KUTB-U ÂLEM OLACAK
Abdüllatif UYAN 05 Aralık 2007
Âriflerin ışığı, velîlerin önderi,
İslâm âlimlerinin gözbebeği bir velî.
Hindistan’da yetişip, oldu büyük "evliyâ".
Onun nûrları ile, nûrlandı bütün dünyâ.
Binbeşyüz altmışüç'te, "Serhend"de doğan bu zât,
Tam altmışüç yaşında, bu yerde etti vefât.
Asıl adı, “Ahmed bin Abdülehad” ise de,
“İmâm-ı Rabbânî”dir meşhur ismi her yerde.
İkinci bin yılı'nın yenileyicisidir.
Bu yüzden, “Müceddid-i elf-i sânî” denilir.
Hem hazreti Ömer’in soyundan geldiğinden,
Kendisine, “Fârûkî” denilir bu sebepten.
Baba ve ecdâdı da, kendi gibi bu zâtın,
Büyük âlimleriydi kendi zamanlarının.
İşte bu büyük "Velî", çocukken henüz daha,
Tutulmuştu âniden ağır bir hastalığa.
Üzüntüye gark oldu bu yüzden ebeveyni.
Ve hattâ zannettiler hemen öleceğini.
Çocuğa, okuyup da, bir duâ etsin diye,
Gittiler büyük velî, "Şâh Kemâl Kihtelî"ye.
İmâm-ı Rabbânî'yi görünce o büyük zât,
Buyurdu: (Üzülmeyin, bu çocuk bulur sıhhat.
Büyüyüp, ileride bir âlim olur ki hem,
Bunun ilim nûruyla, nûrlanır cümle âlem.)
O, küçük yaşta iken tahsîle başlıyarak,
Bilcümle ilimleri, öğrendi tam olarak.
Yaşı "Onyedi" iken, bitirdi tahsîlini.
Her ilmin, ayrı ayrı aldı icâzetini.
Zekâsının şiddeti, sür'at-i intikâli,
Herkesi şaşırtırdı üstünlüğü, kemâli.
Daha sonra Hac için, Serhend’den çıktı yola.
Delhi’ye vardığında, bir müddet verdi mola.
O zamanlar Delhi’de, "Muhammed Bâkî Billâh",
Vardı ki, onu gören olurdu veliyyullah.
Ondan yayılıyordu âleme nûr ve feyiz.
Lâkin o, bu "Velî"yi tanımıyordu henüz.
Talebesinden biri, Delhi’de onu gördü.
Ve derhal hocasının huzûruna götürdü.
İmâm, "Bâkî Billâh"ın girince huzûruna,
Kalbine bir "Nûr" doğdu ve âşık oldu ona.
Mıknatısın iğneyi çektiği gibi aynen,
O da, "Bâkî Billâh"a çekildi o gün mânen.
Hattâ öyle bağlandı ve öyle çok sevdi ki,
Onu, “Kâbe yolu"ndan alıkoydu bu sevgi.
Hocasının himmeti ve kendi gayretiyle,
Bilcümle kemâlâta kavuştu tamâmiyle.
Ve “İki ay” içinde, aldı mutlak icâzet.
Üstâdının emriyle, Serhend’e etti avdet.