Sorular sorular
Ergun BABAHAN 01 Ocak 1970
Samsun Emniyet Müdürlüğü'nün çay ocağında çekilen görüntüler Hrant Dink'in katlinden mutlu olan çok sayıda güvenlik görevlisi olduğunu ortaya koyuyor.
Evet, Hrant Dink bu ülkede duruşu ve sözleriyle bazı kesimleri rahatsız ediyordu.
Ama öldürülmesini sadece bu rahatsızlığa bağlayabilir miyiz? Öldürülmesinden kim, ne kazanç sağlayacak diye bakmadan bu cinayeti ele almak bence yanlış olur.
Çünkü hiçbir siyasi suikast, hedefi ortadan kaldırmak amacıyla yapılmaz.
Asıl amaç arka planda gizlidir.
Bu, cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi gerilim yaratmak da olabilir, Kerkük'teki iddiaları unutturmak da. Komplo teorilerinin sonu gelmez.
Bunu bilemeyiz. Büyük olasılıkla hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Bildiğimiz bir şey var ama...
O da devlet içinde, kendilerinin kamu adına görev yaptığına inanmış ve bu amaçla yasadışı işlerden çekinmeyen bir grubun varlığı.
Dink cinayetinin tetikçisiyle "hatıra" fotoğrafı çektirmek böyle bir grubun ruh halini anlatmanın en çarpıcı örneği.
Bir "vatan haini" ni ortadan kaldıran bir "kahraman" la "Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez" yazısı önünde hatıra fotoğrafı çektirmek böyle bir ruh halinin sonucudur.
Tetikçinin üzerinde bayrak olduğunu bilip onu da cebinden çıkarttırmak ise başka bir tezgahın...
Cinayetle bağlantılı veya bağlantısız.
Burada ince örülmüş bir planın varlığı yadsınamaz. Bu öyle çay ocağındaki kameraman bir polisin akıl edemeyeceği bir tezgahtır.
Ama iş, görevden alınan dört polis memuruyla mı ilgilidir sadece?
Zanlıyı oraya getiren görevlilerle böyle bir fotoğraf çekilmesi olayını kim tezgâhlamıştır?
Bu sorunun yanıtı bulunmazsa, fotoğrafın gerçek faili de bulunamaz.
Oradaki kameramanın, bu bakış açısından tetikçi Ogün'den farkı yoktur.
Deklanşöre basmıştır ama o kararı bir başkası vermiştir.
Bu fotoğraf bu açıdan hâlâ faili meçhuldür.
Yine Samast'ın kendi telefonunda kullandığı sim kartının sırra kadem basması da, derin ilişkilerin ortadan kaldırılma çabasının bir ürünüdür.
Yerde bulduğu sim kartı, "Ogün Samast'ındır diyerek" onun cebine koyan jandarma üsteğmen saf biri midir, yoksa bir grubun adamı mı?
Telsim'e ait bu sim kartın bir jandarma erine ait olduğunun ortaya çıkması bir tesadüf müdür?
Samast'ın üzerinden cezaevi girişinde çıkan iki sim kartın öyküsü nedir?
Ve niye bizim ülkemizde İslami bir cemaat ısrarla polis istihbarat, yargı, askeriye ve MİT'te örgütlenmek için bu kadar çaba harcamaktadır?
Kendi grubunu korumak için mi, liderinin yaşadığı ülkenin çıkarları uğruna mı?
Soru çok.
Keşke, söze "Çekirge" diye başlayan ve bütün soruların yanıtını anında veren bir üstadımız olsa.
Ama yok. Hayat böyle bir şey. Yine de şunu söyleyeyim, yanıtların en azından bir kısmını zamanında bulursak, demokrasimiz sağlıklı işler.