2015!
Mustafa Ünal 01 Ocak 1970
Ve yeni yıl başladı; dün bir, bugün iki... 2015 nasıl geçecek? Bir sene sonra geriye dönüp baktığımızda ne diyeceğiz? 2014 kâbus gibiydi. Fırtınalıydı, önüne geleni savurdu. Acaba gelen gideni aratacak mı? Yoksa dev dalgaları aşarak yepyeni ufuklara mı yelken açacağız? Umutlu olmak için de sebep çok, endişeye kapılmak için de...
İçinde bulunduğumuz zaman dilimini ‘sancılı yıllar veya kader yılları’ olarak yorumlamak mümkün. Zaman ‘kutlu doğumlara’ gebe. Sancı o yüzden. Kışın sonu bahar. Tarihin akışı çok hızlandı. Ağır ağır çıkmıyor merdivenlerden tarih, koşu halinde. Herkesin acelesi var. 2015’in uzun bir yıl olacağı kesin. Türkiye’nin ‘en uzun yılı olmaya’ aday. Yıllara, hatta on yıllara yayılacak büyük olayları kısa zaman aralığında yaşayacağız. Hareketli bir yıl bekliyor bizi.
Büyük fotoğraf böyle söylüyor. Açıyı biraz daraltarak Ankara’dan bakalım 2015’e. Gelişmelerin merkezinde yine siyaset olacak. Yılın tam ortasında sandık konulacak halkın önüne. Hiçbir seçim sıradan değil, her seçim tarihi, neticede ülkenin kaderini belirler. Sebepler üzerinden sandığın radikal değişimlere gebe olduğunu söylemek zor. Siyasi tablo kemikleşti.
AKP’nin kaderi ile Türkiye’nin kaderi ayrıştı. 2015, bunun daha net fark edileceği bir yıl olacak. AKP ‘seçim sihirbazı’ ama rahat değil. Bünyede sancı var çünkü. Yeni yıla tedirgin girdi. Olaylar üzerinden gidersek... Ocak zor ay AKP için. Üç gün sonra ‘Yüce Divan’ oylaması var. Soruşturma Komisyonu, dört bakan hakkında kararını verecek. Öteleme şansı yok. Her iki şık da sıkıntılı. Üçüncü yol yok.
‘Hayır’ derse bu yükü nasıl taşıyacak? 17 Aralık halka mal oldu. Sokaktaki insanın bile bir kanaati oluştu. Bu fırtınanın önünde durmak zor. ‘Evet’ derse bütün tezi çökecek. Lisan-ı halle darbe yalanı üzerine siyaset inşa ettiğini ikrar edecek. ‘Evet’ veya ‘hayır’ Yüce Divan kararı ayağına dolanacak.
Önce kulis bilgisiydi. Sonra kesinleşti. 19 Ocak’ta Cumhurbaşkanı, 1000 küsur odalı Saray’da Bakanlar Kurulu’nu toplayacak. Anayasa’ya uygun. Tarihte örnekleri de var. Ancak sistemin ruhuna uygun değil. Bir olağanüstülük işareti. İcranın sorumlusu başbakan. Değişen sadece seçimin şekli, yoksa cumhurbaşkanının yetkileri artmış değil.
Gül veya Sezer, Erdoğan’ın ‘başbakan’ olduğu dönemde Bakanlar Kurulu’nu toplasaydı ne olurdu? Kıyamet kopardı. Bırakın Bakanlar Kurulu’nu, Gül bir 29 Ekim tartışmasında Ankara valisi ile görüştü, Erdoğan ‘çift başlı yönetim olmaz’ diye isyan etti. Peki bu ne? Bu tablonun Davutoğlu’nu rahatsız etmemesi düşünülemez. AKP, enerji yüklü fay hattının üzerinde oturuyor.
Şu an sokağa tam yansımamış olsa da ekonomiden gelen sinyaller pek hayra alamet değil. Her köşe başında 2015’e dönük kötü hatta kâbus senaryoları anlatılmakta. Ekonomik dalgalanmaların gidişat üzerinde etkisi olduğu ortada. Bugünden kesin bir şey söylemek zor ancak ekonomi dünyasında beliren alametlerin iç açıcı olmadığını not etmekte fayda var.
Ve çözüm süreci... Söz düzeyinde kalmayacak. Masa kuruldu. Müzakereler başladı. Nelerin konuşulduğunu tahmin etmek kolay. Fakat müzakere maddelerini kamuoyundan uzak tutma kararı var. Nedeni belli. AKP’nin korkusu. Kandil’den sızan bilgiler rahatsız edici. Suskunluk bu yüzden. 2015, çözüm süreci açısından kader yılı. Çok gelişmelere gebe.
AKP iktidarı yeni yılda daha da içine kapanacak. Suriye, Irak, IŞİD baş ağrıtacak. Ermeni meselesi gibi yakıcı konular var. Malum, göçün 100. yıldönümü. İktidarın bu dağınık haliyle Batı’dan gelecek salvoları göğüslemesi zor. 2015 ajandası kabarık.
İçeride seçim, ekonomi, çözüm süreci bugünden görünen gündem maddeleri. Sürprizler, beklenmeyenler var daha. Umutlarla endişelerin, zaferlerle bozgunların paralel yürüyeceği uzun bir yıla hazırlayın kendinizi.