Devleti kim yönetecek?
Mümtaz’er Türköne 01 Ocak 1970
Görünenle görünmeyen arasında derin farklar var. Erdoğan'ın sürekli polemikler üreterek gündemde kalmaya çalışması, doğrudan bir zaaf işareti.
Gücü fiilen elinde tutan biri neden sağda solda yağıp gürleme ihtiyacı hissetsin? Erdoğan devleti yönetmiyor, yönetemiyor; Davutoğlu'nun yönetmesine de engel oluyor. Cumhurbaşkanlığı makamı, devlet düzeni içinde sahip olduğu yetkilerle sadece fren ve denge işlevi görüyor. Direksiyon ve gaz başbakanın kontrolünde. Dengeyi bozan, frene sonuna kadar basan ve devlet cihazını işlemez hale getiren Cumhurbaşkanı. Ahmet Necdet Sezer'in 2007'ye kadar yaptığı türden, iki zıt kutbun birbirini dengelemesi söz konusu değil; Erdoğan, doğrudan kendisine bağlı isimlerle hükümetin iç dengesini de bozuyor, bu yüzden sistemi bütünüyle kilitliyor.
Meseleye kimse kişisel bir mesele olarak bakmamalı. Memleketi Erdoğan mı, yoksa Davutoğlu mu yönetmeli? Doğru cevap kişilerde değil, makamlarda aranmalı: Ülkeyi Başbakan yönetmeli. Aksi halde ağır ve kasvetli devlet cihazı işlemiyor, çok basit işler bile yürümüyor. Ekonomi, Erdoğan'ın müteahhitlerine sahip çıkması yüzünden çöküyor. AB süreci, Erdoğan'ın kişisel Şanghay fantezisi yüzünden tersine dönmüş durumda. Yolsuzluklar konusu, AK Parti içinde Erdoğan'a muhalefetin bayrağına dönüştü. En can yakıcı sorun olan Barış Süreci, Başbakan'ın kontrolü dışında ve bu yüzden yeni sorunlara gebe.
Cizre'deki PKK/HÜDA-PAR çatışması, Başbakan'ın, müzakerelerde "kamu düzeni" ısrarının ne kadar doğru olduğunu gösteriyor. Geldiğimiz noktada Kürt sorununun çözümü önündeki en büyük engel PKK'nın kendisi. PKK Kürtler arasında ideolojik bir temizlik yapıyor. Meseleyi örgütsel pazarlıklara indirgeyen MİT-Öcalan süreci, kurduğu istihbarat örgütü-terör örgütü dengesiyle bölgenin sosyolojisini dikkate almıyor. Kobanî'ye saldıran IŞİD militanlarının büyük kısmının, PKK'nın mülklerine el koyduğu ve göçe zorladığı Kürtler olduğu söyleniyor. Bugün Cizre'de olan da aynı şey. PKK, ideolojisine ve örgütsel disiplinine boyun eğmeyen Kürtlere yaşama hakkı tanımıyor. Sonrasında ne PKK'nın ne de Devlet'in üstesinden gelemeyeceği çok daha ciddi bir sorun giderek büyüyor. PKK'lı olmayan Kürtlerin en temel hakları belli ki, müzakereyi yürütenlerin umurunda değil.
TÜSİAD başkanının devlet iktidarına yönelttiği eleştirilerin en ağırı "muhatabımız Başbakan" ifadesinde saklı. Cumhurbaşkanı tarafından zıvanadan çıkartılmış devlet iktidarı iş göremez durumda. Kurumları ve kuralları işletmekten başka çare yok.
Bülent Arınç ve Cemil Çiçek gibi ağır isimlerin bir tarafta, Binali Yıldırım'ın diğer tarafta temsil ettiği Davutoğlu-Erdoğan çekişmesine, kişisel bir çekişme olarak yaklaşmak doğru değil. Çatışmanın odaklandığı 5 Ocak Bakanlar Kurulu toplantısının kendisi, devlet cihazının kilitlenmesini ifade ediyor. Yerlerinde başka kim olursa olsun Başbakan'ın emireri gibi itaat edeceği cumhurbaşkanı eliyle devlet düzenini işletmek mümkün değil. Tekrarlayalım: Barış Süreci bu yüzden mayın tarlasında, ekonomi bu sebeple durdu, dış politikada kendi ayağımıza habire kurşun sıkıyoruz. Devlet ile toplum arasındaki mutabakat, yolsuzlukların soruşturulmasına engel olan güç sahipleri yüzünden paramparça.
Çatışma kişisel değil yapısal olduğu için çözümü Erdoğan veya Davutoğlu'nun kişisel tercihlerinde bulamayız. Politikacı, şartlara uyum sağlayabildiği ölçüde başarıyı yakalar. Ocak ayı, Erdoğan'ın dikta heveslerinin dönüm noktası değil, altı ay sonraki seçimin başlangıcı. Seçim, politikacının mahşer günüdür. Kişisel hesaplar da, hevesler de sandığın ağırlığı altında ezilir. Davutoğlu, yönetemediği devletin başında, Erdoğan'ın uzantısı olarak gireceği seçimde hezimete uğrayacağını biliyor. Aslında partisinin kendisi yüzünden zayıf düştüğünü Erdoğan da görüyor. Bu yüzden parti genel başkanlığı ve başbakanlık yetkilerine sahip çıkan ve kullanan Davutoğlu önündeki alanı kolayca temizleyecektir.
En yukardan aşağıya kadar safını belli etmek için kimin daha güçlü olduğunu anlamaya çalışanlar cevabı ocak ayı içinde alacaklar. Bu cevabı, kişilerin ağırlığı değil, devlet cihazının ihtiyaçları belirleyecek. Konu bir siyasi partinin değil, devletin yönetilmesi sorunu. Bu yüzden kimin kazanacağı belli.
Ülkemize, devletimize ve milletimize hayırlı bir yeni yıl diliyorum.