« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

15 Ağu

2011

MURAD-I HÜDAVENDİGÂR

01 Ocak 1970

(ö. 791/1389) Osmanlı padişahı (1362-1389).

726'da (1326) doğdu. Babası Orhan Bey, annesi Yarhisar tekfurunun kızı Nilüfer (Lülüfer) Hatun'dur. Kaynaklarda ve kita¬belerde "bey, emîr-i a'zam, han, hudâven-digâr, padişah, sultânü's-selâtîn, melikü'l-mülûk" gibi unvanlarla anılır. Osmanlı ta¬rihlerinde yaygın olarak Gazi Hünkâr ve Hudâvendigâr şeklinde geçer. Sırp ve Bul¬gar kaynaklarında Tsar, büyük emîr; bir Ceneviz belgesinde "dominus armirato-rum Turchie" unvanına rastlanır. Büyük kardeşi Süleyman aynı anneden doğmuş¬tur. Diğer kardeşleri Sultan, İbrahim, Ha¬lil ve Kasım başka annelerdendir. Tahta çıktığı sırada bunlardan İbrahim ve Halil hayattaydı.

Orhan Bey, İzmit fethine hareket et¬meden önce (737/1337) ona Bursa ile Bey sancağını verdi. Murad on İki yaşında "kü¬çük yaşından beri lalası olan Şahin" ile (İd-rîs) birlikte Bursa Bey sancağına gönderil¬di.[479] İzmit'in fethinden sonra Sultanöyüğü (Eskişehir) sancağına nakledildi. Rumeli fâtihi olarak anılan kar¬deşi Süleyman Paşa'nın ölmesi üzerine 758'de (1357) lalası Şahin ile birlikte önem¬li bir kuvvetle Rumeli'ye gönderildi. Orada 1362'ye kadar şehzade sıfatıyla fütuhat¬ta bulundu. Osmanlı kroniklerinde bu fa¬aliyeti tahta cülusundan sonraya yerleşti¬rilmiş ve bu yanlışlık modern tarihçileri bir¬takım hatalı varsayımlara götürmüştür.

Papalık ve Bizans Haçlı donanmasının 760'ta (1359) Lapseki ve Saros körfezi çıkarmasını önleyen Şehzade Murad'ın em¬rinde Lala Şahin gibi yetenekli bir kuman¬danın yanı sıra Evrenos (Evrenuz) ve Hacı İlbey gibi serhad beyleri de bulunuyordu. Ancak küçük kardeşi Halil'in Rum korsan-larınca esir alınıp Foça'ya götürülmesi, ba¬bası Orhan'ın oğlunun kurtarılması için İm¬parator V. Yuannis Paleolog ile anlaşması sırasında Rumeli'deki askeri faaliyetlerini bir süre durdurmak zorunda kaldı. Halil'in kurtarılıp teslim edilmesi üzerine [480] fetih harekâtına yeniden başladı. 1360-1361'-deki faaliyetlerini belirli bir plana göre ic¬ra etti. Önce Edirne'ye gelebilecek askerî yardımları kesmek için akıncıları İstanbul önlerine kadar gönderdi. İstanbul-Edir¬ne yolu üzerindeki başlıca kaleler olan Bantoz (Panados), Çorlu (Tsurullos), Misini (Mosunopolis), Lüleburgaz (Verguli) ve Ba¬baeski (Bulgarufigon) ele geçirildi.[481] Öte yandan Meriç nehrine doğru Güney Trakya yol kavşağında Ke¬şan Kalesi, Edirne'nin güneyinde Trakya'¬nın ikinci büyük merkezi Dimetoka (Didy-moteikhon) Kalesi zaptedildi (761/1360 ve¬ya 762/1361). Böylece Edirne her türlü yardımdan tecrit edildi.

762 (1361) baharında Şehzade Murad, Rumeli kuvvetlerini emri altında toplayıp Edirne üzerine yürüdü. Edirne'nin 55 km. doğusunda Babaeski'de karargâh kurup Lala Şahin kumandasında orduyu ileri gön¬derdi. Edirne tekfuru onu Sazlıdere vadi¬si önünde karşıladıysa da bozguna uğradı ve Edirne'ye çekildi; geceleyin Meriç üze¬rinden gemiyle Enez'e kaçü. Ardından Edir¬ne halkı şehri teslim etti.[482] Murad ordusuyla Kum Kalesi kapısından şehre girdi.[483] Daha sonra Edirne'yi gü¬vence altına almak için Lala Şahin ile bir¬likte kuzeyde Bulgaristan'a ait Eski Zağra ve Yukarı Meriç vadisinde Filibe doğrultu¬sunda sefere çıktı. Fakat bu sırada Bursa kadısı Çandarlı Kara Halil'den Sultan Or¬han'ın ölümü haberi geldi.[484]

İznik ve Eskişehir'de bulunan kardeşleri İbrahim'in (o zaman altı yaşında) ve Ha¬lil'in (on altı yaşında) adamları. Karaman ve Eretna kuvvetlerinin desteğiyle şehza¬deler adına Bursa'da tahtı ele geçirmek için harekete geçtikleri gibi Orhan Bey'in ölümünü fırsat bilen Amasya emirlerin-den Bahtiyar Bey de Ankara'yı almış, Ka-ramanoğlu 757de (1356) Osmanlılar'm eli¬ne geçmiş olan Sivrihisar bölgesini işgal etmişti. Murad, Rumeli'de lalası Şâhin'i uç/uc beyleri üzerinde beylerbeyi tayin

edip Rumeli'den ayrılarak Bursa'ya ulaştı ve Kadı Çandarlı Kara Halil ile buluştu. Çandarlı o gelinceye kadar duruma hâ¬kim olmuş, böylece Murad güvenle tahta çıkabilmişti. Bu arada Edirne'de oturan Beylerbeyi Lala Şahin, Eski Zağra ve Fili¬be'yi eman ile teslim almıştı. Meriç vadi¬sinde önemli bir şehir olan Filibe, Osman¬lı rivayetine göre uzun bir kuşatma so¬nunda 765'te [485] teslim olmuştu. Burası 767'de (1366) Murad Rumeli'de iken Beylerbeyi Lala Şâhin'in uç merkezi ola¬cak. Şahin oradan İhtiman ve Samakov istikametinde akınlara başlayacaktır.

I. Murad tahta geçtikten sonra 766 (1365) yılına kadar Karaman ve Eretna teh¬didi yüzünden Anadolu'da kaldı. Eretna-oğlu Mehmed'i tahta çıkaran Karamanoğ-lu Alâeddin, Ankara'ya hâkim olan Bahti¬yar Bey'le ittifak halinde Osmanlı toprak¬larına saldırdı. I. Murad, 1362 kışını Bursa'¬da geçirdikten sonra güçlü bir ordu top¬layarak ertesi yılın baharında sefere çıktı. Eretna'nın Moğol birliklerini [486] Eskişehir böl¬gesinde bozguna uğrattı, Karaman ordu¬sunu püskürttü. Bunun üzerine kuşatma altında bulunan Ankara ahîleri kalenin anahtarlarını getirip teslim ettiler. Kara¬man ve Eretna tehdidi böylece ortadan kalktı.

1364'te Anadolu'da Türkmen beylikleri ve Mısır'da Memlükler'e karşı genel bir Haç¬lı seferi hazırlıkları yapılmaktaydı. Safer 767'de (Ekim 1365) on altı kadırga, 10.000 asker taşıyan altmış sekiz gemi ile Kıbrıs Kralı Pierre'in ordusu İskenderiye'yi ele geçirmiş, Mısır'ın zengin ticaret limanı yağma ve yangında harabeye dönmüştü. İskenderiye yağma ve katliamı Avrupa'da İslâm'a karşı kazanılmış en büyük zafer¬lerden biri olarak kutlandı. Ertesi yıl papa-lığın genel Haçlı planı dahilinde Osmanlı-lar'a karşı Savua Kontu VI. Amedeo kumandasında bir Haçlı ordusu Gelibolu'yu aldı.[487]

I. Murad, Bizans'a ve Haçlılar'a karşı Trakya'daki fetihleri korumak ve İstanbul doğrultusunda yeni fetihler yapmak için daha önce Receb 767'de (Mart 1366) Ru¬meli'ye geçmiş, Gelibolu Boğazı yoluyla Malkara'ya gelmişti. İdrîs-i Bitlisî'ye göre beş yıl Rumeli'de kalan I. Murad bu za¬man zarfında Bizans ve Bulgar topraklarında birçok fetihte bulundu. Meriç neh¬ri üzerinde Edirne yakınında Çirmen üstüne kuvvet gön¬derdi, kale eman dileyip teslim oldu. I. Murad, Lala Şahin ve Gazi Evrenos emrinde¬ki kuvvetleri Malkara'ya çağırdı; kuvvetle¬rinin arkasını güvenceye almak için Lala Şâhin'i Meriç ağzında Ferecik (Fire, Vira) üzerine gönderdi, kendisi de Bizans'a kar¬şı harekete geçti. İstanbul yakınında İn-cüğez'i kuşatıp aldı, oradan Burgaz dağ¬lan tarafına yönelerek İstanbul'a yakın Çataiburgaz'ı (Çatalca) ve Küçükçekmece ya¬kınında iki kaleyi ele geçirdi. Lala Şahin, Ferecik fethini tamamlayıp onunla buluş¬tu ve birlikte Karadeniz kıyısında Polunya [488] Hisarı üzerine yürüdüler, ancak burayı ele geçiremediler. Savua kroniğine göre Amedeo kaleyi 1366 Ekiminde Bulgarlar'dan almış ve Skafida'-da Osmanlı gemilerini yakmıştı. Osmanlı kuşatması, kale henüz Amedeo'nun elin¬de iken 1366 Ekimi ile 1367 Nisanı arasın¬da cereyan etmiş olmalıdır. Anonim ta¬rihler Murad'ın kaleyi on beş gün kuşat¬tığını, fakat alamayıp hayal kırıklığı içinde Devletlü Kabaağaç (bugün haritalarda So-zopol'ün 100 km. batısında Devletliağaç] mevkiine çekildiğini belirtir. Rumeli'de kal¬dığı sırada ilkin Dimetoka'da oturmuş, Edir¬ne'de saray inşasını emretmiş, inşaat bi¬tince oraya geçmişti (770/1369).

Bizans'a karşı 1366 seferinde 1. Murad başlangıçta Bulgar Çarı Aleksandr ile bir¬likte hareket etmişti. Bizans imparatoru Bulgaristan'a ait Sozopol (Süzebolu), Me-sembria (Misivri) ve Anchialos (Ahyolu) ka¬lelerini ele geçirmek istediğinden Bulgar Çarı Aleksandr Murad ile müttefik olmuş¬tu. Amedeo bu kaleleri alıp Bizans'a ver¬di ve çar ile anlaştı, i 366 yılı sonlarında I. Murad'ın Bulgar çarı İle ittifakı son bulmuş ve Bulgar topraklan Osmanlı saldırılarına açılmış bulunuyordu. 769 (1368) baharın¬da 1. Murad, Doğu Bulgaristan'da önem¬li askerî harekâta girişti. Balkan dağ ge¬çitlerini kontrol eden Aydos (Aetös) ve Ka¬rin ovası Karnobat/Karinâbâd üzerine yü¬rüdü; Aydos savaşsız teslim oldu, Karin ovası da kolaylıkla ele geçirildi. Oradan ye-nilgiyle ric'at ettiği Sozopol üzerine gelip kaleyi kuşattı ve eman ile teslim aldı.[489] 770 (1369) kışında Edirne Sarayı'n-da kaldı. 0 yılın baharında Bizans'a karşı yeniden harekâta geçerek Trakya'da [so¬ranca (bugün Yıldız) dağlan eteğinde Pı-narhisar, Kırkkilise (Kırklareli) ve Vize ka¬lelerini ele geçirdi. Sultan Murad'ın İstan¬bul doğrultusunda Trakya'da yaptığı bu fetihler İstanbul'da paniğe yol açtı. İmpa¬rator V. Yuannis, son çare olarak Katolik¬liği tanıma pahasına Batı'dan bir Haçlı or¬dusunu harekete geçirmek amacıyla papanın yanına gitmeye karar verdi.[490]

I. Murad, 1368-1369'da Bulgaristan ve Bizans'a karşı hareket ederken aynı za¬manda Kara Tlmurtaş Be/i Tunca vadisin¬de Kızılağaç Yenicesi (Elhovo) ve Yanbolu (Yamboli). Lala Şâhin'i Samakovve İhtiman üzerine göndermişti (herhalde 1369 bahar ve yazı). Timurtaş, Kızılağaç Yenicesi ve Yanbolu'yu alıp çok miktarda ganimetle Edirne'ye döndü. Lala Şahin ise büyük kuv¬vetlerle hareket ederek Rodop ve Balkan silsileleri arasında tarihî Kapulu-Derbend'e (Trayan-Kapısı, XIX. yüzyıl haritalarında Kapucuk) dayanmış, oradan ihtiman ova¬sına inmiş, halkı eman güvencesiyle Os¬manlı himayesi altına almıştı. Ardından güneye dönüp Samakov'a yürüdü. Sırp (Laz) askerinin büyük kuvvetlerle işgal etmiş bu¬lunduğu Çamurluova'da çetin bir savaş verdi. Samakov yolunu açtı ve önemli de¬mir madeni bulunan bu şehri Osmanlı hâ-kimiyeti altına soktu. İhtiman'ın ele geçi¬rilmesiyle Sofya doğrultusunda ana yol açılmış oluyordu. Lala Şâhin'in bundan sonraki akınları bu istikamette olacaktır. Bizans diplomasisi, Haçlı girişimlerini da¬ha ziyade Osmanlılar üzerine çekmek için yoğun çaba gösteriyordu.[491] V. Urban'ın (1362-1370) papa seçilme¬si Haçlı seferlerinin Osmanlılar'a karşı yo¬ğunlaşması sonucunu verdi. Bu sırada İtal¬ya'da iki yıla yakın kalan imparator [492] Türkler'ekarşı hiç¬bir siyasî yarar sağlayamamıştı.[493]

Aslında Amedeo'nun Gelibolu'yu ele ge¬çirip Bizans'a teslim etmesi (14 Haziran 1367) Rumeli'de Osmanlılar için kritik bir durum ortaya çıkarmıştı ve İstanbul'da pa¬pa ve Latinler'le iş birliğini zorunlu gören Batı-Katolik yanlısı partiyi kuvvetlendir¬mişti. I. Murad, Gelibolu'nun iadesi için baskı yapıyordu. Çirmen savaşından Önce Serez Despotu Uglyeşa'nın elçileri İstan-bul'a geldiği sırada I. Murad, Bizans'a Ge¬libolu'nun teslimi şartı ile barış önerdi [494] 1367-1370 döneminde I. Murad'ın Trakya'daki fetihleri İstanbul'da korku ve telâşa sebep olmuş, imparator sultana elçi heyeti göndererek [495] uzlaşmayı denemiş, I. Mu¬rad Gelibolu'nun geri verilmesinde ısrar etmişti. Kydenos'a göre Türkler, Rodop da¬hil Trakya'nın önemli bir bölümünü elle¬rinde tutmaktaydı. İstanbul halkı "bir ha¬piste veya kafesteki hayvanlar gibi" şehir¬de kapalı kalmıştı. Makedonya Sırp Des¬potu Jovan Uglyeşa'dan İstanbul'a gelen

Sırp heyeti, ortak düşman olan Türkler'e karşı ittifakı bir İzdivaçla güçlendirme tek¬lifini getirmiş ve para sunmuştur. Kyde¬nos'a göre, yardım ancak İtalyanlar ve Ma¬carlar gibi para ve asker bakımından zen¬gin Batı ülkelerinden gelebilirdi. 1. Mu¬rad, Gelibolu geri verilmedikçe barış yap¬mayacağını bildirdi. İstanbul'daki çoğun¬luk Gelibolu'nun teslimine razıydı. Kyde-nos ve Latin yanlıları ise uzlaşmaya kar¬şıydılar. Sonunda Sırplar'm ittifak teklifi kabul edildi.

V. Yuannis Paleolog ve Sırp Despotu Jo¬van Uglyeşa, Türkler'i Trakya'dan tamamıy¬la sürüp çıkarmak düşüncesindeydi. Uglye¬şa güneyde Evrenos'un, kuzeyde Meriç vadisinde Hacı İlbey ve Lala Şâhin'in iler¬lemesini tehlikeli görüyordu. 1360'tan bu yana Türkler akınlarını Athos manastırları bölgesine kadar götürmüşlerdi. Uglyeşa, Patrik Kallistos'un ölümünden sonra da Türkler'e karşı Bizans ile İttifak fikrini ha¬raretle sürdürdü [496] İs¬tanbul'dan yeni patrik Philotheos anlaş¬ma için Serez'e İznik metropolitini gön¬derdi. Sırp ve Bizans patriklikleri arasın¬daki problem çözüldü ve anlaşma imza¬landı (1368]. Mayıs 1371'de kiliselerin bir¬liği ilân edildi.

Uglyeşa'nın despotluğu Serez merkez olmak üzere Rum ve Türkler'le sınırdaştı. Batı Makedonya'da Uglyeşa'nın kardeşi ve müttefiki Kral Vulkaşin'in toprağı Prizren, Üsküp ve Prilep'i içine alıyordu. Ostrogors-ki'ye göre, Vulkaşin'in sefere katılmış ol¬ması Sırplar bakımından Çirmen savaşı¬nın önemini göstermektedir. Saldırı kara¬rı 772 (1371) baharında alındı. Sırp ordu¬su, Trakya'dan Arnavutluk'a kadar uzayan bölgedeki yerli Rum ve Sırp kuvvetlerin¬den oluşmaktaydı.

Rumeli'de Lala Şahin, Sırp ordusunun yürüyüşü karşısında Bursa'daki I. Murad'-dan yardım istedi. Sırp ordusu güçlü bir direnişle karşılaşmadan Meric'in sol kıyı¬sında Çirmen'e kadar ilerledi. Edirne teh¬like altına girdi. Lala Şâhin'den imdat ha¬berini alan I. Murad Anadolu kuvvetlerini toplayıp harekete geçti. Boğaz'a kadar geldiyse de buraya ve Gelibolu'ya Sırp¬lar'm müttefiki olan Bizanslılar hâkim ol¬duğundan geçemedi. Ayrıca Bursa-Lap¬seki yolu üzerinde Karabiga'yı da (Pegae) gerisinde bırakamazdı. Osmanlı savaş mec¬lisi, o yaz muazzam surların arkasında de¬nizden destek alan Pegae Kalesi'nin alın¬masına karar verdi. Ordu kaleye kara ta-rafından saldırırken Aydıncık (Edincik) de¬niz üssünden İldutan kumandasında [497] gelen Osmanlı donanması denizden yardımı kesmekle görevlendirildi. Sultan denizden ve kara¬dan "yagmâ", genel saldırı ilân etti. Biga kuşatmasının 1371 yazında olduğu kesin¬dir.[498]

Osmanlı rivayetine göre Çirmen veya Sırp Sındığı savaşı [499] Hacı İlbeği idaresindeki öncü Osmanlı kuvvetlerinin âni bir baskı¬nıyla sonuçlandı. Sırplar bu gece baskını neticesi çıkan karışıklıkta birbirine girdi; çoğu Meric'e düşüp boğuldu ve tam bir bozguna uğradı. Savaşın ayrıntıları Osman¬lı kaynaklarından Âşıkpaşazâde ve Neş-rî'de verilir ve Sırp Sındığı diye de anılır. Anonim tevârîh-i ÂH Osmânlar'da ise Sırp-lar'ı dağıtan Hacı İlbeği'dir. Savaşın tarihi Osmanlı kaynaklarında 766 (1364-65) ola¬rak verilirse de hıristiyan kaynaklan doğ¬ru tarihi 26 Eylül 1371 şeklinde kayde¬der. Sırp keşişi İsaiya'ya göre ise Despot Uglyeşa, bölgedeki bütün Sırp ve Rum as¬kerleri toplayıp kardeşi Vulkaşin ile birlik¬te Türkler'i Makedonya'dan (Trakya) kov¬mak için hareket etti. Sırp ve Rum asker¬leri 60.000'i buluyordu. İsaiya'ya göre an¬cak Sırp önderleri Allah'ın emirlerine kar¬şı geldikleri için bu kötü akıbete uğradı¬lar. Batı tarafındaki hıristiyanlar (öbür Sırp knezleri) yardıma gelmedi. 1. Murad Anadolu'da Biga kuşatmasındaydı.

Savaştan sonra Makedonya'daki Sırp prensleri Vulkaşin'in oğlu Kral Marko, Des¬pot Dragaş, kardeşi Konstantin, 1. Murad'a baş eğip haraçgüzârı olmayı kabul ettiler. Uglyeşa'nın topraklarına ailesi sahip çık¬madı. Bizans imparatoru bir beratla oğlu Manuel Paleologos'a "Sırp boyunduruğun¬dan kurtulmuş" Bizans şehirlerini tevcih etti. 1373'te Kavala'da Rum Alexios, Türk-ler'den ve Sırplar'dan bazı şehirleri zap¬tettiğini Venedik'e bildiriyor, ertesi yıl Ve¬nedik vatandaşlığını alıyordu. Papalık hıristiyanların başına gelen bu felâketi an¬cak 1372 ilkbaharında öğrendi. Papa XI. Gregor, Macar kralına 1372 tarihli yazısın¬da Türkler'in "Sırp magnatlannı" hâkimi¬yet altına aldıkları, böylece Macaristan, Sır¬bistan ve Arnavutluk'un arasına sokulduk¬ları, Adriyatik denizi kıyılarındaki limanla¬ra kadar gelmelerinden korkulduğu ve Türkler'in Hıristiyanlık sınırlan dışına atıl¬ması gerektiğinden söz edilmektedir.

Meriç savaşı sırasında Ölen Vulkaşin'in mirası üzerinde anlaşmazlık çıktı. İşkod-ra'dan Georg Balşic, Prizren'i ele geçirdi (1372); Jupan, Nikola Altomanovic'in hü¬cumuna uğradı. Duşan'ın imparatorluğu rakip yerel prensliklere bölünmüş bulu¬nuyordu. Bu gelişmeler I. Murad'ı Balkan-lar'da üstün bir hükümdar durumuna ge¬tiriyor. Tuna ve Adriyatik'e doğru yeni fe¬tihleri kolaylaştırıyordu. Papa, Venedik'e gönderdiği 13 Kasım 1372 tarihli "bulla"-sında Osmanlı zaferinden Bizans ve Sırp Krallığı'na karşı bir zafer olarak söz etmiş¬ti. Papa, daha önceki bir mektubunda Mu-rad'ın Bizans topraklarına büyük bir sal¬dırıda bulunduğunu da belirtmişti. Söz konusu Osmanlı fetihleri, Kırkkilise-Vize kalelerinin fethiyle sonuçlanan harekât¬tan ibarettir. Papanın bu sözleri de Bi¬zans'ın Sırplar'la ittifak etmiş olduğunda kuşku bırakmaz. Çirmen'deki yenilgi ha¬beri üzerine papa, bir Haçlı seferi hazırla¬mak için Thebes'te (Livadia) ilgili hıristiyan hükümetlerinin bir araya gelip görüşme¬lerini istedi. Venedik, Cenova, Kıbrıs, Yu¬nanistan'daki bütün Latin devletleri ve Aragon kralı toplantıya davet edildi. O za¬man Levant'ta Batılı Latinler, Pera, İzmir. Atina, Rodos, Kıbrıs, Antalya, Ege adaları ve Mora'da hâkimdiler. Türk istilâsını dur¬durmanın yollarının konuşulduğu toplan¬tıdan bir sonuç alınamadı.

I. Murad'a karşı imparatorla anlaşma yapan ve hararetli bir Haçlı yanlısı olan Papa V. Urban 1370'te ölmüş bulunuyor¬du. Kiliselerin birliği ve Türkler'e karşı Haç¬lı tasarıları suya düştü. Borca batmış, kü¬çük bir ücretli asker grubu ile İstanbul'a dönen imparator Çirmen'de olan biteni öğrendi. Bizans için bütün umutlar kay¬bolmuştu. İmparator, İstanbul'da Osman¬lılar ile anlaşma yanlılarına katılmaktan başka çare kalmadığını gördü; diğer Bal¬kan hanedanları gibi I. Murad'ın haraç-güzârı olmayı kabul etti (1372 kışı); yılda 15.000 "hyperper [500] ödeyecek ve sultanın sefer¬lerine askeriyle bir vasal olarak katılacak¬ta. İmparatorun Osmanlı sultanının vasa-lı olması I. Murad İçin son derece önemli bir başarı idi. Böylece Gelibolu Boğazı'n-dan Rumeli'ye tehlikesiz geçme imkânı doğuyor. Rumeli'de Osmanlı hâkimiyeti gü¬vence altına alınıyordu.

Son haber Roma'da şaşkınlık doğurmuş¬tu ve imparatorun Türkler'le ittifak etti¬ği, birlikte sefere çıktığı söyleniyordu. 775 (1373) sonbaharında imparatorun, büyük oğlu Andronik'in hukukunu çiğneyip kü¬çük oğlu Manuel'i ortak imparator ilân et¬mesi. Murad'la bir anlaşmanın sonucu ola-bilir.[501] İm¬parator, papaya gönderdiği mesajlarda Mu¬rad ile yapılan anlaşmanın geçici bir barış olduğunu söylüyor, papa ile ilişkilerini kesmemeye çalışıyor, özür olarak Macar kra¬lının vaadini yerine getirip ordusuyla ha¬reket etmediğini ekliyor ve papanın Ma¬car kralını harekete geçmeye teşvik etme¬sini istiyordu. Papa, Macar kralına bu ko¬nuyu bildirmekte gecikmedi. Papa, 1375'-te İstanbul'un Türkler tarafından işgal edil¬mesi ihtimalinden ciddi olarak kaygı için¬deydi.[502] Ege'deki La¬tin kolonileri Anadolu'dan gıda maddele¬ri, özellikle buğday almadan yaşayamaz¬dı. Papalık için şimdi âcil konu, Türkler'i Ba-tı'ya yayılmaktan alıkoymaktı. Papa, Haçlı seferi için endüljanslar dağıtıp para top¬ladığı gibi, Türkler'le ticaret yapan hıris-tiyanlan aforoz ediyordu. Tebriz'den İstan¬bul'a gelen bir piskoposun gözlemine göre, imparatorla anlaşma arefesinde birçok Türk İstanbul'a gelmiş, şehir sanki onla¬rın işgalinde imiş gibi bir görüntü ortaya çıkmıştı.[503] 1. Murad'ın Batı'-daki gelişmelerden korkusu yoktu.

Türkler'e karşı Balkanlar'da Haçlı sefe¬ri için Macar kralı düşünülüyordu. Macar Kralı Louis, papaya mektubunda [504] Meriç zaferinden sonra Bulgaris¬tan ve Sırbistan'da Osmanlılar'ın geniş böl¬geleri ele geçirdiklerini ve doğrudan doğ rüya Macar topraklarını tehdit ettiklerin vurgular; kendisinin 1374 Mayısında ha rekete geçeceğini bildirir. Tuna'nın güne; kıyılarında Macar hanlıkları kurulmuş oİLtf Sırplar, Bulgarlar ve Bosna, Osmanlı fetih leri kadar Macarlar'dan da çekinmektey di. Kral çok geçmeden Dalmaçya'da raki bi Venedik'e karşı savaş ilân etti. Aslınd; Macar kralının Kuzey Balkanlar'da Tuna' nın güneyinde yayılma girişimleri I. Mu rad'ın işine yaramaktaydı. I. Murad'ın hs raçgüzârhğını kabul etmekle beraber irr parator papalıkla sıkı teması sürdürüyoı du. İstanbul ve Selanik kuşatma altındaj di. 1367'den beri Gelibolu'yu elinde tuta imparator papaya, Rumeli ile Anadolu arj sında gidiş gelişi kontrol için Boğaz'da o iki kadırganın sürekli devriye gezmesiı önerdi; masrafı ilgili devletler sağlayacal ti.[505]

Çirmen zaferinden sonra I. Murad, k rîs-i Bitlisî'nin rivayetine göre, 773-77 (1372-1374) yılları arasında ikinci del geçtiği Rumeli'de önemli fetihlerde bı lunmuştur [506] 773 hicrî yılı batı rı 1372 yılına, 775 yılı baharı ise 1374 b harına rastlar İdrîs-i Bitlisî'ye göre 772 137 yazında Lala Şahin Sanyar savaşını kaz nır ve Rilya (Rila) dağı eteğindeki böl; halkını itaat altına alıp Filibe'ye döner. Ri-la Manastırı keşişlerine muafiyet beratı ilk defa bu tarihte verilmiş olmalıdır.[507] Böylece Sofya akın¬lara açılmıştır (o sırada sultan Bursa'da idi). Lala Şahin. Kostantİn-ili (Köstendil) taraflarında bazı yerleri işgal etmişti. Yi¬ne bu kaynağa göre 773 (1372) baharında I. Murad, Lala Şâhin'in fetihlerini ta¬mamlamak üzere büyük bir ordu ile Ru-meli'ye geçti, Velbujd hâkimi Konstantin üzerine yürüdü. Tekfur boyun eğdi ve ka¬lelerin anahtarlarını getirip teslim etti. I. Murad onu haraçgüzâr olarak bölgesinde bıraktı. 791'de (1389) 1. Murad Kosova'ya hareket ettiği sırada Köstendil hâkimi Konstantin, sultanın ordusuna katılıp or¬duya erzak sağlayacaktır. 10 Nisan 1372'-de Osmanlı kuvvetleri ilk defa Selânik'i kuşatır ve çekilir. 1. Murad, Osmanlı zafe¬rinden yararlanan Sırp knezlerinin ve Bi-zans'ın, Uglyeşa'nın mirasına konmasına göz yumamazdı. Herhalde 1372 ve 1373 yıllarında I. Murad Rumeli'de bulunuyor¬du. İmparatorun Osmanlı haraçgüzârlığı-nı kabul edip bu sıfatla sultanın ordusu¬na katıldığı kesindir; o sırada İstanbul ve Bursa'da bırakılmış olan Andronikos ve Savcı Bey'in birlikte isyanlarına dair Bi¬zans ve Batı kaynaklarında kesin bilgiler vardır. Savcı Bey isyanı hakkında Osman¬lı rivayeti 787 (1385) tarihini verir ki yan¬lıştır. İmparator loannes'in büyük oğlu Andronikos Palaiologos ve Şehzade Savcı Bey 1373 Mayıs başında harekete geçti¬ler. Savcı Bey Bursa'da kendini sultan, Andronikos İstanbul'da kendini imparator ilân etti. Bizans kaynaklarına göre 25 Ma¬yıs 1373'te Boğaziçi'nde Pikridion'da her ikisi savaşta yenilgiye uğradı, Andronikos babasına teslim olurken (30 Mayıs) Savcı Bey Trakya'ya kaçıp Dimetoka Hisarı"na sı¬ğındı, orada 7 Eylül'e kadar dayandı.[508] Osmanlı rivayeti ise farklıdır. Buna göre Bursa'da Savcı Bey is¬yan ettiğinde I. Murad Edirne'de idi. İsya¬nı duyunca Boğaz'ı geçip Biga tarafına gel¬di ve isyandan habersiz görünerek oğlu¬nu buraya sürek avına çağırdı. Savcı Bey etrafındaki yakınlarının kışkırtmasıyla ha¬zineyi dağıtmış ve kendi adına hutbe okut¬muştu. Savcı Bey babasının davetine git¬medi, asker toplayıp karşı koymaya karar verdi. Bunun üzerine I. Murad Bursa'ya yürüdü; Bursa yakınında Kite ovasındaki karşılaşmada şehzade ele geçti; yandaş¬ları kılıçtan geçirildi. I. Murad oğlunun su-çunu itiraf ile itaat etmesini istedi, öğüt¬te bulundu. Şehzade sert sözlerle karşı koydu ve babasını hiddetlendirdi. I. Mu¬rad, bir daha tahta geçme imkânını ortadan kaldırmak için oğlunun gözlerine mil çektirdi. Bir Bizans kroniğine göre de [509] Savcı Bey on ay on gün babasından kaçtı. Onun bu zaman zarfın¬da Dimetoka'dan Bursa'ya döndüğü an¬laşılıyor. Bu takdirde Kite ovasındaki çar¬pışmanın 1374 baharında olduğu ortaya çıkar. I. Murad, 1373 baharında V. Ioan-nes'ten denizi geçmek üzere gemiler ha¬zırlanmasını istemişti. [510]Sultanın loannes ile birlikte 1373'te Edirne'de olduğuna şüp¬he yoktur. Osmanlı rivayetinde Kite sava¬şı hakkında verilen ayrıntılar herhalde hi¬kâyenin kalan kısmını tamamlamaktadır.

Osmanlı rivayetine göre I. Murad, 775 başlarında (Haziran 1373) Çandarfı Kara Halil Hayreddin ile Rumeli'de idi. Kendisi Edirne'de oturup Hayreddin ile Gazi Evre-nos'a Serez istikametinde ileri harekâtta bulunma emrini verdi. Beylerbeyi Lala Şâ-hin'i de Batı Bulgaristan üzerine gönder¬di. Hayreddin Paşa Gümülcine (Komotinİ) uç merkezinde oturdu. Evrenos Bey Buri Borukale, Pöros, İskeçe'yi (Xanthi), eman ile aldıktan sonra daha batıda Marulya'ya Maronia, Avrathisarı yöneldi ve burayı da teslim aldı. Kalenin hâkimi bir prenses ol¬duğundan Türkler kaleye Avrathisarı adı¬nı verdiler. Hayreddin Paşa'nın Serez üze¬rine gönderdiği Kara Balaban burayı alamadı ve şehri sürekli abluka altında tuttu.

İdrîs-i Bitlisî'ye göre I. Murad üçüncü de¬fa Rumeli'ye geçip Bulgar Çarı Şişman (Sus-manos) üzerine yürüdü. Bulgar çarı, Sırp knezleri gibi itaat edeceğini söyleyerek üç yıllık haraç ve pîşkeş ile sultanın huzuru¬na çıktı; yapılan anlaşmaya göre Şişman sultanın her seferine katılacaktı. Kışı Ru¬meli'de geçiren 1. Murad, Timurtaş'ı "bi'l-istiklâl" beylerbeyi yapıp Bursa'ya döndü. Timurtaş 1375-1381 döneminde Rume¬li'de önemli reformlar gerçekleştirdi, yer¬li hıristiyan askerlere timar verilerek eski topraklarının bir kısmında Osmanlı ordu¬sunda hizmet şartıyla yerlerinde bırakılma¬sı sağlandı. Bu reform Osmanlılar'm Bal-kanlılaşması sürecinde Önemli bir adım ol¬du. Her şeyden önce Balkanlar'da yerli as¬kerî grupların direnci önlendi, Osmanlı or¬dusu, müslüman ve hıristiyan erlerle bir Balkan ordusu haline geldi. Murad'a Ana-dolu'daki rakiplerine karşı ezici bir üstün¬lük sağladı. İslâm memleketlerinden ge¬lip padişahın hizmetine giren Arap, Acem ve Türkler sarayda sipahi oğlanları bölük¬lerine alındı. Bu kapıkulu sipahileri, Bizans imparatorunun hassa alayına benzemek¬teydi. Daha önemli bir reform ise, timarlı ordusunda yaygın bir hoşnutsuzluk sebebi olan, ölen timar erinin timarının alınıp başkasına verilmesi uygulaması yerine timarın ölenin oğullan arasında bölüştürül¬mesi kuralının getirilmesiydi.

Bu sırada Osmanlı diplomasisinin en çok ilgilendiği şey Gelibolu'yu geri almakb. 1376 Ağustosunda IV. Andronikos Cenevizliler'in ve I. Mu-rad'ın yardımıyla İstanbul'da tekrar impa¬ratorluk tahtını ele geçirdi. Andronikos, babası V. loannes'i ve oğullarını zindana attı. Tenedos'u (Bozcaada) Cenevizliler'e vermeyi vaad ettiyse de, Venedikliler ada¬yı işgal edince Cenevizliler ile savaş başla¬dı; Andronikos, Gelibolu'yu I. Murad'a tes¬lim etti (779/1 377). I. Murad 1379'da siya¬setini değiştirdi. Rebîülevvel 781'de Ha¬ziran 1379 V. loannes zindandan kurtu¬lup Üsküdar'a onun yanına kaçmayı ba¬şardı. I. Murad'a daha fazla haraç ödeme, ordusuna yardımcı asker gönderme ve Anadolu'da Philadelphia'yı (Alaşehir) tes¬lim etme vaadinde bulundu. Andronikos, Pera'ya Cenevizliler'in yanına sığındı ve 1381'de babasıyla yapılan bir anlaşmaya kadar mücadeleyi sürdürdü.

Gelibolu Boğazı'nı kontrol eden Tenedos adasını elde etmek iki büyük deniz gücü olan Venedik ile Cenova arasında bir mü¬cadele konusu oldu; o zaman I. Murad. donanmasından yararlandığı Cenova'yı destekledi. Osmanlılar, daha önce 1352-1355 Venedik-Ceneviz savaşında Ceneviz¬liler ile iş birliği yapmış ve kapitülasyon ver¬miş olup Cenova'yı bir müttefik olarak gö¬rüyordu. Cenova, Osmanlı limanlarını ser¬bestçe kullanmakta ve donanmaya gerek¬li erzakı bu imanlardan sağlamaktaydı. Ceneviz Perası karşısında İstanbul lima¬nında büyük yatırımları olan Venedik, dai¬ma Bizans'ın yanında yer alıyor, İstan¬bul'un Osmanlı nüfuzu altına girmesine karşı bulunuyordu. Torino Antlaşması ile (Ağustos 1381) Tenedos'ta kalelerin yıkıl¬ması gündeme geldiği zaman Venedik, Cenevizliler'e adaya yönelik Osmanlı teh¬didini hatırlattı.

783 (1381) yılında I. Murad, Anadolu beyleri üzerinde kontrolünü sağlamak için diplomatik teşebbüse geçti. Bursa'da bü¬yük bir düğün düzenledi. Anadolu beyle¬rini çağırdı. Germiyanoğlu Süleyman, Ha-mîd-ili'ni ele geçirmek isteyen Karama-noğlu'na karşı Hamîd-ili Beyi İlyas'ı des¬teklemiş ve iki arada kalmamak için I. Mu¬rad ile akrabalığı ve iş birliğini tercih et¬mişti. Şehzade Bayezid ile Süleyman'ın kı¬zının düğünü için I. Murad 1381 sonbaha¬rı veya kışında Edirne'den Bursa'ya geldi. Düğün 784 (1382) ilkbaharında Bursa'-da büyük merasimle gerçekleşti. Anadolu beyleri Karamanoğlu. Hamîdoğlu, Mente-şeoğlu, Tekeoğlu, Batı Anadolu'dan Saru-han ve Aydınoğlu, Kastamonu'dan İsfen-diyar düğüne çağrıldı. Karaman ve Güney Anadolu beyleri üzerinde üstün nüfuz sa¬hibi Memluk sultanı ihmal edilmemişti. Düğünde Mısır elçisine bütün öbür elçiler üzerinde yer verildi. Düğünde I. Murad kızı Nefise (Melek) Hatun'u Karamanoğlu Alâ-eddin Ali Bey'e nişanladı. Rumeli'den ge¬len uç beyi Evrenos, Anadolu beylerini göl¬gede bırakan bir zenginlik ve satvet gös¬terdi. Düğüne 1. Murad'ın Rumeli'deki ha-raçgüzâr hıristiyan knezleri de davet edil¬miş görünmektedir. Osmanlı rivayeti bun¬lardan yalnız Brankovic'i (Vılkoğlu) zikre¬der. Düğün esnasında önemli diplomatik anlaşmalar yapıldı. Germiyan'dan, Kara¬man ülkesine sınırdaş bölge (Kütahya, Si¬mav, Eğrigöz Emet|, Tavşanlı ve zengin Gediz Şaphanesi Bayezid'in çeyizi olarak şehzadeye verildi. I. Murad, Rumeli'ye ha¬reketinden Önce Bayezid'i Timurtaş'la be¬raber Kütahya'da yerleştirecektir. Osman¬lı hanedanı ile Anadolu ve Balkan hane¬danları üzerinde izdivaç yoluyla bağımlılık kurma, 1. Murad zamanında başlıca dip¬lomatik araç olarak sık sık uygulanmıştır.

Düğün, I. Murad'ın Anadolu beylerine üstün hâkimiyetini kabul ettirdiği bir dip¬lomasi meydanına dönüşmüştü. Lazar'a karşı büyük sefere çıkmadan önce 1. Mu¬rad, Anadolu beylerinden ve özellikle Karamanoğlu'ndan emin olmak zorundaydı. İzdivaç ilişkileri, tehdit, şer'î satın alma herhalde Çandarlı'nın fikri gibi yollarla düğün ve sonrasında bu siyaset gerçek-leşti. Rumeli'deki fetihlerle çok güçlü bir duruma erişen I. Murad'a beyler karşı du¬ramadılar ve bütün isteklerini kabul etti¬ler. I. Murad'ın ikinci girişimi düğünde Ha-mîdoğlu'ndan Göller bölgesini almak, böy¬lece Karaman'ın batısına inmekti. Sultan, düğünde yapılan satış vaadi üzerine Ha¬mîdoğlu Hüseyin'den kalelerin teslimini is¬tedi. Ordusuyla Kütahya'ya geldi (1382 ba¬harı). Hamîdoğlu Hüseyin'in baskı sonucu teslim ettiği alt şehre [511] I. Murad kendi adamlarını yerleştirdi. Es¬kiden beri bölge üzerinde Karaman beyi hâkimiyet iddiasındaydı. Karamanoğulla-rı Göller bölgesini kendi ülkelerinden sa¬yıyorlardı, Osmanlılar'ın işgalini hiçbir za¬man kabullenmediler. 138S'te I. Murad Ru¬meli'de iken Karamanoğlu gelip bölgeyi ele geçirdi. 1. Murad'ın 788 (1386) yılındaki Ka¬raman seferinin sebebi budur.

1381 -1383 yıllarında I. Murad, Anadolu'¬da işleri yoluna koyduktan sonra 785'te (1383) dördüncü defa Edirne'ye dönmüş¬tü. Batı Balkanlar'da başlayan Osmanlı saldırısı karşısında Sırp prensleri arasında birlik yoktu. Merkezi Kruşevac'ta (Alaca-hisar) bulunan Knez Lazar diğer Sırp bey¬leri üzerinde kontrolünü kuramamıştı. Lazar'ın arazisi, Morava nehri vadisinde zengin gümüş madenlerinin bulunduğu Novabrdo (Novaberda), Rudnikve Braniçe-vo'yı içine alıyordu. Vuk Brankovic (Vılkoğlu) Priştine. Trepça, Vulçıtrin, Zveçan, Prizren ve Üsküp'te hüküm sürmekteydi. Vılkoğlu 1382'de Bursa'da düğüne çağrıl¬dığına göre I. Murad'ın haraçgüzârı idi. Lazar'ın Macar kralı ile anlaşma yapmış olması Osmanlılar'a karşı en ciddi önlem sayılabilir. Macar Kralı Büyük Louis'nin ölümü üzerine (Eylül 1382) I. Murad, Bal-kanlar'da en büyük rakibinden kurtul¬muş oluyordu. Bu şartlar altında Osman¬lılar'ın Batı Balkanlar'da Niş, Epir, Arna¬vutluk doğrultusunda fetih harekâtı sü¬rat kazandı.

I. Murad 785'te (1383) dördüncü defa Rumeli'ye geçti, veziri Çandariı Hayreddin Paşa'yı Serez ve Selanik üzerine gönderdi.[512] 1371-1381 döneminde Rumeli'de yapılan Os¬manlı fetihleri güneyde ve batıda Serez-Vidin hattı üzerinde duraklamıştı. Uçlar¬da yoğun yerleşme yapan Anadolulu göç¬menler fütuhat ve yeni timar bölgeleri için baskıda bulunuyordu. 1. Murad, Hay¬reddin Paşa ile uç beyi Evrenos'u kara¬dan, Azeb Bey kumandasında donanmayı denizden Kavala (Hristopolis) üzerine yolla¬dı. Venedik'ten yardım alamayan Kavala teslim oldu. Bu sırada Serez de alındı (19 Eylül 1383). Teslim olan şehirler ahalisine 1. Murad'ın ahidnâmesiyle tam güvenlik veriliyor, mukavemetle alınan şehirler ise "yağma" ilanıyla hücumla alınıyor, hal¬kı esir ediliyor, şehir yağmaya uğruyor¬du. Güneyde Edirne'yi Adriyatik denizin¬de Draç (Durazzo) Limanı'na ulaştıran Via Egnatia tarihî ana yolu üzerinde Evre-nos'un fetihleri ileri hatlara vardı. Evre-nos'un fütuhatını planladığı ilk uç merke¬zi Gümülcine idi. Oradan Hayreddin Paşa gözetiminde yaptığı fetihler onu Serez önlerine getirdi. Ele geçirilen Serez, Ev-renos'un uç merkezi oldu. Hayreddin Pa¬şa ayrıca 785'ten beri (1383) Selanik ku-şatmasını sürdürüyordu. Evrenos, daha sonra Batı Makedonya'da yeni fetihler için uç merkezini, bir müslüman kasaba¬sı olarak kurduğu Yenice-i Vardar'a taşı¬dı. Buradan Batı Makedonya, Epir, Arnavutluk ve Teselya'ya akınlar başlattı. Bu arada Evrenos'un uç bölgesine, Vardar ve Serez ovasına Saruhan (Manisa) kesimin¬den Yörükler getirtilip yerleştirilmiştir.

I. Murad, Rumeli Beylerbeyi Timurtaş'ı Arnavutluk ve Bosna üzerine gönderdi. Timurtaş Pirlepe'yi (Prilep] kuşatıp teslim aldı. Oradan Manastır'a (Bitola) yürüdü ve zorlu bir savaş sonucu şehri fethetti, ardından Osmanlı kuvvetleri İştip'i (Ştib) ele geçirdi. Timurtaş'ın kuvvetleri 1383-1385'te Epir bölgesinde fetihler yaptı. Devol vadisi üzerinden Timurtaş Güney Ar¬navutluk'ta Savra (Muzakiye) ovasına indi. Muzakiye ovasındaki savaşta Balşa'yı ağır bir yenilgiye uğrattı (787/1385). Bu savaş Arnavutluk'ta Osmanlı hâkimiyetinin baş¬langıcı sayılır. Herhalde Sırp Balşalar'a kar¬şı Güney Arnavut senyörleri Thopia ve Ara-niti Osmanlı hâkimiyetini o zaman tanıdı¬lar. Yine Arnavutluk dağlık bölgesinde ka¬bileler başında Leka ve Paul Dukagin, Kuzey Arnavutluk'ta II. Curac Balşic barış yapa¬rak Osmanlı himayesini kabullenmişlerdi.

1384'te Timurtaş'ı Arnavutluk ve Bos¬na'ya karşı gönderen I. Murad Bursa'ya dönmüştü, 787 (1385) baharında tekrar beşinci defa Rumeli'ye geçti. İdrîs-i Bit-lisrye göre Lazar, halkını ve mallarını ka¬lelere koymak ve dağ geçitlerini güçlendi¬rerek memleketi boşaltmak suretiyle kök¬lü savunma önlemleri almıştı. Osmanlı or¬dusu dört ay dolaştı ve Lazar'ın kuvvetle¬rini göremedi. Kış yaklaşmıştı, erzak yok¬tu. Anadolu askeri yurduna dönmek isti¬yordu. Lazar, Tuna üzerinde Semendire (Smederovo) Kalesi'ne sığınmıştı. I. Murad için durum kötüydü. Nihayet, toplanan savaş meclisinde Niş üzerine yürüme ka¬rarı verildi; Lazar'ın ülkesi Morava vadisi¬ni koruyan Niş Kalesi çetin savaşlara sah¬ne oldu ve "yağma" ilânı (halkın malları yağma, kendileri esir} üzerine şehir alindi. Niş düşünce Morava vadisi savunmasız kaldı, Lazar elçi yollayıp haraçgüzârlığı kabul ederek 150 okka gümüş gönderdi ve her yıl haraç olarak 50 vukiye gümüş ve 1. Murad'ın seferlerine 1000 (yahut 2000) zırhlı asker göndermeyi vaad etti. 1. Mu¬rad 1385 seferi sonrası Karaman seferi hazırlıkları için Bursa'ya döndü. Gerçek¬ten 1386'da Murad'ın Karaman seferinde yardımcı Sırp askeri hazır bulunacaktır. Öyle görünüyor ki, Niş düştükten sonra akıncılar Morava vadisine inmiş, Lazar'ın merkezi Kruşevac'ı tehdit altına almışlar¬dı. Önemli bir stratejik merkez durumun¬daki Sofya, daha önce I. Murad'ın Rume¬li'de bulunduğu 1383'te ele geçirilmiş ol¬malıdır.

I. Murad, 1385'te Sırp seferinden Edir¬ne'ye döndüğünde Karamanoğlu Alâed-din Bey'in Hamîd-ili arazisine saldırdığını öğrendi. Bursa'da kışlayıp 788 (1386) ba¬harında sefere çıktı. Bu savaş Anadolu ta¬rihinde kesin sonuç veren tarihî karşılaş¬malardan bindir. Savaşın ayrıntılı tasviri Ahmedî'nin Gazdndme sinde mevcuttur.[513] Frenkyazısı denilen yerde yapılan savaş, düzenli Osmanlı ordusunun karşısında ge¬leneksel aşiret kuvvetlerinin iş göremeye¬ceğini göstermesi bakımından tarihî bir önem taşır. Karşılaşmada mağlûp olan Karamanoğlu Konya'ya çekildi. I. Murad arkasından gidip şehri kuşattı. Sultanın emrini dinlemeyerek yağmaya kalkışan Sırp askerlerini idamla cezalandırdı.[514] Karamanoğlu Alâed-din Bey'in eşi Murad'ın kızı Nefise Hatun babasına kocasını affetmesi için yalvardı, o da katına gelip elini öpmesi şartıyla [515] "İklimini kendüye bağışladı." I. Murad hemen Konya önünden kalkıp Ha-mîd-ili'ni Beyşehri-Süleymanşehri yeni¬den ülkesine kattı. Antalya ve İstanoz Beyi Tekeoğtu'ndan itaatini istedi; o karşı çı¬kınca buralar da ele geçirildi.[516]

Bu arada, daha önce 1383-1384 döne¬minde Amasya ve Kastamonu'daki geliş¬meler I. Murad'ı bu tarafa yönelik harekât¬ta bulunmaya zorlamıştı. Amasya-Tokat bölgesiyle yakın ilgi, başlıca Tebriz-Tokat-Amasya-Bursa arasında ipek kervanları¬nın geçtiği hayatî yol dolayısıyladır. Diğer taraftan Sivas hâkimi Kadı Burhâneddin, Dânişmendiye'nin bir parçası saydığı Amas¬ya'yı ülkesine katmak için çetin bir müca¬dele içindeydi ve Amasya Emîri Hacı Şad-geldi'yi ortadan kaldırmış, Amasya'yı ku¬şatmıştı.[517] Amasya-Tokat bölgesiyle Kastamonu Beyi (Kötü-rüm) Bayezid de ilgileniyor ve Kadı Bur¬hâneddin ile mücadele ediyordu. Kötürüm Bayezid ile oğlu Süleyman bir aile faciası yüzünden birbirine karşı düşman duru¬muna düşünce daha Önce Amasya emîri-nin oğlu Ahmed gibi o da I. Murad'a sı¬ğınmıştı Amasya Emîri Ahmed'i himayesine alan I. Murad, Kasta¬monu Emîri Bayezid'e karşı bir ordu gön¬derdi. Bayezid, oğlu İsfendiyar ile Sinop'a kaçtı. I. Murad'ın gönderdiği askerle Sü¬leyman Kastamonu'ya hâkim oldu. I. Mu¬rad da Kastamonu Beyliği'nin doğu böl¬gelerini ele geçirdi. İran İpek yolu üzerindeki Osmancık Osmanlı himayesini tanı¬dı. I. Murad Rumeli'de iken Süleyman hal¬kın desteğiyle Osmanlı işgaline karşı ayak-landıysa da, Kötürüm Bayezid'in Kasta¬monu'da beyliğin başına geçmesi üzerine tekrar Osmanlılar'a sığındı. 1. Murad da onu bir Osmanlı kuvvetiyle Kastamonu'ya gönderdi (786/1384] ve I. Murad, kardeşi Süleyman Paşa'nın kızı Sultan Hatun ile Süleyman'ı evlendirdi. Bu izdivaç Kasta¬monu Beyliği üzerinde Osmanlı hâkimiye¬tinin başlangıcı sayılabilir. I. Murad ile Mı¬sır Sultanı Berkuk arasındaki ittifak, Kadı Burhâneddin ve KaramanoğluYıa karşıydı. 1388 kışında Berkuk ile I. Murad arasın¬da elçiler gidip gelecektir. Memlükler ve Osmanlılar 1365'ten beri Haçlı saldırıları karşısında birlik içindeydiler. Bu durum I. Murad'ın şehadetine kadar sürdü.

1383 sonbaharından beri Çandarlı Hayreddin Paşa tarafından kuşatma altında tutulan Selanik, Bizans ve diğer hıristiyan kaynaklarına göre 1387 Nisanında düş¬müştü. Hayreddin Paşa, Selanik Valisi Ma-nuel'e Selânik'i eman ile teslim etmesini önermiş, aksi takdirde yağma ilânı ile alı¬nacağını, halkın esir ve mallarının yağma edileceğini bildirmiş, görüşmeler sonuç vermemiş, fakat uzun kuşatma ve kara¬dan tecrit sonucu halk teslim olup kurtul¬ma seçeneğine eğilim göstermiş, şehri de¬niz yoluyla bırakıp kaçanlar artmış, Ma-nuel'in yardım için başvurduğu Venedik (Nisan 1385], imparator ile I. Murad ara¬sında ateşkes için aracılık yapma kararı almış, temaslarından bir netice alamayan Manuel 6 Nisan 1387'de gemiye binip Mi-dilli'ye sığınmış ve üç gün sonra şehir Türkler'e teslim olmuştu.

Aynı yıl Bosna kralının tehdit ettiği İş-kodra hâkimi II. Curac Balşic, Kuzey Arna¬vutluk uç beyi Kavala [518] Şahin ile [519] beraber Bursa'ya gelip Murad'a bağımlılığını ar-zetmişti. Balşic kendisini Sırp kralları neslinden saymakta ve Bos¬na kralı ile çatışmaktaydı. Bosna kralının sultanı tanımadığını söyleyen Balşic, Şa¬hin ile birlikte Bosna üzerine sefer yapıp kralı tekrar bağımlılığa zorlayacaklarını an¬lattı. I. Murad, Şâhin'e Bosna'ya akın em¬ri verdi. Kavala Şahin, Beylerbeyi Timurtaş'ın 1382-1385 Epir Arnavutluk seferin¬de en ileri uçlarda faaliyet gösteriyordu. Kavala Şahin, 138S Arnavutluk seferinde Balşa'nın yenilgisinden sonra Kuzey Arna¬vutluk'ta yerleşmişti. Balşa'nın halefi II. Curac Balşic, Güney Arnavutluk'taki top¬raklarını Arnavut senyörü Thopia'ya (Topya) bırakmak zorunda kalmış, Kuzey Ar¬navutluk'ta Zeta (İşkodra) bölgesine çekil¬mişti. Başlangıçta Bosna kralına karşı Bal¬şic ile Şahin arasında İş birliğini Batı kay¬naklan da teyit etmektedir.[520] Osmanlı kaynağına göre Balşic, Bosna kralı ve Sırplar'a Şâhin'in akınını haber ve¬rerek ihanet etmiştir. Kavala Şahin, Bos¬na'ya yaptığı seferde TVebinye kuzeyinde Biletsa (Bileca) mevkiinde Vlatko Vukovic" kumandasında bir Bosna ordusu tarafın¬dan baskınla bozguna uğratıldı.[521] Gazânâme'de bu boz¬guna ait ilginç ayrıntılar verilmiştir.[522] Buna göre Kuzey Arnavut¬luk uç beyi olarak Şahin, İskenderiye tekfurunun tahrikiyle Bos¬na Krallığfna bir yağma akını (20.000 er) düzenlemiş, Bosna'ya giren askerin büyük kısmı yağma için dağılmıştı. Şâhin'in ya¬nında 1000 kadar er kalmış, gün ağardı-ğında beklenmedik bir anda karşılarında "30.000 gök demirli kâfir" belirmiş. Şahin geceye kadar dar sarp bir vadide dayanıp askerin gelip katılmasını beklemek iste¬miş, fakat düzensiz azeblerin ileri atılma¬sını önleyememiş, akşama kadar süren boğuşmada Osmanlı askeri kırılmış, akın¬dan gelenler de pusuya düşürülüp tut¬sak edilmiş, yalnız kalan Şahin, başını kurtarmak için kalan askerle (5000 er) Kuzey Arnavutluk'taki uç merkezine çe¬kilmiştir (Ağustos 1388).

I. Murad, Şâhin'i Bosna'ya akına gön¬derdikten sonra 789 (1387) baharında Ye¬nişehir Sarayı'na gelmişti. İttifak görüş¬meleri için Mısır Sultanı Berkuk'a yolladı¬ğı elçi Yazıcıoğlu Mısır'dan iyi haberlerle dönmüştü. Yenişehir o yaz büyük düğün¬lere sahne olmuş, I. Murad imparatorun bir kızını kendine, iki kızını da oğulları Ba¬yezid ve Yâkub'a eş olarak almış, aynı za¬manda Bayezid'in üç oğlunu sünnet ettir¬miş, bu düğün sırasında (Haziran 1387) Pera'dan gelen Ceneviz elçileriyle 1352 ti¬caret anlaşmasını yenilemişti.

Ertesi yıl Kavala Şâhin'in yenilgisi Bal-kanlar'da yeni gelişmeleri de beraberinde getirdi. 1385'te I. Murad'a baş eğen Knez Lazar Hrebeljanovic", Osmanlı vasal beyleri arasında en güçlü olanıydı. O, hâkimiyet alanını diğer Sırp beyleri aleyhine gittikçe genişletmiş, Macar Kralı Louis'nin yardı¬mıyla başlıca rakibi Nikola Altomanoviâ'i yenmiş, özellikle Yukarı Morava vadisin¬deki zengin gümüş maden bölgesini (Pla¬na, Zaplanina, Trepça, Novobrdo] ele ge¬çirmiş, Saxon madencileri kullanarak bu¬radan elde ettiği gümüşü Dubrovnik tüc¬carı eliyle İtalya'ya sevkederek büyük bir gelir sağlamıştı. Bu büyük servet kayna¬ğı sayesinde zengin vakıflarla inşa ettiği ve desteklediği kilise ve manastırlar vasıtasıyla kilise ve ruh¬banı kendine bağlamış. Sırp kilisesini pat¬riklik düzeyine çıkarmıştı. Lazar'ın Kosova savaş meydanında Frenk (Katalan), Ma¬car, Çek, Arnavut ve Eflaklar'dan yardımcı asker toplamış olduğu Gazânâme'öe kay¬dedilir. Bu, şüphesiz Lazar'ın elindeki ser¬vet kaynaklarıyla mümkün olmuştur.

Gazânâme'Ğe Lazar'ın damadı Vılkoğlu ve Bosna kralının (Tvrtko) 1387'de Lazar'ı baş kaldırmaya ikna ettikleri belirtilir.[523] Bosna'da Kavala Şâhin'in yenilgisi şüphesiz onu cesaretlendirmiş, aile bağlarıyla bağlı Vuk Brankovic (Koso-vo ve Üsküp sahibi), Bosna Kralı Tvrtko ve Bulgaristan Kralı Şişman'ı ittifakına al¬mıştı. Neticede Lazar, I. Murad'a karşı mey-dan okuyacak kadar kendini güçlü görü¬yordu. Haraçgüzârlığı reddederek sultana mektuplarında "kardeşim" diye hitap et¬meye başladı. I. Murad ile ilişkisinde yeni gelişme sonucu Macar Kralı Sigismund ile vasallık ilişkilerini yenilemişti. Lazar'ın bey¬liği Türkier'in önünden kaçanların sığın¬dığı bir bölge haline gelmişti. Böylece La¬zar, Duşan Sırp İmparatorluğu'nun mer¬kez bölgelerini kendi hükmü altında birleştirmişti. Sırp kilisesinin onu "ulu hüküm¬dar" samodrzac unvanıyla anmaya başla¬ması sebepsiz değildi.

Kavala Şâhin'in Bosna bozgunu, Bal-kanlar'da 1381-1385 harekâtı sonucu ha-raçgüzâr olan devletlerin ayaklanmasına yol açtı. Doğu Rumeli'deki eski haraçgü-zâr beylerden Vldin Bulgar Çarı Stratsimir, Köstendilhâkimi Konstantin Deyanovic, I. Murad'a sadık kaldılar. I. Murad, Kara-manoğlu'na güvenmediğinden Emir Ti-murtaş'ı ve bazı sancak beyleriyle 5000 askeri Anadolu korumasına bırakarak altıncı defa Rumeli'ye hareket etti. Ru¬meli'deki diğer haraçgüzâr hıristiyan bey¬lere de hazır olmalarını bildirdi. Bulgar Kralı Şişman, Dobruca hâkimi Dobrotic ona karşı çıktılar. Konstantin, sultanın or¬dusuna İhtiman ovasında katılacaktır. I. Murad için Bulgar ordusunu arkada bıra¬kıp gitmek tehlikeliydi. 1388-1389 kışında çok güvendiği Çandarlı Ali Paşa'yı Timur-taş oğlu Yahşi Bey'le beraber 30.000 as¬kerle Bulgar çarı ve Dobrotic üzerine gönderdi. Bulgaristan'ın süratle itaat al¬tına alınmasının ardından Kosova'ya ha¬reket edilmesi kararlaştırıldı. Ali Paşa'nın stratejisi, kalelerin itaatini sağlayıp bir yerde uzun zaman kalmadan Çar Şiş¬man'ı ele geçirmek veya itaate zorlamaktı. Şumnu'ya geldi ve itaat eden bu şehir¬de karargâhını kurdu. 1. Murad'm ordu¬suyla Yanbolu'ya ulaştığını öğrenince onunla görüştü. Şişman, Osmanlı rivayeti¬ne göre kendi devlet büyüklerinin kararıy¬la sultana itaatini sunmak üzere Yanbo¬lu'ya geldi. I. Murad onu affedip hil'at giy¬dirdi. Şişman, Tuna üzerinde sığındığı Si-listre Kalesi'ni teslim etmeyi vaad etti; 1. Murad Ali Paşa'ya Silistre'ye gitmesini emretti. Ali Paşa, Şumnu'dan Silistre'nin teslimi için çara haber gönderdi. Yemi¬ninden cayan Şişman kalevi vermedi, Silistre'den merkezi Tırnova'ya, oradan da Niğbolu Kafesi'ne kaçtı. Ali Paşa'nın çarın peşinden harekât ve itaat altına aldığı ka¬leler Gazânâme'de ayrıntılarıyla göste¬rilmiştir.[524]

Balkanlar'da yayılma politikasında Osmanlılar'ı durdurabilecek büyük güç Ma¬caristan idi. Ancak yeni Macar Kralı Sigis-mund'un Tuna'nın diğer yakasında nüfu¬zunu sürdürme siyaseti onu Lazar ve Bos¬na kralıyla karşı karşıya getirmiş, bu du¬rum Kosova Savaşı arefesinde I. Mu-rad'ın işine yaramıştır. Gazânâme'ye gö¬re Sırplar, I. Murad'ın planını ve askerinin durumunu öğrenmek için bir elçi gönde¬rilmesine karar vermişler, Lazar'ın tavır¬larına öfkelenen I. Murad ordusuyla ha¬rekete geçip Kiçi Morava'nın dar dağ ge¬çidinden Kosova ovasına inmek zorunda kalmış ve ovada Gümüşhisar önünde ordugâhını kurmuştur.

Kosova Savaşı Osmanlı kuvvetlerinin ke¬sin galibiyetiyle sonuçlandı. Başlangıçta Osmanlı sol kolu çöktü, fakat sağ koldaki Yıldırım Bayezid'in büyük gayreti sayesin¬de zafer kazanıldı. Gazânâme'ye göre I. Murad, birkaç hasekisiyle gelip cesetler arasında dolaşırken, kendisini cesetler ara¬sına saklamış bulunan Miloş Kobilovic tarafından hançerle yaralandı ve az sonra öldü. İç organları çıkarıldıktan sonra şehid düştüğü yerde gömüldü; daha sonra. Yıl¬dırım Bayezid'in tahta çıktığı sırada idam ettiği oğlu Yâkub Bey'in cesediyle Bursa'-ya götürülüp Çekirge'deki türbesine def¬nedildi. Yaralandığı ve öldüğü yere Hudâ-vendigâr Meşhedi denilen bir türbe yapıldı.[525]

1. Murad Osmanlı kaynaklarında ortE boylu, yuvarlak yüzlü, koç burunlu; hayır sever, âdil, ömrünü gazaya sarfetmiş bir hükümdar olarak tasvir edilir. Bizans kay¬naklarında ise az konuşan, fakat konuştu¬ğunda güzel sözler söyleyen, ava düşkün, yorulmak bilmeyen, hıristiyanlara karş merhametli, ancak hataya göz yumma¬yan ve sertliğe başvurabilen, düşmanları¬na karşı daima başarılı bir sultan şeklin¬de anılır. Adları kaynaklarda zikredilen dörl oğlu tesbit edilebilmektedir.[526] Düzenlettiği vakfiye' si Kaplıca İmareti'ne ait olup Cemâziyelâhir 787 ortalarında (Temmuz 1385) hazır¬lanmıştır.[527]

Kosova Savaşı neticesinde 1. Murad'ır katli haberi İstanbul'da sevinçle karşılan-mışti. Venedik ise i 389 Temmuz sonunde henüz kesin bir haber alamamaktan sız lanıyor, fakat ne olursa olsun 1. Murad'ır ölümü dolayısıyla yeni sultana [528] başsağlığı dile-mekte gecikmiyordu. Kosova Savaşı'nır sonucu Paris'te de yankı buldu. 1389 Ekiminde Paris'te Philippe Mezieres, Türk¬ier'in tam bir bozguna uğratıldığını, sul¬tanla bir oğlunun ve ordusundan pek çöl-erin ölmüş olduğunu yazdı. Sırplar'ın sor büyük direnişini temsil eden Kosova'dak mücadele, günümüze kadar Sırplar içir bir millî destan konusu olmuştur [529] Son¬raki Sırp kaynakları Knez Lazar'ı yüceltir. Sırplar'ın zaferinden söz etmişlerdi. Lazar'ın halefi Lazarevic'ir biyografi Konstantin Filozof ise Kosovğ Savaşı'nda yenilgiyi açıkça kabul eder Gazdnâme'deki gibi Sırplar'ın ilk gene saldırıda başarılı olduklarını, fakat "Sultanın bir oğlu (Bayezid) kuvvetlerini topladı ve savaşı kazandı" der.

I. Murad'ın Ölümü, Bayezid'in savaş mey¬danında tahta çıkarılması, Yâkub'un ida¬mı haberi o zaman Sivas'a kadar Anadolu'¬da yayılmış ve 1. Murad'a bağımlılığı ka¬bul etmiş olan beyler ayaklanmıştı. Sava¬şa Vlatko Vukovic'i göndermiş olan Bosna Kralı 1. Tvrtko savaşı kendi zaferi gibi gös¬terdi, 1 Ağustos'ta Trogir şehrine yolladığı yazısında sadece kendisinden bahisle Türk-ler'in bozgunundan söz etti; iki ay sonra Floransa'ya gönderdiği yazıda da aynı id¬diada bulundu.[530] Bura¬da, "düşman saflarını yarıp kılıç ellerinde Murad'ın çadırına kadar ilerleyen on iki kahraman"dan söz edilir. Bu ifade. Kosova Savaşı hakkında sonradan ortaya çıkan rivayetlerde I. Murad'ın nasıl katledildiği hakkında epik tasvirlerin kaynağıdır. Mi-loş savaştan önce Lazar önünde 1. Murad'ı öldürmek üzere kendini fedai ilân etmiş.

Gaza için altı defa Rumeli'ye geçmiş olan I. Murad'ın temel politikası, Balkan-lar'da egemen olmaktı. Babaî şeyhleri gi¬bi kendini Tanrı ilhamına mazhar bir velî şeklinde hisseden I. Murad gazayı dinî bir ödev gibi benimsemiş bulunuyordu. 1386'da Karaman seferini yapmak zo¬runda kalınca, bu duygularını "erkân-ı sal¬tanat"! önünde coşkuyla dile getirmiştir [531] Anadolu seferleri ona zora¬ki bir görev gibi geliyordu. Tahta geçişin¬de Bursa Kadısı Çandarlı Hayreddin kesin bir rol oynamış görünmektedir. Hayreddin'in Bizans ile çetin diplomatik savaşta etkili olduğu, sonunda Paleologlar'ı ha-raçgüzâr durumuna getirdiği anlaşılmak¬tadır. Devletin gerçek merkezi Bursa ol¬makla beraber I. Murad, Edirne'de yap¬tırdığı saray sayesinde bu şehri Rume-li'de ikinci merkez haline getirmişti. Ora¬dan kendi kumandanları Lala Şahin, Tlmurtaş ve Hayreddin Paşa'yı uçlara gön¬derip fetihleri kontrol ediyordu. Özellikle, ana yollar üzerinde Anadolu'dan geniş Öl¬çüde sürgün veya kendiliğinden gelip yer¬leşen Yörükler sayesinde, Rumeli'de Os¬manlı hâkimiyeti sağlam şekilde yerleş¬mişti. Evrenos ve Lala Şahin, Rumeli'de ilkyerleşme döneminde (1360-1370) kesin rol oynamışlardı. Malkara, Gümülcine, Ye-nice-i Karasu, Yenice-i Vardar, Filibe şe¬hirleri onların kurdukları külliyeler, hanlar ve zaviyelerle Osmanlı kültürünün ilk mer¬kezleri ve dayanak noktalan olmuştur. I. Murad döneminde Rumeli ikinci vatan ha¬line gelmiş, Osmanlılar'a Anadolu'da üs¬tünlük sağlamış, böylece Osmanlı İmpa-ratorluğu'nun ilk taslağı meydana çıkmıştır. Gazi Hudâvendigâr unvanı onun gaza ile imparatorluk kurucusu kimliğini ifade eder. Gaza ideolojisi, kendisini örnek alan bütün Osmanlı padişahları için Avrupa'da yayılışın simgesi olarak sürüp gidecektir.

Hıristiyan hanedanlardan kız almak, Ana¬dolu beylerine kız vermek, izdivaç ve feo¬dal bağımlılık, I. Murad'ın başvurduğu baş¬lıca diplomatik araçlardandı. Onun döne¬minde Trakya ve Doğu Balkanlar'da yer¬leşme sonucu Rumeli timarlı sipahi askeri artmış ve kendisine Anadolu'daki rakiple¬ri karşısında üstünlük sağlamıştı. Uçlara sürülen Yörük grupları başlıca akıncı kuv¬vetlerini oluşturuyordu. Çandarlı Hayred¬din savaş esirlerinden yeniçeri ordusunu kurdu (i363-1365). 1389 Kosova sefe¬rinde kapıkullanndan söz edilir.[532] Orhan Bey'in Türkler'den oluşturdu¬ğu Yaya kuvvetleri hâlâ ordunun önemli bir kısmını teşkil etmekteydi.

XIV. yüzyılda Dubrovnik'te top sanayii Sırplar'a ve Osmanlılar'a top sağlamaktay¬dı. Kosova'da her iki tarafın top kullandı¬ğına şüphe yoktur.[533] Orhan Bey zamanında (1324-1360) kurulmuş olan donanma, 1. Murad döneminde önemli bir güç haline gelmiş, liman kuşatmala¬rında rol oynamıştır. Ge¬libolu ve Aydıncık (Edincik) başlıca donan¬ma üsleriydi. Gelibolu düşünce Aydıncık deniz üssü oldu. I. Murad devrinde klasik Osmanlı ordusu esas kollarıyla oluşmuş bu¬lunuyordu. Sultan'ın "emîr-i kebîr-i a'zam, melikü mülûki'1-Arab ve'1-Acem" gibi sı¬fatlarla anıldığı 787 (1385) tarihli vakfiye¬sine göre, Bursa'da Çekirge'de bir cami, medrese, imaret, misafirhaneden mey¬dana gelen bir külliye [534] Bursa hisarında sarayın ya-nında bir cami Bilecik ve Ye¬nişehir'de birer cami yaptırmıştır. Ayrıca annesi adına İznik'te 790 Cemâziyelevveli başlarında (Mayıs 1388) bir imaret inşa ettirmiştir. Edirne'de bir saray yaptırdı¬ğı (1369), Yenişehir'deki sarayda Hazi¬ran 1387'de büyük bir düğün düzenledi¬ği, Edirne'deki saray bitinceye kadar Di-metoka Sarayı'nda kaldığı bilinmektedir. Yenişehir'de Orhan Bey'İn derviş Postin-pûş için inşa ettirdiği zaviye [535] 1. Murad'a atfedilir. Onun Bursa Sa¬rayı hisarda Şehâdet Camii karşısındaydı ve 1278 (1861-62) planına göre on dört kuleli bir duvarla çevriliydi. Edirne'de fe¬tihten sonra kale içindeki kiliseyi camiye çevirmiştir Ona izafe edilen başka camiler de vardır.[536] Paraları Or¬han Bey'in sikkeleri gibi Selçuklu tarzın¬dadır. el-Melikü'l-Âdil unvanı bakır sikke¬lerde görülür. I. Murad'ın Gelibolu, Malka¬ra ve Bolayır'da dervişlere ve ahîlere çe¬şitli vakıflar yaptığı da tesbit edilmekte¬dir.

I. Murad devrinin temel kaynakları ara¬sında özellikle Türkçe kronikler dikkati çe¬ker. Bu dönem için Yıldırım Bayezid za¬manına kadar gelen ve bugün kayıp olan Yahşi Fakih Menâkıbnâmesi, Âşıkpa-şazâde Târihi içinde özetlenmiştir.[537] I. Mu¬rad devrinin çağdaş kaynaklan olarak Es-terâbâdî'nin Bezm ü Rezm'i [538] Neşri'nin Cihannümâ's içinde (I, 210-310) yer alan Ahmedî'nin Gazânâ-me's\ önemlidir. Ahmedî'nin Dâstân ve Tevârîh-i Mülûk-i Âi-i Osman'ını, Âşık-paşazâde Târihi'ni Ruhî ve Takvimler'l az değişiklikle ve kendine göre bir tarih sıralaması ile kelime kelime aktaran, 1366-1385 dönemindeki Sırbistan seferlerini bir arada vererek kronolojiyi tam karışıklığa dönüştüren Neşrî, 1385-1389 devresi için Kosova Savaşı'nda Şehzade Bayezid'in ya¬nında bulunması muhtemel şair Ahme¬dî'nin Gazânâme'sını aynen nakletmiştir. Bu kısım "Hikâyet-i Feth-i Niş" ile başlar, "Cülûs-i Bâyezîd Han"a kadar gelir. Bu metnin Ahmedî'nin kaleminden çıktığı, onun İskendernâme adlı büyük eserinde¬ki aynı beyit ve ifadelerle tesbit edilmiştir.[539] Osmanlı şeh¬namelerinin ilki sayılabilecek bu Gazâ-nâme'yi yazarken Ahmedî, Vezir Çandar¬lı Ali Paşa, Gazi Evrenos, Sultan Bayezid ve hatta Sırp tanıklardan yararlanmıştır. 1. Murad dönemine ait olduğu iddia edi¬len mektuplar ise [540] vekayi'nâmelerdeki bilgilere göre uydu¬rulmuş metinlerdir.[541]

Ziyaret -> Toplam : 125,26 M - Bugn : 17298

ulkucudunya@ulkucudunya.com