BAHTİYAR VAHABZADE’NİN PUBLİSİSTİKASI
Bayram Gündoğdu 01 Ocak 1970
ÖZET
Türk Dünyası’nın meşhur şairi Bahtiyar Vahabzade sanatının ana hattını oluşturan şiirlerinin
yanında, konu ve sanat bakımından zengin, aktüel ve oldukça seviyeli olan siyasi ve sosyal sahalarda
yazdığı yazılarıyla da dikkat çekmektedir. Çünki, publisistika toplumun ilerlemesinde, büyük rol oynayan
kamuoyunun oluşmasını, biçimlenmesini etkilemek için geniş imkanlara sahiptir. Bahtiyar Vahabzade Batı
Avrupa, Rusya, Türkiye ve Azerbaycan’da oluşmuş publisistika geleneklerinin en belirgin ve güzel
özelliklerinden etkilenerek çağdaş ve milli bir publisistika ortaya koymuştur.
Bahtiyar Vahabzade gazeteciliğin değişik alanlarında (siyasi, ahlaki-etik, analitik, sanat vb.) ve
türlerde (mülakat, eleştiri, makale, fıkra, mektup vb.) değerli ve devrin güncel problemlerine değinen eserler
ortaya koymuş, milli publisistika sanatını fikir, içerik, konu, dil ve üslûp açısından çok daha
zenginleştirmiştir.
Bahtiyar Vahabzade’nin gazetecilik sanatı kendisinde sanat ve bilimsel düşünceyi bir bütün olarak
yansıtmış, bunun sonucunda okuyucu kitlesini daha güçlü şekilde etkilemiştir.
B. Vahabzade’nin gazeteciliği sanat yönünden bir mükemmelliği sergilemektedir.
Publisistika hayatın bütün yönlerinde çağdaş güncel problemleri ilmi-mantıki delillere dayanarak
canlı, açık, anlaşılır edebi vasıtalarla aksettiren sanat dalıdır. Bunun için, ister objektif gerçeklikteki, isterse
de ilimde, sanatta hatta basında yansıtılmış çağdaş hayatın bütün yönlerini içine alır. Toplumu etkilemek,
halkın fikirlerini kendi maksadına uygun tarzda şekillendirmek, siyasi ve sosyal kurumları faal şekilde
etkileyerek onları daha da sağlamlaştırmak başlıca sosyal fonksiyonudur. Cemiyetteki ilerlemeye, sosyal
ahlaki ideale uygun hareket eder ve onu öncü kabul eder. İnsanlar arası iletişimde çok faydalı bir olgu olan
publisistika bu bakımdan gelecek nesiller için vazgeçilmez bir kaynaktır. Devrin sosyal hadiselerinin açık ve
canlı manzarasıdır. Hayat hadiselerini yansıtmada, toplumu, milleti belirlenen hedefler doğrultusunda
yönlendirmede hem akla, hem de hissi duygulara hitap eder. Onları göz önünde bulundurur.
Yukarıda değindiğimiz gibi toplumun gelişmesinde, fikirlerin oluşumunda “publisistikanın” büyük
rolü vardır. Bu sanat dalının teorisyenlerinden Y. P. Prokorof sosyal yapıya etki yapacak fikirlerin önemini
vurgulayarak: “Sosyal fikir, yani toplumun bakışına, cemiyetin menfaatine uygun olarak sosyal
hayatın önemli olaylarının tüm yönleriyle anlaşılması, kavranılması ve değerlendirilmesini sağlayan
fikir, genellikle nazari ve estetik şuurun gelişme seviyesiyle ilintilidir. Sosyal fikir çerçevesinde
olayların anlaşılıp değerlendirilmesi, toplumun bu konuda sürekli hazırlığına, sosyal olayların açıklık
ve çok yönlülüğüne, sürekli değişkenlik gösteren bu olaylara bütüncül yaklaşabilme ve geniş açıdan
bakarak dikkatli değerlendirebilme gücüne bağlıdır.”1
Publisistika tarihi gelişme safhalarında, taşıdığı fonksiyonlara bağlı olarak bölümlere ve safhalara
ayrılmış, çeşitli tarzları, üslûpları ve üslûp özeklikleri belirmiştir.
Kısaca açıkladığımız konu, mahiyet ve fonksiyonlarına göre publisistika oldukça güncel bir edebi
sanat dalıdır. Bu yüzden de her devirde cemiyetin, milletin gelişmesine kayıtsız kalmayan siyasi ve sosyal
sahada hizmet etmiş alimler ve düşünürler bu sanatı kullanmış ve onun imkânlarından yararlanmışlardır. Bu
fikir adamlarından biri de Azerbaycan’ın halk şairi, Türk dünyasının şirin dili Bahtiyar Vahabzade’dir.
Türk dünyasının büyük şairi Bahtiyar Vahabzade sanatının ana hattını oluşturan şiirlerinin yanında,
konu ve sanat bakımından zengin, aktüel ve oldukça seviyeli olan siyasi ve sosyal sahalarda yazdığı
yazılarıyla da dikkat çekmektedir. Bu konulardaki eserlerini publisistika başlığı altında toparlayabiliriz.
Vahabzade’nin pulisistikası Azerbaycan ilmi, edebi ve düşünce dünyasının şekillenmesinde ve gelişmesinde
önemli rol oynamıştır.
Bahtiyar Vahabzade halkın içinden gelmiş vatanını ve milletini seven bir halk şairidir. Milletin
derdini kendi derdi bilmiş, ülkesinin acısını kendi acısı gibi kalbinde hissetmiş, kısacası ülkesi ve milletinin
sevinci ve dertlerini bütün varlığıyla yaşamış ve yaşamakta olan bir şairdir. Onu bazen kulpazarında bir
fehle, 20 Yanvar zamanı bir şehitin ana babası, çadır şeherciklerinde yalınayak gezen bir yetim, bazen de
vatanından zorla sürülmüş bir Karabağ gaçgını olarak görmekteyiz. Kendi deyişiyle “ben Vahabzade
değilim milettimin diliyim” diyen Vahabzade milletin içindedir. Halkın derdini kendine dert bilen birinin
publisistika dalında eserler vermesi çok doğaldır.
Şairin şiir sanatı şimdiye kadar belli derecede araştırılsa da publisistikası derinlemesine
araştırılmamış, neticede Bahtiyar Vahabzade publisistikasının öğrenilmesinde büyük bir boşluk oluşmuştur.
Halbuki, Azerbaycan’ın bu günkü tarihi dönüm noktasında buna büyük ihtiyaç duyulmaktadır.
Küçük çaplı bir makalede Bahtiyar Vahabzade publisistikasının ayrıntılı incelenmasinin zor
olduğunun bilincindeyiz. O yüzden bu makalede publisistikanın genel bir değerlendirmesini ve
Vahabzade’nin buradaki yerini ve önemini ele almaya çalıştık.
B. Vahabzade Publisistikasının Tarihi Edebi Kaynakları
B. Vahabzade’nin publisistikasını ele aldığımızda ilk önce bunun tarihi edebi kaynaklarını,
beslendiği publisistik gelenekleri kısa şekilde de olsa hatırlamamız gerekir. Bu kaynakları sırasıyla Avrupa,
Rusya, Türkiye ve Azerbaycan siyasi-sosyal ve edebi çevrelerinde gelişmiş olan publisistik gelenekler
oluşturmaktadır. B. Vahabzade Avrupa, Rusya, Türkiye ve Azerbaycan’da publisistika geleneklerinin en
güzel yönlerini benimsemiş ve milli özellik taşıyan çağdaş bir publisistika ortaya koymuştur.
XVII-XVIII asırlarda, İngiltere’de Jonatan Svift, Daniyel Defo, Henri Fildung; Fransa’da Volter,
Beni Didro, Jan Jak Russo gibi önemli şahsiyetlerin publisistik eserleri devrin siyasi ve sosyal olaylarını
büyük ölçüde etkilemiş, etkili bir toplumsal düşünce ortaya çıkarmıştır. 19. yüzyılın birinci yarısında
Almanya’da Lüdvig Börn, Henrik Heyne; 19. yüzyılın ikinci yarısında ise Fransa’da Viktor Hügo, Emile
Zola; 20. yüzyılda genellikle batıda Romen Rollan, Anri Barbüs, Henri Man, Tomas Man, Ceyms Oldriç
gibi dünya çapında ünlü klasikler güçlü publisistik eserler vermişlerdir.
1 Yevgeni Pavloviç Prohorov. Publisistika v jizni obşşestva, Moskvskovo, İzdatelstvo Moskova Üniversiteta,1968, say.46
Rusyada A.S. Puşkin, F.M. Dostoyevski, L.N. Tolstoy A.P. Çexov vb. klasiklerin edebi hayatlarında
publisistika önemli bir yer tutmuştur. Onlar 19. – 20. yy’da Rus publisistikasını önemli bir noktaya
taşımışlardır.
Ülkemizde Tanzimat Döneminde (1839-1876) cemiyet hayatının bütün sahalarında yenileşme
hareketi başlamıştı. Tanzimatın özellikle ikinci döneminde, (1856-1876) Türkiye’de çağdaş anlamda basın,
buna bağlı olarak publisistika ortaya çıktı. 19. yy ilk yarısında Ali Suavi, Namık Kemal, Ziya Paşa, Ahmet
Mithat ve Şemseddin Sami’nin publisistik yazılarında devrin en aktüel, siyasi-sosyal, ekonomik, felsefi,
ahlaki, etik, estetik vb. gibi problemlere yer verilir ve tahliller yapılırdı. 19.yy’ın sonu 20.yy’ın başlarında
M. Emin Yurdakul, Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp, Rıza Tevfik vb. gibi başarılı yazarlar devrin dertlerini,
problemlerini yansıtan publisistik eserleriyle Türkiye’de bu türün gelişmesine hız vermiş, onu
zenginleştirmişlerdir. İşte Tanzimatın ikinci döneminden başlayarak 19. yy’ın sonu 20.yy’ın ilk yarısında
Türkiye ve Azerbaycan ilmi edebi çevrelerinde yakın ilişkiler kurulmaya başladı. Azerbaycan’da M. F.
Ahundov, K. B. Zakir, H. B. Zerdabi, A. B. Hüseyinzade, A. B Ağaoğlu, H. Cavit, C. Memmedguluzade
gibi önemli şahsiyetler, şair ve yazarlar Azerbaycan halkının bütün dertlerini dile getiren, gelişme ve
ilerlemenin yollarını gösteren publisistik eserler vermişlerdir.
Cumhuriyet döneminde Türkiye’nin sosyal, edebi, ilmi çevrelerindeki yenileşme hareketinin
19.yy’ın ikinci yarısında ve 20.yy’ın başlarında Azerbaycan’ın edebi çevrelerine olan etkileri yadsınamaz.
Azerbaycan Publisistikasının tarihi 16.yy’a kadar gitmektedir. Fuzuli’nin “Şikayetname”si publisistikanın
en güzel örnekerinden biridir.
19. yy’ın ikinci yarısı ve 20. yy’ın başlarında İ. B. Gutgaşınlı, N.B. Vezirov, 20. yy’ın başlarında C.
Cabbarlı, Ö. F. Nemanzade, M. E. Sabir, A. Hakverdiyev, M. S. Ordubadi; Sovyet döneminde S. Vurgun,
M. Müşfik, M. İbrahimov, M. Hüseyin, R. Rıza, S. Rahman, İ. Efendiyev, B. Nebiyev, N. Babayev gibi
büyük şair ve yazarlar ve Bahtiyar Vahabzade de güzel publisistik eserler vermişlerdir. Yazarların bu
alandaki faaliyetleri Azerbaycan publisistikasını üslûp ve sanat açısından ileri bir seviyeye taşıdı. Biz burada
publisistika sahasında faaliyet gösteren yazar ve şairler üzerinde durarak, her şeyden önce şair olan B.
Vahabzade’nin publisistik faaliyetinin rastlantı olmadığını, derin bir geçmişe sahip bir geleneğin devamı
olduğunu anlatmaya çalıştık.
B.Vahabzade’nin publisistika dalındaki faaliyetinin tarihi geçen asrın 50 li yıllarında başlayarak
günümüze kadar uzun bir yol kat etmiştir. Şairin sanat faaliyeti çok geniş ve zengindir. Büyük miktarda
lirik-epik şiirlerin, tiyatro eserlerinin, hikâyelerin, monografi, ilmi ve ilmi-publisistik makalelerin yazarıdır.
Toplumun geniş bir kesimine hitap eden bu çok yönlü sanat çalışmalarında publisistika önemli yer
tutmaktadır.
Şair gazeteciliğin değişik alanlarında (siyasi, ahlaki-etik, analitik, sanat vb.) ve türlerde (mülakat,
eleştiri, makale, fıkra, mektup vb.) değerli ve devrin güncel problemlerine değinen eserler ortaya koymuş,
milli publisistika sanatını fikir, içerik, konu, dil ve üslûp açısından çok daha zenginleştirmiştir.
Yazarın publisistikasını diğerlerinden ayıran özelliklerden biri de orijinalliği, estetik güzelliği ve
ilmi-fikri bir bütün olarak kendinde yansıtması, canlandırması, okurlarının onda kendini bulmasıdır. 1976
yılında alim Bekir Nebiyev şairin makalelerini, publisist yazılarını kapsayan ilk kitabına yazdığı önsözde B.
Vahabzade publisistikası’nın bu özelliğine dikkat çekerek “elimizdeki makalelerin her sayfasında
analitik alim fikri ile, zarif bir şairin kalp çırpıntıları duyulmakta ve fikrin etkisini artırmaktadır”2
diyor. B. Nebiyev sözlerine devam ederek fikrini şöyle toparlıyor: “Bu publisistikanın başkalarından
farkı, siyasi etkiyle bediiliği, başarıyla kendinde birleştirmesidir. Yeri geldikçe şiirlerinden, aynı
zamanda kalem dostlarının şiirlerinden, tükenmez halk edebiyatı hazinesinden getirdiği örnekler
şairin makalelerinin estetik seviyesini daha da yükseltir, eserlerine heyecanlı bir tesir verir.”3
B.Vahabzade publisistikasında bedii düşünce ve zevk ile, ilmi düşüncenin bir birini ahenkli şekilde
tamamlaması ve bu birlikteliğin publisist yazının etki gücünü artırması şairin sanat faaliyetini araştıran
uzmanlar tarafından defalarca ifade edilmiştir. Mesela: Azerbaycanlı bilim adamlarından N.Ceferov fikrini
şöyle dile getiriyor: “B. Vahabzade’nin tefekkürünün hem bedii, hem ilmi-felsefi, hem de publisistik
düşüncesinin oluşmasında şüphesiz, çocukluk döneminden bu yana geçmiş olduğu “idrak mektebi”
nin belli etkisi olmuş, o milli fikrin çeşitli sahalarını kendi şeceresinin imkanlarında ihtiva etmeye
çalışmıştır.”4
2 Nebiyev, Bekir, Ön Söz- B?htiyar Vahabzade, Sanatkar v? zaman, B. Gençlik, 1976, say. 5
3 Nebiyev, Bekir, Ön Söz- B?htiyar Vahabzade, Sanatkar v? zaman, B. Gençlik, 1976, say. 7
4 Ceferov, Nizami, B?htiyar Vahabzad? B.”Azerbaycan”, 1996, say. 12
Bedii publisistika, (edebi tenkid yazıları) B.Vahabzade publisistikasında çok önemli yer tutar. Bu,
publisistikanın ayırt edici özelliğidir. İster kendinden önceki, isterse de içinde yaşadığı devrin edebiyat ve
sanat problemleri yazarın fikir dünyasında orijinal şekilde dikkatle araştırılır ve orijinal fikirler ileri
sürülerek tahliller yapılır. Burada edebi tenkid yazılarına, bedii publisistikanın bir dalı olarak bakmanın
daha uygun olduğunu söylemek yerinde olur. 1944’de Fyodor Mihayloviç Dostoyevski bu fikre karşı
çıkanlara itiraz ederek cevap olarak diyor ki: “Yalnız her tenkitçi publisist olmalıdır; o anlamda ki, her
tenkitçinin vazifesi kuvvetli ideale, kanaata sahip olmaktan ziyade, hem de kendi idealini
yürütebilmelidir. Kendi idealini yürütebilme becerisi ise her bir publisistin esas görevidir.”5
B.Vahabzade publisist yazılarında, edebi tenkit makalelerinde de hem klasiklere, hem de içinde
yaşadığı çağdaş devrin edebiyatçı ve sanatçılarına karşı fikrini ifade etmiş, bu sanat adamlarının kendine has
özelliklerini, açık ve canlı bir şekilde göstermiştir. Özellikle Türkiye’nin çağdaş ve klasik edebiyatçılarının
sanat faaliyetine büyük sevgi ile baktığı bilinen bir gerçektir. Burada Özellikle Necip fazılın üslûp ve
fikirlerine, Mehmet Akif’in fikirlerine ve ortaya koyduğu şiir tarzına münasebetini sık sık dile getirdiğini
belirtmek gerekir.
B.Vahabzade publisistikasının konuları oldukça geniş ve zengindir. Bu publisistika ve onun
problemleri, dünyanın problemlerine hor bakmayan bir milliliye, felsefi lirizme, şiirsel ilhama dayanır ve
yazarın kaleminde fikir süzgecinden geçer. Ele aldığı problemler, konular oldukça güncel bir öneme
sahiptir. Kalemiyle tarihin geçmiş zamanlarına göz atarken bile, değindiği meseleler yaşadığı çağdaş devrin
problemleriyle tam örtüşen konulardır.
B.Vahabzade gençliğe büyük sevgi ve ümit ile bakıyor, onların uğurlarını sevinçle karşılıyor,
yaptıkları güzellikleri görüp hemen değerlendiriyor, bazı kusurlarını görüp üzülüyor, daha dikkatli
davranmaları için onlara önemli tavsiyelerde bulunuyor, çözüm yolları gösteriyor.
B.Vahabzade publisistik eserlerinde, edebi tenkit yazılarında edebiyatın problemlerini büyük bir ilmi
hassasiyetle araştırıyor. Edebiyatın esas meselesi olarak, üslûp, dil ve edebi sanata yer veriyor. Kelime ve
dili sanat ustalığının kesin olarak tayin edici ayarı olarak ortaya koyuyor. “Bazı durumlarda şair
Bahtiyar’la, alim Bahtiyar’ın problemleri örtüşüyor. Bunlardan birini kaydederek yetiniyoruz. O da
kelime ve dile bakışıdır ki, B. Vahabzade’nin eserlerinde, monografilerinde, tenkidi ve publisistik
makalelerinde de kendine has bir özelliğe sahiptir.”6
Ünlü şairin sanat faaliyetinin diğer sahalarında olduğu gibi publisistikasında da vatan, vatanseverlik,
milli varlık başlıca konudur. O, vatanın, vatan topraklarının, ana dilinin mukaddesliğini şiirlerinde ve
publisist yazılarında da açık, net ve içten bir dille terennüm ediyor. “Vatan sevgisi” adlı makalesinde bu
sevgiyi şöyle tarif ediyor: “Vatan sevgisi insani duyguların en alisi, en yükseği ve en mukaddesidir.
İnsan ait olduğu vatanı sevmekle kendini, cemiyet karşısındaki görevini yerine getirmiş olur. Vatan
ve halk duygularından mahrum olan şahıs bütün insani hislerden mahrumdur. Vatanı seven insan
hayatı sever, dünyayı sever. Çünkü o niçin yaşadığını, neyin namına çalıştığını bilir. Vatan sevgisi
insana mukaddes bir gaye verir. Mukaddes gaye ise kalbe cesaret, kollara kuvvet, gözlere ışık verir.”7
B.Vahabzade söz ve dile iki açıdan bakar: Bir yandan sanatkârlık, diğer yandan ise milliliğin remzi
olarak; vatanın, milli varlığın ayrılmaz parçası olarak görür. Onun publisistik faaliyetini araştırırken buna
bir daha şahit oluyoruz: “B.Vahabzade vatan ve millet aşkını, ana dili sevgisini bir dağ gibi kalbinde
taşımış ve bunu okurlarına vermeye çalışmıştır. Hak ve adalet yolunda karşısına çıkan bütün
engellere rağmen yaptığı mücadeleden bir an bile vazgeçmemiştir.”8
Sovyet rejiminin ağır baskıcı döneminde çeşitli vasıtalarla amansız baskılardan korunabilmek için
satır altı anlamlarda bağımsızlık meselesini dile getiren, halkını bağımsızlık uğrunda mücadeleye çağırıyor.
Ermeni tecavüzünü, azgın Ermeni milliyetçiliğini keskin bir dille, gerçekçi delillerle ortaya koyup mesnetsiz
iddiada bulunan Ermenilerin bu iddialarının çürük ve temelsiz olduğunu ortaya koyuyor . Bağımsızlığın
şahsi menfaatlere tercih etmemeyi ve önemini şu sözleriyle dile getiriyor: “Yalnız bağımsızlığımız
elimizden çıkmasın. Bağımsızlığımızı midemizin isteklerine kurban etmeyelim. Biz bağımsızlığımızı
korusak, en kısa sürede her şeyin yoluna gireceğine inanıyorum.”9
5 Dostoyevskiy, F.M., Primeçanie, K statye N. Straxova “Vospominaniya ob Apollone Aleksandroviça Qrigoryeva” Polnoye sobraniye
soçineniy, T.20, L., Nauka. Leningradskoye otdeleniye, 1980, say. 136
6 Seyidov, Yusuf. Şairin fikir dünyası, Bilik cemiyeti, 1985, say. 5
7 Vahabzade, Bahtiyar. Sanatkar v? zaman. Gençlik, 1976, say. 211
8 Gündoğdu, Bayram. Ön Söz Vahabzade, Bahtiyar. Soru İşareti. İstanbul, 2002, say.7
9 Vahabzade, Bahtiyar. Zaman ve Men Bakı, Azerneşir, 1999. say.184
Bahtiyar Vahabzade’ye göre başımıza gelen belalardan kurtulmasının yolu Türk dünyasının
birliğindedir. 21-22 Mart 1993’te Antalya’da yapılan “Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve
işbirliği Kurultayı’nda temsilciler adına söylediği son sözde şöyle diyor: “Şimdi yalnız Azerbaycan’da
değil, Dünyanın bir çok ülkesinde Türk kanı akıtılıyor. Bu kanın önünü ise yalnız bizim birliğimiz
kesebilir.”10
Eğitim meselesine Azerbaycan’ın ve bütün Türk Dünyası’nın mutlu geleceğinin en mühim şartı
olarak bakıyor, yüksek seviyeli, milli şuura sahip aydınların yetiştirilmesini, çağdaş eğitim sisteminin
uygulanmasının bu günün ve geleceğin talebi olarak görüyor. Bahtiyar Vahabzade Sovyet dönemi kalıntısı
olan Azerbaycan eğitim sistemindeki ezbercilik sistemini zararlı bir öğreti olarak niteleyerek hayatla iç içe
olan, bugüne, yarına ayak uyduran bir öğretim sistemini savunur: “öğretmenler çocuklarımıza milli
benliklerini idrak ettirmeli, onlara bağımsız düşünmeyi öğretmeliler.”11 Bununda devletin eğitime
önem vermesiyle gerçekleşeceğine inanır. Diğer yandan üzerinde durduğu bir başka konuda eğitimin ana
dilinde yapılmasıdır: “Mili şuurun şekillenmesinde ve kişinin kendini kavramasında ana dilde eğitimin
önemini ispat etmeye gerek yoktur. Fertlerin yetiştirilmesinde eğitimin anadilde olmasının gerekliliği
hakkında dünyanın büyük düşünür ve eğitimcileri ciltlerle kitap yazmışlardır.”12
Büyük şair zamanın siyasi, ekonomik, sosyal, ahlaki problemlerinin en ince teferruatına kadar iner,
aynı zamanda çözüm yollarını söyler. Onu da söyleyelim ki, gecen asrın 80 li yıllarının sonları 90 lı yılların
başlarında publisist yönü daha kabarık şekilde belirmiştir. Bu yıllarda biz O’nun şahsında Azerbaycan’ın
bıkmak nedir bilmeyen publisist-sosyal hizmet adamını görüyoruz. “50-60’lı yıllarda şair Vahabzade, 70-
80’li yıllarda Filozof B. Vahabzade, ne kadar ünlü olduysa 80’li yılların sonu, 90’lı yılların
başlarından itibaren toplum adamı gazeteci B. Vahabzade o kadar üne kavuşmuştur…”13 O, lirik
şairden publisist, sosyal şairliğe kadar, mücadeleler, savaşlarla dolu çileli bir ömür yaşıyor.
Felsefilik B.Vahabzade’nin çok yönlü faaliyetinin kendine has özelliğidir. Felsefi lirizm, felsefi
tefekkür, analitik düşünce tarzı, açık, canlı ifade ve ilmi gözlem B.Vahabzade’nin sanat faaliyetinde
armonik bir bütünlük oluşturmaktadır. “B.Vahabzade’nin felsefesi onun şiirlerinden publisistikasına,
ictimai siyasi faaliyetine geçiyor, genellikle bütün olarak kendini ifade etmesine felsefi bir ağırlık
kazandırıyor…”14
B.Vahabzade publisistikası sanat bakımından bir mükemmellik arz eder. O, Avrupa, Rusya, Türkiye
ve Azerbaycan’ın çağdaş publisistik ananelerinden faydalanarak hem problematika, hem de sanat
bakımından orijinal bir publisistika ortaya koymuştur. Başvurduğu her alan kendine, özgürlüğüne uygun
olarak yazılarını ilginç konu ve kompozisyonda, takdim ederek maksadına ulaşmıştır.
B.Vahabzade publisistikasının dil ve üslûp özellikleri çok renklidir. Her edebi tarzın taşıdığı sosyal
fonksiyonu göz önünde bulundurarak elverişli üslûplar seçmiş, halk deyimlerinden, manilerden, nükteli söz
ve ifadelerden beceri ile yararlanmış, bu da yazının açık, düzgün ifadeliliğini, cazibesini, yükseltmiştir.
Genellikle, B.Vahabzade publisistikası canlı ve düzgün ifadeliliği ile kendine has bir özelliğe sahiptir. Bunu
“Yıllar ve Nağmeler” makalesinde daha net görüyoruz: “Yılın sonunun aralık ayının son günleri
olduğunu kim söyleyebilir? Yine bütün günlerin, ayların, yılların hacmi, sınırı, ve değerinin bir
olduğunu kim söyleyebilir? Bu soruları yüreği zengin, hisli Azerbaycan Halkı şöyle
cevaplandırmıştır:
Azizim bin aya değer
Kışın bin aya değer
Yıl var, bir güne değmez
Gün var, bin aya değer.
Vaktini aylara ve yıllara göre ölçen insanın zaman kavramı üzerine anlayışını halk ne kadar güzel
anlatmıştır. Ömür var; ilkbaharında kemale erer. Ömür var; kışında da henüz bir çocuk gibi
yetişkinleşemiyor. Ömür var; ilkbaharı gelmeden, kışı gelir. Ömür var; kışında da ilkbaharını yaşar.
Öylede yıl var; bütün güzelliği sefası ilkbaharında biter. Yıl da var; kendisi biter, sözü bitmez.”15
10 Vahabzade, Bahtiyar. Vatan, Millet, Anadili. Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, 1999, say. 102
11 Vahabzade, Bahtiyar. Zaman ve Men Bakı, Azerneşir, 1999. say.143
12 Vahabzade, Bahtiyar. Vatan, Millet, Anadili. Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, 1999, sayfa 77
13 C?f?rov Nizami, B?xtiyar Vahabzad? B.”Az?rbaycan”, 1996, say.55
14 C?f?rov Nizami, B?xtiyar Vahabzad? B.”Az?rbaycan”, 1996, say. 44
15 Vahabzad?, Bahtiyar. Sanatkar ve zaman. B. Gençlik, 1976, say. 80
B.Vahabzade publisistikası konu bakımından zengin ve geniş olup, mükemmel bir sanat örneğidir.
Bu publisistika uzun yıllar Sovyet rejiminin ağır baskısı altında yaşamasının Azerbaycan’ın sosyal, siyasi,
ahlaki, etik ve zengin maneviyatının bağımsızlık uğrunda mücadelelerinin, nihayet milli bağımsız devlet
kuruculuğu tarihinin aynasıdır. Azerbaycan’ın parlak geleceğine giden yollara ışık tutmaktadır.
B.Vahabzade publisistikası bütün yüksek keyfiyetleri ile Azerbaycan’ın milli publisistikasında yeni
bir merhale ortaya koymuştur.