« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

06 Şub

2007

Derin devlet yüze göze bulaşınca!

Ruhat MENGİ 01 Ocak 1970

Uzunca bir süredir dinliyoruz “derin devlet” hikâyelerini... Dün Bekir Coşkun’un “Devleti görünce kaçın” başlıklı yazısında pek öz ve pek güzel şekilde anlattığı gibi gümrük kaçakçılığından orman ve arazi talanına, bombalama olaylarından suikastlere, cinayetlere kadar en ciddi skandal ve olayların arkasından devlet bağlantıları ortaya çıkıyor.

Bırakın ülkenin düştüğü durumu, milletin paniğine bakın... Hangi dehşet verici olayla karşılaşsa (ki medeni, iyi yönetilen ülkelerin insanları bu olaylarla bizim gibi her üç günde bir karşılaşmaz) aynı anda devletiyle de karşılaşıyor.

Suçun sorumlusunun bazen müsteşar, bakan, bazen belediye, bazen vali ya da Emniyet olduğu anlaşılıyor.

Hrant Dink cinayetinin sanığı Ogün Samast ile jandarma karakolunda “hatıra fotoğrafı” çektiren, üstelik bir katille çekilen fotoğrafa Türk bayrağını ve Atatürk’ün “Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez” sözünü dekor olarak kullanan jandarmalar için şimdi mazeret üretiliyor.

Fotoğrafın karakolda çekilmediği ileri sürüldüğü gibi “bu fotoğrafları basına sızdıranlar” suçlu ilân ediliyor.

Oysa yatıp kalkıp fotoğrafları sızdıranlara teşekkür etmemiz lâzım. Bu kafanın, katillere bile paye verip bayrakla bütünleştirecek kafanın, çekinmeden “devletin cezalandırmak üzere yakaladığı” ağır suçluyla “devlet çatısı altında fotoğraf çektiren devlet gücü” cesaretinin ortaya çıkarılması lâzım.

Çıkarılmalı ve cezalandırılmalı ki işlediği suçu “vatan, millet” sevgisine bağlayarak hafifletmeye çalışanlar buna izin verilmeyeceğini, vatan sevgisinin şiddetle bağdaşmayacağını, bu ülkede hak, hukuk olduğunu anlasınlar. Aynı hataya düşecek olan herkes anlasın. Bu toplumun şiddetle millî duyguları asla yanyana getirmeyeceği görülsün. Birkaç kafası karışık, cahil şöhret meraklısı (veya örgüt) yüzünden devlet veya millet toptan suçlanmasın.

Emniyet’e cinayetin işleneceği önceden bildiriliyor ama gereken önlemler alınmıyor.

Cinayete azmettiren Yasin Hayal daha önceden Mc Donalds’ı bombalama olayının sorumlusu olduğu ve olayda yaralananlar da olduğu halde kısa sürede serbest bırakılıyor.

Ve sonra rahatça bir de cinayet plânlıyor. Erhan Tuncel ise “Polis benden Yasin Hayal’e ‘polis tarafından arandığını’ söylememi istedi” diyor. Böyle bir durumda o serbest bırakma kararını veren hakimlerden başlayarak “aşağıdan yukarıya” sorumlu olan herkes yargı önüne çıkarılmalı, hesabını vermeli, cezasını çekmelidir.

Bu nasıl güvenlik, nasıl adalettir ki ağır suçluların hepsi sokaklara salıverilmekte, masum insanları yok etmekte ve topluma dehşet salmaktadır.

Hükümet bu kadar ciddi bir olayın sorumluluğunu taşımazsa neyin sorumluluğunu taşır?

Şimdi herkes “derin devlet” peşinde. Oysa ortada gayet sığ ve gözle görülen bir durum var... Sorumlular belli. Konuşsunlar da öğrenelim bakalım polisin ve jandarmanın bu lakaydisinin, iki taraflı çalışmasının sebebi nedir? Kendi hatalarıyla bütün devletin ve milletin suçlanmasına ne hakla neden olmaktadırlar?

New York’ta tek bir belediye başkanı; Rudolph Juliani örnek çalışmasıyla, polisi de yenileyerek ve temizleyerek koca şehri muma çevirmişti.

Tek bir kişi!

Biz ne zamana kadar bekleyeceğiz böyle bir kahramanı?



Bizim başımıza gelenlerde Yahudi parmağı vardı! /Nuh GÖNÜLTAŞ

Hrant Dink cinayeti hakkında her şey yazıldı çizildi. Fakat Hrant Dink'in "Ermeni soykırımı" hakkındaki düşünceleri kargaşa içinde kayboldu gitti. Oysa Hrant Dink'in ağzından asla "Ermeni soykırımı" diye bir kelime çıkmadı. O bunu hiç söylemedi.


O sadece bir kurban ne yazık ki! Hrant Dink ile ölmeden önce yapılan son röportajlardan birini Aydoğan Vatandaş yaptı.

Bu röportaj Vatandaş'ın "Asala Operasyonları aslında ne oldu" adlı kitabında yer aldı. Burada Hrant Dink, Ermenilere uygulanan tehcirin arkasında Saray döner sermayesine hâkim olmaya çalışanların olduğunu söylüyor ve tabii ki Ermeniler ile Yahudiler arasındaki ekonomik çekişmeye dikkat çekiyor! Bu nokta çok önemli. Hatta o zamandan bu yana Türk Derin Devleti içinde yapılanan, ittihat ve terakki geleneği ile birlikte bu günlere kadar gelen yapının ermeni tehciri konusundaki yoğun etkisini bir Ermeninin dile getirmesi önemli olmalı.

Bakın ne diyor Hrant Dink: "Ben buna Almanları muhakkak katarım. Rusları kesinlikle katarım ve Amerika'yı da kesinlikle katarım. Bütün bunların hakikaten o zaman, yeni bir fil gibi etrafı yıkıp geçen o yöntemlerinin çok etkili payının olduğunu düşünüyorum. Hatta bana sorarsanız baş sorumluydular derim. Ama tabi bunun içerisinde, Türkler demeyelim, o zaman Osmanlı'nın İttihat ve Terakki yönetiminin çok net olarak içindeki bu lider kadrolarının o gün artık kafalarında oluşturdukları ve hakikaten buna ilişkin destek de buldukları politikayı hayata geçirmelerinde özellikle Almanların ve Avusturya Macaristan imparatorluğunun çok büyük rolünün olduğunu biliyorum. Belgelere bakınca her şeyi ne olarak görüyorsunuz. " "Abdülhamit reform sözü veriyor Ermenilerle ilgili. Bunları yapmak için bir takım çabalar içerisine bazen giriyor ya da girmiyor. Ama girmemesinde bir de bakıyorsunuz Almanların ya da Avusturya'nın etkisi çok büyük. Bu reformları uygulamana gerek yok diyorlar mesela. Oysa belki o reformlar uygulansa bu kapışma o noktalara varmayacaktı. Ya da İngilizler ya da Fransızlar böyle, bu topraklara üstten bakan bir bakışla dayatmacı bir bakışla bir tür hamilik rolüne soyunarak burada yaşayan bir takım hristiyan kesimlerin hayatıyla oynamayacaklardı.

" Dink, konuyu ne kadar sarih bir biçimde ortaya koyuyor. Konu tehcirde Sabetaycıların etkisine geliyor: "Bugün Ermenilerin içselleştirdiği tarihe baktığınız zaman da hakikaten bir Alman mililter gücünün arasında da Almanya'daki Yahudi sermayesinin var olduğu dile getirilir... Ben Sabetaycılık gibi şeylerin de içine çok girmek istemiyorum. Evet, bahsettiğiniz İttihat ve Terakki liderlerinden bir kaçının, Dr. Nazım gibi falan, bunların Sabetay Sevi, yani işte yahudilikten dönme müslüman Yahudiler olduğunu söyleyen görüşler de var.

"Biliyorsunuz saray olgusu vardı, ve saraya ekonomik olarak hâkim olma meselesi de o dönem Osmanlı içerisinde yaşayan Ermenilerle Yahudiler arasında önemli bir yarışmaydı. Öyle kimi zaman Yahudiler, sarayın ekonomisine, ekonomik döner sermayesine bir tür sahip olabiliyordu. Bazen Ermenilere kızardı padişah Abdülhamit, yayınlardı fetva, işte bundan sonra Osmanlı devlet ihalelerine Ermeniler girmeye gibi şeyler. Böyle Ermenilerle Yahudiler arasında sarayın döner sermayesine hâkim olma, ticarete hâkim olma gibi bir dipten giden yarışın olduğu bir vaka....

Ermeniler şöyle bir şey söylerler onu çok açık yüreklilikle söyleyeyim, "Aslında bizim başımıza gelenlerde Yahudilerin parmağı vardı" diye bir cümleyi kullanırlar.. Aydoğan Vatandaş'ın bu kitabı oldukça doyurucu bir eser olmuş. Hrant Dink röportajı da gündemi itibariyle ona saldıranların aslında kimin ya da kimlerin maşası olduğunu ortaya koyuyor!

Ziyaret -> Toplam : 125,33 M - Bugn : 89927

ulkucudunya@ulkucudunya.com