BİR ŞEHİDİN ÖYKÜSÜ FİKRİ ARIKAN
Kadir Mahir DAMATLAR 01 Ocak 1970
İdam edilerek şehit olan Fikri Arıkan şehadetinin 23. yıldönümünde Yenimahalle Karşıyaka mezarlığındaki kabri başında anıldı. Ruhu için indirilen hatmin duası yapıldı. Mezarı başında bazı cezaevi arkadaşları ve dönemin Ülkü Ocakları yöneticileri de hazır bulundu.
Cunta lideri Kenan Evren'in idamlarla ilgili, "ellerim titremedi, bugün olsa yine yapardım" sözlerinin tazeliğini koruduğu günlerde biz Fikri'mizin kabri başında darbeler ve darbecilerin zilletini bir kere daha hatırlamış olduk. Bir dönemim muktedirleri, şimdi korunaklı köşelerde izzetsiz ve itibarsız bir hayat sürerken, içlerinden ölenleri anacak insan kalmamışken, biz şehitlerimizin, gül bahçesine girer gibi, düğüne gider gibi ölüme, Mehmet Akif'in işaret ettiği gibi Peygamber kucağına yürüyen şehitlerimizin aziz hatıralarına sahip çıkabilmenin mücadelesini vermek zorundayız. İşte ülkücüleri Fikri Arıkan ve diğerlerinin kabri başında buluşturan bu ihtiyaçtan, bu mecburiyetten başka bir duygu değildir.
Kabul etmeliyiz ki, biz hareket olarak, destansı mücadelemizi iyi anlatamadık, klasik eserler arasına sokamadık. Yalancı efsaneler rahatça pazarlanırken, biz gerçek kahramanlarımızı, gerçek kıssalarımızı nesilden nesile aktarabilecek bir kurumsal yapı oluşturamadık. Oysa ideolojik hareketler, binalarla, kılık kıyafetle, iyi otomobillerle, makamlarla, maddi zenginliklerle değil, gerçek hayata nakşedilmiş efsanelerle, destanlarla, fedakarlıklarla yaşarlar.
İşte sırf bu sebeple bile olsa Fikri Arıkan'lar iyi bilinmeli, genç neslin hafızalarındaki müstesna yerini almalıdır. Fikri Arıkan'la ilgili bildiğimiz şeyler onun mücadelesi ve 1982'nin 27 Mart günü Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde idam edilmesiyle sınırlı kalmamalı. Çünkü onun koğuş arkadaşı eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Hasan Çağlayan Bey'in onunla ilgili anlattığı az bilinen bir özelliği, bu harekete gönül veren herkes tarafından mutlaka bilinmeli ve bir karakteri vurgulamak için mutlaka kayda geçirilmelidir.
Rahmetli Fikri Arıkan kesinleşen idam cezasının ne zaman infaz edileceğini bilmediği ve her şafak vakti infazının gerçekleşebileceği ihtimaline karşılık, hiçbir şey yemiyor ve içmiyordu. İdamından önceki son bir hafta adeta ölüm orucunda gibi ağzına su bile koymamıştı. Hasan Ağabey'in ifadesiyle idama bir deri bir kemik gitmişti. Sebebi ise hepimizi duygulandıracak asaletteydi. Malum, idam gerçekleştikten sonra vücuttan bazı dışkılar çıkar. İşte Fikri Arıkan, dünya hayatının son bulacağı bir anda bile abdestini koruma gayretiyle hareket etmişti. Cellat sandalyesini tekmelediğinde vücudundan hiçbir dışkı çıksın istememişti. Bu asalet, bu terbiye, bu tevekkül, bu iman kolay rastlanabilir bir durum değildir. O darağacına adeta bir ceset gibi çıktı, ama bir dev gibi şehadete yürüdü.
Alacalı Fikri'nin bu az bilinen hikayesi, Hak yolunda yürüyen ve yürüyecek her Ülkücü için bilinmesi ve nesilden nesile aktarılması gereken bir karakter örneğidir. Yeryüzünün sözde efendilerinin hiçbirinin önünde eğilmeyeceksin, ama Hakk'a yürürken en ince ayrıntıyı hesaplayacaksın. Cellatların önünde izzetini koruyacaksın, sadece Hakk'a karşı mahcub olmamanın hesabını yapacaksın. Bu yönüyle Fikri Arıkan, ülkücü hareketin gerçek bir destanıdır.
"Allah yolunda öldürülenlerin ölü olmadığı, bizzat diri olduğu" gerçeğine imanla, merhum Fikri Arıkan'a ve tüm şehitlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet diler, onların aziz hatıralarını yaşatmanın tüm Ülkücüler için bir borç, ağır bir vebal olduğunu hatırlatırım.