« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

13 Şub

2012

BAHTİYAR VAHAPZADE’NİN ŞİİRLERİNDE İNSAN

Dr. Nesrin FEYZİOĞLU 01 Ocak 1970

ÖZET
20. yüzyıl Azerbaycan Türk Edebiyatı’nın yaşayan en önemli
temsilcilerinden biri olan Bahtiyar Vahapzâde’nin şiirlerinin
önemli bir kısmının konusunu insan teşkil eder. Bu insan, öncelikle
şairin yaşadığı dönemin sosyal ve siyasal şartlarının
biçimlendirdiği insandır. Vahapzade, şiirlerinde hem bu insanı
hicveder hem de bu insan tipinin yerine şiirleri aracılığı ile tadil
ettiği insanı yerleştirir. O’nun şiirlerinde bu iki insan bir aradadır.

İnsan tabiat karşısında bir varlık, bir duruş sergilemek ve bunu ispat
etmek kaygısı ile sanatı yaratırken aynı zamanda onun vazgeçilmez
malzemesi de olmuştur.
Heidegger’in, “varlığın sözle kurulmasıdır” şeklinde tanımladığı şiirin,
hammaddesi de insandır. Şair ya da sanatkâr insanı hayatın içinden alıp, şiir
katına taşırken onu kendi kültürünün belirlediği ideal insana yaklaştırır.
Şüphesiz bunda kendi tasarrufu, imgelemi de önemlidir.
Farklı şairlerce çeşitli biçimlerde şiirin semalarında dolaştırılan insan,
Bahtiyar Vahapzade’nin şiirlerinin de önemli bir bölümünün konusunu
oluşturur.
Vahapzade’nin şiir dünyasında yaşayan insan pek rahat değildir. O, çift
yönlü bir gerilimin kıskacındadır. Bu insan, şairin kendi dünyası ile içinden
çıktığı dış dünya –ki bu parçalanmış, kuşatılmış Azerbaycan’dır.-arasında
sıkışmış bir insandır. Şiirlerindeki insan öncelikle kendisidir ve kendisini ifade
ederken hareket noktası babasıdır.
“Menim atam
Öz gelbinde defn etmişdi
öz özünü
İçeriden alışardı
Öz ahıyla derdiyle
Dağıdardı tütsüsünü
Ne derdini bildirerdi bir kimseye
ne gemini
Saçlarında ağardardı sitemini
Her acıya gatlaşardı
O, aşardı
Aşılmayan sırtı, dagı
Onun üçün dehşetli bir ezabdı
Ezabından danışmağı…”1 şiiri ile anlattığı ve kişilik özelliklerinden çok
etkilendiğini belirttiği babasını bir başka şiiri ile de şu şekilde ifade eder:
“Bulut kimi hey boşalıp
doldu kişi
Deyme düşer oldu kişi
Görürdük ki gâh açılır
gâh tutulur
O hamıdan sevgi umur
gaygı umur
Men de onun özü kimi
Hesis idim öz sevgimi bildirmeye
Utanırdım sıhılırdım
Üreğimi bildirmeyi
Öz özüme ar bilirdim”2
Şair benzediğini, hatta onun gibi davrandığını söylediği babası için: “…Atam
sözünü bir başa demez, mene anam vasıtasile çattdırardı. E’tiraz edebilmesem
de O’nun muhakemelerine içimden gülür, düşünürdüm: Bu kişi adını da
1 B. Vahapzâde, Nagıl-Heyat, Yazıcı, Bakü 1991, s. 97
2B. Vahapzade, Nağıl –Heyat, s. 98-100
yazabilmir. Menimse dünya kadar savadım olmasına bahmayarag bu mene yol
gösterir…” şeklinde düşünürken yaptığı yanlışlığın farkına varır.”Elbette bu
düşünce menim nâdanlığım idi. Çünkü 5-10 kitap ohumagla özümü ondan ahıllı
bilirdim. Unudurdum ki men kitaplardan ohuduğumu bilirsem, O ise heyatdan
ohuduğunu bilir.”3 Bu özelliklere sahip olan babası, komşu çocuğu Enver’in
intiharı, ikinci annesinin kızı Firengiz’in bıçaklanması, çocukluğunda elini
yakması, hatta çok korktuğu gök gürültüsü…4 onun şiirlerine ve şiirlerinde yer
verdiği insana yön veren unsurlardır. Diğer taraftan yaşadığı ve ilk şiirlerini
vermeye başladığı dönem, Azerbaycan’ın tarihî, sosyal ve siyasal açıdan bir
kaos dönemidir. İçindeki düşünceler ve dışındaki sistemin çatışması şair ve
insanı için bir ikilik getirecektir. Bu konudaki imge ve sezilerini “İkilik” isimli
şiirinde şöyle ifade eder:
“Gözünle gördüğün men ayrı mendir
Esl men gözüne görünmeyendir
Özüm de bezmişem öz ses kûyumden
Düzünü ahtarsam göründüğümden ucayam
Bir fikrin dönmez kuluyam
Menim gâh sağımda gâh solumda
Bir göze görünmez men var men oyam”5
Şiirde özellikle:
“Özüm de bezmişem öz ses kûyumdan, düzünü ahtarsam
göründüğümden ucayam” sözleri, içinde bulunduğu şartlar gereği söz konusu
olan bir ikilik ve şairin bundan duyduğu kaygıya işaret etmektedir. Şair, bu
durumu bir başka şiirinde,
“Eğer boylanmırsa sözüm özümden
Başga men eyleşip menim yerimde
Bir nâdan sözüne susuramsa men
Demek gizlenmişem men öz sebrimde”6 şeklinde ifade ederek, davası
uğruna asıl beninin saklamak zorunda olduğu, görünmeyen beni olduğunu
bildirmek ister. Şenbe Gecesine Giden Yol’da yer verdiği:
3B. Vahapzâde, Şenbe Gecesine Giden Yol, Azerbaycan Devlet Neşriyatı, Bakü 1991, s.
242/Nagıl- Heyat, s. 97-98
4 Hüsniye Zal Mayadağlı, Bahtiyar Vahapzade Hayatı ve Eserleri, Türkiye Diyanet Vakfı yay.
Ankara 1998, s. 12, 15 /Şenbe Gecesine Giden Yol, s. 233-237, 250/ Payız Düşünceleri,
Yazıcı, Bakü 1981, s. 162
5 B. Vahapzâde, Özümle Söhbet, Azerbaycan Devlet Neşriyatı, Bakü 1985, s. 57
“İnsan gökte ay gibidir
Görünmeyen tarafı var” şeklindeki söyleyişinde de ikiliğin başka bir
yansıması olan ve insanın görünmeyen tarafı olarak kabul ettiği kusurlarına
işaret eder. Bu şiirinden önce Yûnus Emre’den aldığı ve büyük fikir olarak
kabul ettiği “Bir ben vardır bende benden içerü” mısraının benzerini söylemeye
çalışır fakat Yûnus’u pek anlayamadığı açıktır. Çünkü Yûnus’un kastettiği
fenâfillah mertebesidir. Vahapzade, insandaki ikiliği farklı boyutlarda başka
şiirlerinde ve İkinci Ses isimli piyesinde de işler.7 “ Yaşar Garayev ve Şamil
Salmanov,İnsan psikolojisine mahsus çeşitlilik ve zıtlıklara, ahlâk ve idrak
problemini birlikte ve karşılıklı alakada izlemeye bu vasıtayla ikinci âlemi
dahilî âlemi tahlil etmeye kuvvetli meyl, şâirin bütünlükle yaratıcılığı için
seciyyevîdir.” şeklindeki tespitleriyle Vahapzâde’nin İkinci Ses isimli
piyesinden yola çıkarak şairin şiirde de felsefî karakterler kullandığını
söylerler.8
Vahapzâde’nin şiirlerindeki insan için tehlikeli şeylerden biri
korkudur.Vahapzade’yi korkutan korkunun bizzat kendisidir. Şâire göre korku
insanı özü olmaktan uzaklaştırır, vicdanları susturur, adâleti ve hakikati
engeller, zulmü destekler, zulm eden güçlünün başını sıvazlar, fikri öldürür,
ruhu ve dili bağlar.9
Vahapzâde, korkuyu iblise benzetir.Vahapzade’nin
yaşayarak anlattığı korku, onun ifadesiyle “milletin kalbine kasten basılmıştır”10
ve toplumsal bir korkudur. Şair bu korkuyu bir şiirinde şu şekilde dile getirir:
“Men gorhuram, sen gorhursan
O da gorhur bu da gorhur.
Biz gorhuruz
Teze fikir beynimizde gelen kimi
Tez gorhurug.
Başkasından gorhduğumuz bes deyilmiş
Özümüzden biz gorhurug!
Gorhu gorhu!
Bir gurd olub yeyir bizi içimizden,
Ne gözleyir veten bizden?
İrade yoh
6 B. Vahapzâde, age. s. 57
7 B. Vahapzâde, Piyesler, Bakü 1980/B. Vahapzâde, İkinci Ses, (Aktaran, Yavuz Bülent Bakiler),
Kültür Bak. Yay. Ankara 1991
8 Yaşar Garayev, Ş. Salmanov, Poeziyanın Kamilliği, Yazıcı, Bakü 1985, s. 117
9 B. Vahapzâde, Ahı Dünya Fırlanır, Yazıcı, Bakü, 1987, s. 93
10 B. Vahapzâde, Payız Düşünceleri, s. 34
kişilik yoh.
Biz gorhurug,
Biz susurug.”11
Rus korkusu ve ondan kaynaklanan, karşıdakine karşı duyulan
korkuyu, “İki Gorhu Poeması’nda da işler.12 Söz konusu korku, beraberinde
yabancılaşmayı getirmiş, korkunun hüküm sürdüğü bu coğrafyada insanın
hareket alanı oldukça daralmıştır. Bu şartlarda sanatkârın da doğru düşünüp
söylemesi güç hatta imkânsızdır.
“Fikir ölür
Can sustalır
Ruh boğulur
Gorhu bizim dilimizde kilit olur
Beynimizde gıfıl olur
Derd budur ki bu derdi de
Biz ganırıg, biz bilirik
Gorha gorha
Özümüz de özümüzçün
Biz gorhuya çevrilirik”13 şiirinde tasvir ettiği korku, fikri öldüren,
canları susturan, ruhu boğan bir korkudur. “Eğilmeyen başları eğen gizli
kuvvet”, “düzlüğü eğriliğe, hakikati yalana, cüreti yaltaklığa, güzeli kötüye
değiştiren ve böylece insandan insanlığı iğrendiren”14
bu korku, Lenin’den
alıntılar yaparak yazmasına sebep oluşturmuştur.15
Vahapzade dönemin zorunlu sonucu olarak ortaya çıkan bu insan tipini
çeşitli sıfatlarla tanımlayarak, şiirleri aracılığı ile onlara dokunur. Bunlar: Cıva
gibi soğuk görünce inen, sıcak görünce yükselenler, namusunu, gayretini bir tek
ılık bakış kazanmak için satanlar, sonra bu alışverişin gölgesinde rahat rahat
yatanlar,düz matlabı eğrisi ile yorumlayanlar, öz adını inkâr edip ünvana kara
yazanlar,görünüşüyle gülüş, eliyle zehir eken, şeker sözlü bin bir yüzlü habisler,
kara niyetiyle sözlerinin ak rengine bezek vuranlar, süsleyenler, iblisler,
eğilerek yükselen alçaklar, yaltaklar, rüşveti benine akide edinenler, öz ana
dilini özge dil sayanlar, özüne üvey özgeye yamak olanlardır. Şair vatanın
bunları asla bağışlamayacağını söyler.
11 B. Vahapzâde, Nagıl- Heyat, s. 12
12 B. Vahapzâde, age. s. 167
13 B. Vahapzâde, Nagıl-Heyat, s. 12
14 B. Vahapzade, Ahı Dünya Fırlanır, s. 93
15 B. Vahapzâde, Nağıl-Heyat, s. 183-184
Vahapzade’nin şiirlerindeki dönem insanının bir problemi de kimlik
sorunudur. Kimliğini yitirip, özge harareti ile yaşayan insanın bedeni özünün,
özü özgenindir. Konuşurken çıkardığı ses özünün, manası, maksadı, sözü
özgenindir.Vahapzade “vatanda yaşadığı halde onun manevî özelliklerine
kayıtsız kalan, adını taşıdığı halde halkın dilini tarihini, medeniyetini bilmeyen
ve bu uğurda ölmeye hazır olmayan bu insan için:
“Vetenden
kenarda
yaşayanlara
Muhacir demişik…lap doğru, lap düz!
Vetenin içinde yaşayıb, ancag
Özge me’bedinebaş goyanlara
Özünü vetene yad sayanlara,
Ne ad verek biz?”16
“Me’nevî muhacir vetene değil,
Güvener hemişe ancag özüne
Veten çöreyini teper gözüne
Özge havasıyla yaşayar müdam”17 şiirlerinde söylediği gibi “manevî
muhacir” tabirini kullanır. Bir başka şiirinde:
“Bilmirsense dili sen vetenin özüne
istemeden ağ oldun.
Sen özüne bir ögey, özgeye yamag oldun.
Bu halınla
Sünbeye
ne tohmag
ne de gardaş
tüfenge çahmag.
Sen çıhmag istesen de özgenin efsunundan
Ne ondansan, ne bundan!”18 öz kökünden kopmayı işler.
Vahapzâde’nin “İki Muhacir”19 isimli şiiri bu konuyu işler. O, öze
yabancılaşmayı, “özün faciası” olarak karşılar. Özüne yabancılaşan, “öz
ömrünün hırsızıdır. Özüne yabancılaşan insan, aşağılık kompleksi ile fikir
çeşmesini kurutur. Bu insan, Vahapzâde’nin çağının insanı, kendi vatandaşıdır.
Bu insan tipi için aşağıdaki şiirinde de görüleceği gibi C. Aytmatov’dan aldığı
“mankurt” terimini kullanır.
16 B. Vahapzâde, Ahı Dünya Fırlanır, s. 37
17 B. Vahapzâde, age. s. 38
18 B. Vahapzâde, Payız Düşünceleri, Yazıcı, Bakü 1981 s. 97-98
19 B. Vahapzâde, Şenbe Gecesine Giden Yol, s. 232-233
“Sabahki havanı dünenden biler,
Yazda horuzlanıb, gışda ekilen,
Kiçikler önünde böyük görünen
Böyükler önünde serçeye dönen
Ucalar yanında boyunu danan
Eslini, kökünü, soyunu danan
Teze növ insana öz gezebinden
“Mangurt” legebini verene ehsen”20
Şairin en büyük korkusu, bu insan tipinin çoğalmasıdır. Bunlar: ölen
avratlarının altın dişlerini çıkarır, anne, baba yada kardeşi hapse düştüğünde
inkâr eder, ana babasını evden atar,ahlâksızdır, başkalarının önünde kuyruk
sallar, şerefsizdir, vatansızdır, haram yer, haristir…21
Cemiyet, duyguları, inanları yaptığı gibi bozar da. Ferdi teşkil eden
örgensel ve ruhsal öğeler, cemiyetin kargaşası, insicamsızlığı durumunda
değişir. Vahapzâde bu konuyu şu şekilde ifade eder: “Her milletin kendine
mehsus millî psihologyası var…Eyni ehlag normasını halglara eyni derecede
tetbig etmek olmaz…”22 Millî psikoloji ve ahlâk normlarının Vahapzade’nin
şiirlerinde bir çizgide buluşamadıkları görülür. Bunlar sosyal ahlâkla alakalıdır.
Sosyal ahlâkı da insanlara cemiyet ve dünya kavrayışı dikte eder.
Ben’in öteki ile karşılıklı her türlü gidiş gelişi, bununla ilgili bütün
fikirler, duygular, edimler, uysallıklar (comformism) toplumsal olgulardır.
Bunlar cemiyet hayatının ayarlayıcı, düzenleyici kuvvetleridir.23 Toplumlardaki
sosyal kargaşa pek çok fikir, doktrin, duygu ve edim mecmuasını doğurur.
Bozulmaya yüz tutmuş bir insan portresi ve bununla ilgili kaygılarını sunan
Vahapzade, cemiyet yapısının bozduğu bu insanı, şiirleri ve tiyatro eserleri
aracılığı ile eski şeklinin yerini tutabilecek şekilde tadil etmeye çalışır.
Yaşadığı ve eserlerinin büyük bölümünü verdiği dönem, milliyet ve
vatan kavramlarının zaafa uğratıldığı bir dönemdir. Bu sebeple önerdiği insanı
şekillendirmek üzere en eksiltilmiş parçadan başlar işe. Vatanperverlik,
vatandaşlık. Bu insan öncelikle parçalanmış Azerbaycan’ın millî tekevvününün
hazırlayıcısı olacaktır. İnsanın hâkim hasleti vatanperverliğidir. O, insanın en
yakını ile dahi açıkça konuşamadığı, takip edildiği bir ülkede
20 B. Vahapzâde, Ahı Dünya Fırlanır, s. 133
21 Bkz. 21. dipnot
22 Vahapzâde, Şenbe gecesine Giden Yol, s. 241
23 Fr. Paulhan, Ahlâkın Ahlâksızlığı, (Çev.M. Naci Ecer,) Remzi Kitabevi, İstanbul 1946, s. 47
yaşamaktadır. Pek çok günahsız insan vatanından sürülmüş ve değerleri
alçaltılmıştır. Bu sebeple akidesi vatan, Tanrı, Hak olarak tarif ettiği azatlık ve
halk sevgisidir. Sanatkâr dahi sanatkârlığından önce vatandaştır. Dahileri
dahilik seviyesine yükselten de bu histir. İnsan vatanını sevmekle cemiyet
karşısındaki borcunu bulur ve çeşitli yollarla öder. İnsanî duyguların en
mukaddesi en yücesi vatan sevgisidir. Şâir en büyük gaye olarak nitelendirdiği
vatanla ilgili duygularını bir şiirinde şöyle dile getirir:
“Sonsuz heyecanla danışır bugün
Anri Janna-d-Arkın igidliğinden
O deyir!Dünyada her insan üçün
En büyük amaldır halg, bir de veten
O deyir! Vetenin şerefi, şanı
Şerefi şanıdır her vetendaşın
Bu büyük amalla yaşamayanı,
Düşmen bil olsa da doğma gardaşın…”24
Teklif ettiği insanın sahip olması gereken bir başka özellik, bir meslek
ve âmâl fikrine bilincine sahip olmaktır. İnsan bir gaye uğruna çalışmalı, manen
büyümeli, yükselmelidir. Bu noktada insan yaşamak âmâlini ve gayesini bulur.
Vahapzade için gayesiz yaşamak ölümden korkuludur. Onun insan için
belirlediği gaye, başkalarının saadeti adına vatanın, halkın ve umum insanlığın
adına çalışmaktır. Bir meslek icra etmek, sağlıklı toplumun temel
dinamiklerindendir. Felsefe bu olguyu meslek ahlâkı, ödev ahlâkı olarak
karşılar.Bu ahlâk binlerce özel ahlâktan biridir ve toplumsal sapmalar için bir
çıkış, bir kurtuluş noktasıdır. Maksatsız hayatı, bir gemiye benzeten şair bunu
bir şiirinde şöyle dile getirir:
“Gaye kimi için hayat yolu
Kimi için tapmacadır
Bu dünyayı derk eden için
Hayattan da yücedir”
“Maksatsız yaşayan insanın boş yere yaşadığını söyleyen şâir, yüreğin
bir arzu için çırpınması gerekyiğini söyler. Maksatsız hayat yelkensiz gemidir
onun için.
“Yaşamak yanmagdır, yanasın gerek
He’yatın me’nası yalnız ondadır
24 B. Vahapzâde, İnsan ve Zaman, Azerbaycan Devlet Neşriyatı, Bakü 1964, s. 108-181
Şam eğer yanmırsa yaşamır demek
Onun da heyatı yanmagındadır.”25
Gaye ismini taşıyan bir başka şiirinde kendi gayesini anlatır.
Gaye
İrademin ağasıyam
Egidemin kölesiyem
Egidemin yolunda da ölesiyem
Neçin nece yaşamağı o ögredib,
Heyatımı me’na ile nakışladı.
Meni mene tanıttırıb,
Meni böyük bir vetene bağışladı.
Gaye ki var, Kimi üçün-heyat yolu, Kimi üçün-tapmacadır.
Bu dünyanı derkedençün
Heyattan da ucadır.
Başım üste dalgalanan
O bayrağın kölgesinde
Ölüm bele hoşdur mene.
Ömrüm günüm gurban ola
Ölümü de heyat geder
Mene güzel gösterene.26
Gayenin yanına akideyi ekler. Hayatı manalı kılan insanı insan yapan akidesidir
ve bu akidenin kaynağı da vatan, millet, bayrak gibi mukaddeslerdir diyen şâir
kendi meslek amaline Azerbaycan’ın mukaddes toprağı adını verir. O, meslek
ve amal fikirlerini insanların fıtratını, cevherini ölçmek için mihenk taşı ve ölçü
olarak kabul eder. Ortaklaşa ruhun en etkili silahlarından biri ödev, meslek
ahlâkı ve sorumluluktur. Çünkü bu, bencil bene yüklenen en önemli değerdir.
Vahapzade, şiirlerinde insana kendisi aracılığı ile düşünmesini, ahlâklı
olmasını, iç hesaplaşmayı gerçekleştirmesini söyler. Felsefeye yakınlığı,
şiirlerinde yer yer felsefî tahliller yapmasına zemin hazırlamıştır. Özellikle
insanı ve zamanı konu alan şiirlerinde felsefî bir derinlik dikkatleri çeker.
Filozofu bir terim olarak alırsak-varlık üzerine orijinal ve sistemli görüşleri olan
kişi- O, bir filozof değildir daha çok bir ahlâkçı gibi durur. Şiirlerinde teklif
ettiği insan, kendi kültürü ile şekillenmiş bir değerler dizgesinin de
25 B. Vahapzâde, Derin Gatlara Işıg, Yazıcı, Bakü 1986, s. 262
26 B. Vahapzâde, Açılan Seherlere Selam, Yazıcı, Bakü 1979, s. 5
taşıyıcısıdır.27 Şâir felsefî derinliği olan şiirlerini, Gelimli Gidimli Dünya Son
Ucu Ölümlü Dünya kitabında toplayıp yayınlamıştır.28 Vahapzade, özünü derk
ettikten sonra dahilî çekişmeler içinde olgunlaşır. Onun deyimi ile özüne
nezaret onda erken yaşlarda başlamıştır. Bunu şiirindeki insana da tavsiye eder.
Çünkü iç çekişme insanın kendisini tanımasını sağlar. Şair insanı kendisine
başkalarının gözü ile bakınca daha güzel göreceğini, hata ve kusurlarını fark
ederek onlarla mücadele edeceğini, özünü görmekle kendi olacağını söyler.
“Görseydim öz özümü
Onda men men olurdum” diyen şair, İtiraf şiiri ile piyeslerinde bu
konuyu işler.
Bozulmuş insan için arındırıcı olarak başvurduğu kavramlardan biri de sevgi,
aşk, muhabbettir. O, aşkın kendisine aşıktır. Onun için aşkın iki farklı cinsin
hissettikleri şeklinde ki tanımı, insanın en büyük hissini sınırlandırmak, basite
indirgemektir.Aşk insanın en mukaddes hissidir. İnsan muhabbetle yaşar.
Hayatın manasının kavrayabilmek için sevgi şarttır. Sevgi taşıyan insan
sürünerek yaşamakla asıl yaşamayı birbirinden ayırır. Gerçek yaşamı sorgular.
Bulunan cevap ise: Bir güzellik uğruna mübarezedir. Fuzûlî tesiriyle işlediği bu
temi:
“İndi men anlayıram eşg imiş her ne varsa
Beli kimin gelbini eşk ateşi yaharsa
Dünyayı derk eyleyer eşk bir amal imiş
Senin mene verdiğin elm ü geyl ü gal imiş.29

Şeb-i Hicrân poemasında Leyla’nın ağzından anlatır. Aşkı insan varlığının
mahiyeti, hilkatin mayası sayar. İnsanın en âli keyfiyeti olan muhabbet, insanın
en güzel sıfatlarını açığa çıkarır, insanı temizler, yüceltir. Muhabbetsizlik
ölümle eşdeğerdir. Sevginin güzellik aşkından doğduğunu söyleyen şâir,
Güzellik aşkının, hayat aşkının dünyayı güzelleştireceğini söyler.30
Sosyal ve bireysel ahlâkın deformasyona uğradığı bir zeminde en etkili,
en ciddî arındırıcılardan biri de din ve inanç olgusudur. Malum sosyal ve
siyasal şartlar içinde yetişen Vahapzade’nin, yine aynı şartlar içinde bulunan
insana ilk şiirlerinde bunu sunamadığı görülür. Şiirlerinde dini bazen vatan
yerine kullanır. Vatanı en büyük din olarak kabul eder. Bu anlamda kendisi de
27 Bkz. 23. dipnot
28 B. Vahapzâde, Sadelikte Böyüklük, Yazıcı, Bakü 1978, s.335-336
29 B. Vahapzâde, Şeb-i Hicran, Azerbaycan Uşag ve Gençler Edeb. Neşriyatı, Bakü 1971, s. 101-
102
30 B. Vahapzâde, Bir Ürekte Dört Fesil, Azerbaycan Devlet Neşriyatı, Bakü 1966, s. 131
şiirlerindeki insan da bir çıkmaz içindedir. Dini bir yerde insanların uyutulduğu
bir ninni ve laylaya benzetir. İnsan kutsayarak insanın çabalarının en büyük güç
olduğunu söyler. Bu düşüncesini aşağıdaki şiirinde şöyle dile getirir:
Allah deye deye min il, milyon il,
Dikildi insanın gözü göylere.
Evvelce heyalı gezdi semayı,
Hele gitmese de özü göylere.
Yazdı zekâsının tentenesini
İnsan ayağının izi göylere
Deme allahımız zehmetimizmiş,
Ucalttı topragdan bizi göylere.31
O, ve insanındaki inanç boşluğu, devrinin zorunlu bir sonucudur. Komünist
sistemin tanımladığı, belirlediği din, ona ve insanına bir süre bu belirleme ile
yansır. İlk şiirlerinde sıklıkla kullandığı Allah lafzı, genellikle bir ünlem veya
bir deyim parçasıdır. Ya da:
“Ben öz azatlığıma Tanrı dedim
hagg dedim
Bir hükme bir fermana men başımı eğmedim”32 şeklinde ifade ettiği
vatan, azatlıg, sevgili… gibi bir değer bildiren üst kavramları, Tanrı kavramına
eş kullandığı görülür. Ancak son dönem şiirlerinde din ve Allah kavramlarını
inanç çizgisinde kullandığı da görülmektedir.33 Fakat kendisinin de ifade ettiği
gibi “islâmî duyguları bilgiden değil, ruhundan kanından süzülen şeylerdir.”34
Şiirlerinin yanı sıra milleti temsil eden biri olarak da çabalar, uyarır,
yönlendirir. Milletti içinde bulunduğu durumdan kurtarmak için çareler arar.
Bölünen Türklüğü, kardeşliği birleştirmeye çalışır. Bu hallere düşmenin sebebi
31 Bahtiyar Vahapzâde, İnsan ve Zaman, Azerbaycan Devlet Neşriyatı, Bakü 1964, s. 19
32 Vahapzâde, Ahı Dünya Fırlanır, Yazıcı, Bakü 1987, s. 14
33 Vahapzâde, Seçilmiş Eserler, cilt 2, Azerbaycan Devlet Neşriyatı, Bakü 1974, s. 13, Şenbe
Gecesine Giden Yol, s. 224, Nagıl-Heyat s. 59 102, 105, 200, 215-216, 220 Aylı Geceler,
Azerbaycan Devlet Neşriyatı, Bakü 1958, s. 115
34 Hüsniye Zal Mayadağlı, age. s. 312
olarak gösterdiği “benlik gütmeyi” Ben ben demeyi bırakarak ‘biz’e ulaşmayı
telkin eder.
Menimizi Bizleşdirek
Elbeyaha savaşdadır
Bir bedende ağıl, ürek!
Dedim bu zidd güdbeleri
Birleşdiren bir el gerek
Vuruşdurdug biz “men”leri,
Calag etdig heyre seri
Bu barışmaz düşmenleri
Biz ne geder özleşdirek?
Gâh ona dön gâh buna dön!
Bes deyimli özsüzlüyün?
Bu belâdan hilas içün
Özümüzü özleşdirek
Pusur bizi şer megamda
“Men” “men” dedik her megamda
Heç olmasa dar megamda
“Menimizi” bizleşdirek35
Bu şiiri bireyden aşıp, bütün milleti
kuşatmaktadır.Tv. ve gazeteleri aracılığı ile de halka ulaşan şair, bir anlamda
şiirlerinin özeti sayılan vatandaşlık kavramını sürekli diri tutarak, insanı, milleti
bu düşünce etrafında inşa etmeye çalışır.

KAYNAKÇA
Garayev, Ş. Salmanov,”Poeziyanın Kamilliyi”,Yazıcı, Bakü 1985
Mayadağlı, Hüsniye Zal, Bahtiyar Vahapzâde Hayatı ve Eserleri, Türkiye
Diyanet Vakfı Yay. Ankara 1998
Fr. Paulhan, Ahlâkın Ahlâksızlığı, (çev. M. Naci Ecer), İstanbul 1946
Vahapzade Bahtiyar, Açılan Seherlere Selam, Yazıcı, Bakü 1979
_______________,Ahı Dünya Fırlanır, Yazıcı, Bakü 1987
_______________,Aylı Geceler, Azerbaycan Devlet Neşriyatı, Bakü 1958
_______________,Bir Ürekte Dört Fesil, Azerbaycan Devlet Neşriyatı, Bakü
1966
35 B. Vahapzâde, Vetendaş, Gençlik, Bakü 1994, s.155
TAED 30, 2006, 111-123
TAED 30, 2006, 111-123
_______________,Derin Gatlara Işıg, Yazıcı, Bakü 1986
________________,E’tiraf Şeb-i Hicran, Azerbaycan Uşag ve Gençler Edeb.
Neşriyatı, Bakü 1991
________________,İkinci Ses, (Aktaran Yavuz Bülent Bakiler), Kültür Bak.
Yay.Ankara 1991
________________,İnsan ve Zaman, Azerbaycan Devlet Neşriyatı, Bakü 1964
________________,Nagıl-Heyat, Yazıcı, Bakü 1991
________________, Özümle Söhbet, Azerbaycan Devlet Neşriyatı, Bakü 1985
________________, Piyesler, Bakü 1980
________________, Sadelikte Böyüklük, Yazıcı, bakü 1978
________________, Seçilmiş Eserler, C.II, Azerbaycan Devlet Neşriyatı, Bakü
1974
________________, Şenbe Gecesine Giden Yol, Azerbaycan Devlet Neşriyatı,
Bakü 1991

Ziyaret -> Toplam : 125,29 M - Bugn : 50295

ulkucudunya@ulkucudunya.com