Cellat
Rasim ÖZDENÖREN 01 Ocak 1970
Geçen hafta sonu 30 Aralık Cumartesi (Ülkemizde arife, Irak'ta ise bayramın birinci günü), Saddam Hüseyin asılarak idam edildi. TV'de yansıyan görüntülerde veya gazete haberlerinde, infaz esnasında, infaz memurlarının (cellatlar) ona kötü muamelede bulunduklarını öğrendik. Cellatlar, kurbana (burada Saddam) infaz esnasında hakaretler etmiş, hatta onunla münakaşaya tutuşmuş ve ipini çekerlerken “Cehenneme git” diye bağırışmışlar. Bu vahim durum, bana, cellat üzerine bazı mülahazalarımı tekrarlamama vesile teşkil etti.
Cellat özel bir insandır. Onun işi, önüne getirilen kurbanın (mahkûmun) ölümünü soğukkanlılıkla hazırlamaktır. O, infazın her safhasında heyecan duymadan, kayıtsızlıkla, hissizlikle, hatta cansızca, fakat bunlara rağmen herhangi bir aksamaya mahal bırakmadan “o işi” kotarmak zorundadır. Bu iş ancak ve ancak cellat kişinin harcıdır. Cellada özelliğini veren “apathetic” kişilik var olmadıkça, onun yaptığı işi kimse eli titremeden, içi burkulmadan yerine getiremez. Değil “o işi” kendi elleriyle hazırlamak, çoğu kimse için o işin seyircisi olmak bile bir mesele teşkil eder.
Ama tekraren belirtelim ki, cellat bir iş kotarmaktadır ve o, o işe bir meslek erbabının soğukkanlı tavrıyla yaklaşmak zorundadır. Bir terzinin biçtiği kumaşa, bir berberin kırptığı saça merhamet duyması beklenmiyor. Cellat da, kendi yaptı iş karşısında öyle davranır, biz bunun böyle biliyoruz. Ama.. ama celladın yaptığı iş, aslında bir kumaşın kesilmesi, bir kılın kırkılması türünden bir iş değildir. Cellat, canlı bir gövdeyi öldürüyor. Onun işinin nesnesi, bir kumaş gibi, bir kıl gibi acı çekmesi düşünülmeyen bir şey değildir. Fakat cellat, üzerinde “çalıştığı” nesnesine bir cansızmış gibi yaklaşabilmekte ve onu bir cansızmış gibi muamelede bulunabilmektedir. Ona, cellat olma özelliğini veren de, onun bu apathetic halidir.
Celladın asal özelliğinin onun duygu dünyasındaki bu apathy halinin oluşturduğunu dile getirmek istiyorum. Onda duygu paylaşımı (sympathy) veya duygu iştiraki (başkasının duygusunu kendinde yaşama hali ve yeteneği empathy: einfuhlung (özdeşleyim) söz konusu değildir. Celladın yaptığı işin başkalarınca yapılamayışı, celladın bu apathetic kişiliğine bakılarak açıklanabilir. Çünkü sıradan, normlarına uygun bulunan her insanda duygudaşlık ve özdeşleyim özellikleri bulunur: bu hislerin yokluğu ise cellada mahsustur.
Aslında celladın yaptı işe duygusunu karıştırmaması ondan yalnızca beklenen değil, fakat aynı zamanda istenen de bir özelliktir. Bu, onun işini gereği gibi, yüzüne gözüne bulaştırmadan, kurbanına acı vermeden gerçekleştirebilmesi için gereklidir de. Öte yandan, onun, yaptığı işe duygusunu karıştırması halinde, bu, ister duygudaşlık yoluyla olsun (ki bu durumda işini gereği gibi yerine getiremez), isterse, kurbanına kin ve nefret duyma gibi menfi duygularla yaklaşma hali olsun, ki bu durumda da o, infaz değil fakat başka bir iş ifa etmiş olur. Nitekim cellatla kurbanı arasında, uç bir durum olarak kişisel bir mesele bulunduğunu ve celladın işini mesleğinin gereklerini yerine getirmeyi ihmal ederek kin, nefret ve intikam duygularıyla hareket ettiğini farz edersek, bu durumda yapılan işin infaz görüntüsü altında cinayet olduğunu ileri sürmemiz gerekir.
Fakat sözü geçen olağandışı durum dışında, celladın cani olduğunu kabul etmiyoruz. Cellat, apathetic bir kişi olmasına rağmen, o, hayatının gündelik seyri içinde başka insanlardan farksızdır. O, gündelik hayatında ve başkaları karşısında belki gene apathetic biridir. Ama bu durumu onu cinayet işlemeye sevk etmez. Caninin ırası celladınkinden farklıdır, onda fıkdan halinde olan vicdandır. Apathetic biri, başkalarının ölümü ve öldürülmesi (isterse bizzat kendi eliyle olsun) karşısında kayıtsız kalır, ama bu durum onu cinayet işlemeye sevk etmez. Oysa canide vicdansızlık hali vardır ve o, saikları ve sebepleri (bahaneleri) neye dayanırsa dayansın, başkasını öldürme temayülleri taşır, çoğu kez de önüne geçemediği bu temayüllerine ram olur. Cellatla cani farklı ıraya sahiptir. Caninin öldürdüğü kişiyle kaideten kişisel bir meselesi vardır, oysa celladın infaz uyguladığı kişi ile kişisel meselesi yoktur. Eğer cellat, kurbanıyla arasındaki ilişkiyi kişisel mesele haline getirirse, infaz değil, fakat cinayet ifa etmiş olur. (Bu mülahazalar ve daha fazlası için, bkz. Yüzler, İz Y. s.139 vd.)