Öz Savunma Güçleri tamam
Emre Uslu 01 Ocak 1970
Güneydoğu’da olan olaylar ve bayrak krizi çözüm süreci iyi gitmiyor mu tartışmasını başlattı. Olayların üstüne bir de bayrak krizi çıkınca ortalık bir anda şahin doldu. Erdoğan “Bayrağı indireni indireceksin” diye kükredi ama kükrediği kendi memuru. PKK’ya karşı kurumsal olarak bir tek eleştirisi yok. O direğe çıkanı provokatör yaptı ama o eylemleri organize eden PKK’ya “barışı sabote ediyorsunuz” neviinden bir söz bile edemedi. Bilmeyen de sanır ki o çocuk tek kişilik eylem yaptı...
Güneydoğu olayları değişik açılardan tartışılabilir. Çoğunluk çözüm süreci bitiyor mu ekseninden tartışıyor. Ben başından beri bu sürecin bir çözüm süreci olmadığını, AKP ve PKK’nın kendi stratejik öncelikleri için “çift taraflı çatışmasızlık” konusunda anlaştıklarını, PKK’nın asla silahları bırakmayacağını başından beri anlatıyorum.
PKK için Ortadoğu’daki gelişmeler, AKP için de seçimler nedeniyle çatışmasızlık süreci stratejik tercihtir. Çözüm süreci denen süreç bunun ne bir adım ötesi ne de bir adım gerisidir. Kimse kimseyi kandırmasın. Bu arada olan Kürtlerin haklarına oluyor. PKK karakol için eylem yapıyor ama Kürtlerin haklarını savunmayı unuttu. Sanki Kürtler haklarını eksiksiz aldı da işler karakol inşaatlarına kaldı.
Güneydoğu’daki olaylara bakınca söyleyebileceğim tek cümle var: Mart 2012 Newrozunda alınan kararlar aynen geçerlidir. Yani çatışmasızlık süreci devam ediyor. Çözüm sürecinden kastettiğiniz buysa panik yapmayın, bu formatıyla çözüm süreci devam edecek.
Çatışmasızlığın (nasıl bir çatışmasızlıksa) devam etmesinin en önemli nedeni PKK’nın artık çatışmaya ihtiyacı olmaması. PKK son süreçte yeni birimleri Öz Savunma Güçleri’ni, yani KCK Asayiş birimlerini sağlamlaştırdığını, tek kurşun atmadan ülkenin gündemini değiştirebildiğini gördü, gösterdi. Bizzat ÖSG’nin, yani PKK’nın polis gücü KCK Asayiş birimlerinin bu kadar güçlü olması, haftalar boyunca şehirlerarası yolları kesip bölgeyi dünyadan koparma gücüne sahip olması dağdaki çatışmasızlık sürecinin garantisi zaten.
Bölgenin dünyadan koparılması stratejisini Öcalan 1990’lı yıllarda “devletsiz alan” olarak kurmayı denemiş başaramamıştı. Çözüm sürecinde bunu başardı PKK.
Devlet kurşun sıkıp çatışmasızlık sürecini bitirmediği sürece PKK çatışmasızlık sürecini bitirmeyecektir. Çünkü bu süreçte tek kurşun atmadan, hem askerî gücünü, hem polis gücünü tahkim etme fırsatı doğdu. Daha doğrusu bu fırsatı MİT’in önderliğinde bizzat Erdoğan’ın kendisi (hükümeti bile demiyorum çünkü bakanlar kurulunun haberi bile yok ne yapıldığından) sağladı.
Hatırlayın, KCK operasyonları ile devlet PKK’nın şehir yapılanmasına özellikle de polis gücü KCK Asayiş’e engel olmak istiyordu. Bunun için etkili operasyonlar da yapıldı. Operasyonlarda elbette tartışılacak kısımlar vardır ama operasyonların amacı KCK’nın asayiş yapılanması, yani bugün Güneydoğu’yu dünyadan koparan KCK Asayiş birimlerinin büyüyüp palazlanmasını önlemekti.
Bunda başarılı da olmuştu polis. En azından KCK Asayiş birimleri elini kolunu sallayarak Güneydoğu’da yol kesemiyor, kimlik kontrolü yapamıyor, bölgeyi dünyadan koparamıyordu.
Ancak KCK operasyonlarına karşı hükümet, çözüm sürecini yürüten kurum ve muhtemelen o kurumun medya üzerinde yaptığı operasyonlar ile KCK operasyonlarını şeytanlaştırıp, KCK Asayiş birimlerine yol verildi. Böylece PKK’ya KCK Asayiş birimlerini güçlendirip, artık tek kurşun atmadan Güneydoğu’yu teslim alma imkânı verildi.
Bayrak indi diye Erdoğan boşuna kükremesin. O bayrağı indiren KCK Asayiş birimlerinin önünü açan bizzat kendisiydi.
Güneydoğu’da gördüklerimiz KCK Asayiş unsurlarının tatbikat faaliyetiydi. KCK polisinin artık Güneydoğu’da asayişi teslim alma zamanının geldiğini gösterdiler.