Hrant Dink suikastı
HASAN ÜNAL 01 Ocak 1970
AGOS Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni’nin bir suikast sonucu öldürülmesinin her hangi bir şekilde tevil edilmesi söz konusu olamaz. Hadise bir cinayet daha doğrusu bir suikasttır ve şiddetle kınanmalıdır. Hrant Dink, Ermeni soykırımı iddialarına destek veren açıklamaları ve 301. madde kapsamında ‘Türklüğü aşağılamak’ isnadıyla yargılanmasından dolayı ön plana çıkmıştı.
Dink’in görüşlerine karşıydım. Hâlâ da karşıyım. Ermeni meselesine dair görüşleri basit, yetersiz ve gayri ciddiydi. Ancak görüşlerinden dolayı öldürülmesi kati surette mazur gösterilemez. Ailesine, yakınlarına, arkadaşlarına ve sevenlerine baş sağlığı dilerim.
Katilin yakalanmış olması sevindirici. Şu ana kadar ortaya çıkan görüntü katilin ‘yalnız kovboy’ olduğuna işaret ediyor. Zaten cinayetin işlenme biçiminde epeyce acemilikler olduğu farkediliyordu. Eşkâlini açıkça gösterecek şekilde Agos Gazetesi’ne gitmesi; kendisini Ankara Üniversitesi öğrencisi olarak tanıtıp, Dink’le görüşmek istemesi; neredeyse saatlerce olay mahallinde dolaşarak eşkâlinin hatırlanacak şekilde ortaya çıkmasına izin vermesi; kameraları hiç dikkate almadan hareket etmesi işin profesyonel olmadığına delalet ediyordu.
Hadisenin ardından kamera görüntüleri yavaş yavaş ortaya çıktığı halde katilin kendi memleketine gitmek üzere şehirlerarası otobüse binmesi ve yakalanması da örgütsel bir bağlantıya işaret etmiyor gibi. Eşkâlin ortaya çıkması üzerine öldürülmemesi de örgütsel ilişki intibaı vermiyor. Bütün bunların ardından yine de örgütsel veya arkadaşlık ilişkileri üzerinden bir şeyler çıkabilir. Ama görünen o ki, böyle bir ihtimal zayıf.
Kışkırtıcı yayınlar
Hadİseyİ bu şekilde özetledikten sonra, basın ve televizyon kuruluşlarının yaptıkları yayınların ne kadar yanıltıcı, yönlendirici ve hatta kışkırtıcı olduğunun altını çizmek lazımdır. Türkiye’nin en çok satan gazetesinin genel yayın yönetmeni, cinayeti bir anda Türk ırkçılarına malediverdi. Türkiye’de hiç kimsenin sahiplenmeyeceği bir şey ırkçılık. Çünkü bizim kültürümüzde ırkçılık hiç bir zaman olmadı ve olmaz da.
Hem İslam dini buna mani hem de toplumsal dokumuz. Türkiye’ye ırkçılık yakın zamanda Kürtçüler tarafından getirilmiştir ve o genel yayın yönetmeninin gazetesi de bazan ön sayfa bazan da köşe yazarları vasıtasıyla AB ve ABD öyle istiyor diye olsa gerek Kürt ırkçılığına çanak tutuyor. Kuzey Irak’ta iki aşiret reisi tarafından çıban başı bir Kürt devleti kurulsun diye bin dereden su getiren gerekçeler üretiyor.
Bir kez daha altını çizelim ki, ırkçılık Orta ve Batı Avrupa menşelidir ve Türkiye’ye Kürtçülük yoluyla gelmiştir. Bu arada başta diyasporadakiler olmak üzere esas Ermeniler arasında ırkçılığın yaygın olduğunu belirtmek gerekir. Ama Türk milliyetçiliği kültür merkezlidir, kapsayıcı ve kucaklayıcıdır ve Batı dillerindeki ‘nationalism’ kelimesine değil, muhtevası itibariyle ‘patriotism’ sözcüğüne tekabül eder.
Suikatle ilgili yanlışlar zinciri sadece bu genel yayın yönetmeninin hezeyanları ve vatan haini naralarıyla sınırlı değildi. Önde gelen televizyonların neredeyse tamamı halkı tahrik ettiler. Çıkardıkları yorumcular neredeyse ‘idam cezası bu katil ve buna benzeyenler için geri getirilmeli’ demeye getirdiler sözü. Komplo teorileri birbirini izledi. Derin devlet komploları yine ortalığa saçıldı. Türkiye’nin AB yolunu kesmek isteyen (sanki hala yolu kalmış gibi) güçlerden dem vuruldu. Veli Küçük isimleri ortaya atıldı. Vali yardımcısının odasında Hrant Dink’in tehdit edildiği söylendi.
Ama nedense çok az kişi bunun dış istihbarat servislerinin işi olabileceğine dair komplo teorisi üretme ihtiyacı duydu. Mesela, Ermeni Daşnaklar veya Ermeni diyasporasıyla işbirliği içerisindeki bazı çevreler yapmış veya yaptırmış olamaz mıydı? Madem ki, Amerikan Kongresi’nde bir Ermeni soykırımı tasarısı hazırlanırken cinayet işlenmişti, o halde neden Daşnak çeteleri yaptırmış olmasın? Hayır, öyle düşünen bile olmadı. Herkes bunu Türk devletinin içinden birilerinin veya devletle iltisaklı grupların (kimse onlar?) yapmış olması gerektiğinden dem vurdu.
Bir yandan Türkiye’nin Irak ve Kerkük konusuna odaklandığı bir dönemde cinayetin gerçekleştirildiğinden bahsettiler; öte yandan da yabancı istihbarat servislerinin ve hasseten Amerika’nın parmağı olabileceğine dair komplo teorisi üretmediler. Eğer birileri bizim Irak, Kerkük ve kurulmaya çalışılan Kürdistan konusuna ağırlık vermemizi istemiyor ve dikkatimizi dağıtmak için bunu yapıyorsa, o zaman neden komplo teorisi uzmanları Amerika’dan ve/veya Barzani/Talabani ikilisinden bahsetmiyor da sadece ve sadece ‘devlet’ kavramına yükleniyorlar? Bunlar normal olabilir mi?
İşin daha da garibi ise Amerian büyükelçiliğinin ve AB yetkililerinin kınama açıklaması yapmalarıydı. Ben şahsen ABD büyükelçiliğinin açıklamasının her kelimesine imzamı atarım; ancak bir büyükelçiliğin ülkemizdeki bir suikastle ilgili kamuoyuna açıklama yapması oldukça garip. Acaba ABD büyükelçiliği daha önce Hablemitoğlu cinayetinde de benzeri bir açıklama yapmış mıydı? Veya daha öncekilerde? O halde neden şimdi?
Bir başta gariplik de televizyonların Dink’in sanki sadece Ermeni olduğu için öldürüldüğü intibaını vermeye çalışmaları. Öldürülmesini şiddetle kınadığımız ve kabul edilemez bulduğumuz Hrant Dink Ermeni olduğu için değil savunduğu fikirlerden dolayı öldürülmüş görünüyor. Tıpkı Türk asıllıların da öldürüldüğü gibi...