13 Şubat 1975 KIBRIS TÜRK FEDERE DEVLETİ İLÂN EDİLDİ
01 Ocak 1970
Kıbrıs Türk Federe Devleti
30 Temmuz 1974 Cenevre anlaşması ve 1 Kasım 1974 tarihli Birleşmiş Milletler kararı ile, Kıbrıs'ta iki toplumun varlığı ve eşitliği kabul edilmişti. Kıbrıslı Türkler, bu gerçeğe dayanarak, 13 Şubat 1975'te Kıbrıs Türk Federe Devleti'ni (KTFD) ilan ettiler. Rauf Denktaş'ın okuduğu kuruluş bildirisinde şu noktalara dikkat çekiliyordu:
"Muhtar Kıbrıs Türk Yönetiminin Bakanlar Kurulu ve Yasama Meclisi, 13 Şubat 1975'te Lefkoşe'de ortak bir toplantı yaparak ve aşağıdaki vakıaları göz önünde tutarak;
- Kıbrıs Türk Toplumu, Kıbrıslı Rumlar tarafından Anayasa uyarınca haiz olduğu hakları kullanmaktan alıkonmuştur.
- Kıbrıs Türk Toplumu, varlıklarını korumak ve can ve mal güvenliğini sağlamak amacıyla toplanmış oldukları bölgelerde uzun yıllar bütün iktisadi haklarından ve olanaklarından mahrum edilerek ve tehdit ve baskı altında tahammül edilemez şartlar içinde yaşamak zorunda bırakılmıştır.
- Kıbrıs Rumlarının 1963, 1967, 1974 yıllarında Kıbrıs Cumhuriyeti'nin bağımsızlığına son vermek girişim ve tehditleri karşısında, Cumhuriyet'in kurucularından biri olan Kıbrıs Türk Toplumu, ağır fedakarlıklar pahasına bu girişimlere karşı koymak zorunda bırakılmıştır.
Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kurucularından olan Kıbrıslı Rumlar ile bir arada yaşamak olanağının bulunmadığı sonucuna vararak; ve Adaya sükunet, güvenlik ve devamlı bir barışın getirilmesi için iki toplumun her birisi kendi bölgesinde, kendi iç yapısını düzenleyerek, yan yana yaşamaları gerektiği sonucuna vararak; ve
Kıbrıs Rum Toplumunun yukarıdaki esaslar uyarınca bağımsız bir Kıbrıs Federal Cumhuriyeti'nin kurulması yolunda herhangi bir yapıcı tutum içine girmediğini dikkate alarak; ve
Kıbrıs Rum Toplumunun sosyal ve iktisadi hayatının yeni ve sağlıklı bir düzene tabi kılınması gereğini göz önünde tutarak; ve
Kıbrıs'ın bağımsızlığına karşı olan ve bölünmesi veya herhangi bir başka devletle birleşmesi yolundaki her girişime kesinlikle karşı koymak inanç ve kararını teyit ederek; ve
Kıbrıs Cumhuriyeti'nin bağlantısızlık statüsünün gerektiğine inanarak ve adanın yabancı çıkarlara hizmet etmesine izin vermemek kararını beyan ederek; ve Kendi bölgelerinde gelecekteki bağımsız Federal Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kurulmasına yol açacak düzenin hukuki esasını yaratmak gereğini göz önünde bulundurarak; ve
Nihai amacın iki bölgeli bir federasyon çerçevesinde Kıbrıs Rum Toplumuyla birleşmek olduğunu teyit ederek;
Temel maddeleri milletlerarası hukuka uygun olarak milletlerarası anlaşmalarla saptanmış olan Cumhuriyet'in 1960 Anayasasının aynı usulle Kıbrıs Federal Cumhuriyeti'nin anayasası olarak değiştirilmesine ve Federal Cumhuriyetin kurulmasına kadar muhtar Kıbrıs Türk Yönetiminin yeniden düzenlenmesi ve teşkilatlanmasının gerekli olduğunu kararlaştırmıştır.
Bu amaçla muhtar Kıbrıs Türk Yönetimi Başkanının başkanlığı ile bir Kurucu Meclis kurulmasına karar verilmiştir."
Şüphesiz yukarıdaki bildiri, Kıbrıs Türk Federe Devleti'nin kuruluş nedenini sorgulayanlara en güzel yanıt olmuştu. 1976 ve 1981'de genel ve yerel seçimler yapıldı; Rauf Denktaş, 1983 yılına (yani Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kuruluşuna) kadar Federe Devletin Başkanı olarak görevde kaldı.
Bu dönemdeki önemli bir gelişme, nüfus mübadelesi anlaşmasıydı. Böylelikle güneyde kalan Türkler kuzeye, kuzeyde kalan Rumlar ise güneye geçtiler; Kıbrıs'taki iki toplum adanın iki ayrı bölgesinde toplandı.
1977-1979 dönemi, Doruk anlaşmaları olarak bilinen toplumlararası görüşmelere sahne oldu. Rauf Denktaş'ın çağrısıyla başlayan görüşmeler önce Denktaş ile Makarios, (Makarios'un ölümünün ardından) sonra ise Denktaş ile Kiprianu arasında gerçekleşti. Sonuçta, her ne kadar Mayıs 1979'da on maddelik bir anlaşma imzalansa da, bu düzenlemelerin fazla bir etkisi olmadı.
1980 Ağustosu'nda yeniden başlayan ve aralıklarla 1983 Mayısı'na kadar süren görüşmelerden de bir sonuç çıkmadı. Türk ve Rum tarafları iki kesimlilik, iki bölgelilik, temsil, federal devletin yetkileri, yerleşme, mülk edinme ve serbest dolaşım gibi konularda ortak bir noktaya gelemediler. Uzlaşmaya darbe vuran asıl nokta ise, Rum yönetiminin, Türk toplumu ile eşitlik ve ortaklık esaslarına dayanan bir birlikteliği kabul etmeme konusundaki ısrarıydı.