SEVGİ SOYSAL’IN HİKÂYECİLİĞİ
Dr. Sefa YÜCE 01 Ocak 1970
Özet
Sevgi Soysal’ın hikâyeleri genel özellikleriyle deerlendirildiinde
“Tutkulu Perçem”den ba[1]layarak farklı bir yapıyla kar[1]ıla[1]ılır. Onun ilk
hikâyeleri klasik vaka hikâyeleri deildir. Bu hikâyelerin temalarını,
yalnızlık, can sıkıntısı ve bunalım olu[1]turmakla beraber ana tema kadındır.
“Tutkulu Perçem”deki hikâyeler dei[1]ken bir iç dünyanın dı[1]a yansımaları
olarak görülür. Soysal’ın ikinci hikâye kitabı “Tante Rosa” yapı ve kurgu
bakımından daha farklı bir eserdir. Kitap, klasik hikâye tarzında yazılmı[1]tır.
“Tutkulu Perçem”de olduu gibi bu eserin kahramanı da kadındır.
Hikâyeler, Tante Rosa’yla ba[1]lar, Tante Rosa’yla biter. Bu yönüyle
hikâyeler kronolojiktir. Yazarın üçüncü hikâye kitabı “Barı[1] Adlı Çocuk”
ise, “Tante Rosa”da olduu gibi klasik vaka hikâyeleridir. Her tema bir
olaya dayanır. Olaylar, belirli bir zaman ve mekânda cereyan eder.
Hikâyelerin dördü biyografik özellikler ta[1]ır. Çounluu 12 Mart 1971’den
sonra yazılan bu hikâyeler, yazarın dünya görü[1]ündeki dei[1]imin bir
yansıması olarak görülebilir. Bu dei[1]imin yönü “ben”den “biz”e,
“birey”den “toplum”a dorudur.
Sevgi Soysal, üç hikâye kitabında da kadın kahramanların iç
dünyalarını, toplumla çatı[1]malarını, ya[1]adıkları sosyal buhran ve
açmazlarını kendi bakı[1] açısıyla anlatır.
Türk hikâyeciliğinde 1960 sonrası büyük bir dei[1]im ya[1]anır. Bu dei[1]imin
en belirgin özelliklerinden biri hikâyecilerin eserlerinde yeni anlatım tekniklerini
denemeleridir. Türk hikâyeciliindeki bu dei[1]im ve arayı[1]ın öncülerinden biri de
Sevgi Soysal’dır. Onun ilk hikâye kitabı Tutkulu Perçem 1962 yılında yayımlanır.
Tutkulu Perçem’deki hikâyeler, varolu[1]çuluk akımının etkisiyle yazılmı[1]tır. Bu
hikâyelerde yalnızlık, sıkıntı, tedirginlik, bunalım, kaçı[1] ve yabancıla[1]ma en çok
i[1]lenen temalardır.
Soysal, üniversite yıllarında Jean-Paul Sartre, Albert Camus ve Simone de
Beauvoir gibi yazarları okur. Bu yazarlar, 1945-1955 yılları arasında edebiyat
dünyasında çok etkili olurlar. Sanatçılarda, onlara öykünmek bir hastalık hâline
gelir. Bu anlayı[1]ın yansımaları 1950’den sonra Türk Edebiyatında da görülmeye
ba[1]lar. Bu dönem, aynı zamanda Sevgi Soysal’ın öykü yazmaya ba[1]ladıı yıllardır.
Onun ilk öykülerindeki varolu[1]çu-nihilist etkilerin kaynaını buralarda aramak
gerekir. Yazar o dönemin bunalım edebiyatından beslenir. Bu birikim ve etki onun
Tutkulu Perçem’deki hikâyelerine yansır (
--------------------------------------------------------------------------------
dil, 1998: 25-29).
Sevgi Soysal, ilk hikâye denemesini 20 Kasım 1961 yılında “Ne güzel
suçluyuz biz hepimiz.” adıyla “De[1]iim Dergisi”nde yayımlar. 1962 yılına kadar on
iki sayı yayımlanan De[1]iim Dergisi, daha çok varolu[1]çuluk akımı üzerine yazılan
yazılara yer verir. Yine o dönemde bu akımdan etkilenenlerden biri de öykücü
Erdal Öz’dür. O, Soysal’ın çevresinde en iyi anla[1]tıı isimlerden biridir. Soysal,
yeni bir yazı yazdıında Türk Dil Kurumunda çalı[1]an Erdal Öz’ün yanına gider.
Öz, bu yazılanları “Biraz gerçeküstü boyutları olan birtakım duygusal izlenimler.”
olarak nitelendirir (Doan, 2003:62-66).
Atilla Özkırımlı, Tutkulu Perçem’le ilgili yaptıı deerlendirmede kitaptaki
yazılara öykü demenin güç olduundan bahsederek [1]unları söyler:
“Yazarın kendisi de böyle bir belirtmeye gerek görmemi. Kiinin
bireysel duygularının ilendi[1]i, varoluçulu[1]un a[1]ır bastı[1]ı ve biçim
kaygısının egemen oldu[1]u metinler bunlar. Bunalım, anlamsızlık,
tedirginlik, yalnızlık gibi belli bir dönemde Türk öykücülü[1]ünde en çok
rastlanan temalar oluturuyor bu metinlerin özünü (Özkırımlı, 1977:7).
Selim
--------------------------------------------------------------------------------
leri, Tutkulu Perçem’in saçmaya varan bir bakı[1] açısını içerdiini
belirterek kitabı, öyküleme sorununa eilmeyen bir yapıt olarak deerlendirir. Bu
açıdan bakıldıında Selim
--------------------------------------------------------------------------------
leri ile Özkırımlı’nın fikirlerinin örtü[1]tüü görülür:
“Tutkulu Perçem, gerçekte bir dil ustalı[1]ını, ça[1]rıım
zenginliklerini, ‘saçma’ya varan bakı açısını içerir. Kii benli[1]ini sorguya
çekmektedir. Benlik, kiiyi yenip öne çıkmak istedikçe dilin gücüyle
ça[1]rıımların yarataca[1]ı gülmece, onu alt eder; benlik, hiçlikle
ede[1]erdedir böylelikle. (…) Bütün bu veriler, Tutkulu Perçem’de anlık
izlenimler, bireyselli[1]ini kazanamamı kiisel duygular biçiminde ortaya
çıkar.(…) Tutkulu Perçem öyküleme sorununa pek e[1]ilmemi bir yapıttır.
Hatta anlatma, ço[1]u yerde yazarın duygulanmalarıyla ezilir, ufalanır
(
--------------------------------------------------------------------------------
leri, 1977:6).
Mümtaz
--------------------------------------------------------------------------------
dil ise, Tutkulu Perçem’deki hikâyeleri kısmen feminist
yakla[1]ımla ele alınan ezik kadın tipinin dünyaya ba[1]kaldırısı olarak nitelendirir
(
--------------------------------------------------------------------------------
dil, 1998: 31).
Tutkulu Perçem’i deerlendirmeden önce onun dı[1] ve iç yapısını olu[1]turan
bütünlüünü metin dil bilimin verilerine dayanarak ortaya koyacaız. Bilindii gibi
metin dil bilim, bir edebiyat eserine türü ve biçimi dı[1]ında üç temel yakla[1]ım içinde
bakmaktadır. Bunlardan ilki metnin derin iç yapısını olu[1]turan “küçük yapı”dır.
Bununla en küçük anlamsal bütünlük ve bu bütünlüün bada[1]ıklık unsurları
belirlenmektedir. Daha sonra bu anlamsal bütünlüklerin birbiri ile tutarlılıkları
ölçülmektedir. Biz küçük yapı unsurlarının tümünü bir bütün hâlinde sanatçının dil
ve anlatım tutumunu belirlemede kullanmaktayız. Burada metnin büyük yapısını
olu[1]turan unsurlar üzerinde duracaız. Özellikle metnin dı[1] yapısını, olayların ve
kahramanların yer alı[1] biçimlerini tutarlılık unsurları bakımından incelediimiz
zaman, Sevgi Soysal’ın hikâyelerinin kendine özgü bir yapısal bütünlük ta[1]ıdıını
söylenebilir. Her yazarın ortaya koyduu sanat eserinin kendine özgü bir yapısal
bütünlüü bulunmaktadır. Bu yapı bilgisinde olamayan bazı yazarların hazır
[1]ablonları sanat eserine uygulama sonucunda zaman zaman eksik veya haksız
ele[1]tirilerde bulunduklarını görmekteyiz.
TUTKULU PERÇEM HİKÂYESİ’NDE BÜYÜK YAPI
(Macro Structure)
Tutku, Yalnızlık, Sıkıntı, Bunalım, Güvensizlik, Hiçlik
Korku, Bo
--------------------------------------------------------------------------------
luk, Özlem, Nefret, Saçmalık, Kaçı
--------------------------------------------------------------------------------
Yabancıla
--------------------------------------------------------------------------------
ma
Duyarsızlar Ordusu Erkekler
Kent, Kentlerin Dorukları
Tutkulardan Kurtulma
--------------------------------------------------------------------------------
stei
Kalabalıklar
Kent
Bozkır
Tanrısını ve Kocasını Eskitmek
Çocuksu Ruhla Sava[1]
--------------------------------------------------------------------------------
stemek
(II.Dünya Sava[1]ı)
Arkada[1]ını Öldürmek.
Aynalara Yansımak,
--------------------------------------------------------------------------------
nsanların
Birbiriyle Sava[1]ması.
Umumhane ve Cinsellik
Kirlenme.
Meyhanede A[1]kını Bekleyen
Kadın.
Tanrı Katından Güç
--------------------------------------------------------------------------------
stemek.
Dei[1]ime Direnmek, Dei[1]mek
Zorunda Kalmak.
BEN ANLATIMLI KADIN
Metni olu[1]turan büyük yapı içinde üç temel unsur bulunmaktadır. Bu üç
temel unsur arasında geçi[1]i ve bütünlüü salayan nokta hikâyenin kahramanı olan
kadın ve onun ben anlatımı ile geli[1]en iç dünyasındaki yansımalarıdır.
Tutkulu Perçem’de on üç hikâye yer almaktadır. Yazar, hikâyelerdeki
olayları ve kahramanları kendi bakı[1] açısını esas alarak farklı bir biçimde
sunmaktadır. Ancak bir olay veya durumdan dier bir olay veya duruma geçerken
mutlaka kendince mantıksal örgüsü olan tutarlılık unsurlarını kullanmaktadır.
Yapısal bütünlüü olu[1]turan unsur, olay örgüsü içinde ismi verilmemi[1] olan “ben”
anlatımı ile bütün hikâyenin odak noktasını olu[1]turmu[1] olan kadın kahramanıdır.
Kadın kahramanın dü[1]ünce dünyası ile yazarın dü[1]ünce dünyasının örtü[1]mesi,
hikâyenin dü[1]ünce platformunda temel belirleyici tutarlılık unsuru olmaktadır.
Soysal’ın Tutkulu Perçem’deki hikâyelerin ana teması tutku ve yalnızlıın
ortaya çıkardıı kaotik durumdur.
Kitapta yer alan hikâyeleri “ben anlatımlı kadın” anlatır. Dünyaya ve
hayata onun gözünden bakılır. Bu kadın, yalnız, karamsar, sıkıntı ve bunalım
içindedir. Kalabalıklardan, kent ya[1]amının duraanlıından , “ölgün insan” ve
“ölgün ya[1]am”dan ho[1]lanmaz. O, erkeklere kızgındır ve onlara güveni yoktur.
Bulunduu ortamdan ho[1]nut deildir. “Ben anlatımlı kadın” uzaklara, ba[1]ka
kentlere ve kırsala gitmek ister. Bir kaçı[1] özlemi içindedir. Toplumun yerle[1]ik
deerlerine ve erkek egemenliine ba[1] kaldırır, tepki gösterir. Kadın, bütünüyle
hayatını sorgular. Ona göre “ben”in dı[1]ındaki her [1]ey “öteki”dir.
Kadın, “öteki”lerle salıklı ileti[1]im kuramaz. Hep kendi ba[1]ınadır. Yine de
özgür bir birey olmak ister. Tutkularından kurtulmak için mücadele eder; fakat bir
türlü bunu ba[1]aramaz. Kendiyle barı[1]ık deildir. Erkeklere tepki göstermesine
ramen onların dikkatini çekmeye çalı[1]ır. Bunda da ba[1]arılı olamaz. Kadının
psikolojisi bozuktur, iç dünyasında gel-gitler ya[1]ar. Ya[1]adıı mutsuz ortamdan bir
türlü aydınlıa çıkı[1] yolu bulamaz.
“Tutkulu Perçem”deki kadın farklı mekânlarda gezer. Bu mekânlar,
herhangi bir kent, kırsal kesim, bozkır, kentin dorukları veya parklarıdır. Kadın, bu
farklı mekânlarda tutkularından kurtulmak için çabalar, fakat “ben anlatımlı kadın”
ya[1]amını dei[1]tirmede ba[1]arısız olur. Kadının gelecekle ilgili hiçbir beklentisi
yoktur. Bu nedenle ümitsiz ve mutsuzdur. Hikâyeler, dei[1]ken bir iç dünyanın dı[1]a
yansımaları olarak görülür. Ayrıca çarı[1]ım ve bilinç akı[1]ı yöntemiyle yazıldıı
izlenimi vermektedir. Biz yine de bu metinleri hikâye olarak deerlendirmeye
çalı[1]tık. Yazar, bu hikâyelerde alı[1]ılmı[1]ın dı[1]ında yeni bir üslup olu[1]turmayı dener.
Türk hikâyeciliinde, bu anlatım tarzı 1960 sonrası yeni arayı[1]ların bir ba[1]langıcı
niteliindedir.
Soysal’ın, Tutkulu Perçem’den sonraki yazdıı hikâyelerin klasik hikâye
anlayı[1]ına yakın olduunu söyleyebiliriz. Bunun ilk örneklerinden biri de Tante
Rosa’dır.
TANTE ROSA HİKÂYESİ’NDE BÜYÜK YAPI (MACRO STRUCTURE)
Tante Rosa’nın At Cambazı
Olamaması
Babasının Ölümü
Rosa’nın Rahibeler Okuluna Gidi[1]i
Tante Rosa’nın Hayvanları
Hans’la Evlenmesi
--------------------------------------------------------------------------------
kinci Dünya Sava[1]ı
Tante Rosa’nın Aforoz Edilmesi
E[1]ini ve Çocuklarını Terk Edi[1]i
--------------------------------------------------------------------------------
kinci Dünya Sava[1]ı
Kocasının Sava[1]a Gitmesi ve
Ölmesi
Tante Rosa’nın Mezarlıkta
--------------------------------------------------------------------------------
[1]
Bulması
Rosa’nın Kocasının Aldatması
Yeni Bir Evlilik
--------------------------------------------------------------------------------
çin
--------------------------------------------------------------------------------
ngiltere’ye
Gitmesi
Ticarete Atılması
Rosa’nın Yeni Bir Evlilik Yapması
Yahudilerle
--------------------------------------------------------------------------------
lgili Dü[1]ünceleri
Pansiyon Açması
Vestiyerlik ve Kasiyerlik
--------------------------------------------------------------------------------
[1]i
Mathes’le Bulu[1]ması
Paris’e Gitmesi
Tante Rosa’nın Ya[1]lılıı ve Dü[1]ü
Rosa’da
--------------------------------------------------------------------------------
lgi ve Cazibe
Erkekler ve Kocalar
Hayat Mücadelesi
Toplumsal Örgütlenme
Eski Rosa-Yeni Rosa
Tante Rosa’nın Tren Yolculuu
The End Tante Rosa
Rosa’nın Ölümü
Yoksulları Gömme Örgütü
Rosa’nın Cesedinin Yakılması
Küllerinin Mathes’e Verilmesi
Tante Rosa’nın Hayatını
Sizlerle Ba
--------------------------------------------------------------------------------
Ba
--------------------------------------------------------------------------------
a Dergisi’nin
Yönlendirmesi
Yazarın Tutkulu Perçem’den sonra yayımlanan ikinci kitabı “Tante
Rosa”dır. Kitabın adından da anla[1]ılacaı üzere Soysal bu kitabında Alman asıllı
Tante Rosa (Rosa Teyze)’yı anlatır. Rosa, Katoliktir, farklı bir kültürün ve farklı
bir dünyanın insanıdır. Soysal, Rosa’yla bize dei[1]ik hayat anlayı[1]ının farklı bakı[1]
açılarını yansıtır.
“Tante Rosa’daki olaylar, kiiler ve atmosfer Türk toplumuna oldukça
yabancıdır. Bu yüzden eser eletirilmi, günümüzde bile yeterince
de[1]erlendirilememitir (
--------------------------------------------------------------------------------
leri, 19977: 7).” Hatta kimi yazarlar kitapla ilgili “Çeviri
hikâye gibi duruyor.” [1]eklinde yargılarda bulunmu[1]lardır. Soysal, bu ele[1]tirileri
aır ve yersiz bularak [1]u deerlendirmeyi yapar:
“Bu yargıyı beklemiyordum.(…)Suçum belki de onu Aye Teyze’ye
çevirmemi olmak, diyerek hem kendini savunur hem de eletiri biçimini alaya alır
(Doan, 2003:101).”
Tante Rosa’yı ele[1]tirenlerin yanında, eseri ba[1]arılı bulan yazarlar da vardır.
Bunlardan biri de Selim
--------------------------------------------------------------------------------
leri’dir.
--------------------------------------------------------------------------------
leri, eserle ilgili [1]u deerlendirmeyi yapar:
“Kiilerin ve olayların Türk toplumuna yabancı olması, son yaklaımda,
yapıtın ilevinde pek bir ey de[1]itirmez. (…)Tante Rosa, bir bakıma Sevgi
Soysal’ın en usta yapıtıdır. Bunun nedenini açmakta yarar var. Öyküler a[1]ır a[1]ır,
ilene ilene yazılmıtır. Öykülemede yazınsal tutumluluk, bütünlük a[1]ır basar
(
--------------------------------------------------------------------------------
leri, 1977: 7).”
Tante Rosa, otobiyografik özellikler ta[1]ır. Çünkü eser büyük ölçüde bir aile
hikâyesidir. Eserin merkezinde Soysal’ın anneannesi ve teyzesi kadar kendisi de
vardır. Üç kadının hayatındaki bu benzerliklerden tek bir kadına, Tante Rosa’ya
ula[1]ılır. Soysal, bu öykülerle ilk kez çocukluunda tanı[1]ır. Yakla[1]ık yirmi yıl
hafızasında bunları saklı tutar. Otuz iki ya[1]ına geldiinde bunları yazmaya karar
verir. Böylece ortaya Tante Rosa çıkar. Rosa’yla yazarının arasındaki en belirgin
benzerlik, her ikisinin de e[1]lerini bırakmayı bilmesidir. Ya[1]am çizgisine paralel
giden hayatları, özellikle annesinin ailesinde ba[1]ka kadınların da olmasıdır (Doan,
2003: 99-100).
Atilla Özkırımlı’ya göre “Tante Rosa” çocukluundan ba[1]layarak ki[1]iliine
aykırı ko[1]ullandırmalar ve yasaklarla çevrilir. Rosa, içinde bulunduu böyle bir
ortamdan kurtulmak için bireysel çıkı[1] yolu arar:
“Tante Rosa bütünüyle ‘kadınlık sorunu’ çevresinde dönen bir öykü
kitabıdır.
--------------------------------------------------------------------------------
nsan kelimesini atıp yerine ‘kadın’ kelimesini koyarsak Mehmet
H.Do[1]an’ın u yargısı do[1]rudur: ‘Tante Rosa’daki hikâyelerde, yaamın sonradan
sinsice konmu bütün kurallarına, sınırlandırmalarına bakaldıran, içinden gelen
dürtülere daha çok inanan insanı anlatır Sevgi Soysal (Özkırımlı, 1977:9).”
Tante Rosa, Soysal’ın annesi Aliye Yenen’in çevirisi ve Selçuk Demirel’in
çizimleriyle Almanya’da yayımlanmı[1]tır (Buntbuch-Verlag, Hamburg:1981).
Ayrıca I[1]ıl Özgüntürk’ün senaryosunu yazıp yönettii “Seni Seviyorum Rosa
1992)”adlı filme konu olmu[1]tur (Kazmaolu, 1997:26). Soysal, 1960 sonrası “Yeni
Sinema Teknii”ni yakından izleyen ve bu teknii romanlarında da ba[1]arıyla
uygulayan yazarlardan biridir.
Yazar, Tante Rosa’da dier hikâye kitaplarından farklı bir yapı kullandıını
görüyoruz. Hikâyeler birbirinden baımsız gibi görünse de her hikâyenin bir dieri
ile hem kronolojik hem de yapısal bir balantı içinde olduklarını söyleyebiliriz. Bu
özellikleri ile hikâyeler, romana yakın bir yapısal bütünlük göstermektedir. Bu
yüzden hikâyelerin tamamı organik bir bütünlük olu[1]turur. Hikâyelerde, Tante
Rosa’nın hayatını “Sizlerle Babaa” dergisi yönlendirir.
Rosa, “Sizlerle Babaa” dergisindeki hayali yazıları okur. Bu hayali
yazılar ona esin kaynaı olur. Rosa bu yazılar vasıtasıyla giri[1]imci olur, yeni
maceralara atılır. Önce at cambazı olmaya karar verir, ba[1]arısız olur. Sonra
Rahibeler okuluna gider, fakat orada da amacına ula[1]amaz, okuldan atılır. Rosa,
olayların kadını hâline gelir. Önce kom[1]unun olu Hans’la evlenmek zorunda kalır.
Sonra ikinci ve üçüncü evliliini yapar; fakat bu evliliklerin hiçbiri yürümez. Rosa,
bir erkee ve hatta çocuklarına baımlı olarak ya[1]ayacak bir kadın tipi deildir. Bu
nedenle ili[1]kilerinin hiçbiri uzun süreli olamaz. Ki[1]ilii ile toplumsal deer
yargıları arasında bir doku uyu[1]mazlıı ya[1]ar.
Rosa, hiçbir i[1]te tutunamaz ve ba[1]arılı olamaz. Uyumsuzdur, dei[1]ken ve
istikrarsızdır. Onun hayatı ko[1]turmaca içinde geçer. Rosa, ba[1]langıçların kadınıdır.
Yaptıı her i[1]te ba[1]arısız oldukça hayata yeniden sarılıdır. Çocuk ruhludur.
Ya[1]amak onun için bir heyecan bir maceradır. O, özgürlüklerin kadınıdır. Onun
için “dün” yok, “yarın” vardır. Ya[1]amı gibi ölümü de tartı[1]ma konusu olur. Aykırı
bir tip olarak doar, aykırı bir tip olarak ölür.
Rosa, Almanya’nın Bavyera bölgesinde ya[1]ar. Olaylar, mekân olarak bu
bölgenin köy, kasaba ve kentlerinde geçer. Rosa bir kez Almanya dı[1]ına çıkar, o da
evlenmek için
--------------------------------------------------------------------------------
ngiltere’ye gitmesidir. Hikâyelerde, olayların geçtii zaman kesiti
--------------------------------------------------------------------------------
kinci Dünya Sava[1]ı yıllarıdır. Rosa, hayatı boyunca sava[1]ın bütün
olumsuzluklarını ya[1]ar. Tante Rosa’daki hikâyeler, Tutkulu Perçem’den farklı
olarak sosyal yönü olan daha realist hikâyelerdir. Rosa hikâyelerinde anlatıcı
üçüncü tekil ki[1]idir.
Sevgi Soysal’ın son hikâye kitabı 12 Mart 1971 öncesi ile 12 Mart 1971
sonrası yazdıı hikâyelerinden olu[1]an “Barı
--------------------------------------------------------------------------------
Adlı Çocuk” kitabıdır. Kitapta on
dört hikâye yer almaktadır.
Hikâyelerden “Delikli Nazarlık” 1968, “Mal Ayrılıı ve
--------------------------------------------------------------------------------
ampanya
Kovası” 1969, “Cellet Fuchs, Kent Halkına Nasıl Karı[1]tı?” 1969, “Nasıl
Öreteceim Köpee Aport’u” 1969, “Yapı” 1970, “Ay’ı Boyamak” 1971,
“Hanife”nin yazılı[1] tarihi kitapta belirtilmemi[1]tir. “Eskici” 1972, “Sava[1] ve Barı[1]”
1973, “Bir Görü[1] Günü” 1976, “Barı[1] Adlı Çocuk” 1976, “Bir Aaç Gibi” 1976 ve
“Zulmet Sevinci” 1976 yılında yazılır. Bu hikâyelerden, “Sava[1] ve Barı[1], Bir Görü[1]
Günü, Barı[1] Adlı Çocuk ve Zulmet Sevinci” cezaevinde geçen olay ve gözlemleri
anlatır.
Yazarın “Barı[1] Adlı Çocuk” kitabı da “Tante Rosa” kitabı gibi ele[1]tirilir.
Hatta ele[1]tiri yapanlardan biri de Atillâ
--------------------------------------------------------------------------------
lhan’dır. Soysal, kitapla ilgili yapılan bu
ele[1]tirilere katılmaz. Bu konuyla ilgili Atillâ
--------------------------------------------------------------------------------
lhan’a yazdıı mektupta [1]u görü[1]lere
yer verir:
“En küçümen kitabın bile, eline kim alırsa istedi[1]i yöne, nasıl sakız
gibi uzatılabilece[1]ine, benim eletiriler ki birer örnek. En houma giden
de, herkesin kitabın iine gelen yerini be[1]enmesi. Bu da bir anlamda
kitabın satıı açısından fena de[1]il.
--------------------------------------------------------------------------------
öyle bir durum do[1]mu, bir bölüm der
ki, ‘u kısım harika, öteki kısımsa aah,’baka aklı erenlere göreyse tam
tersi, ‘u kısımda bizim yazar daha bilinçlenmemi, ama sonlarda
fenafillah mertebesine erivermi.’ Her iki görüün de meraklıları, ayrı
nedenlerden kitabı almak gafletinde bulunurlar böylece.
Bana sorarsan ben ilk günden beri yazdıklarımda, hiç de öylesi
uçurumlar bulamıyorum bir türlü. Eh elbet kimse saymıyor yerinde,
hayatta üç koca de[1]itirip kanser de olabildi[1]ime göre, Kızılay anıtı gibi
düündüklerimi aynı taa yontacak de[1]ilim ya (Sarma[1]ık, 2001: 76-77).”
“Barı[1] Adlı Çocuk” kitabındaki kimi öyküler belirgin bir biçimde
biyografik ayrıntılarla yüklüdür. Kitaptaki öyküler, Soysal’ın bakı[1] açısındaki
dei[1]imi sergilemesi bakımından önemlidir. Soysal, öykülerinde yabancıla[1]an
insanı anlatır.
--------------------------------------------------------------------------------
nsanın insanla ve nesnelerle ili[1]kisini sergilerken yabancıla[1]ma
olgusunun altını da çizer. Kitaptaki öyküler iki kümede toplanabilir. Özellikle son
be[1] hikâyede gözlem önemli bir yer tutar.Bunlara, biri dı[1]ında, hapishane ya da
tutukluluk günlerinin izlenimleri denebilir (Özkırımlı, 1977:10-15).
Mümtaz
--------------------------------------------------------------------------------
dil’e göre “Barı[1] Adlı çocuk” kitabındaki öyküler, dier öykü
kitaplarından farklı olarak gerçek anlamda öykü kalıbıyla yazılmı[1]lardır:
“Ne Tutkulu Perçem’deki anlaılmazlık ve kopukluk ne de Tante
Rosa’daki öyküler arasında kendili[1]inden oluan bütünlük, Barı Adlı
Çocuk kitabındaki öykülerde yoktur. Artık Soysal, Tante Rosa’daki güzel
anlatımını, toplumsal bilinçle yo[1]urmaya balamıtır (
--------------------------------------------------------------------------------
dil, 1998: 50).”
Barı[1] Adlı Çocuk kitabındaki hikâyeler, dier hikâye kitaplarından farklı
olarak organik bir bütünlük olu[1]turmazlar. Dei[1]ik dönemlerde yazdıkları için
tematik yapıları da farklıdır. Barı[1] Adlı Çocuk kitabındaki hikâyeler Tante Rosa’da
olduu gibi klasik vaka hikâyeleridir. Her tema bir olaya dayanır. Olaylar, belirli
bir zaman ve mekânda cereyan eder. Hikâyelerin dördü, biyografik özellikler ta[1]ır.
Bunlar: “Delikli Nazarlık, Sava[1] ve Barı[1], Bir aaç Gibi ve Zulmet Sevinci” adlı
hikâyelerdir.
Barı[1] Adlı Çocuk’taki hikâyeler, realist bakı[1] açısıyla yazılmı[1]tır. Yazar,
ya[1]anmı[1]lıkları ve yaptıı gözlemleri hikâyele[1]tirir. “Delikli Nazarlık”ta kendi
ailesini anlatır ve aile büyüklerinin erkek çocua verdii önem üzerinde durur.
“Nasıl Öreteceim Köpee Aport’u” hikâyesinde ise babası Mithat Bey’i
tiple[1]tirir.
Soysal, “Bir Aaç Gibi” hikâyesinde, kanser tedavisi sırasında hastanede
ya[1]adıklarını anlatır. “Zumet Sevinci”nde de Yıldırım Bölge Kadınlar Kou[1]u’nda
tutuklu kadınlarla ilgili yaptıı gözlemlere yer verir. Ayrıca “Mal Ayrılıı ve
--------------------------------------------------------------------------------
ampanya Kovası” hikâyesi de e[1]inden ayrıldıı günlerin yani ya[1]anmı[1]lıın
izlerini ta[1]ımaktadır.
“Barı[1] Adlı Çocuk” kitabında “Cellat Fuchs Kent Halkına Nasıl Karı[1]tı?”
hikâyesi dier hikâyelerden farklı olarak egzotik nitelikler ta[1]ır. Yazar, hikâyede
toplum tarafından dı[1]lanan ve yazgısını dei[1]tirme ba[1]arısı gösteremeyen Fuchs’un
trajedisini anlatır. Kitapta, iki hikâye dı[1]ında dier hikâyelerin merkezinde kadın
yer alır. Yazar, özellikle Merkez Cezaevindeki kadınların ya[1]adıkları drama dikkat
çeker. Ayrıca Hanife’nin namus uruna ailesi tarafında infaz edili[1]inde toplumun
olaya tek taraflı bakı[1] açısını ele[1]tirir.
Soysal, hikâyelerde erkek egemen toplumun kadını potansiyel suçlu olarak
görmesini ele[1]tirir. Ona göre kadın, kırsal kesimde eitimsizdir, erkeklerin
inisiyatifine terk edilmi[1]tir. Kadının ekonomik baımsızlıı yoktur. Evin bütün
yükü kadının omuzları üstündedir. Bu hikâyelerde mekân olarak Selanik, Ankara,
kırsal kesim(köy, kasaba),
--------------------------------------------------------------------------------
stanbul ve Almanya’dan söz edilir.
Yazar, “Bir Aaç Gibi ve Zulmet Sevinci” hikâyelerini birinci tekil ki[1]iye,
dier hikâyelerini ise üçüncü tekil ki[1]iye anlattırır. “Barı[1] Adlı Çocuk”taki
hikâyeler, genel yapı itibariyle toplumsal içerik ta[1]ırlar. Çounluu 12 Mart
1971’den sonra yazılan bu hikâyeler, yazarın dünya görü[1]ündeki dei[1]imin bir
yansıması olarak görülebilir. Bu dei[1]imin yönü “ben”den “biz”e, “birey”den
“toplum”a dorudur.
Sevgi Soysal, üç hikâye kitabında da kadın kahramanların iç dünyalarını,
toplumla çatı[1]malarını, ya[1]adıkları sosyal buhran ve açmazlarını kendi bakı[1]
açısıyla anlatır.
KAYNAKÇA
--------------------------------------------------------------------------------
dil, Mümtaz, (1998). Bir Sevgi’nin Öyküsü. Kültür BakanlııYayınları,
Tarsus. 25-29-31.
Doan, Erdal, (2003). Sevgi Soysal Ya[1]asaydı Â[1]ık Olurdum. Everest
Yayınları.
--------------------------------------------------------------------------------
stanbul.62-66-99-101.
Özkırımlı, Atilla, (1977). “Tutkulu Perçem’den
--------------------------------------------------------------------------------
afak’a Sevgi Soysal’ın
Yazarlık Çizgisi.” Birikim.
--------------------------------------------------------------------------------
stanbul. S.23. 7-9.
--------------------------------------------------------------------------------
leri, Selim, (1977). “Sevgi Soysal Üzerine.” Türk Dili. Ankara. 6-7.
Kazmaolu, Mine. (1977). “Öznel Bir Biyografi Denemesi” Yapı Kredi
Kitaplık.
--------------------------------------------------------------------------------
stanbul. 26.
Sarma[1]ık, Belgin, (2001). Edebiyat Dünyasından Atillâ
--------------------------------------------------------------------------------
lhan’a Mektuplar.
Otopsi Yayınları. 76-77.
Soysal, Sevgi. (2004). Tutkulu Perçem.
--------------------------------------------------------------------------------
leti[1]im Yayınları.
--------------------------------------------------------------------------------
stanbul.
Soysal, Sevgi. (2003). Tante Rosa.
--------------------------------------------------------------------------------
leti[1]im Yayınları.
--------------------------------------------------------------------------------
stanbul.
Soysal, Sevgi. (2003). Barı[1] Adlı Çocuk.
--------------------------------------------------------------------------------
leti[1]im Yayınları.
--------------------------------------------------------------------------------
stanbul.