« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

08 May

2007

Kırmızı-Beyaz devrim olacak mı?

Güler KÖMÜRCÜ 08 Mayıs 2007

Tam bir kaos içindeyiz ama kaos her zaman da büyük zararlara neden olmaz. Siz usta bir kriz yöneticisi olursanız kaostan büyük başarı da kazanırsınız ve savaşı her zaman sakin komutanlar kazanır (bu bir tabirdir). Kaosta asıl vurucu güç ise zamanlamadır efendim. Ben daha ne kadar ipucu vereyim size?! Benden bu kadar, şimdi yazımı tamamlayıp-önemli birkaç özel toplantıya koşacağım ve tam bu noktada sözü-köşemin kalanını, TÜRKSAM Başkanı, değerli stratejist Sinan Oğan’a bırakıyorum, Sayın OĞAN’ın süreci içeren muhteşem bir analizi var, aktarıyorum;


‘Tarihler 21 Şubat 2001’i gösterdiğinde Türkiye her zamanki olağan Milli Güvenlik Kurulu toplantısını yapmaktaydı. Toplantıya Cumhurbaşkanı Sezer başkanlık ediyordu ve koalisyonu oluşturan DSP ve ANAP Genel Başkanları’nın yanı sıra bakanlar da toplantıdaydı. Başbakan Yardımcısı Bahçeli resmi bir ziyaret için Türkmenistan’daydı. Cumhurbaşkanı Sezer’in Anayasa kitapçığını masaya fırlatmasıyla toplantı krize dönüştü ve Ecevit toplantıyı terk etti. Böylelikle Türkiye’de kriz ortamı oluştu ve Batı’da uzun süreden beri pişirilen Turuncu Devrim için gerekli zemin yakalanmış oldu. Hükümette bir taraftan Ecevit’in rahatsızlığı, diğer taraftan Derviş ve ekibinin koalisyonu, içeriden Truva Atı gibi fethetme girişimleri siyasal kriz zemini oluşturmakta, küresel finans çevreleri de Türkiye’nin bir kriz ortamına sürüklenmesi için ciddi girişimlerde bulunmaktaydı. Türkiye’den bir günde Merkez Bankası’ndan çekilen 7.5 milyar dolar, ülkenin sürüklendiği durumu özetliyordu.


Bu yaşanan hadiselerden sonra Türkiye’de üç partili koalisyon dağıtıldı, yerine ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesi için bir model niteliği taşıyabilecek. Ilımlı İslam modeli iktidara getirildi. Türkiye’de o günlerde aslında tam anlamıyla bir Turuncu Devrim yaşanmıştı.


Adına Yeni Dünya Düzeni dedikleri bu oyunda ülkelerin ve dünyanın yeniden şekillendirilmesi için bir yandan işgal metodu uygulanırken (Afganistan ve Irak) diğer yandan (DEMOKRASİ kullanılıp. G.K) sivil devrimler yoluyla iktidarların devrilmesi ve küresel aktörlerle uyum içinde çalışacak rejimlerin kurulması süreci başlatılmıştı. Sivil itaatsizlikle başlayan bu ayaklanmalar bütün teknolojik imkanlar (başta da medya. G.K) kullanılarak ülke sathına yayılmakta ve sonuçta iktidarlar görevi bırakmak durumunda kalmaktadırlar. Yugoslavya, Gürcistan, Ukrayna ve Kırgizistan’da rejimler bu metotla değiştirilmişlerdir. Kıbrıs’ta da benzer yöntemler uygulanıyor.


Seçilen siyasal güç AK Parti, yeni bir parti olmasına rağmen, yerleşik bütün siyasal değerleri altüst ederek seçimlerden 1. parti çıkmış ve Türk siyasi yaşamında ve dış politikasında tam bir Toplumsal Mühendislik Projesi gerçekleştirme niyetini ortaya koymuştu. Başta Irak’ın kuzeyi olmak üzere Kıbrıs, AB, Ermeni sorunu ve insan hakları konusunda Türkiye’nin kırmızı çizgi olarak gördüğü bütün değerleri altüst ediliyordu. Bir siyasi cinayetin ardından yüz binler hepimiz Ermeniyiz diye sloganlar atmakta, Barzani’nin küstahlığı giderek katlanılamaz seviyelere gelirken, her gün şehit cenazeleri devam etmekte, bununla beraber bir yandan yükselen milliyetçilik rüzgarlarından pay kapma yarışı başlarken diğer yandan da bu yükselen milliyetçiliğin önü kesilmeye çalışılmaktaydı. Diğer taraftan başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere devletin temel noktalarında girişilen kadrolaşma ve cemaatleşme hareketleri en son Cumhurbaşkanlığı makamının elde edilmesi ile zirve yapılmak istenmekteydi.


Türkiye’de ilk defa Siyasal İslam olarak tabir edilen ekip devletin üç temel noktasına birden aynı anda hakim olmak üzereydi.


Ve bugün; önce Tandoğan ve ardından Çağlayan’da milyonların Türk bayraklarıyla meydanları doldurması devletin tepesinde yaşanan mücadeleye halkın verdiği önemli bir tepki ise tam bir karşı-milli devrimdir. Bölgemizde gerçekleştirilen Kadife, Turuncu, Mor Sedir, Sarı devrimlerden sonra Türkiye’de de şimdi tüm bu dış destekli devrimlere karşı ‘Kırmızı-Beyaz devrimle’ asıl milli güçler rövanş almak istemektedir.


Batı yandaşları ve bir ABD projesi olan ılımlı İslamcılar tarafından bu devrimin ikinci perdesi Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile beraber sergilenmekte ve Türkiye’de bir Gül devrimi yapılmak istenmektedir. Buna karşılık milli güçler de 2001 krizi ile başlayan devrimin rövanşını almak istemektedirler. Türkiye bir sivil devrimin kucağındadır. Bakalım devrimin rengi Gül mü yoksa Kırmızı-Beyaz mı olacak?’


Son olarak Sinan Oğan’ın ‘Turuncu Devrimler Soros’un Yeni Dünya Düzeni: İkinci El Demokrasi ve Neo-Conlar’ isimli kitabını da okumanızı tavsiye ederim

Ziyaret -> Toplam : 125,24 M - Bugn : 129208

ulkucudunya@ulkucudunya.com