ÇANAKKALE ZAFERİ
Ekrem YAMAN 01 Ocak 1970
Çanakkale muharebeleri, I. Dünya Savaşı içinde 3 Kasım 1914-9 Ocak 1916 tarihleri arasında Çanakkale Boğazı’nda cereyan eden savaşlara verilen addır.
Merkezî devletler yanında savaşa giren Osmanlı Devleti’ni saf dışı bırakmak amacıyla İtilâf devletleri tarafından düzenlenmiş olan Çanakkale harekâtı, I. Dünya Savaşı’nın en önemli askerî faaliyetlerinden birini teşkil etmektedir. Osmanlı Devleti’nin Almanya yanında savaşa katılmasıyla zor durumda kalan İngiltere ve Fransa, Rusya ile doğrudan doğruya temasa geçip savaş güçlerini arttırmak, Osmanlı Devleti’nin Süveyş Kanalı ve Hint yolu üzerindeki baskısını kaldırmak, ayrıca Orta Avrupa’ya sızan Alman-Avusturya ordularını arkadan çevirmek için bu harekâtı gerekli görmüşlerdi. İtilâf devletleri bu harekâtla ayrıca henüz savaşa katılmamış olan Balkan devletlerini de kendi yanlarına çekmeyi hedefliyorlardı.
Batı kaynaklarında “Gelibolu savaşları” adıyla da anılan boğazlara yönelik bu harekâtın ilk deniz hücumu, 3 Kasım 1914’de iki İngiliz harp gemisinin Ertuğrul ve Seddülbahir, iki Fransız gemisinin de Kumkale ve Orhaniye tabyalarını bombardıman etmesiyle başladı. Henüz Osmanlı Devleti’ ne resmen savaş ilân edilmeden yapılan bu saldırı, hem fiilen savaş ilân edildiğinin, hem de yapılacak askerî harekâtın hedefinin boğazlar olacağının ilk habercisiydi. İtîlaf devletleri (Fransa ve İngiltere) 5 Kasım 1914’ de Osmanlı Devleti’ne savaş ilân ettiler. Osmanlı Devleti buna 11 Kasım’da çıkan bir irade ile cevap verdi.
18 Mart 1915 sabahı boğaza giren ve tabyaları topa tutan İngiliz ve Fransız filoları, Çanakkale Boğazı’nın iki yakasındaki mevzilerden açılan yoğun ateş ve Karanlık Limana dökülen mayınların etkisiyle, mevcutlarının % 35’ini kaybedip çekilmek zorunda kaldılar. Bu başarılı savunmayı idare eden Çanakkale Müstahkem Mevki Kumandanı Cevad Paşa “18 Mart kahramanı” unvanı ile anıldı.
18 Mart bozgunu İtîlâf devletlerine, karadan destek almaksızın yalnız deniz kuvvetleriyle boğazın geçilemeyeceğini gösterdiğinden General Hamilton’un emrinde bir çıkarma ordusu hazırlanmaya başlandı. Çıkarma hârekatı 25 Nisan 1915 günü sabaha karşı İngiliz Generali Hamilton ve Fransız Generali D’amade ‘un idaresinde başladı.
Bu çarpışmalarda bütün mahrumiyetlere ve mühimmat yetersizliğine rağmen Türk askeri Çanakkale’nin geçilmez olduğunu ispatladı. Kasım 1915’te cepheye gelen İngiliz Harbiye Nazırı Lord Kitchener durumu görünce bölgeyi tahliye etmekten başka çare kalmadığına karar verdi.
Bir yıldan fazla süren ve dünya savaş tarihinde farklı bir yeri olan bu muharebelerde her iki taraf da büyük kayıplar vermiştir. İtilâf devletleri Çanakkale’ye 410.000 İngiliz, 79.000 Fransız olmak üzere yarım milyona yakın asker göndermiş, sadece İngiliz kuvvetlerinin toplam kaybı 213.980 kişiyi bulmuştur. Çanakkale muharebelerine katılan Türk kuvvetleri (yaklaşık 700.000 kişi) genellikle kısım kısım kullanıldığından zayiatın belirlenmesi güçleşmiş ve çeşitli rakamlar ortaya atılmıştır. Bu rakamlar 190.000 ile 350.000 arasında değişmektedir. Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı’nın resmî kayıtlara dayanarak tespit ettiği şehit sayısı ise 213.882’dir.
Türk Milleti bu savaşta çok sayıda yetişmiş insanını kaybetmesine rağmen kendine has bir kahramanlık örneği sergileyen ordusu sayesinde, Balkan Savaşı’ndan kalma ezikliği üstünden atarak büyük bir askerî başarı kazanmıştır. Bu zafer bütün İslâm dünyası ve ezilmiş milletler için yeni bir ışık olmuş, Türk edebiyatında halkın hislerini dile getiren pek çok esere de konu teşkil etmiştir.
“Tarihini bilmeyenlerin coğrafyasını başkaları çizer.” sözü herhalde Çanakkale savaşlarıyla uyuştuğu kadar başka hiçbir olayla uyuşmaz. Türk Milleti bunun acı tecrübelerini defalarca yaşamış, ama Çanakkale Savaşı ile bu kötü kaderi bir daha yaşamamak üzere tarihe gömmüştür. Çanakkale bir muharebe, bir destan, bir tarihtir ama, bütün bunlardan önce bir irade ve bir inançtır. Toprağın vatan yapılışının, bu vatan için can vermenin en güzel örneklerini orada görürüz. İmanın küfre galebe çalışının, mânânın maddeyi mağlup edişinin en son ve canlı örneğidir, Çanakkale!..
Milli şuuru pekiştirmek, tarihî bağları güçlendirmek, Türk tarihinde çok önemli bir yeri olan Çanakkale savaşlarını ve sonuçlarını tanımak ve tanıtmak ve bütün yurtta daha etkili, anlamlı bir şekilde kutlanmasını sağlamak, Çanakkale destanının anlam ve önemini kavramak için her Türk çocuğunun Gelibolu Yarımadası Millî Parkı’nı, tarihî mekânları ve savaş alanlarını gezip görmesi şarttır.
Bu hedef bir devlet politikası haline getirilip uygulandığı takdirde Türkiye’nin bir Almanya veya Japonya mucizesi yaratmaması için hiçbir sebep yoktur.