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanımış olursunuz. Esasen, tüm uyarılara rağmen, geçen yaz (Temmuz 2005) gizlice onaylatılan Ek Protokol’ün sonuçlarını şimdi kendiniz görmeye başladınız.

w Evet, Sn. Başbakan, böyle bir tanımayı da, millet meclisine danışmadan, cumhurbaşkanlık makamına ve devlet güvenlik birimlerine ve meclis içindeki muhalefete danışmadan asla yapamazsınız Hele, hele kendi milletvekillerinize ve hatta hükümetteki bakanlarınızın tümü ile konuşmadan hiç bir şey yapamazsınız.

w Evet, Sn. Başbakan, böyle bir kararın getireceği sorumluluk ve yükleri taşımak için bütün siyasi partilerin fikir ve desteğini almadan böyle bir teklifi dışarıya, hiç mi, hiç yapamazsınız.

w Evet, Sn. Başbakanım, danışmak zorundaydınız. Zira, bütün demokratik ülkelerde bu işler böyle olur da ondan.

Kısacası uçurulan bu sürpriz balon, bir Türk girişimi falan değildi. Adeta kendi kalemize atılmak için hazırlanmış acaip bir goldü. Acaba, “Türkler bir altın gol atacak” demekle Olli Reihn bunu mu kast etmişti?

Yoksa bu halkı alıştırmak ve bir de tepkileri ölçmek için gönderilen bir “deneme balonu mu idi?” Bunları da sormak bizim hakkımızdır.

Ya karşı taraf, “resti görüp” kabul etseydi, teklife sıcak baksaydı, o zaman ne yapılacaktı?

w Ne olacağı belli olmayan AB için Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yok olmaya mı mahkum edilecekti?

w O zaman Kıbrıs bir oldu bittiye getirilerek ebediyen Türk olmaktan mı çıkacak tı?

w Acaba AKP HÜKÜMETİ bunun vebalini kaldırabilecek miydi?

Ziyaret -> Toplam : 125,32 M - Bugn : 81757

ulkucudunya@ulkucudunya.com