İçeri girip, sınırı değiştirmek...
Güler Kömürcü 30 Ekim 2007
Cuma günü, Ankara Hilton Oteli’nde üst katta, Türkiye, ABD ve KDP ile KYB’den üst düzey yetkililer, gayet hayati bir toplantı yapıyorlar, bendeniz de Hilton’un lobisinde ABD’nin Ankara’daki önemli isimlerinden biri ile ‘özel bir sohbet’ yapıyorum, konumuz sınır ötesi operasyona gelince çarpıcı kısa yorum geldi misafirimden; ‘Kuzey Irak’a geniş çaplı-kapsamlı bir operasyona Washington sıcak bakamaz’ dedi. Evet, işte geldik asıl vurucu bölüme; operasyon an meselesi peki operasyonun kapsama alanı ne olacak?
AKP Hükümeti ve Washington belli ki fikir birliği içinde, Kuzey Irak’a birkaç ‘nokta operasyon’ ile Türk halkının yükselen milli duygularını karşılamak istiyor. PKK’ın asıl lideri Barzani’nin de hedefe konulmasını dillendiren yok. Baykal, AKP’nin duruşunu şöyle yorumluyor; “Her şeyi halkla ilişkiler; PR yaratma çabası içinde götürüyorlar. Başbakan, sınır ötesinin sadece karadan harekat olmadığını havadan yapılacağını söylüyor. Demek ki yarın ABD uçaklarıyla birlikte onların gösterdiği bir iki boş yeri vuracaklar. Sonra çıkıp ‘bakın operasyonu stratejik ortağımız ABD ile yaptık’ diyecekler. Oysa Barzani’nin de tesisleri vurulmalı. Teröre ev sahipliği yapan da cezasız kalmamalı.” Halk, gelinen durumda artık Baykal’ı da aştı.
Kuzey Irak’a bir askeri operasyon olacaksa hedef mutlaka Barzani de olmalı ve ilaveten Türkiye, sınır ötesinde geniş bir alanda etkili olacağını, Irak’ta uzun süre kalıcı olacağını da tüm dünyaya göstermeli.
Türkiye, Kuzey Irak’a girdi mi AKP ve Washington’ın istediği gibi bir-iki nokta atış için değil, uzun süre orada kalıp-gereğini yapmak üzere askeri operasyon düzenlemeli, çook uzun süre Kuzey Irak’ta VAR olmalıyız aksi takdirde Kuzey Irak’ta bir Kürt Devleti’nin kurulması da kaçınılmazdır, terör de kökünden kazınamaz. Asker ‘hazırım’ diyor, siyasilerin ne dediği ortada.
Tam bu noktada; sadece Washington merkezli hesap yapan siyasilerin yanılması da kaçınılmaz, İngiltere’nin bölge politikası, Kürt/İslam politikası ile Washington’ın menfaatleri sizce ne kadar örtüşüyor? Washington-Londra arasında son dönemde her şey gösterildiği gibi mi dersiniz? Diğer tarafta Rusya ve de İran’ın malum dengeler üzerindeki belirleyici etkisi yok sayılabilir mi? Türkiye uzaktan kuru söylemle o güç masasına oturabilir mi?
Konuştuğum bazı uzmanlara göre, Türkiye’nin Kuzey Irak’a yapacağı geniş kapsamlı derin operasyonu, marttan önce gerçekleştirmesini de beklememek gerekiyor, bu denli kapsamlı bir askeri harekat için iklim koşulları dışında uluslararası kamuoyunu hazırlanması için de marta kadar zamana ihtiyaç olabilir. ‘Önümüzdeki kısa vadede bir-iki nokta atışı içerecek sınır ötesi operasyon, mart-nisan aylarındaki asıl büyük askeri harekatı durdurmaya/geçiştirmeye yeterli olamacaktır’ vurgusu yapılıyor. Bu denli kapsamlı bir askeri operasyonun ‘içeride siyasetin malum dengeleri üzerinde’ etkileri nasıl olur dersiniz?
Türk askerinin Kuzey Irak’a uzun süre kalmak üzere girmesi, hatta bu operasyonla birlikte ‘Güneydoğu sınırlarımızda genişlemesinin’ mümkün olabileceği sizce kimin/kimlerin işine gelmez? Öncelikle Barzani ve malum yerli-yabancı meçhul! ortaklarının tabii...
Türkiye pekâlâ Irak sınırından içeri girerek (25-30 kilometre mesela) Türkiye-Irak sınırının yeniden oluşturulmasını-genişlemeyi sağlayabilir. Neresi ise orası... Haydi ‘sınır genişlemesini’ tartışmaya açalım.
Bu arada önemli bir son durum söz konusu; dün Barzani Türkiye’yi ‘savaş ilanı’yla tehdit etti. Barzani, Türk askerlerinin K. Irak’ı işgal etmesini savaş ilanı sayacaklarını söyledi. 5 ay önce, 24 Mayıs tarihli köşemde bu ihtimali duyurdum, hatırlayalım; konuştuğum uzmanlara göre, Barzani’nin şok bir kararla Irak Hükümeti Kuzey Bölgesi Başkanı olarak Türk Ordusu’na karşı savaş kararı alması söz konusu olabilir. Barzani cephesindeki bu olasılığın etkilerini kimse ihtimal hesabına katmıyor. Ters köşeden farklı okumalar yapmak zorunda olduğumuz günlerdeyiz, Türkiye bekler iken YA BARZANİ BİZE SAVAŞ İLAN EDERSE? Artık ne kaçınılmaz olur?
Ve... Son bir ‘özel not’ ile bağlayayım, ‘Ankara gecelerinde’ yarım kalan bir sohbetten ötürü ‘aklım’ paye-i taht (başkent) da kaldı. Yarım da olsa, o işaret fişeği beni gelecek adına çoook umutlandırdı.