İsimsiz savaş
Mahir KAYNAK 17 Temmuz 2007
Herhangi bir yerde bir direniş ya da çatışma olursa
bunun tarafları ve direnenlerin örgütü, ideolojisi,
siyasi hedefi hakkında bir şeyler bilinir. Bunlar
sadece tahminden ibaret değildir ve çoğu zaman ilan
edilmiş gerçeklerdir. Bunun bir istisnası Irak’ta
yaşanmaktadır ve Sünni direnişçiler denen bir grup
ilan edilmeyen ve kolay anlaşılamayan bir savaş
yürütmektedir.
ABD’nin Irak’ta yeterli istihbarata sahip olmadığı,
direniş örgütüne sızamadığı, diğer ülkelerden de
istihbarat konusunda yardım alamadığı izlenimi
yaratılmaktadır. Bunun doğru olma ihtimali çok
düşüktür. ABD’nin işgalden önce Irak’ta güçlü bir
örgütlenmesinin olduğu herhangi bir ciddi çatışma
yaşanmadan işgali tamamlamasıyla anlaşılmıştır.
Üstelik bu örgütlenme tüm devlet yapısını kontrol
edecek düzeyde olmasaydı bir çok yerde mukavemet
olabilirdi. Son derece sorunsuz gerçekleştirilen
işgalin arkasından böyle bir direnişin başlaması ve
kontrol edilemez hale gelmesi anlaşılamamaktadır.
Üstelik hiç kimse direnişçilerin siyasi hedefinin ne
olduğunu söyleyememektedir. Sünnilerin hem ABD ve
İngiliz güçlerini yenmesi hem de Kürt ve Şiileri
kontrol altına alması mümkün olabilir mi? Sünni
direnişçiler neden Irak’taki diğer halkları ortak bir
direnişe yönlendirmek yerine onlarla tüm köprüleri
atmaktadır?
Direnişçiler kullandıkları patlayıcıları kolayca
bulabilmektedir ve önceden haber alınmış, önlenmiş
saldırılar olduğuna dair bir bilgi yoktur.
Direnişçiler Irak hükümetine, ABD’nin sahip olduğu
ileri teknolojilere rağmen hiç fire vermeden
eylemlerini gerçekleştirebilmektedir.
Olaylara, her zaman, genel eğilimin dışındaki bir
perspektiften baktım ve bu beni yalnızlığa mahkum etti
ama tavrımı sürdürdüm. Bugün de aynı yolu izleyeceğim
ve Türkmenlere yönelik vahşi saldırının amacı ne
olabilir sorusuna cevap arayacağım. Eylemleri
yaratacağı sonuçlarla değerlendirdiğim için bize çok
doğal gelen bazı davranışlarımızın gerçekte bir tuzak
olduğunu düşünüyorum. Son günlerde Türkmenlere yönelik
saldırılarda Türkiye’nin bölgedeki insanlara yönelik
yardımları, yaralıların ülkemize taşınarak
tedavilerini sağlanması insani açıdan son derece
olumlu ama aynı şeyi siyasi açıdan söyleyebilir miyiz?
Türkiye’nin her gün yüzlerce kişinin öldüğü ve
yaralandığı olaylara kayıtsız kalması ama Türkmenlere
yönelik saldırıdan sonra harekete geçmesi nasıl bir
duygu yaratır?
Bu insanlara yardımcı olunmasın demiyorum ama keşke bu
davranışımızı tüm Irak halkı için gösterseydik ve
mağdurlara hem insani hem de tıbbi yardımlar yapsaydık
ya da böyle davrandığımız intibaını uyandıracak bir
tavır sergileseydik. Hepsini olmasa bile bir kısmını
ülkemizde tedavi etseydik ve kendimizi Türkmenlerin
yanında diğerlerine karşı bigane olma konumuna
düşürmeseydik.
Şairin dediği gibi tarifsiz kederler içindeyim.
Bölgedeki her olayın bir yanıyla Türkiye’yi
ilgilendirdiğini hatta bir çok eylemin fiili olmasa
bile siyasi hedefinin ülkemiz olduğunu düşünüyorum ama
duygusal tepkilerin dışında büyük bir devlete yakışan,
aklın ürünü olan politikalar görmüyorum. Ben olsaydım
zaten önceden bu ihtimali öngördüğüm için tüm Iraklı
mağdurların yanında olduğumu çoktan ilan etmiş
olurdum.