Ödünün 'askıya' yararı olamaz
Güngör URAS 01 Ocak 1970
Türkiye'nin "bir limanını ve bir havaalanını Rumlara açacağı" haberi duyulur duyulmaz "piyasalar coştu". Dolar düştü, borsa yükseldi.
Acaba hükümetimiz, Avrupa Birliği'nin (AB) tehdit ve şantajları karşısında "piyasalar"ı düşünerek mi ödün verdi?
Piyasaların yararıyla ülke yararı her zaman birliktelik göstermez. Piyasa denilen şeyin temelinde para vardır. Piyasa oyuncuları paradan para kazanmaktan başka şey düşünmez. Ülke yararı piyasanın önünde koşar. Koşmalıdır.
Türkiye'nin bir limanını ve bir havaalanını Rumlara açma teklifi hiç de iyi olmamıştır. Bu teklif, ilişkilerin askıya alınmasını önleyemeyecek ama baskı ve şantaj karşısında Türkiye'nin ödün verebileceğinin işareti olarak kabul edilecektir.
Tekrarda yarar var... Sorun, Kıbrıs sorunu değildir.
Niyetleri kötü
Ege Cansen Kıbrıs'ı vermekle yakamızı kurtaramayacağımızı şöyle anlatıyor:
"Türkiye'nin AB'ye girmek istemesi, onların Türkiye üzerindeki planlarını uygulamaya koymaları için bir vesile, daha doğrusu bir fırsat. Avrupalıların Türklerle ilgili çok ciddi bir takıntısı var. Türklerin bulundukları bu coğrafyayı hak etmediklerine inanıyorlar.
'Dağdan geldiniz, bağdakini kovdunuz; bunun son örneği de Kıbrıs'ın Kuzey'ini Türk toprakları haline dönüştürmenizdir' diyorlar. 'Bunu yanınıza bırakmayacağız; Kuzey Kıbrıs'taki Türk egemenliğine mutlaka son vereceğiz' diyorlar. Ondan sonra sıra Kürt, Rum ve Ermenilerin taleplerini kabul etmemize sıra gelecek."
Ege Cansen'in bu anlatımını bir kenara not ediniz. Ama Avrupa Birliği'ne küsüp oturacak halimiz yok. Tam üyelik kararımızdan dönmemeliyiz. Tam üyelik dışında "imtiyazlı üyelik" benzeri formüllere yanaşmamalıyız. Zorluklar karşısında masadan kalkmamalıyız.
İşimize bakalım
Avrupa Birliği üyelerinin (sadece Kıbrıs Rum kesiminin ve Yunanistan'ın değil, üyelerin çoğunun) kısa sürede Türkiye'nin tam üyeliğini içlerine sindirebilecek durumda olmadığını kabul etmeliyiz.
Zaten başlayan tam üyelik müzakerelerinin sonu açık. Ne kadar sürede tamamlanacağı, müzakerelerin tamamlanması sonunda tam üyeliğimizin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belli değil.
Bütün bunlar bizim tam üyelik için gerekli "uyum ve reform" çalışmalarımızı geciktirmemize neden olmamalı. Biz uyumu ve reformları tamamlayalım. Üretimi artırarak ekonomimizi güçlendirelim.
Bu tabloda müzakerelerin (onların girişimiyle) bir süre askıda kalması (dondurulması) iyidir. Vakit kazanırız. Onların istek ve şantajlarıyla uğraşacak yerde işimize bakarız. Biraz zaman geçsin... Kim öle, kim kala...