‘K’ dosyasında ‘P’ gücü
Güler KÖMÜRCÜ 05 Aralık 2007
Sıcak gündemin ana konusu Kuzey Irak’tan Türkiye’ye ihraç edilen kaos ve de ‘Kürt dosyası’ olunca, uluslararası arenada Türkiye’nin milli menfaatlerine uygun çözüm bulunması aşamasında sadece siyasi formüllerin belirleyici olabileceğine inanıyor musunuz? Mümkün değil. Kuzey Irak dosyasında joker; ‘enerji-petrol’dir. Uluslararası dev enerji şirketleri-petrol şirketleri de bölgesel menfaatlerin, Kuzey Irak’ın kaderinin tayininde belirleyici aktörlerin başında yer almaktadır.
ABD, İngiltere ve Fransa’nın, İtalya’nın dev petrol şirketleri bir yana, Kuzey Irak’ta; Kore’nin, Hindistan’ın,Kanada’nın ve de Macarların bizzat devlet yöneticilerinin desteğiyle kendi şirketlerini o pazara yerleştirdiklerini, şirketleri üzerinden de Kuzey Irak’ın kaderinin tayininde ‘belirleyici olduklarını’ kabul edelim artık, dolayısıyla da PKK ve sınır ötesi ile ilgili tartışmaları, bu büyük resim içinde okumak zorundayız efendim.
Kuzey Irak’ta, Kürt Devleti’nin ve de benzeri siyasi senaryoların akibetinde Koreli, Macar, Hintlililer ‘petrol şirketleri üzerinden’ de ilaveten söz sahibi olur iken (Barzani de aynı biçimde kurdurduğu KEPCO and KNOC isimli şirket ile petrol devleri arasında yerini almış vaziyette) peki Türkiye bu pazarda, kendi milli Türk şirketleri üzerinden ne kadar etkili olabiliyor? Kuzey Irak’ta bugün ruhsat sahibi sadece 2 Türk firmamız var, en büyüğü Genel Enerji bir de Pet Enerji faaliyet gösteriyor.
Ne yazık ki bizim yerli, milli firmalarımız zamanında, orada enerji pastası dağıtılır iken (başta siyasi otoriteler olmak üzere) yeterince destek alamadıkları için bugün enerji pazarının sadece yüzde 10’luk bölümünde varlık gösterebildiler. Kuzey Irak’ın kaderinde ‘anahtar’ kabul edilen enerji pazarında, Türk firmalarının gücünün ve de sayısının artmasının, desteklenmelerinin Türkiye’nin bölgedeki milli-ulusal menfaatleri adına ne derece büyük önem taşıdığını artık bir an önce görmek zorundayız. Evet, Barzani’nin şu lafını yabana atmamalıyız, geçenlerde demişti; ‘Kerkük pazarlığını sadece bizimle değil kaynakları işleten şirketlerle de yapacaksınız...’ Öyleyse daha ötesini tartışmaya ne gerek var?
Türk enerji şirketlerimizin gücünün artırılması ‘ulusal milli menfaatlerimizin’ de katlanması, önümüzdeki günlerin olası siyasi gelişmelerinde bir biçimde söz sahibi olmamız demektir. Kuzey Irak, Musul, Kerkük mü konumuz, o halde anahtar enerjide anahtar; Türk şirketlerinizin gücüdür efendim, özeti bu.
Tam bu noktada durup, konunun ilgilisi bir dostumun gönderdiği notu paylaşmak istiyorum, diyor ki; ‘KGB gibi büyük bir sistemin 3. adamı ve Sovyetler gibi büyük bir imparatorluğun yönetiminde güce sahip olan rahmetli Aliyev, neden zamanında sadece Azerbaycan’ı yönetmekle yetindi? Hiç düşündün mü?
Sovyetlerin yıkıldığı gün Nahçıvan Meclis Başkanı olan Aliyev, ‘elindeki petrolün tanırsal gücü ve buna bağlı geliştirdiği programının gelecekteki bölgesel etkilerini’ çok biliyordu çünkü. Bunu üvey oğlu olduğu rivayet edilen Ali Akberov da biliyordu. Akberov, Sovyetler yıkıldığı gün Petrol Bakanı Yardımcısıydı ve bugün Rusya’nın ve de dünyanın en zengin adamlarından biridir. Clinton, ABD başkanı olurken, seçim kampanyasında ondan maddi yardım almıştı. Öz oğul İlham Aliyev şimdi cumhurbaşkanı.
Ve bugün Kuzey Irak’a, Barzani ailesinin konumuna bakın. Barzani ‘petrol şirketlerinin karar verici gücüne’ boşuna mı dikkat çekti?
Petrol akıyor... Irak’ın kuzeyindeki petrol ve gazın en güvenli hat olan Ceyhan üzerinden açılımı... Kerkük ve sınır ötesi operasyon, Kuzey Irak’ın akıbetini değerlendirir iken çook önemli bir boyut budur işte; petrol şirketlerinin gücü...’