Devlet ciddiyeti!
Melih AŞIK 01 Ocak 1970
Devlet organları "bilgi verdin - vermedin" sürtüşmesi içine sokulduğu gibi. İlginçtir... Türkiye'nin liman önerilerinin kapsamı TBMM'ye ve Türk halkına hâlâ açıklanmış değil..
Devlet ciddiyetine bir başka örnek...
Başbakan geçen hafta sonu Afyon'da sözü Finlandiya'nın teklifine getirerek şöyle diyor:
"Biz bu teklif üzerinde onlarla bazı sözlü görüşmeler yaptık. Biz bu sözlü görüşmeler için de Çankaya'ya mı soracağız?.. Ama olay yazılı bir metne dönüşeceği zaman, o zaman tabii ki Çankaya'ya da soracağız. Tabii ki o zaman ilgili kurum ve kuruluşlarımızla bunları yazılı olarak görüşeceğiz..."
Manzaraya bakınız... Düşünebiliyor musunuz? Hükümetimiz AB ile sözlü görüşüp anlaşmaya varacak. Bunlar üzerinde mutabakat sağlanıp yazılı hale getirileceği zaman Çankaya'ya ve TSK'ya fikrini soracak. Diyelim ki (çok muhtemelen) Çankaya ve TSK sözlü anlaşmayı uygun bulmayacak, Erdoğan'a: "Sen bundan vazgeç" diyecekler...
Peki o zaman ne olacak?
Erdoğan AB'ye dönüp, "Ne yapalım sizinle bu konularda anlaştık ama bizim Cumhurbaşkanı ile Genelkurmay kabul etmiyor" diyerek yazılı öneri vermekten vaz mı geçecek... Rezil mi olacak?
Ya da Cumhurbaşkanı ve TSK'yı takmadan yoluna devam edecek ki... O zaman da Cumhurbaşkanı ve TSK'ya iş olsun diye danıştığı ortaya çıkacak... Ayrı kepazelik...
Böyle komedi olur mu? Böyle ülke yönetilir mi?
Dışişleri, "Kürdistan" yazılı bir belgeye onay vermiş.
Bu da Erdoğan'ın C planına delalet etmiyordur inşallah...
Haldun Ertem
Savaş mı kaybettik?
Karşılıksız tavizi kimler verir? Ancak savaş kaybetmiş devletler. Tayyip Erdoğan bu sıralarda buna bir istisna yaratıyor. Türkiye savaş kaybetmediği halde karşılıksız taviz veriyor. Bir deniz ve bir havalimanını Rum taşıtlarına karşılıksız (beklenti karşılığı) açıyor. Sırada Rumların tanınması, Türk askerinin Ada'dan çekilmesi var... Tuhaftır, bir zamanlar "Kıbrıs Türktür, Türk kalacaktır" diye yeri göğü inleten halk, şimdi kuzuların sessizliğini oynuyor. Barolar, sendikalar, üniversiteler, cümle sivil toplum örgütleri suskun. Tüm ülke yenilgiyi kabullenmiş gibi. Yazık...
Bankalara veda
Elden çıkarılan yalnız Kıbrıs değil... Ülkenin tüm varlıkları üzerinde aynı oyun oynanıyor... Bankalar da hızla el değiştiriyor... ATO Başkanı Sinan Aygün, geçen hafta 'Halkbank özelleştirmesinden' yola çıkarak çok önemli bilgiler içeren bir açıklama yaptı ve 'Türkiye'de bankacılık bitiyor' uyarısını yaptı...
Radikal'de Yiğit Bulut, aynı uyarıyı aylardır yapıyor.
Bakınız dünkü yazısında ne diyordu bu değerli arkadaşımız:
"Lütfen bu yazıyı, mail yoluyla, elden, anlatarak, kısacası her yolla ulaşabileceğiniz herkesle paylaşın. Detaylar:
- Bankacılık sektöründe yabancı sermaye payı günümüz itibarıyla yüzde 30'un hatta büyüme de dikkate alınırsa yüzde 33'lerin üzerine çıkmış durumda.
- Satışa çıkarılan bankaların (Oyakbank ve Ziraat Bankası'nın tamamı, Halkbank ve Vakıfbank'ın yüzde 51'i) yabancıların eline geçmesi halinde, sektördeki yabancı sermaye oranı yüzde 50 hatta borsa payları ile yüzde 60'ın üzerine çıkacak.
- Gelişmiş AB ülkelerinde oranlar oldukça düşük. Örneklemek gerekirse; AB ülkelerinden Almanya'da yabancı sermaye payı yüzde 5, İtalya'da yüzde 8, İspanya'da yüzde 10, Yunanistan'da yüzde 20'nin dahi altında.
- Yabancı payının yüksek olduğu ülkeler AB'nin ve IMF'nin kontrol ettiği, daha doğrusu sömürdüğü ülkeler. Bunları da örnekleyelim; Estonya'da yüzde 100, Çek Cumhuriyeti'nde yüzde 95, Slovakya'da yüzde 93, Meksika'da yüzde 82, Macaristan ve Polonya'da yüzde 65, Arjantin'de yüzde 48, Peru'da yüzde 47, Şili'de yüzde 42...
- Türk bankalarına 20-25 milyar dolar yatıran yabancı sermaye, Türk halkının trilyon dolarlık aktifinin kontrolünü ele geçirecek.
Bu ülke bizim... Ama nedense başkasının gibi davranıyoruz...