« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

20 Ara

2006

1.MEŞRUTİYET ( 23 ARALIK 1876 )

01 Ocak 1970

Osmanlı Devletinin Meşrutiyete dayalı bir yönetim düzeni ile kurtulabileceği inancı Tanzimat’ın son yıllarında önem kazanmış bu fikrin savunuculuğunu Genç Osmanlılar Cemiyeti yapmıştır.



Genç Osmanlılar Tanzimat’ın idare hukuku ile ilgili tedbir ve kanunlarda pek de ileri gitmek istemeyen ihtiyatlı adımlarım cesaretle anayasa hukuku alanına geçirerek hükümdarın ve hukukun haklarım ve yetkilerini sınırlamak ve halkın haklarını ve hürriyetini genişletmek istiyorlardı.



*1. Meşrutiyetin Amacı: Osmanlı İmparatorluğu Mevcut sınırlan içerisinde varlığını koruyup devam ettirmesini sağlamak bunun için benimsenmiş prensiplerde din ve mezhep farkı gözetmeksizin bütün tebaanın ortak bir vatan kavramı ile eşit siyasi haklar ve Osmanlı Hanedanlığının temsil ettiği devlet yönetimine parlamenter bir sistem çerçevesinde katılmasını gerçekleştirmekti.



*1. Meşrutiyet Mithat Paşa ve arkadaşlarının çabalan ve yeni padişah 2. Abdülhamid’ in önceden verdiği söze sağdık kalarak 23 Aralık 1876 da Kanun- i Esasi’ yi ilan ettirmesi ile yürürlüğe girmişti. Meşrutiyetin ilanı bu konuda Avrupa’dan gelen siyasi baskıların derecesi ne olursa olsun, uzun bir geçmişi bulunan ıslahatçı bir neslin eseri idi. İlan edilen Kanun-i Esasi Mithat Paşa ve arkadaşları tarafından hazırlanmış, ancak Mithat Pasa anayasa metninin hazırlanması sırasında bütün çabalarına rağmen padişahın Kanun-i Esasiye dilediği kişiye yurt dışına sürgüne gönderme hakkını kendisine tanıyan bir madde (113) koydurmasını önleyememişti.



20 Mart 1877 tarihinde açılan Meclis-i Mebusan bir Ayan diğeri Mebusan olmak üzere iki meclisten meydana gelmekte idi. Ayan üyeleri padişahça atanmış, Mebuslar ise talk tarafından seçilmişti.



II. Sultan Abdülhamid, dört dilde konuşulma maddesi bulunan İsviçre Anayasasından tercüme edilen ilk Türk Anayasasına:” Resmi Dil Türkçe’dir.” ve “ Meclisi fes ile toplama yetkisi padişaha aittir.” Hükümlerini koyarak 23 Aralık 1876’ da ilk meşrutiydi ilan elti. Meclis seçimlerin yapılmasından sonra 19 Mart 1877 günü İstanbul’ a açıldı.



24 Nisan lS77’dc Ruslar harp ilan etmeden ansızın Anadolu ve Rumeli’den sınırlan geçerek Rumi 12”? Harbini başlatmıştır. Panislavizm propagandası ile Ruslar, Rumen, Bulgar, Sırp ve Karadağlı yardımcıları ile Rumeli’de kolayca ilerleyip 20 Ocak 1878’dc Edirne’yi de işgal ile İstanbul’a yürüyerek Ayestefanos (Yeşilköy) ulaşmışlardır. Bu sırada İstanbul Emeni Patriği, Ermeniler adına Rus Başkumandanına bir muhtıra vererek doğu illerinizde Rusya himayesinde bir “ Muhtar Ermenistan “ kurulmasını teklif ettiği gibi Rum Mebuslarda Tırhala’nın Yunanistan’a katılmasına çalışıyorlardı. Ayrıca; Osmanlı Devletinde Ermenice, Rumca ve Arapça’nı Resmi ve kanun dili olmasını da mecliste bu dille konuşanları Mebusları istiyordu. Bunun üzerine II. Sultan Abdülhamid, önceden büyük bir basiretle İsviçre Anayasası tercümesinden değiştirdiği bir maddedeki yetkisine dayanarak ve çok haklı olarak 13 Şubat 1878 günü Mebuslar Meclisini tatil etti. Bundan sonra 19082. Meşrutiyetine kadar devlet yıllıklarında 1876 anayasası ilan edildiği halde seçim yaptırmadı. Böylece İmparatorluğu mecliste parçalanmaktan kurtardı.



Sultan II. Abdülhamid (33yıl) 2. Meşrutiyetin ilan edildiği 23 Temmuz 1908’ e kadar ülkeyi şahsi iradesi ile yönetti.



Osmanlı Devletinde mutlakıyet yönetiminden meşrutiyet yönetimine geçiş siyasi açıdan büyük bir yenilik ve demokrasi tarihimizin de çok önemli bir aşamasıdır. Bütün hak ve yetkilerin padişahın elinde bulunmasına karşılık Türk İslam tarihinin ilk anayasası hazırlanıp yürürlüğe konmuş, ülke meseleleri kurulmuş olan ilk genel meclis de tartışılmıştı.



Meşrutiyet Yönetimi içte ve dışta çıkarlarım mutlakıyetin devamında gören bulun güçlerin düşmanlığı ile karşılaştı.Yeteneksiz oldukları halde iltimasla makam sahibi olmuş devlet erkanı, Şeyhülislamından en yüksek paşasından başlayarak bütün kademe ve rütbelerinde eleştiriye uğrayan ilmiye ve asker zümresinin çoğunluğu da Meşrutiyetin yönetiminden kopmuşlardır. Keyfi yönetim sayesinde büyük servet sahibi olmuş Büyük Galata Bankerleri ile Mültezimler sınıfı da meşrutiyetin düşmanı idi. Halkın büyük çoğunluğu ise kendilerini anayasa ile tanınan haklardan haberdar değildi. Yıllarca Osmanlı Devletine ıslahat için baskı yapan Avrupa Devletleri de bu yem durumdan memnun olmadılar. Meclis ıslahat girişini bizzat ele alınca yabana devletlere kapısını kapamışlardı. Gayrimüslim alınlığın hakimini bahane ederek yıllarca Osmanlı devleti iç işlerine karışan Avrupalılar Gayrı Müslimlerin fazlası ile temsil edildiği Mebusan Meclisi ile bu silahlanılın alındığını gördüler. Ayrıca bu devletler Osmanlı ile ilişkilerinde her zaman padişah ve sadrazam görmeye ve onlara yaptıkları sonucunda çıkar sağlamaya alıştıklarından meclisle muhatap olmaktan memnun olmadılar. Meşrutiyet’in yaşayabilmesi için bu amaç doğrultusunda teşkilatlanmış kuruluşlarla mümkün olabilirdi. Ancak bu rotada hiçbir siyasi parti bulunmadığı gibi Genç Osmanlılar Cemiyeti halkla bağlar kurabilmiş değildi. Aralarında görüş ayrılıklarının kurduğu bir cemiyetten ibaretti.



Önemi: I. Meşrutiyet devleti özellikle daha sonraki olaylara öncelik etmesi ve yeni fikirleri olgunlaştırması bakımından büyük önem arz etmektedir. Bu devrin sonucu itibariyle mutlakıyetin kırılmasını mümkün kılarak memleketimize 1909 Anayasasını vermiş ve böylece milletin haklanın daha fazla genişleten ve onları esaslı bir teminata bağlayan yeni bir sistemin yaratılmasını mümkün kılmıştır.




MEŞRUTİYET



İttihat ve Terakki Cemiyeti kanuni esasının yeniden yürürlüğe konması ve Meclisi Mebusan’ın yılmasını sağlamak amacıyla.çalışan gizli bir dernektir.



Meşrutiyet, kuvvetler ayrılığı prensibinin hakim olduğu idare tarzı şeklinde ilk önce İngiltere’ de gelişti ve sonra diğer Avrupa ülkelerinde de tatbik edilmeye başlandı. Hükümdarın nüfusunun anayasa ile yönetildiği hükümet şekline de Meşrutiyet denilmektedir. Meşrutiyet Osmanlı Devleti’nde aynı zamanda bir devrenin de ismidir. 23 Aralık 1876’dan 13 Şubat 1878’e kadar Birinci Meşrutiyet, 23 Temmuz 190S’den 16 Mart 1920’ye kadar olan devreye de ikinci Meşrutiyet denilmektedir.



Birinci Meşrutiyet’in Osmanlı parlamentosunda ana dili Türkçe olan milletvekili sayısı % 50’yi buluyordu.Rum, Bulgar, Romen, Ermeni, Yahudi, Sırp gibi gayrimüslim milletvekilleri olduğu gibi, Müslüman fakat Türk olmayan milletvekilleri de vardı. Bunlardan Rum, Ermeni, Patriki Narses, Rus arma başvurarak Doğu Anadolu’da bağımsız bir Ermenistan devletinin kurulması için yardım Yapılmasını isteyebiliyordu.Türk milletvekilleri de müspet bir icraat ortaya koyamıyorlardı. Bunu üzerine ikinci Abdülhamid Han, 13 Şubat 1878’de Meclis-ı Mebusan’ ı süresiz olarak tatil etti. Böylece birinci Meşrutiyet l yıl l ay 21 gün sürmüştü. Fakat Doksan üç Anayasası kaldırılmamıştı, milletvekillerinin görevleri sona ermesine rağmen, ayan üyelerinin (senatörlerin) görevine sona erilmedi. Ayan üyeleri, hayatları boyunca ‘ayan üyesi’ unvanını taşıdılar. Bunlardan üç kişi, 1908’e tadar hayatta kalabilmiş ve 1908 ikinci Meşrutiyet parlamentosuna dahil edilmiştir.



Meşrutiyet’in ikinci defa ilan edilip süresiz tatile giren Meclis-i Mebusan’ın yeniden toplanması ilk faaliyet îttihad-ı Osmaniye ismiyle birkaç kişi arasında kurulan bir cemiyet tarafından başlatıldı. Bu cemiyet daha sonra İttihat ve Terakki ismini aldı. 18S5’de ismini duyuran cemiyetin fikirleri; Mülkiye, Harbiye ve Tıbbiye talebeleri arasında yayılmaya başladı. Hükümete ve padişaha muhalif olan bu hareket, haber alınarak dağıtıldı. Sıkı şekilde takip edilmeye başlanınca cemiyet üyelerinin büyük bir kısmı yurtdışına kaçtı. Paris, Napoli, Cenevre ve Londra’da çıkardıktan gazele ve dergilerde hükümet aleyhine, Meşrutiyet’in ilam lehine yazılar.yazıp, bunları yurda gizlice sokmaya başladılar. Fransız İhtilalinin yüzüncü yıldönümü kutlama merasimleri dolayısıyla Paris’e giden Ahmet Rıza da orada kalarak Jön Türk hareketinin liderliğini ele aldı. Çıkardığı Meşveret gazetesinde ve saraya yazdığı layihalarda o da Meşrutiyet, hürriyet kavramını işlemeye başladı.



Ancak Jön Türklerin yurtdışı yayınları tenkit ve temennilerden ibaret olarak kaldı. Osmanlı Devleti’nin sosyal ve ekonomik temellerine dair araştırma ve yayın faaliyetinde bulunamadılar. Jön Türkler yurda döndüklerinde hiçbirisi tecrübe ve tetkik sahibi olmak hüviyetini taşımıyorlardı.Ülkenin ve çağın sosyal siyasi şartlarından habersiz, gerekli fikir olgunluğundan mahrumdular.

İttihat ve Terakki Cemiyeti ilk kongresini 1902’de Paris’te yaptı. Kongreye İttihat ve Terakki üyeleri. Prens Sabahaddin ve tarafları, Sırp, Bulgar ve Ermeni Komiteci reisleri katıldılar. Oy çokluğu ile alınan kararların en önemlileri Meşrutiyet’in ilanı için işbirliği yapmak ve Osmanlı_ Devleti’nde milliyetlere göre mahalli muhtariyelerin kurulmasını sağlamak gibi hususlar teşkil ediyordu.Ahmet Rıza ile Prens Sabahaddin arasında kongrede ortaya çıkan anlaşmazlık her ikisinin bir araya geldiği ilk ve son kongre olmasına sebep oldu. Ahmet Rıza meşrutiyetin ilanı için yabancı devletlerin müdahalesi fikrini reddederken Teşebbüs-ü Şahsi ve Adem-i Merkeziyetçi fikirleri ile meşhur prens Sabahaddin, bunu savunuyordu. Yine bu kongrede hatırat yazılmaması, bu işin teşekkül ettirecek bir hey’et tarafından yapılacağı karara bağlanmış ancak, bu hey’et teşekkül ettirilmemiştir. Cemiyetin gizliliği hedef edinmesi ve heyetin de teşekkül ettirilmemesi sebebiyle 1908 öncesine ait İttihat Terakki hakkındaki belgelerin sayısı çok azdır.

Almanya, 1898’den itibaren Meşrutiyet idaresi için İttihat ve Terakki hareketine gizlice yardım etmeye başladı. İttihatçılar kendi aralarında İngiliz ve Alman yanlısı diye ikiye ayrılmaya başladılarsa da bu ihtilaf meşrutiyete kadar pek önemli bir mesele olmadı. Sultan İkinci Abdülhamid Han sarayda bir heyet teşekkül ettirerek, Türkler’ in hakimiyetinde olan bir meclis yapısına müsait yeni bir anayasa hazırlattırıp tatbik ettirmeyi düşünüyordu. Ancak buna fırsat kalmadan dağa çıkan üçüncü ordu subaylarından, Enver ve Niyazi Bey’lerin başlattığı hareket sonucunda Ferizovik, Selanik ve Manastır’da 20 Temmuz 1908’dc meşrutiyet ilan edildi. Bunun üzerine Sultan Abdülhamid Han 23 Temmuz 1908’de Kanun-u Esasi’yi tekrar yürürlüğe koymak zorunda kaldı. Rumeli’de büyük gösteriler ile ilan edilen Meşrutiyet, İstanbul gazetelerinde ehemmiyetsiz bir haber olarak yer aldı. Saraydan vilayetlere gönderilen bir emirname ile Kanun-u Esasi’nin yürürlüğe girdiği belirterek Birinci Meşrutiyet kabul ettiği seçim kanunu mucibince seçimlerin yapılarak mebusların İstanbul’a gelmesi istendi.



İkinci Meşrutiyet, kan dökmekten hoşlanmayan Sultan İkinci Amdülhamid Han’ın ve Selanik’teki üçüncü ordu’nun tehditlerinin eseri oldu. Fikir ve doktrin hareketi değildi.Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu şartlara göre meşrutiyet geldikten sonra ne yapılacağını kimse bilmiyordu ve tespit etmek gereği de duyulmamıştı.İttihat ve Terakki hareketinin ise kendine ait bir lideri, programı ve fikri yoktu. Meşrutiyetten önceki gizliliğini sonra da devam ettirdiği için ortaya çıkan otorite boşluğu anarşi ve cinayetlere yol açtı. İttihatçılar yeni kurulan hükümette vazife almayıp, vaziyeti kontrol altında tutmaya çalıştılar. Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın dönemine büyük bir tepki olarak eski rejimin adamları üç sene içinde tasfiye edildiler. Sultan İkinci Abdülhamid Han muhaliflerini maaşla merkezden uzaklaştırırken, İttihatçılar suikast tertip ederek öldürmeye başladılar.



İkinci Meşrutiyet’ten bir şeyler bekleyenler, beklediklerini bulamadılar. İlan edilen umumi af ile yurda dönen Jön Türkler, ve silahlarını bırakarak inen kamiUıcıUırm da katıldığı sun’I kardeşlik havası fazla uzun sürmedi. 17 Aralık 1908’de toplanan Meclis-i Mebusan’ daki azınlık mebusları ekseriyette olup, Meclis Birinci Meşrutiyet meclisi gibi azınlıkların mücadele sahası haline geldi. Balkanlar’da Osmanlı Devleti’ne başkaldıran altı Bulgar çete reisi, Sandaksy de dahil olmak üzere mebus seçildiler. Sason isyanı tertipçilerinden Ermeni Komitesi reisi Hamporsaın Boyacıyan ve Damadynn, Kozan mebusu oldular. Balkan Harbi’nde dünya askerlik tarihinin son kale müdafilerinden Hasan Rıza Paşa’yı İşkodra Muharebesi’nde arkadan vuran ve Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın hallini bildirmeye memur dört kişiden biri olan, Arnavut Dranç Mebusu Esat Toptani ise meclisin ateşli hatipleri arasındaydı. İkiyüzaltmısaltı mebustan sadece yüzotuzyedisi Türk idi.



31 Mart Yak’asından sonra Kanun-u Esasi’de çok büyük değişiklikler yapılarak padişahın yaşama ve yürütme yetkileri önemli ölçüde sınırlandırıldı. Veto yetkisi kaldırılarak, nazırlar parlamentoya karşı mes’ul duruma getirildi.Bundan sonra padişahlık makamı hilafet ve saltanatın kaldırılışına kadar sembolik yetkileri olan bir mevki haline geldi. Sultan Beşinci Mehmet Reşat, Meşrutiyet rejimi için tahta geçip bu dönemde ayrılan tek padişah oldu.


1.MEŞRUTİYET(1876)
Tanzimat fermanı ile Avrupa’yı daha iyi anlayan aydınlar aydınlar yetişmiştir.Genç Osmanlılar adını alan bu grup meşrutiyet ve anayasanın yürürlüğe konarak çöküşün önleneceğini savunmuşlardır.Balkan Bunalımı sırasında başlayan muhalefet hareketi ile Abdülaziz sonrasında meşrutiyeti ilan edeceğine söz veren 2.Abdülhamit hükümdar olmuştur.İstanbul Konferansı sırasında Kanun-ı Esasi ilan edilerek meşrutiyet yönetimine geçilmiştir.
Kanun-ı Esasi’ye Göre;
Yasama görevi Ayan ve Mebusan meclisine aittir.Ayan meclisi üyelerini padişah Mebusan meclisi üyelerini halk seçer.
Hükümet padişaha karşı sorumludur.
Padişahın meclisi kapama,zararlı gördüğü kişileri sürgüne gönderme yetkisi vardır.
Anayasada mülkiyet ve dilekçe hakkı kişi,din,basın,eğitim ve öğretim özgürlüğü gibi temel hak ve hürriyetler yer almıştır.
Dayak ve işkence yasaktır.
Mahkemeler herkese açık olacaktır.
Yürütme görevi padişah başkanlığındaki vekiller Heyetine (bakanlar kurulu’na)aittir.
Kanun teklifini sadece hükümet yapabilir.Meclis ise uygun görürse onaylar
Yorum:
Türk tarihindeki ilk anayasadır.
Halk ilk kez padişahın yanında yönetime katılmıştır.
Halk ilk kez seçme,seçilme ve temsil edilme yetkisini kullanmıştır.Böylece Anayasal ve Demokratik düzene geçilmiştir.
1877 yılında başlayan Osmanlı-Rus savaşı sebebiyle meclis kapatılmış Kanun-ı Esasiye askıya alınmıştır.Böylece 1.Meşrutiyet dönemi sona ermiştir.

Ziyaret -> Toplam : 125,29 M - Bugn : 44054

ulkucudunya@ulkucudunya.com