Adalet Cimcoz
01 Ocak 1970
Adalet Cimcoz (d. 25 Temmuz 1910, Kilitbahir - ö. 13 Mart 1970, İstanbul), Türk dublaj ustası, çevirmen, eleştirmen, yazar, galeri sahibi.
Annesi Alman, babası topçu subayı bir Türk'tür. Altı yaşındayken ailesi Almanya'ya göç etti.
Gazetelerde sanat yazıları yazdı. 1951'de Türkiye'nin ilk özel sanat galerisi Maya'yı Beyoğlu'nda kurdu. Galeri beş yıl boyunca yaşamayı başardı. Ağabeyi Ferdi Tayfur'la dublaj yaptı. Adalet Cimcoz, Almancadan Türkçeye çeviriler yaptı. Yeditepe, Varlık, Yeni Ufuklar gibi edebiyat dergilerinde şiir, öykü ve kitap tanıtım yazıları yazdı. Bertolt Brecht, Georg Büchner, Franz Kafka, B. Traven gibi yazarların yapıtlarını Türkçeye çevirdi. Kafka'dan Milena'ya Mektuplar çevirisiyle 1962 Türk Dil Kurumu Çeviri Ödülü'nü almıştır.
Dublajcılığı bir raslantı sonucu başladı. 1931'de Ferdi Tayfur (O yıllarda Lorel Hardy'i seslendirirdi) eşi Melek ile İpek Film stüdyosunda seslendirme yapmaktadırlar. Melek'in hastalandığı bir gün Ferdi Tayfur kız kardeşini çağırır. Böylece Adalet Cimcoz'un seslendirme çalışmaları başladı.
Türkiye'de ilk dedikodu yazarlığını Adalet Cimcoz başlattı. Hafta, Salon, Tasvir, Aydede gibi gazetelerde dedikodu yazıları yazdı, köşesinin adı Fitne Fücur'du.
Türkan Şoray, Belgin Doruk, Muhterem Nur, Sezer Sezin, Fatma Girik ve Filiz Akın'ın seslendirmelerini yaptı.
Adalet Cimcoz'un eşi Mehmet Ali Cimcoz'dur.
Gazeteci Mine Söğüt, Adalet Cimcoz'un ölümünden sonra sahaf vitrinlerine düşen fotoğraflarını toparlayarak Adalet Cimcoz: Bir Yaşam Öyküsü Denemesi adlı kitabı yazdı.
Azra Erhat'tan Adalet Cimcoz yorumu:
Adalet'in sesi neydi? Susup susmadığını, yok olup olmadığını ancak ne olduğunu kavramakla kestirebiliriz. Evet, çok yönlü bir sesi vardı Adalet Cimcoz'un. Türkân Şoray'ı da, Hülya Koçyiğit'i de, Belgin Doruk'u da dile getirirdi o. Radyoda sabundan, diş macunundan ya da kılık kıyafetten söz etti miydi bir "şey' söylerdi hepimize. Kulağımızı diker, sesi bir yandan zevkimizi okşarken, öte yandan da sözü söz ve öz olarak çın çın dolaşırdı beynimizin kıvrımlarında, incecik bir gonk gibi bir oraya, bir buraya vurur, bir kıpırtı, bir canlılık uyandırırdı kafamızda. Vurucu, kışkırtıcı bir uyarıcılığı vardı Adalet'in. Sizi gördü mü, bir bakışta sarıverir tepeden tırnağa görüntünüzü, şişmanladınız mı, zayıfladınız mı, elbiseniz yakıştı mı, yakışmadı mı, keyifli misiniz, keyifsiz mi, hemen anlar, hemen de dile getirirdi düşündüğünü; ufacık bir taş atardı size. (Azra Erhat, "Adalet'in Sesi," Yeni Ufuklar, Mayıs 1970)