« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

06 Şub

2007

Derin devletin basit işleri

Yasin AKTAY 01 Ocak 1970

Her tarafından sığlık akan yasadışı bir kurumsallaşmaya bir derinlik yakıştırılıyor ya ben de ona yanıyorum.

Her nasılsa derinlik kavramından dolayı insan bir olumluluk, bir seviye beklentisi içine giriyor. Devlet dediğimiz şey de kutsallaştıkça, ulvileştikçe onu derinlere gönderiyoruz. Aslında devletin derinliği ile devletin yüceliği simetrik veya orantılı olarak artar. Devlet ne kadar kutsal, yani ne kadar yüce ise o kadar da derindir.

Bu, sanırım modern dünyada ya Hegel'in insanlara attığı veya devlet adına hareket edenlerin Hegel'e attıkları en büyük kazıklardan biri. Devletin en basit işlerini bile derin ve ulvi bir aklın tezahürü olarak anlamayı telkin eden bir felsefeydi Hegel'inki. Bu sayede devlet, yaptıkları sorgulanıp hesap sorulacak bir şey olmaktan çıkıp hikmet-i hükümeti üzerinde düşünülecek, anlaşılmaya çalışılacak bir ilahi açılım haline geldi. Devlet herkesin en net şekilde anlayacağı rutin yollarda seyrettikçe ortada yorumlanacak bir şey kalmıyor. O yüzden devletin derinliğini hissettirebilmek için akıl karıştırıcı, “rutin-dışı” işlere yönelmesi lazım.

Bu da devlet adına hareket edenlerin derinlik takıntısının nereden kaynaklandığını galiba biraz daha iyi açıklıyor. Devlet olmanın oldukça insani, beşeri, dünyevi sınırlarıyla yetinmeyip daha ulvi, daha göksel bir rütbeye göz dikmekle alakalı bir durum sözkonusu oluyor. Devlet işlerine biraz gizem katmak gerekiyor. Yoksa fazla ele ayağa düşmüş oluyor.

Devletin rutin işleri, açık ve şeffaf işleri hiç kimseye hiçbir imtiyaz tanımıyor çünkü. Hiç kimseye kendi otoritesini diğerininkinden nitel anlamda daha üstün tutmasına hiçbir gerekçe bırakmıyor.

Bir tür tanrılaşma isteğidir derin devlet iradesi.

Devlet istediği kadar laik olsun. Devlete bulaştırılmaya çalışılan kutsallıklar onu yukarıya doğru uçurmaya çalıştıkça bir de derinlik kazandırmaya çalışıyor.

Özü itibariyle beşerî olan, bütün boyutlarıyla insani ve dünyevi olan devlete ilahilik ve derinlik kazandırmaya çalışan her hareket devleti daha da basitleştirmekten başka bir sonuç vermiyor. Bir insanın veya bir kurumun ilahileşme isteği, tanrılaşma iradesi sadece alçaklıktır. İslam'daki karşılığı da şirktir. Şirk ise en büyük zulümdür. İnsana en çok yakışan insanlıktır çünkü.

Derin devlet ilahileştikçe her gün onun anlaşılmaz “rutin-dışı”, gizem dolu hareketlerini tefsir etmek gerekir. Zira derin devlet açık ve muhkem konuşmaz. Üstelik onun hal ve hareketlerini her önüne gelen anlayıp yorumlayamaz. Derin devletin vahyettiği müteşabih mesajlardan teba için ne lazım geldiğine de yetkili ve icazetli birileri kara verir.

Bu yetkiyle konuştuğu belli biri, geçtiğimiz günlerde derin devleti “toprak kaybetmeme iradesi” diye tanımlanmış. Bu sayede.şu ana kadar derin devlet adına ortaya çıkan bütün “rutin-dışı” işleri aklayıp paklayan bir tanıma daha kavuşmuş olduk. Ama daha önemlisi, bu tanım, bugün toprak meselesinde karşı karşıya olduğumuz en büyük tehlikenin de derin devletin bu basit işlerinden kaynaklandığını “hatırlatmayı farz kılıyor”.

Kibarlık edip “basit işler” dediğim bu “rutin-dışı işlere” Mümtaz'er Türköne sözünü sakınmadan “eşkiyalık” diyor. “Derin devlet tam anlamıyla devletin de düşmanı. Neden? Eşkıyâlıkla devlet yönetilemez, devlet çıkarları korunamaz da ondan.... Derin devlet, yani devlet görevlilerinin eşkıyâ yöntemleri kullanması, devletin kendisini var eden hukuku yok eder ve onu bir muz cumhuriyeti kadar itibarsız ve değersiz hale getirir. Bu yüzden bir devletin varlığına yönelik en yakın ve büyük tehdit “derin devlet”tir.”

Şu âna kadar derin devlete mal edilen işlerin toplamına bakıldığında, Türkiye'nin derin devletten başka bir düşmanının olmadığını söyleyebiliriz. Derin devletin bu basit işleri yüzünden belki toprak kaybımız olmadı, ülkemiz de coğrafi anlamda bölünmedi, ama Alevi-Sünni, Türk-Kürt, laik-anti-laik, ulusalcı-açılımcı gibi unsurları birbirinden nefret eden, birbirleriyle duygusal anlamda apayrı coğrafyalarda uzak düşmüş bir topluma ulaştık.

Derinleştikçe basitleşiyor, basitleştikçe bölücü, yıkıcı bir hal alıyor devlet aygıtı. Ayaklarının yerden kesilmemesi gerekiyor. Devletin, gökten yere indirilmesi, bir hukuka oturması hepimiz kadar devletimizin bekası açısından da tek yoldur.

Ziyaret -> Toplam : 125,34 M - Bugn : 102136

ulkucudunya@ulkucudunya.com