PKK ile yaşamaya alışmak / Mehmet Ali Kışlalı
01 Ocak 1970
PKKgibi terör gruplarının yarattıkları kalkışmalar kolay kolay yok edilemiyor. Günün küresel koşulları da, sınırlı kuvvet kullanımını dayatarak mücadeleye genel engeller, sınırlamalar yaratıyor. Böylece ortaya, yanlış anlaşılmaması gereken ‘Bu tür kalkışmalar sadece kuvvet kullanılarak önlenemez’ kuralı çıkıyor.
Doğrusu bu durumda, PKK gibi terör gruplarıyla, mücadeleyi sürdürürken, öncelikle onlarla birlikte yaşamayı da öğrenmek gerekiyor.
Örneğin İspanya’da, bir bölgenin bağımsızlığı için silahlı mücadele yapan ETA 1968’den beri birkaç yüz militanıyla, Avrupa Birliği üyesi olup demokrasiye kavuşmuş bu ülke için sorun olmaya devam ediyor.
Afganistan’da, geçen ay Başkan Obama aleyhine konuşmaları dolayısıyla görevinden azledilen General de “Buradaki kalkışma (Taliban ve El Kaide direnişi) silahla yok edilemez” dedi. Afganistan ve Pakistan’da kız öğrencilerin eğitimini özendirici bir hareketin ateşleyicisi olan, ‘Three Cups of Tea’ ‘Üç Fincan Çay’ kitabının yazarına yolladığı bir mesajda, ‘Sizin gibi idealistler oldukça mücadele kazanılır’ diyerek silahın yanında kullanılması gereken diğer yöntemlere olan inancını açıkladı.
Sözünü ettiği yaklaşım, son birkaç yılda Pakistan ve Afganistan’da, çoğu kızlar için, 135’den fazla okulun açılmasını sağlamıştı.
Toplumun geri kalmışlıkla ilgili yanlarını ortadan kaldırmayı hedefliyordu.
Yanlış anlaşılmasın; silah kullanarak, terör yaratarak planlarını ülkelere dayatmak isteyen terör gruplarıyla, öncelikle aynı yöntemleri kullanmadan mücadele edilemeyeceğini, önce yarattıkları şiddeti demokrasiler için kabul edilebilir bir düzeye indirmeden netice alınamayacağını artık herkes biliyor. Ama asimetrik mücadele yöntemleriyle, ‘Düşük Yoğunluklu Çatışma’ uygulayarak, yüksek yoğunluklu savaşlarda alınan nihai neticelere varılamayacağı da biliniyor.
O halde; devlete meydan okuyan hareketler karşısında öncelikle devletin yasal güçlerinin etkisinin artırılması için önlemler gerekiyor.
Türkiye, Öcalan’ın yakalanmasından sonra oluşan dönemde, 1998-2004 arasında bunu ihmal etti. Unuttu. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ bile bu gerçeği kabul ediyor. “1994-95 yılları yapı karakteri değiştirdiği yıldır. Bugün maalesef olayın siyasal boyutu inanılmaz derecede endişe verici boyutlara gelmiştir. Bu bir gerçek. Burada herkese düşen sorumluluk var” diyor.
Bir asker ancak bu kadar açık konuşabilir.
Şimdi Öcalan’ın yakalanmasından sonra oluşan dönemdeki iktidarların yapmaları gerekip de yapmadıklarını hatırlamak ve hükümetlerin dikkatine sunmak gerekir.
Kanımca dikkatten kaçırdıkları en önemli husus, teröre gereken dikkati atfetmeyip onu bütün boyutlarıyla öğrenmekten kaçınmalarıdır.
Siyasi iktidarlar hiçbir zaman, bu ülke için yaşamsal önemdeki sorun hakkında doğru ve
ayrıntılı bilgi edinmeyi hatırlarına getirmemişlerdir. Zaman zaman askerin bu alandaki gereksinimlerini sağlamanın, gerekli tahsisatı vermenin yeteceğini düşünmüşlerdir. Onun dışında, birçok alanda sorumlulukları olduğunu yeni yeni düşünmeye başlamışlardır.
1984’ten bu yana, birçok komutana sordum;
“PKK etnik ayrımcılığı özendirerek, terör yöntemlerini kullanarak, dışarıdan da her türlü
destek ve üs sağlayarak bu mücadeleyi sürdürüyor. Görünür bir gelecekte bunu sürdürmeye devam edeceği de görülüyor. Bu durumda Türk Silahlı Kuvvetleri için önceliğin, üyesi olduğu NATO stratejisinden ziyade kalkışmaya karşı mücadelede uygulayacağı strateji olmamalı mı?”
Ama ikna edici yanıtı hiçbir zaman almadım.
Genelde, ”Bu dediğin gayri nizami savaş türüdür.
O alanda da gereken yapılmaktadır” denir.
Zaman zaman, örneğin İlker Paşa’nın Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda ayrıntılı adımlar atıldığı söylenmiştir. Ama mevcut görüntüye bakıldığında, bunların yeterli olduğunu kim iddia edebilir?
‘Yumurta kapıya geldiğinden’ şimdi yapılan güvenlikle ilgili hazırlıklar öncelikle atılması gereken adımlardır. Ama asla yeterli olmayacaktır.
Görünür bir gelecek sürecinde PKK ile birlikte yaşamaya devam edeceğimiz bilinciyle, diğer tüm ilgili alanlarda yapılması gerekenler için, hem siyasi iktidar ve hem de onun yerini almaya talip olanlar, inandırıcı hazırlık başlatmalılar.
Türkiye, demokrasisini, ancak PKK’nın yarattığı rahatsızlığı toplumun kabul edeceği bir düzeye indirerek sürdürebilir.