« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

05 Oca

2015

Sivil toplum boyun eğmez

Şahin Alpay 01 Ocak 1970

Görünen nedir? Türkiye artık, anayasanın parlamenter sisteme ilişkin bütün amir hükümlerini ve siyaseten tarafsızlık yeminini çiğneyerek yürütme yetkilerini elinde toplayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından yönetiliyor.

İktidarını koruma telaşına düşmüş olan Erdoğan, 17/25 Aralık Cumhuriyet tarihinin en ağır yolsuzluk ve rüşvet iddialarını “milli iradeye Fethullahçı kumpas” ilan ederek çıkardığı yasalarla hukuk devletini kuşa çevirdi, yargı bağımsızlığını ortadan kaldırdı. Bir yandan “Milli orduya Fethullahçı kumpas” safsatasıyla tescilli darbeciler ve iflah olmaz askeri vesayet yanlılarıyla, öte yanda “KCK’ya Fethullahçı kumpas” safsatasıyla Kürt milliyetçileriyle siyasi ittifaklar kurarak (ya da kurduğunu sanarak) ülkeyi bir tek–adam, tek–parti yönetimine, bir muhaberat devletine doğru götürmek istiyor.

Ne var ki, özgürlükçü demokrasiye bağlı muhalefet partileri, devletten bağımsız gönüllü kuruluşlardan oluşan sivil toplum, özgür medya ve fikri hür–vicdanı hür aydınlar bu gidişe boyun eğmiyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun tam isabetle belirttiği gibi, “ya dikta ya demokrasi” tercihinin yapılacağı, en geç önümüzdeki haziran ayındaki genel seçime doğru gidilirken, tek–adam yönetimine karşı sesler giderek yükseliyor.

İki hafta önce Türkiye’nin önde gelen aydınlarından bazıları AKP hükümetini “girdiği tehlikeli yoldan dönmeye” davet eden bir bildiri yayımladı. (22.12.2014) Bildiriyi şimdiye kadar 3 binden fazla kişi imzaladı. Geçen hafta Türkiye’nin en güçlü sivil toplum kuruluşu TÜSİAD’ın başkanı Haluk Dinçer konuştu. Özetle: “Ortada bir paralel devlet görmüyorum. Hükümet üyeleri hakkındaki yolsuzluk ve rüşvet iddialarına şaşırmadık. Türk tipi başkanlık sistemine karşıyız. Muhatabımız anayasa uyarınca tarafsız olması gereken cumhurbaşkanı değil, başbakandır…” dedi. (Hürriyet, 29.12.2014)

Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının kapatılmasına Twitter’den tepki gösterdiği için gözaltına alınıp, bilgisayarına ve cep telefonuna el konulan gazeteci Sedef Kabaş, “Korkulacak bir şey yok. Niye korkalım ki? Yalan söyleyen korksun. Çalanlar, talan edenler korksun…” dedi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, yaptığı açıklamada, “17-25 Aralık süreciyle ilgili haber yapan 70’e yakın gazeteci 120 davayla yargılanıyor. Şimdi de bir meslektaşımızın Twitter mesajı nedeniyle gözaltına alınması gazetecilere gözdağı verilmek istendiğinin yeni bir örneğidir…” dedi. Hükümetin borazanlığını yapan Sabah gazetesinin çizeri Salih Memecan, şaşırtan yeni yıl karikatüründe Gezi’den 17 Aralık’a, gazetecilere uygulanan baskılardan 16 yaşındaki bir çocuğun Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiği gerekçesiyle tutuklanmasına kadar birçok konuda iktidara yönelik eleştiriler içeren bir karikatür yayımladı. Yine hükümetin borazanlarından biri olan Star gazetesinde köşe yazan Prof. Dr. Eser Karakaş, verdiği bir mülakatta AKP iktidarı hakkında şunları söyledi: “AK Parti muhafazakâr bir parti değildir. Oportünist (fırsatçı) bir partidir… Bizde kendine muhafazakâr diyenler ancak apış arası muhafazakârıdır… Şu anda AK Parti, Türkiye’yi Dârülharp (cihat ile İslam toprağı yapılacak gayrimüslim toprağı) olarak görüyor...” (Birgün, 02.01.2015)

Dikkat çeken açıklamalardan biri HDP milletvekili Altan Tan’dan geldi: AKP “Türkiye’de Kemalizm’i tasfiye edip yeni bir anayasa yapacağına, askeri vesayetle, Ergenekon’la el altından uzlaşma yoluna girdi. Tek başına, daha otoriter, neo–Osmanlıcı ve Türk–İslamcı yeni bir siyasi modele doğru döndü.” (Zaman, 28.12.2014) Aynı partiden başka bir milletvekili Hatip Dicle, geçen hafta Cizre’de yaşanan PKK–Hizbullah çatışmalarını (tıpkı Başbakan Davutoğlu gibi) “paralel devlet” provokasyonuyla açıklamaya kalkışınca, Ahmet Tan, “Gökten bir taş düşse ‘Bu paralel bir taş, bunu paralel yapı attı’ denmeye başlandı. Birileri hükümetin hoşuna gitmek için bu cümleleri kullanıyor. Bu doğru değil...” şeklinde konuştu.

Bu bağlamda belki en dikkate değer olan ise eski DEP milletvekili Mahmut Alınak’ın, HDP Genel Merkezi’ne hitaben yazdığı sert eleştirilerle dolu mektuptu. Alınak, özetle şunu söylüyordu: “AKP nasıl ki eşi benzeri olamayan bir yalan makinesi gibi çalışıp halkı kandırıyorsa… Siz de AKP’nin ve düzenin işini kolaylaştırdınız. Siyaset tarihinden biliyoruz ki, iktidardakiler ‘zararsız muhaliflerin’ kendileri hakkında söyledikleri en ağır sözleri teşvik edip özendirirler. Hatta onlarla göstermelik söz düellosuna bile girerler. Böylece dilleri sivri ama ruhları düzenle uyumlu olan bu siyasetçiler aracılığı ile halkı frenler ve düzene karşı köpüren hoşnutsuzluğu dizginlemiş olurlar…” (30 Aralık 2014) Daha ne desin?

Ziyaret -> Toplam : 125,29 M - Bugn : 50880

ulkucudunya@ulkucudunya.com