3 Mayıs Milliyetçiler Günü Kutlu Olsun...
Dr. Devlet BAHÇELİ 01 Ocak 1970
Merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey ve dava arkadaşlarının ülkemizin birlik ve dirliğini hedef alan, insanlarımızı anarşi, terör ve kaos ortamının kucağına çekmek isteyen her türlü yıkıcı ve bölücü akım ve faaliyetler karşısında Türk milletinin sağduyusunun en mümtaz örneğini sergileyerek; milli kültürümüze, inançlarımıza ve değerlerimize yönelik saldırılara karşı milli muhalefeti başlattıkları ve demokrasi meşalesini yaktıkları bu günün üzerinden 62 yıl geçmiştir. Bu hareketin öncüleri Başbuğumuz Alparslan Türkeş ve Hüseyin Nihal Atsız başta olmak üzere, hakkın rahmetine kavuşmuş büyüklerimize Allah’tan rahmet; hayatta olanlara uzun, sağlıklı ömürler diliyorum.
Türk milliyetçileri, her zaman bu ülkenin ve milletin her türlü değer ve kutsallarının sahibi olmuş; gelişmesi ve gelecek kuşaklara intikali için üzerine düşen her türlü görev sorumluluğu büyük bir onur ve gururla yerine getirmiştir. İçinde bulunduğumuz şu süreçte milletimiz çok ciddi, çetin günler yaşamaktadır. Ülkemizi bir yandan dışardan kuşatmak, öte yandan içerden bunaltıp, manevi olarak çökertmek isteyen güç odakları devrededir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin milli ve üniter yapısına yönelik saldırılar her geçen gün artmakta; milletimizin kimliğini oluşturan kurumlar bir bir tahrip edilmek istenmektedir.
Millet olarak varlık ve birliğimizin maddi unsurlarının yanı sıra, manevi kıymetlerimize ve özellikle de inançlarımıza, dilimize, tarihimize, kültürümüze, sanatımıza yönelik mütecaviz tutum ve davranışlar daha fazla sergilenir hale gelmektedir. Maalesef, bu mütecaviz tutumların artmasının arkasında bu milletin birlik ve bütünlüğünü inkâr eden, etnik tasnif ve katmanlandırmalarla, “Türkiyelilik”, “Anayasal vatandaşlık”, “mozaik olmak” gibi yapay ve bölücü nitelemelerle hareket edenler bulunmaktadır. Bu anlayışların taşıdığı noktada Türkiye, dış politikasında kendi yolu, düşüncesi, çıkarları olmayan uydu devletler seviyesine düşürülmek; ekonomide imtiyazların, kapitülasyonların verildiği bağımlı bir ülke haline getirilmek istenmektedir.
Yıllardan beri “AB Üyelik süreci” adı altında estirilen gri ve kara propaganda ile, milli hassasiyetlerimiz sürekli görmezden gelinmiş, hatta yok edilmek istenmiş; menfaatlerimiz zedelenmiş ve haklarımız inkar edilmiştir. Türk dış politikasını yürütenler milli devletle bağdaşmayacak tutum ve davranışlarla adeta devletten bağımsız, kayıtdışı ve korsan bir diplomasi anlayışını benimsemişlerdir. Bu ilişki formatından ötürü ülkemizin çok büyük ve telafisi neredeyse imkânsız olan kayıpları söz konusudur. Bunların başında Kıbrıs, Ege ve Irak konularında izlenen milli hüviyet ve samimiyetten yoksun politikalar gelmektedir.
Ne yazık ki, siyasi iradenin “ver kurtul- yap kurtul, sat kurtul” anlayışının sonucu olarak Türkiye, geri dönüşü çok zor yollara girmiştir.
Diğer yandan, iktidarın insanlarımızın duyarlı olduğu konuları kaşıma merakı, hassasiyetlerini suistimal etme ve sömürme iştihası ülkeyi çok tehlikeli gelişmelerin eşiğine getirmiştir. Türkiye’nin Lozan’dan başlayarak, varlık temellerini oluşturan; maddi ve manevi yapısının kuruluşunu sağlayan bütün kurum, kuruluş ve unsurlar tartışılıp, sorgulanır olmuştur.
Bilinmelidir ki, bütün bunlar çok ciddi ve tehlikeli neticeler doğuracak hususlardır. Bu hususları Türk milletinin birlik ve dirliğinin bozulması yönünde kullanmak, yönlendirmek isteyenler milletimize en büyük kötülüğü yapanlar olarak tarihe mal olacaklardır.Fakat, yine iyi bilinmelidir ki, milletimizin uzun tarihi serüveni içerisinde pek çok kez zor ve güçlüklerle dolu dönemler olmuştur. Ancak, şükürler olsun ki, aziz Türk milleti, bu dönemlerin hepsini de aşmasını bilmiş; milletin varlık ve birliğini; devletin bekasını ve ülkesinin bölünmez bütünlüğünü temin etmiştir. Elbette ki, bundan sonra da aynı şekilde, varlık ve bekasına yönelik her türlü tehdit ve tehlikeyi bertaraf edecek kuvvet ve kudrete de sahip olacaktır. Türk milleti, her türlü engelleme, baskı ve ihanet çemberine rağmen, Yüce Allah’ın izniyle yüzyılımızın lider ülkeleri arasında yerini alacaktır. Bunu da bu milletin fedakâr, cefakâr ama hep asil ve vakur evlatları olan milliyetçiler sağlayacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle Aziz milletimizin, bu ülkeyi karşılıksız seven yüce gönüllü dava arkadaşlarımın ve bütün Türk milliyetçilerinin bu büyük ve anlamlı gününü kutluyor, hayırlara vesile olmasını diliyorum.