« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

16 Haz

2014

Bayrağı indirmek

Mustafa Ünal 01 Ocak 1970

Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Sinyali aylar öncesinden verildi. Bir süredir Güneydoğu’dan gelen haberler can sıkıcıydı. Gelişmeler tatsızdı.

Manzara-i umumiye iç açıcı değildi. Maalesef hükümet görmek istemedi. Uyarıları duymazlıktan geldi.

Terör örgütü ‘çözüm sürecini’ pek dikkate almadı. Asker kaçırdı, hendek kazdı, yol kesti, araçları ateşe verdi, içinde komutanların bulunduğu helikoptere ateş açtı, okul yaktı, korucu şehit etti. Genelkurmay, internet sitesinde olayların dökümünü yayınlamakla yetindi.

Ülkeyi terk etmeleri beklenen ‘eli silahlı’ gruplar dağdan indi. Sınırın öte yakasına geçmedi. Şehir merkezlerinde kol gezmeye başladı. İşi trafik ve asayiş kontrolüne kadar vardırdı. Gecenin karanlığında değil. Gündüz vakti, kameraların önünde.

‘Paralel yapı’ iddia olmaktan çıktı, Güneydoğu’da ‘ete kemiğe’ büründü. Kontrolü ele aldı. Hayatın kuralı, otorite boşluk kabul etmez. Hayret ki, her şeyi paralel görenler ‘gerçek paralel’i göremedi. Daha doğrusu görmek istemedi.

‘Çözüm süreci’ bir cümleye ‘şehit cenazelerin gelmemesine’ indirgendi. Şüphesiz kan akmaması önemli bir sonuç. Ama öte yandan da terör örgütü silahla yapamadığını silahsız yapmayı başardı. En azından bu yolda epey mesafe aldı.

Gündeme damgasını vuran etrafı çevrili askeri garnizonun içindeki bayrağın indirilmesi ansızın ortaya çıkıvermiş değil. Şaşırana şaşarım. Böyle gecenin sabahından başka ne beklenir ki. Ve o kırılası eller bayrağa kadar uzanabildi. En acı tarafı, askeri bölgenin içinde yaşanması.

Her adımı valilerin onayına bağlanan asker, ne yazık ki bayrağın indirilmesini engelleyemedi. Bayrak indirme askerin ‘tahammül sınırını zorladı’ ancak ‘serinkanlı’ davranmayı yeğledi. Genelkurmay’ın açıklaması böyle. Bu tavrın lokal bir inisiyatifi değil, genel havayı yansıttığını söylemek lazım.

İndirilen bayrak karşısında çözüm sürecine ‘halel gelmemesi’ için siyasi irade ‘sabırlı’, asker ‘soğukkanlı’ davrandı. Dün siyasetin gündemiydi. Bayrak, grup konuşmalarına damgasını vurdu. CHP ve MHP hükümete ağır ifadelerle yüklendi.

Gözler Başbakan Erdoğan’a çevrildi. Erdoğan, tüm sorumluluğu askerin üzerine attı. ‘Çözüm süreci ne demek?’ dedi. Bu cümleyi bir başkası söyleseydi, çözümü sabote etmekle itham edilirdi. Başbakan, ‘O bayrağı indireni orada indireceksin. Ben Ankara’dan gelip indirmeyeceğim.’ dedi.

Nasıl indirecek? ‘Dur kardeş’ diye ikna ederek veya ‘Def ol düşman’ diye bağırarak değil herhalde. Silahı çekip vuracak? ‘O maşa o sırada vurulsa terör örgütü ve HDP, kitleleri tahrik edecekti.’ Bu cümle de Başbakan’ın.

Ülkedeki kafa karışıklığının bundan daha iyi özeti olamaz. Ama söz konusu bayrak. Bağımsızlığın simgesi.

Bayrak indirme bir ‘münferit olay’ değil. Bir kendini bilmezin işi veya ‘provokasyon’ diye geçiştirilemez. Gemi azıya alan terör unsurlarının son hamlesi. Bir süredir bölgeye egemen olan iklimin eseri. Meydan paralel yapıya terk edilmemeli. Devlet varlığını hissettirmeli.

Toplum, infial halinde. Sokaklar kıpır kıpır. Arzu edilmez ama önü alınmazsa Kürt sorunu, ‘Türk sorununa’ dönüşebilir. Görev ve sorumluluk hükümetin. Toplumun hassasiyetlerini herkes dikkate almalı. ‘Çözüm süreci’ inkıtaya uğramamalı. Ancak duyarlılık tek taraflı değil.

Bayrak indirmeyle zirve yapan can sıkıcı görüntüler, tatsız gelişmeler son bulmalı. Türk de Kürt de kardeşçe o bayrak altında yaşayacak. Sürecin nihai hedefi de bu değil mi?

İyimserliğimi korumak istiyorum ama manzara-i umumiye parlak değil. Nasıl ki perşembenin gelişi çarşambadan belliydi, cumanın gelişi de perşembeden belli değil mi?

Ziyaret -> Toplam : 125,24 M - Bugn : 125795

ulkucudunya@ulkucudunya.com