İsmail Dede Efendi
09.01.1778 – 29.11.1846 01 Ocak 1970
İsmail Dede Efendi, 9 Ocak 1778 tarihinde İstanbul'da doğdu. Babası Süleyman Ağa, Filistin, Lübnan gibi ülkelerde görev yaptıktan sonra İstanbul'a yerleşti ve Şehzadebaşı'ndaki Acemoğlu hamamını işletti. Bu yüzden İsmail Dede'ye "Hammamizade" denilmiştir. Ancak günümüzde çoğu zaman Dede Efendi diye anılır.
İmii yanındaki Çamaşırcı Mektebi’nde başladı. İlk öğrenim yıllarında sesinin güzel oluşundan dolayı ilgi çekti. Okulda ilahicibaşı oldu. Müzikle uğraşan ve evinde meraklılara ders veren Anadolu Kesedarı Uncuzade Mehmed Efendi okuldaki bir tören sırasında ilahi okuyuşunu dinledikten sonra hemen öğrencileri arasına aldı. İlkokul bittikten sonra 7 yıl daha Uncuzade ile "meşk eden" İsmail onun aracılığıyla Başdeftarlıkta memurluğa atandı, bir yandan da Yenikapı Mevlevihanesindeki dersleri izledi. Defterdarlıkta ve başmuhasebe dairelerinde görev aldı.
3 Haziran 1798'de Muhasebe Kalemi'ndeki görevinden ayrılarak tekkede 1001 gün süren çileye girmeye karar verdi. Çilesi sırasında bestelediği, "Zülfündedir benim baht-ı siyahım" dizesiyle başlayan buselik şarkı, İstanbul'un müzikle ilgili çevrelerinde bestecisinin adı üstünde büyük merak uyandırdı. Ünü kısa sürede bütün kente yayılan şarkı sarayda da okundu. Kendisi de besteci olan III. Selim, şarkının çile doldurmakta olan genç bir Mevlevi dervişi tarafından bestelendiğini öğrenince, onu saraya çağırtarak yapıtı bir kez de kendisinden dinledi ve onu hemen saray hanendeleri arasına almak istedi. Padişahın sürekli ilgilenmesinin etkisiyle, üç yıllık çilesinin son yılı Nutkî Dede tarafından bağışlandı. Böylece 27 Mart 1799'da 21 yaşındayken çilesini doldurunca “Dede” unvanını aldı.
Yenikapı'da hücrenişîn (hücre sahibi) olduktan sonra, özellikle ayin günleri, hücresi ondan yararlanmak isteyen müzik meraklılarının uğrağı oldu. Bu sıralarda bestelediği en güçlü eserlerinden Hicaz Nakış büyük yankı uyandırdı. Yeniden saraya çağrıldı, bundan sonra haftada iki gün, padişah huzurunda düzenlenen küme fasıllarına hanende olarak katılmaya başladı. 1802'de saraydan Nazlıfer Hanım’la evlendi.
Değişik ustalarla klasik Türk müziği, din müziği çalıştı ve ney çalmasını öğrendi. Daha 16-17 yaşlarındayken besteler yapmağa başladı ve büyük bir besteci olan Sultan III. Selim'in ilgisini çekti. Padişah onu kendisine musahip ve başmüezzin tayin etti. Dede Efendi, III. Selim'den sonra gelen II. Mahmut ve I. Abdülmecitzamanında da bu görevlerini sürdürdü.
1804'te büyük saygı ve sevgiyle bağlandığı üstadı öğretmeni Ali Nutkî Dede'yi, bir yıl sonra 1805’de de üç yaşındaki oğlu Salih’i, 1808'de annesini, 1810'da ikinci oğlu Mustafa’yı yitirdi. Bu kayıplarla birlikte Dede Efendi kendini inzivaya ve musikiye vermiş ve kâr, murabba, nakış, semâi, şarkı formlarında üst düzey eserler bestelemiştir. (Daha sonra biri ölecek olan 3 kızı oldu.)
Bir çok değerli öğrenci yetiştiren İsmail Dede Efendi, 500'den fazla eser besteledi. Arazbar, bestinigar, evc-buselik, hicaz-buselik, ırak, neva,saba-buselik, sultani-yegah, makamından tam fasılları bugün mevcuttur.
İsmail Dede Efendi, 1846 yılında Hacca giderken yolda koleraya tutuldu ve Mekkeyakınlarında Minâ'da 68 yaşında öldü. Mezarı Mekke'dedir.