« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

23 Ağu

2006

Ülkü Ocağı Dergisi'nin Ebulfez Elçibey ile Yapmış Olduğu Söyleşi...

01 Ocak 1970

Türk dünyasına katılan Türk Cumhuriyet ve topluluklarının bağımsızlığını kazanmasının üzerinden on yıl geçti. Bu geçen on yılı günahları ve sevaplarıyla bizim için değerlendirebilirmisiniz?

- Biz de "bağımsızlık" iki şekilde elde edilmiştir. Türk Cumhuriyetleri arasında Azerbaycan'ın bağımsızlığını alması diğer Türk Cumhuriyetleri'nden farklı olmuştur. Azerbaycan'da bağımsız olmak isteyen halk ayağa kalktı ve bağımsız olmak istediğini haykırdı. Bu arzusunu kanıyla ödeyerek aldı. Ama diğer Türk Cumhuriyetlerinde, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan'da alınan bağımsızlık Azerbaycan'daki gibi olmadı. Gorbaçov Azerbaycan'a bağımsızlık vermeyi düşünürken bunu tam bir bağımsızlık olarak vermek istemedi. Sadece kağıt üzerinde bir bağımsızlık ve seyahat, serbest dolaşma ve serbest konuşma haklarını kapsayan bir bağımsızlık vermeyi planlamıştı.

Azerbaycan'da halk Gorbaçov gibi düşünmediğini bildirdi ve bağımsızlığı kendi istediği ölçülerde alacağını söyleyerek meydanlara indi. Bu durum Moskova'nın hoşuna gitmedi. Azerbaycan istediği bağımsızlığı elde etti. Azerbaycan'da Halk Cephesi halkın oyu ile hakimiyete geldi ve beni cumhurbaşkanı seçti. Bir çok sebeplerden dolayı iktidarda bir yıl kalabildik. Bizim de bazı hatalarımız oldu ama eski komünist rejimden kalan eski bürokrat ve devlet yetkilileri işi yavaşlattılar, bize darbe vurdular ve Rusya'nın da yardımıyla bizi iktidardan silah zoruyla uzaklaştırdılar.

Bütün bu olumsuzluklara rağmen Azerbaycan'da kısa bir müddet için bile olsa bağımsızlığı halk anladı ve yaşadı. Basın ve yayın kuruluşlarına tam bağımsızlık verildi. Yüzlerce gazete ve dergi yayın hayatına atıldı. Çeşitli siyasi partiler kuruldu. Öyle bir durum yarattık ki, Haydar Aliyev, silahların gölgesinde iktidarı ele geçirmiş olmasına rağmen bu gazeteleri ve siyasi partileri kapatamadı. Bunlar bizim kısa iktidarımız sırasında, demokrasinin birer hatırası olarak kaldılar. Bizden sonra Kırgızistan'da da buna benzer bir atmosfer yaratılmaya başlandı. Eğer dikkat edilirse Rusya, Azerbaycan'dan sonra en çok Kırgızistan, Moskova'nın çaldığı hava ile oynamak istemiyor, kendi geleceğini kendisi tayin etmek istiyordu. Basın yayın serbestçe işini devam ettiriyor, demokratik düzene süratle geçmeye çaba harcanıyordu. Kırgızistan Devlet Başkanı Asker Akayev resmi beyanatlarında Kırgızistan'ın NATO'ya kendi topraklarında askeri üs verebileceğini dile getiriyordu. Buna meydan vermeyen Moskova, Kırgızistan'da bir iç savaş çıkardı. Fergana felaketi patlak verdi. Moskova Kırgızistan'ı tehdit etmeye başladı.

Rusya Kırgızistan'daki Millî devletin yaratılmasına mani olmaya çalışıyor. Bu son seçimlerde Kırgızistan Komünist Partisi yüzde 27 oy aldı. Durumu Kırgızistan'da kaygı vermeye başladı. Şimdi yüzde yüz olmasa da yeni kurulan Türk devlet ve topluluklarında serbestlik mevcuttur. Burada üzerinde durulması gereken nokta, eski komünist partisi liderlerinin bu Türk Cumhuriyetlerinin başında olmasıdır. Bu eski komünist liderler şimdi kendileri ve aileleri için kiralık insanları bir araya toplayarak mafyalar kuruyorlar. Cumhurbaşkanları, bir devlet başkanından çok bir feodal efendi veya şaha benziyorlar. Sadece adını değiştirip Aliyev Şahlığa koymadığı kaldı. Türkmenistan'da da durum aynı. Hasta durumda olan Türk Cumhuriyetlerinin kurtuluşu demokrasidir. Bunun başka ilacı yoktur.



Darbecileri açıklayacağım

- Size karşı gerçekleştirilen darbenin üzerinden yedi yıl geçti. Bu kadar süreden sonra darbenin arkasındaki güçleri tam s olarak öğrenebildiniz mi?

- Bana karşı bu darbeyi tertip edenlerin kimler olduğunu tam olarak çözmüş değilim. Bunların ancak yüzde 70'ini tespit edebildim. Geriye kalanı benim için için henüz karanlıktadır. Bunlar zamanla belli olacaktır. Kendiliğinden ortaya çıkmazsa ben onların kimler olduğunu ve hangi güçlerin bunu gerçekleştirdiğini mutlaka bulacağım.



Halk Cephesi yapısını koruyamadı


- Başında bulunduğunuz Halk Cephesi ilk kurulduğu yapıyı koruyamadı ve içinden birçok yeni hareketler çıktı. Bunların çoğu sizin talebelerinizdir. Halk Cephesi eski rüzgârı yakalayabilecek mi?

- O eski rüzgârı yakalamak elbette bizim için biraz zordur. Çok sesli bir durumu biz kendimiz yarattık. Eğer eski Azerbaycan Komünist Partisi yıkılıp, onun yerine Azerbaycan Halk Cephesi kurulduğu gibi kalsaydı, çok geçmeden Azerbaycan Halk Cephesi de Komünist Partisi'nin şekline çevrilecekti. Tek parti diktatörlüğü olmasına mani olmak için biz bu durumu bilerek ve şuurlu olarak bu şekilde kurduk. Kendimiz Halk Cephesi'nin içinden kollar ayırdık. Demokrasi çok partili bir sistemde rekabetin hayat bulmasını istedik. Rekabette hayat vardır, canlılık vardır.

Azerbaycan satılıyordu. O zaman bu partilerin hepsi bir araya geldiler ve Milli Mukavemet Hareketi yaratanlar, güçlerini ortaya koydular. Ortak bir bildiri yayınlayarak, bunu başta Birleşmiş Milletler, Amerika ve diğer uluslararası kuruluşlara bildirdiler. Bu bildiride Rusya böyle bir şeye teşebbüs ederse Azerbaycan'ın silaha sarılacağı ve vatanını savunacağı bildirildi. Bu birlikte hareket etmenin sonunda 'Bişkek Protokolü' iptal edildi.

Bundan başka, yine çok tehlikeli bir oyuna el atıldı. Sizlerin de bildiği gibi İstanbul'daki AGlT zirvesinde bir çerçeve anlaşma imzalanacaktı. Bu çerçeve anlaşma Amerika'nın teşviki ve Haydar Aliyev'in teşviki ile hazırlandı.Bu çerçeve anlaşma Azerbaycan felaketini hazırlayan bir anlaşma metniydi. Bu anlaşmaya göre, Nahcivan'la Azerbaycan arasındaki eski Azerbaycan toprağı olan Ermenistan arazisinden bir tren yolu geçecek kadar yer Azerbaycan'a bırakılmak isteniyor , fakat bunun karşılığında Kubatlı , Laçin ve Kelceber bölgesinden Ermenistan'a toprak verilmek isteniyordu. Sonra yine Laçin koridoru Ermenistan'a bırakılıyor ve Karabağ böylelikle Ermenistan'a bağlanmış olacaktı. Suni olarak da bölge tarafsız bir bölge olarak ilan ediliyordu. Bir müddet sonra bu bölge tamamen Ermenistan'a verilecek bir şekle sokulmaya çalışılıyordu. Biz bunu gördük. Derhal bütün partiler birleşerek 'Milli Mukavemet Hareketi' İstanbul zirvesine ortak bir mektup gönderdi. Her zaman söylüyorum, burada da belirtmek istiyorum, bize bu konuda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinden MHP Iğdır Milletvekili Abbas Bozyel Bey'in de büyük yardımı oldu. Abbas Bozyel, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki konuşmasında Azerbaycan'a oynanan oyunun ortaya çıkmasını ve daha iyi anlaşılmasını sağladı. O konuşmasında ikinci bir Ermenistan yaratmaya çalışıyorlar dedi. Türk milleti bizim başımıza getirilmeye çalışılan felaketi anladı. Burada da açıkça görüldüğü gibi, Azerbaycan Halk Cephesi'nin içinden ayrı partiler kurulmuş olsa bile, Azerbaycan'ın geleceğine tehlike yaratıldığı an bunlar Millî Mukavemet Hareketi etrafında birleşerek bir yumruk oluşturabiliyorlar.

Aliyev Şahlığı

- Haydar Aliyev'in kurduğu Klan yönetimine Azerbaycan halkının artık güveninin kalmadığı açıkça görülüyor. Azerbaycan'ın millî servetlerinin idare de olanlar tarafından çalışacak yabancı bankalara yatırıldığını ve yüksek görevlerde bulunanların kaçarak Azerbaycan'ın dışındaki ülkelerde yaşadığını biliyoruz. Peki Haydar Aliyev'i bütün bu anti-demokratik olaylara rağmen, hangi güç ve dinamikleri ayakta tutuyor?

- Haydar Aliyev'i ayakta tutan bir halk desteği yoktur. O, kendisine çok güçlü bir polis devleti kurmuştur. Emniyet Teşkilatı sanık Azerbaycan halkının değil, Haydar Aliyev'in özel hizmetinde olan bir kuruluştur. Yabancı sermaye ile kurulan herhangi bir ticari müessese biraz para kazanmaya başlayınca, Aliyev ve tarafları burayı baskı altına alıp, onlardan haraç ve rüşvet almaya başlıyorlar. Onların kazançlarına el konuyor, eğer direnen olursa öldürülüyorlar. Aliyev ülkede orta sınıfın oluşmasına kesinlikle imkan vermiyor.

Aliyev, Azerbaycan'da yaşayan ve ülkenin dinamik gücünü oluşturan düşünen beyinleri ve çalışan insanları Azerbaycan'dan çıkıp başka ülkelerde iş aramaya mecbur etti. Bugün 8 milyon nüfusu olan Azerbaycan'ın 2 milyon insanı Türkiye, Rusya, Ukrayna ve diğer ülkelerde çalışmakta ve ailesinin geçimini sağlamaya çalışmaktadır. Zaten meydanlardaki mitinglerde bu düşünen beyinler toplanıyor ve seslerini yükseltiyorlardı. Şimdi yapılan mitinglerde, sadece çocuklar, kadınlar ve yaşlı insanlar seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Zaten Aliyev bunun böyle olmasını kendisine muhalif olanların ülkeden uzaklaşmasını istiyordu. Onun istediği oldu. Muhalefet dış ülkelerde çalışmaya gitti. Diğer taraftan insanlar polis ve milli istihbaratın baskısıyla korku içerisinde yaşamaya mecbur etti. Eski Sovyet rejiminden de berbat bir baskı altında yaşıyoruz. Aliyev, mali gücünü tamamen rüşvet ve devlet malını yağmalayarak sağlıyor. Haydar Aliyev ve yakın akrabaları büyük bolluk ve varlık içinde yaşamaktadır. Ayrıca Aliyev'in yakın adamları kendileri için parayla silahlı gruplar beslemektedirler. Aliyev'e yakınlığı ile bilinen her bir adam, etrafına topladığı 200 silahlı caniye maaş vererek onlarla sesini çıkaran muhalifleri susturmaya çalışıyor. Bu silahlı özel gruplardan birisi Haydar Aliyev'in kendisine aittir. Başka bir silahlı grubu Haydar Aliyev'in oğlu besliyor. Diğer silahlı bir grup Aliyev'in diğer kardeşine aittir. Aliyev'in kardeşinin oğlunun da yine bir silahlı grubu var. Mesela eğer bir gazeteci Aliyev'inaleyhinde bir şey yazarsa, onu bu silahlı gruplar tehdit ediyor ve icap ederse dövüyor veya öldürüyorlar.

Bunun dışında Haydar Aliyev Azerbaycan'ın petrolünü istediği gibi kullanmaktadır. Düşünün petrol ülkesi olan Azerbaycan'da bir enerji kısıtlatmasına gittik, enerji üretemiyoruz.

Haydar Aliyev'in müşavirliğini yapan Brzezinski, şimdi Haydar Aliyev'in Kafkasya'yı birleştirecek yegane insan olduğu iddiasını savunmaya başladı. Brzezinski bir şeyi doğru olarak tesbit etmiştir: O; Saddam Hüseyin tipinde bir insandır. Her istediğini zorla yapmakta kendisi ve etrafındakiler! besleyerek, adı koyulmamış bir krallık hayatı yaşamaktadır.

Elçibey'den Ülkü Ocağı Dergisine Çarpıcı Açıklamalar:

Türkiye, Türk Dünyasının lideri


Elçibey, Azerbaycan deyince ilk akla gelen isimdir. O komünizmin karanlık döneminde rejime karşı isyan etmiş, öğretim üyesi olarak çalıştığı Baku Devlet Üniversitesi'nde Halk Cephesi'nin tohumlarını atmıştır. Prof. Dr. Ebulfeyz Elçibey, Baku Devlet Üniversitesi Fars ve Arap Dili Bölümünde yaklaşık 25 yıl öğretim üyeliği yaptı. Herkesin komünizmden korktuğu bir dönemde Elçibey, bir aydın ve üniversite öğretim üyesi olarak milletin selameti için haykırdı, üniversitede çalışmalara başladı. Yılmadı, bıkmadı, usanmadı. Büyük bir derviş sabrıyla çalışmalarını sürdürdü. Gençlerin millî ve manevî bilinçlenmesi için var gücüyle çalıştı.


Cumhurbaşkanı Aliyev'i özgürlükleri kısıtlamakla eleştiren ve ona diktatör diyen Elçibey, geçen yılki cumhurbaşkanlığı seçimlerine, adil yapılmadığından dolayı katılmadığını belirtti. Elçibey "Aliyev elinden gelse bizi hapse attıracak. Ancak Azerbaycan'da muhalefet güçlü olduğundan bunu yapamıyor" diyor. Elçibey mütevazi bir insan. Yılların verdiği mücadeleyle epey yıpranmış olduğu izlenimi veriyor.



Elçibey; 21. yy. Türk dünyasının yüzyılı olacaktır. Türkiye ise Türk dünyasının ve akraba topluluğunun lideri ve yıldızıdır. Türkiye'siz Türk dünyası düşünülemez.

Türk dünyası, Türkiye'nin liderliğinde birleşmelidir. Bugün nasıl Avrupa Birliği'nde bir insan nüfus cüzdanıyla Fransa'dan Almanya'ya geçebiliyorsa, aynı şey Türk cumhuriyetleri arasında da olmalıdır.
Türk devletleri arasında gümrük birliği kurulmalıdır. Bakü'den nüfus cüzdanıyla yola çıkan biri bütün Türk Cumhuriyetlerini gezebilmelidir. Vize kalkmalı, ülkeler arasında ticarî ilişikler gözden geçirilerek, ekonomik bütünleşmeye gidilmelidir.

Türk Dünyası arasında sınırlar kalkarak gidiş gelişler kimlik belgesiyle yapılmalıdır. Bugün Avusturalya'dan çıkan biri 11 Avrupa Birliği ülkesini nüfus cüzdanıyla geziyorsa aynı durum Türk Dünyası ülkeleri arasında da uygulanmalıdır.

Türk Cumhuriyetleri Türkiye'yi örnek almıştır. Biz demokrasi konusunda Türkiye ve Batıyı örnek alıyoruz. Türkiye ekonomisi ve teknolojisi Türk Cumhuriyetlerinden ileridir. Bu nedenle Türkiye Türk devletlerinin kalkınması için elini taşın altına koymalıdır.

MHP'siz milliyetçilik olmaz. Bir ülkede millî şuur ve millî ruhtan konuşulacaksa milliyetçi projeler geliştirilecekse bunun içinde mutlaka MHP bulunmalıdır, ülkücü camia milliyetçi fikirlerin gelişmesi konusunda ülke insanını bilinçlendirmelidir. Bu Türk Cumhuriyetleri için de örnektir.

Hazar ve çevresi ABD'nin millî politikasıdır. Amerika'nın önde gelen her adamı, bir iş adamıdır. Cumhurbaşkanından tutun milletvekiline kadar... ABD için Hazar ve çevresi millî politikası içinde yer almaktadır. 30 milyar dolarlık petrol geliri ABD'nin millî politikası haline gelmiştir.

Ruslar Kafkaslar'da katliam yapıyorlar. Bu gidişle Kafkaslar'ın geleceği karanlık görünüyor. Gürcistan'da da aynı belirsizlik var. Ermeniler zor durumda. Rusya'ya vuruyor, parayı ise Amerika veriyor. Kafkaslar barış ve görüşmeler yoluyla halledilmelidir.

Azerbaycan'da ekonomik istikrarsızlığın birinci nedeni eski Sovyetler'den gelen hantal sistemin aynı şekilde muhafaza edilmesi ve yerine yeni bir rejimin konulamamış olmasıdır. Yeni Türk devletlerindeki devlet adamlarının yüzde 95'i geçmiş komünist iktidarda bulunan insanlardır. Hepsi KGB'nin tezgahından geçmiş insanlardır. Yani Rusya'nın icazetini almış insanlar şimdi iş başındadır. Bunlardan hayır beklemek akıl dışı olur. Bu insanlar Moskova'da iken rüşvet alırlardı, şimdi de alıyorlar. Eski alışkanlıklarını devam ettiriyorlar. Önemli mevkileri para karşılığı satıyorlar. Başa gelen insanlar eskiden KGB'ye yüklü miktarda para vererek işbaşına gelirlerdi. Şimdi de bu insanlara para verenler, önemli mevkilere geliyor.

Özbekistan'da, Türkmenistan'da, Kazakistan'da, Kırgızistan'da ve Azerbaycan'da iş başında bulunan liderlerin çağdaş olmaları mümkün değildir. Bunların kafa yapıları ve zihniyetleri yeniliğe engeldir. Yenilik ve ilerleme olunca bunların foyaları ortaya çıkacaktır. Bu liderlerin nazarında halklar birer köledir. Kendileri ise efendi. Bunlar gelişmekten korkarlar. Saltanatlarının elden gideceğinden sürekli endişe ederek, halktan da şüphe ederler.

Rus ordusunu siyasî ve diplomatik yolla çıkardık. Rusya direndi. Ruslara, şayet siz çıkmazsanız, halkı sokağa dökerim. Sokak savaşı başlatırım tehdidinde bulundum. Ruslar mecburen askerlerini Azerbaycan'dan çektiler. Azerbaycan'da evlatlarımız askerlik yapıyor, ülkesini koruyor. Bu bizim için tarifi imkansız bir mutluluktur. Bugün biz iktidarda değiliz ancak Rus ordusu da Azerbaycan'da yok. Ülke benimle kaim değildir. Ancak ülkeler kendi öz güç ve ordularıyla ayakta kalabilirler.

Ne zaman Rus generallerinin değil, Rus demokratlarının fikri ön plana gelirse o zaman bizim Rusya ile ilişkilerimiz daha da kolaylaşacaktır. Ticaret ve her türlü ilişkilerimiz artacaktır. Güney Azerbaycan'da bulunan 30 milyon Türk'e, Fars şovenistler köle muamelesi yapmaktadırlar.

Onlara hak ve hukuk verilene kadar Iran ile mücadeleye devam edeceğim. Güney Azerbaycan okullarında kendi dilleriyle eğitim görememektedirler. Iran, benimle dost olmak işiyorsa, soydaşlarımın eğitim hakkı dahil, tüm insani haklarını verirse dost olurum. 30 milyon güney Azerbaycanlı Fars'ın kölesi olacaksa ben İran'ın düşmanı olurum.

Ben 40 milyon Türk'ün hakkını almak için çalışacağım. Rusya ve Iran vermek istemiyor. Ben de almak için uğraşacağım. Hayat bir mücadele değil mi? Ben hak yolundayım, milletimin yolundayım. Hakk'ın yolundan gidenlere Allah yardım eder.

Ziyaret -> Toplam : 125,40 M - Bugn : 164127

ulkucudunya@ulkucudunya.com