Yine o hastalık
Şakir SÜTER 01 Ocak 1970
Her fırsatta yazarız ya; “biz ne sevmeyi biliyoruz, ne sövmeyi, ne dövmeyi” diye...
Severken öldürürüz, söze “sevgili” diye başlar, “kan çıkarıncaya” kadar döveriz!
İfrat-tefrit salıncağında yalama olmuşuzdur vesselam.
Gelelim sadede...
Gazeteci Hrant Dink’in alçakça suikasta kurban gidişine üzülmemek elde değil.
Haaa...
Bu cinayete sevinenler de yok mudur?
Sayıları -Allah’a çok şükür- azdır ama var oldukları bir gerçektir.
Bu “psikopat takımı” içinde tamamı ya da bazıları kendilerini “biz milliyetçiyiz, ulusalcıyız” diye de tanımlayabilirler.
Durum böyle olunca...
Ermeni kökenli Türk gazetecinin alçakça katledilmesinden “Türk nüfusunun yaklaşık yüzde 90’ı sevinç duydu” mu diyeceğiz?
Toplumun yaklaşık yüzde 90’ının kendisini “milliyetçi” diye tanımladığı bir ülkede, üç-beş psikopat “biz de milliyetçiyiz” dedi diye, toplum milliyetçilikten vaz mı geçecek.
Bizdeki “abartı hastalığı” son suikasttan sonra da, çok net biçimde sergilendi, sergilenmeye de devam ediliyor.
Tarihine; uzak-yakın geçmişine bakıldığında, sicilimizde asla “ırkçılık” pisliği yokken...
Hrant Dink cinayetini “Irkçılık öfkesine” dayandırmak da bir yanlıştır, ölçü kaçıklığıdır.
Suikasta uğramış Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Necip Hablemitoğlu gibi değerli evlatlarımızı hangi “ortak nedenle” yitirmişsek, Dink’in kaybı da aynı gerekçeye dayanmaktadır.
Yani, “Ermeni olduğu için” öldürülmemiştir Hrant Dink; “düşüncelerinden ötürü” kurban edilmiştir.
Kavramları iğdiş etmeden...
Karşılıklı uzlaşmazlıkları, böylesi bir “acı olayın” temel malzemesi yapmadan...
Ne Ermeni yurttaşlarımıza ne de ölçüsü doğru konulmuş milliyetçiliğimize haksızlık etmeden...
“Dink Cinayeti”ni, azınlıklara karşı bir “harekât” gibi sunmadan...
Bölücü terör örgütü PKK’ya da “propaganda malzemesi” olarak vermeden...
Elimizi vicdanımıza koyup, aklımızı, insafımızı tatile çıkarmadan...
Vakur biçimde uğurlayalım bugün Hrant Dink’i.
Tıpkı vasiyet ettiği gibi; sessiz, gösterişsiz, slogansız...
Ama hak ettiği gibi sevgi ve saygıyla...
.........
Son bir not...
Milliyetçilik, tanımı doğru konulmadan “hedef” yapıldı ya.
Bir hatırlatmada bulunmak isteriz.
Amerikan askerleri, Irak’ta 11 Türk askerinin başına çuval geçirmişti ya...
O kahredici olayı protesto için “iki eylem” yapılmıştı Türkiye’de; sadece 2 eylem!
Biri Taksim’de; 500-600 ülkücü genç, Taksim Parkı’nda “ABD’yi tel’in, etmek istemiş ve polis tarafından hemen dağıtılmıştı...
İkinci eylem de, ABD Başkonsolosluğu önünde; 500-600 İşçi Partili genç, bir-iki slogan attıktan sonra polis tarafından dağıtılmıştı.
Ne; psikopatların milliyetçilik maceraları.
Ne; her türlü aşağılamaya karşı ulusal duyarlılığını yitirmiş bir toplum.
İkisine de hayır!
Makulu normalde aramayı becerebildiğimiz zaman; ne değerli vatan evlatlarını kaybederiz...
Ne de milli duygularımızı.