Derin mevzu
Mehmet ŞEKER 01 Ocak 1970
On yıl kadar önce, Yeni Şafak iri puntolarla “Derin devlet” manşeti attığı gün, bazı okurlarımız yadırgamıştı. Çok iyi hatırlıyorum.
Görüşlerine değer verdiğim, okumuş-yazmış arkadaşlardı onlar.
Aradan geçen hem de jet hızıyla geçen yıllardan sonra, öyle bir 'nokta'ya gelmiş bulunuyoruz ki, artık “derin devlet” denilince hiç kimsenin garibine gitmiyor.
Hatta bu sözü eskittik.
O kadar çok tekrar edildi ki hepimiz kanıksadık artık.
* * *
Daima yeni terkipler, yeni sözler, yeni kavramlar ile karşılaşmaya alıştığımızdan olsa gerek “derin devlet” ifadesi bazıları için “trafik sorunu” kadar sıradanlaştı.
Oysa daha bu konunun çapı nedir, çevresi ne kadardır, tam olarak çözebilmiş değiliz.
Hepsi ayrıntısıyla ortaya konulamasa da, sadece yarı çapını bile bilsek (pi sayısı sağolsun) hesaplayabileceğiz ama eldeki veriler henüz yeterli sayılmaz.
Bugün Başbakan dahi derin devletin varlığından ve geleneğe dayandığından söz ediyor.
Fakat...
Bundan sonrası yok.
Fakatla makatla bir yere varılmıyor.
* * *
Bir suikast...
Ülkenin önemli bir ismi kahpe bir kurşunla vuruluyor.
Yahut bombayla havaya uçuruluyor.
Fail yok.
Bulunsa 'maşa' deniyor, gerisi gelmiyor.
Masayı tutan ellerin kime ait olduğu bulunamıyor.
İşin tuhafı genel kanaat de o yönde.
“Bulunamaz abicim.”
* * *
Yetkililer de tıpkı tutuklanan zanlılar gibi “susma hakkını” kullanırsa, nasıl ileri gidilebilir?
Maşa ve onu tutan el denilince, kırk yıl öncesinden bir şiir geliyor dilime.
“Seliiim, Selim / Bu eller kimin / Benim / Bu gözler kimin / Benim / Afferin Selim.”
Hadi bakalım, bu mısraların kime ait olduğunu bilene de aferin!
* * *
Bugünlerde 39. yılını kutlayan TRT televizyonunun ilk dönemlerinde, çok sevilen bir dizi yayınlanırdı: Tatlı Cadı.
Burnunu oynatarak istediğini gerçekleştiren Tatlı Cadı Sementa'nın bir de kocası vardı.
Yaşı müsait olanlar onun adını da hatırlayacaktır:
“Derin.”
* * *
Öyle sanıyorum ki bizim derin devlet ile Sementa'nın kocası Derin arasında da bir ilişki bulunabilir.
Geçenlerde rastladığım bir kamyonun arkasında şöyle yazıyordu:
“Mevzu derin, yaşın küçük, aklın ermez.”
* * *
Her suikast sonrası ortaya atılan “çete”, “gladyo”, “kontr gerilla” iddilaarı ve “derin devlet” nakaratı, “sonuna kadar gitme” kararına uyularak, günün birinde açık ve net bir şekilde anlaşılırsa...
Yani kabak gibi...
Yahut berrak sudaki balık sürüsü gibi...
Olmadı, gün ışığında direk gibi görünürse...
O gün geldiğinde...
(Samast'ı kastetmiyorum, bu ayrı yazılıyor.)
Milletçe şöyle diyecek miyiz acaba:
“Damda bacaları adam sanırdım.”
Tercümesi şu şekilde:
Derin sandık, sığ çıktı; hepi topu üç-beş zıpçıktı.