Altmış yıl önce, partisinden istifa eden iki bakanın bakanlıktan da istifa etmeleri ve yerlerine koalisyon protokolü doğrultusunda CKMP’den yeni iki bakan tayin edilmesi için Ankara’yı birbirine katan Türkeş’in haysiyetli ve şerefli mücadelesi nerede, “gel, sen başbakan ol” dedikleri zaman anlaşılmaz ve garip bir cevap verenlerin idraki nerede…
Adalet, 7 Ağustos 1965.
4 Lider CKMP’den ayrılan iki bakan için toplandı
CKMP Genel Başkanı Türkeş’in dün Dinçer ve Öztürk’ün bakanlıktan da istifa etmeleri yolundaki ilk teklifi reddedilmiş, ancak ikinci talebi dikkate alınarak meydana gelen durumu görüşmek üzere, koalisyon partileri liderleri saat 16 da bir araya gelmişlerdir.
Başbakanlıkta, Başbakan Suat Hayri Ürgüplü’nün başkanlığında saat 16 da başlıyan liderler toplantısından önce, çeşitli temaslar yapılmış, Ürgüplü saat 9.30 da Cumhurbaşkanı Gürsel ile Çankaya’da görüşmüştür. Ürgüplü Başbakanlığa geldikten sonra da Dinçer ile Öztürk Başbakanlığa gelmişler, Ürgüplü, Demirel, Dinçer ve Öztürk arasında 4 lü bir görüşme yapılmış, Dinçer, bu toplantıdan çıkarken, <<Vazifemize devam ediyoruz>> demiştir.
VAZİFE BAŞINDAYIZ
Millî Savunma Bakanı Dinçer, başbakanlıkta öğle üzeri yapılan toplantıdan çıkarken, gazetecilere, <<Vazifemize devam ediyoruz. Ben, şahsen, dün de söylediğim gibi, istifa edip etmemek konusundaki istişarelerime devam ediyorum. Şimdilik bağımsız bakan olarak görevimin başındayım.>> demiştir.
Köy İşleri Bakanı Seyfi Öztürk ise, Türkeş’e çatarak şunları söylemiştir: <<- Bizim 18 yıllık siyasî hayatımız milletçe malûmdur. Tertibin, inadın ve ithamın bulunduğu yerde, siyasÎ ahlâktan bahsedilenez. Bunu söyleyenlerin kısa mazileri sözlerine şehadet etmiyor mu? Türk milleti bunu da bilmektedir. Biz, sandalya ve ikbal düşkünü değiliz. Kimlerin muhteris olduğunu da millet yakından bilir. Onları yakından iyi tanır.>>
KASITLI SÖYLENTİLER
AP Genel Başkanı Demirerl , Dinçer ile Öztürk’ün bakanlık görevlerinden istifaya engel olduğu yolundaki söylentileri yalanlamış, <<Bu, tamamen kasıtlı bir söylentidir. Ben, bakanları tayin etmedim ki, istifaları kabul edeyim. Her türlü söylentiler çıkarıyorlar, iltifat etmemek lâzım>> demiştir.
BAŞBAKAN AÇIKLAMA YAPTI
Öte yandan, iki partinin durumu ile ilgili olarak Başbakan Suat Hayri Ürgüplü dün öğle üzeri şu açıklamayı yapmıştır: <<CKMP’den istifa eden Millî Savunma Bakanı sayın Dinçer ile Köy İşleri Bakanı sayın Öztürk’ün durumları hakkında umumî efkârı aydınlatmakta fayda görmekteyim. Dördüncü koalisyonda kader birliği yaptığımız bu mümtaz arkadaşlarım, partilerinden ayrılır ayrılmaz, hiçbir mevki ihtirası taşımadıklarının en bariz misalini vererek hareket etmişlerdir. Devlet işlerinin aksamaması, millî menfaatlerin örselenmemesi düşüncesile, durumun aydınlanmasına intizaren, yurt hizmetine devamları kendilerinden rica edilmiştir.”
Havadis, 7 Ağustos 1965.
Liderler Dün Toplandılar
CKMP Alparslan Türkeş’in daveti üzerine koalisyona dahil partilerin liderleri dün öğleden sonra Başbakanlıkta, Başbakan Suat Hayri Ürgüplü’nün başkanlığında toplanmışlardır.
CKMP’den istifa ettikten sonra CKMP kontenjanına ait olan bakanlıkları işgal etmekte ısrar eden Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer ile Köyişleri Bakanı Seyfi Öztürk’ün durumlarını görüşmek üzere CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş’in daveti üzerine yapılan bu toplantıda koalisyona dahil bulunan liderler iki Bakanın tutumunu incelemişlerdir.
Toplantı Başlıyor
CKMP adına Genel Başkan Alparslan Türkeş, Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Kepir ve Genel İdare Kurulu Üyesi Cevad Odyakmaz, AP adına Genel Başkan Süleyman Demirel ve Genel Başkan Yardımcısı Faruk Sükan, MP adına İsmail Hakkı Akdoğan ile Hüseyin Ataman ve YTP Genel Başkanı Ekrem Alican’ın katıldığı dünkü toplantıya ilk olarak saat 16.50 de Süleyman Demirel ve bir müddet sonra da Ekrem Alican katılmışlardır.
Ekrem Alican Başbakanlığa girerken gazetecilerin bir suali üzerine <<Başbakan davet etti ve geldik>> şeklinde konuşmuştur.
16.50 de gelen MP heyeti adına da İsmail Hakkı Akdoğan, <<çağırdılar geldik. Bölükbaşı katılmak istemedi>> demiştir.
Toplantıya daha sonra da Faruk Sükan katılmıştır.
CKMP Heyeti Geliyor
Parti Genel Merkezinde yapılan Genel İdare Toplantısına katılan CKMP Genel Başkanı Türkeş ve arkadaşları liderler toplantısına saat 17.55 de gelmişlerdir.
Gazetecilerin toplantıyla ilgili sualleri üzerine Türkeş <<İçeriyi bir dinleyelim. Yorum yok. Toplantıdan sonra gerekli açıklamayı yapacağız>> demiştir.
Cumhurbaşkanının Kabulü
Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, dün sabah saat 09.30’da Çankaya’da, Başbakan Suat Hayri Ürgüplü’yü kabul ederek kendisiyle bir süre görüşmüştür.
Ürgüplü’nün Açıklaması
Başbakan Suat Hayri Ürgüplü, CKMP’den istifa eden Millî Savunma Bakanı ve Köyişleri Bakanı Seyfi Öztürk’ün durumları ile ilgili olarak şu açıklamayı yapmıştır.
<<CKMP’den istifa eden Millî Savunma Bakanı sayın Dinçer ile Köyişleri Bakanı sayın Öztürk’ün durumları hakkında umumi efkârı aydınlatmakta fayda görmekteyim.
Dördüncü koalisyonda kader birliği yaptığımız bu mümtaz arkadaşlarım, partilerinden ayrılır ayrılmaz, hiçbir mevki ihtirası taşımadıklarının en bariz misalini vererek hareket etmişlerdir.
Devlet işlerinin aksamaması, millî menfaatlerin örselenmemesi düşüncesile, durumun aydınlanmasına intizaren, yurt hizmetine devamları rica edilmiştir.
Dün akşamüzeri CKMP Genel Başkanı sayın Türkeş’in resmî müracaatı üzerinde de durum yeniden ele alınmış ve bugün koalisyon partilerinin sayın liderleri ile meselenin müzakere edilmesi kararlaştırılmıştır. İyi niyet ve samimiyetle her müşkülün çözüleceğine inanmaktayım. İnkişâfta umumi efkârı tekrar aydınlatacağım tabiidir.>>
Dinçer ve Öztürk’ün Sözleri
Millî Savunma ve Köyişleri Bakanları bir saat süren görüşmeden sonra, Başbakanlıktan ayrılırlarken gazetecilerle konuşmuşlar ve görevlerine devam edeceklerini açıklamışlardır.
Millî Savunma Bakanı Dinçer gazetecilere şunları söylemiştir:
<<Ben şahsen, dün de söylediğim gibi, istifa edip etmemek konusundaki istişarelerime devam ediyorum. Şimdilik bağımsız Bakan olarak görevimin başındayım.>> Dinçer Adalet Partisine girip girmeyeceği yolundaki bir soruya karşılık da, <<Şimdilik söyleyecek bir şeyim yok>> demiştir. <<Bizim 18 yıllık siyasî hayatımız milletçe malûmdur. Tertibin, isnadın ve ithamın bulunduğu yerde siyasî ahlâktan bahsedilemez. Bunu söyleyenlerin kısa mazileri sözlerine şahadet ediyor. Büyük Türk Milleti bunu da bilmektedir.
Ulus, 7 Ağustos 1965.,
Ürgüplü durumu Gürsel’le görüştü
Koalisyon liderleri dün toplandı
AP ve MP Bakanların değişmesini istemiyor.
Alparslan Türkeş, toplantıya bir saat sonra katıldı.
Koalisyon partileri liderleri Bölükbaşı hariç, Alparslan Türkeş’in resmî müracaatıyla dün saat 18.00 de Başbakan Ürgüplü’nün başkanlığında toplanmışlardır. Türkeş görüşmelere bir saat sonra katılmış, koalisyonun AP, YTP; MP kanatları liderleri konuyu önce aralarında görüşmüşlerdir. Bölükbaşı’nın eski İçişleri Bakanı İsmail Hakkı Akdoğan temsil etmiş, <<liderinin toplantıya katılmak istemediğini>> açıklamıştır. Görüşmelerde Türkeş’in yanında Cevad Odyakmaz ile Mustafa Kepir de hazır bulunmuşlardır. AP Genel Başkanı Süleyman Demirel de, Sağlık Bakanı Faruk Sükan’la toplantıya gelmiştir. MP’den Devlet Bakanı Hüseyin Ataman, İsmail Hakkı Akdoğan’la görüşmeleri izlemiştir.
Bilindiği gibi Türkeş, CKMP den istifa eden Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer ile Köy İşleri Bakanı Seyfi Öztürk’ün hükümetteki görevlerinden de ayrılmalarını istemiş, bu konuda önceki dün görüştüğü Başbakan Ürgüplü’ye dün saat 12.00 ye kadar mühlet vermişti. Türkeş, Dinçer ve Öztürk’ün hükümetten istifa etmemeleri halinde liderlerin bir araya gelerek durumu görüşmelerini Başbakandan resmî olarak talep etmiştir.
Başbakan Ürgüplü dün verilen mehilin bitmesine 4 saat kala, Cumhurbaşkanı Gürsel’i Çankaya’da bularak konuşmuş, daha sonra Dinçer ve Öztürk’ü, son defa da AP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Demirel’i kabul etmiştir. Dinçer ve Öztürk Başbakanla yaptıkları bu görüşmeden sonra <<Görevimizde kalmamız tekrar istendi>> demişlerdir. Öztürk, <<Kimlerin muhteris olduğunu millet yakında tanır.>> diye konuşmuştur.
BAŞBAKAN KONUŞUYOR
Öte yandan Başbakan Ürgüplü dün öğleden önce yaptığı bu temaslar sırasında diğer parti liderleri Alican ve Bölükbaşı’yla da bir ön temas kurmuş ve onların da fikirlerini almıştır. Bunlar telefonla olmuştur. Ürgüplü Başbakanlıktan ayrılırken gazeteciler etrafını almış ve onların sorularını cevaplandırmıştır. Gazeteciler pek tabiî, Türkeş’in resmî üzerine ne karar verildiğini Ürgüplü’den sormuşlardır. Ürgüplü, <<CKMP’den istifa eden sayın Dinçer ve sayın Öztürk’ün durumları hakkında efkârı umumiyeyi aydınlatmak istediğini>> ifade etmiş <<Siyasî kader birliği yaptığı bu mümtaz mesai arkadaşlarının hiç bir mevki hırsı taşımadıklarını, bunun bariz delilinin de CKMP den istifa ettikten sonra bakanlıktan da ayrılmak için başvurmuş olduklarını>> bildirmiştir. Ürgüplü daha sonra şunları söylemiştir:
<<Devlet işlerinin aksamaması, millî menfaatlerin örselenmemesi düşüncesile, durumun aydınlanmasına intizaren, yurt hizmetine devamları kendilerinden rica edilmiştir.>>
Ürgüplü, Türkeş’in resmî müracaatiyle liderlerin toplantıya çağrıldığını açıklamış, <<İyi niyet ve samimiyetle her müşkülün çözüleceğine inandığını ve inkişaflara göre umumi efkârı tekrar aydınlatacağını>> bildirmiştir.
NEDEN ÇEKİNİLİYOR?
Dinçer ve Öztürk’ün hükümetteki görevlerinde kalmaları en başta AP tarafından istenmiştir. Demirel, Ürgüplü’ye Türkeş’in gönderdiği bakanlarla çalışamayacağını kesin bir dille ifade etmiştir. Bu arada Ürgüplü bazı çevrelerle de temas kurmuş, Türkeş idaresindeki CKMP’den bu kabineye bakan alınmaması tavsiyesini edinmiştir. Bilindiği gibi Cumhurbaşkanı Gürsel de Dinçer ve Öztürk’e daha buhranın ilk günü, hükümetten çekilme düşüncelerini bir süre ertelemelerini istemişti.
Bu arada MP Genel Başkanı Bölükbaşı’nın da, Türkeş tarafından gönderilecek iki Bakanla bir arada olamıyacağını Başbakana duyurduğu anlaşılmıştır. YTP Genel Başkanı Alican, her ne şekilde olursa olsun göreve devamını düşündüğünü söylemiştir.
LİDERLER HAKEM OLACAK
İfade edildiğine göre koalisyon partilerinin liderleri dünkü toplantıda Türkeş’in iddialarını öğrenip bir nevi hakem olmuşlardır.
CKMP’NİN GÖRÜŞÜ
Dün kendisiyle konuştuğumuz yetkili bir CKMP’li, <<Maksadımız bir hükümet buhranı yaratmak değildir. Ancak nizamlara ve usullere de riayeti şart görmekteyiz.>> diye konuşmuştur. Aynı yetkili, Dinçer ve Öztürk’ün kabineden ayrılmaları halinde <<Daha müessir olmak>> hükümete iştiraki düşündüklerini bildirmiş ve fakat şöyle konuşmuştur: <<Adalet Partisi’nin ana sahibi bulunduğu hükümetin çalışmalarını, 27 Mayıs hareketini yapan ekip olarak asla tatminkâr bulmamaktayız. Biz CKMP’ye girmeden önce ve sonra, hükümetin tutum ve zihniyetini tasvip etmedik. İşleme tarzından da memnun değiliz.>> Bu yetkili, istekleri kabul edilmediği takdirde CKMP nin koalisyondan çekileceğini kesin şekilde bildirmiş <<sorumluluğa bu vaziyette katılmak niyetinde değiliz>> diye konuşmuştur.
Öte yandan dün liderle toplantısından önce kendisiyle konuştuğumuz YTP lideri Alican, <<Dâva kolay halledilecektir.>> diye iyimser bir hava içinde konuşmuş, <<konunun buhrana doğru gelişmesi, memleket yararına olmayacaktır.>> demiştir.
DİNÇER ÜRGÜPLÜ’YLE GÖRÜŞTÜ
Hasan Dinçer dün liderler toplantısından önce Başbakanla tekrar görüşmüştür. Dinçer gazetecilere şunları söylemiştir:
<<Gayemiz, post ve makam değildir. Bizim zaviyemizden mesele hizmettir. Hizmete dâvamız faydalı ise ederiz, değilse ayrılırız.>>
Havadis, 7 Ağustos 1965.
F. Uluç; Oğuz, Baran ve Dinçer’i isbata çağırdı
CKMP Genel Sekreteri, “H. Dinçer, CKMP’yi AP ile birleştirmeyi teklif etmişti. Oğuz Bayar’la gizlice temastan sonra bu partiyle uzun zamandanberi pazarlık içinde bulundular” dedi
Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Genel Sekreteri Fuat Uluç dün bir açıklama yaparak, CKMP’den istifa eden Hasan Dinçer, Seyfi Öztürk ve altı arkadaşının gülünç iddialarını sert bir şekilde cevaplandırmış, iddia sahiplerini ıspata davet etmiştir. Uluç, açıklamasında şunları söylemiştir:
<<Faşist metodla iş başına geldiler diyorlar, hangimiz faşistiz? Bunu onlardan sormak icabeder. Tüzüğün, programın değiştirilmesi suretiyle parti hüviyetinin ortadan kaldırılması asla vâki değildir. Tüzükte yapılan değişiklikler partiler kanununa uymaktan ibarettir.
Programın kifayetsizliği ve değişikliği Hasan Dinçer’in Genel Başkanlığında tesbit edilmiş ve Mehmet Altınsoy, Cevad Odyakmaz, İrfan Baran, Muzaffer Özdağ, Numan Esin, ve Rifat Baykal dan kurulu bir komisyon çalışmalarına başlamıştı. Programda değişiklik yapıldı diyenler bu lüzumu hissetmediler.
Henüz partinin üyesi olmayan bu üç arkadaşı niye vazifelendirdiler? Programın ilk kırk maddesi, ana ruhunu teşkil eden maddeler bu komisyon tarafından teşkil edildi. Redaksiyonu bizzat İrfan Baran yaptı. Onların istifasının asıl sebebi ne o, ne de bunlardır. Asıl sebepler başkadır.
Parti Hasan Dinçer’in elinde iken mahalli seçimlerde, Ahmet Oğuz’un elinde iken kısmî Senato seçimlerinde feci yenilgiye uğradı. Partiye seçim şansı tanımayan Hasan Dinçer idare kurulunun müteaddit toplantılarında AP ile anlaşmayı ve hatta birleşmeye kadar varacak bir zemin bulmayı ortaya attı. Uğradığı sert tepkiler karşısında tevil yoluna saptı.
Ahmet Oğuz, <<teşekkül tarzı, teşekkül maksadı, güttüğü politika bakımından AP bu memleket için felâkettir>> dedi. <<Gövdesi var, başı yoktur>> iddiasında bulunarak düşüncesini klişeleştirdi. Fakat, Celâl Bayar’la gizlice ziyaretinden sonra fikrini değiştirmiş ve AP den yumuşak bir dille bahsetmeye başlamıştır. Öyle anlaşılıyor ki, bu zatlar uzun zamandanberi AP ile pazarlık halinde idiler. CKMP bugünkü hüviyeti ile AP için korku veren bir müessese olmuştur.>>
Havadis, Fahir Ersin, 7 Ağustos 1965.
Tarafsız Başbakanın beklenmedik davranışı
Dördüncü Koalisyon hükümetinde, CKMP’yi temsil eden iki Bakanlığın koltukları, bugün müstakil milletvekili sıfatını taşıyan Sayın Dinçer ve Sayın Öztürk tarafından ısrarla işgal edilmektedir.
Bu durum 4. Koalisyon hükûmeti protokolunda yer almadığı halde hükümete Parlâmento üyelerinin güven oylarının veriliş gayesine aykırı olarak müstakil grubun da iştirak ettirilmesi gibi yeni bir hukuki durum ortaya çıkmaktadır.
CKMP’den istifa etmeleri ve bir partiye intisap etmemiş bulunmaları neticesi “Müstakil Milletvekili” sıfatını taşıyan Dinçer ve Öztürk’ün, henüz, bu grubu temsil yetkileri de olmadığına göre, ortaya çıkan mesele büsbütün kör düğüm olmaktadır.
Sayın CKMP lideri Türkeş’in vaki davet üzerine Başbakan Ürgüplü ile yaptığı görüşme sonunda teklif ettiği liderler toplantısının takarrür etmesi, meselenin iyi niyetle halli için müsbet bir adım olarak karşılanabilir.
Ne var ki, tarafsız Başbakan hüviyetinde bulunan sayın Ürgüplü’nün, bu iki Bakanın davranışlarını açıkça himaye eder beyanları olmasa idi.
Ürgüplü, olaydan üç gün sonra dün yaptığı açıklamada <<Dördüncü koalisyonda kader birliği yaptığımız bu mümtaz arkadaşlarım, partilerinden ayrılır ayrılmaz, hiç bir mevki ihtirası taşımadıklarının en bariz misalini vererek hareket etmişlerdir.>> demekte. Ancak bu mevki ihtirası taşımayan hareketlerin ne olduğunu meşkuk geçmektedir.
<<Devlet işlerinin aksamaması, millî menfaatlerin örselenmemesi düşüncesiyle, durumun aydınlanmasına intizaren, yurt hizmetine devamları rica edilmiştir>> şeklindeki muğlak ifade bir gerçeği gözlerden, düşüncelerden uzaklaştıramamaktadır.
Sanki bu Bakanlar, partilerinden ayrıldıktan sonra, görevlerinden de istifa etmişler de, Sayın Başbakan devlet işlerinin aksamaması için, kendilerinden vazifelerine devam etmelerini talep etmiştir.
Bu doğru değildir. Çünkü, Sayın Dinçer de, Sayın Öztürk de, bütün açıklamalarında istifa etmediklerini, bunu düşünmediklerinin ısrarla ve sarahatle beyan etmişlerdir.
Hal böyle olunca, Ürgüplü’nün beyanları, peşin bir hükmün, aralarında varılan bir anlaşmanın, kamu oyunda müsbet etki yaratmasına zemin hazırlamak çabasından ileri bir mâna taşımamaktadır.
Nitekim, Dinçer, Ürgüplü’nün beyanından haberdar bulunmadığı bir saate yaptığı yeni bir açıklamada Başbakanın ortaya attığı teze hiç temas etmemiş, Ürgüplü’nün kendilerinden görevlerine devam etmelerini istediğini söylememiş, buna mukabil Başbakanı da güç bir durumda bırakarak <<Ben şahsen dün de söylediğim gibi, istifa edip etmemek konusunda istişarelerime devam ediyorum>> demiştir.
Bu açık beyan karşısında, Sayın Başbakanın, Koalisyonun bir kanadının hak ve hukuku karşısında, kendisinin de imzası bulunan centilmenlik anlaşması içinde, tarafgir hareketi kendisinden beklenmeyen, ümit edilmeyen bir davranış olarak karşılanırsa, bunun vebali elbette ki kendisine ait olacaktır.
Haber, Can Pulak, Ankara notları, 7 Ağustos 1965.
Türkeş’in oyunu
Dördüncü Koalisyon Hükûmetinin üzerini kaplayan kara bulutlar nihayet dağıldı.
Koalisyon Hükûmetini, siyasi partileri ve başkent siyasi çevrelerini beş günden beri meşgul eden bir problem Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer ile Köy İşleri Bakanı Seyfi Öztürk’ün istifaları sonucu halledildi.
Oysa Türkeş tarafından oynanmak istenen oyun basitti. CKMP kontenjanından kabineye giren iki bakan partiden istifa ettiklerine göre, hükûmetteki görevlerinden de ayrılmalıydılar.. Koalisyon Hükûmeti Başkanı Ürgüplü’ye başvurarak bu iki bakanın istifa ettirilmesini istiyen Türkeş bir süre sessiz kalmayı tercih etti. Başbakan Dinçer ve Öztürk’ün istifalarının bir kabine buhranını doğurabileceği şeklindeki bir endişeye kapılıp CKMP liderinin isteğini geciktirince, Türkeş bu kere ikinci bir oyuna başvurarak, Başbakanı liderleri toplamaya davet etti. Bunun üzerine Ürgüplü, iki gün geceli gündüzlü devam edecek olan temaslarına başladı.
İlk plân istifaları istenen iki bakanı kabul etti. Gerek Dinçer ve gerekse Öztürk, Başbakanla görüşmeye, istifaları ceplerinde gelmişlerdi. Bakanlar <<İstifalarımızı istiyorsanız çekilelim. Yok, eğer Türkeş’in bir oyununa geleceksek, biz CKMP’nin değil, evvelce Türkiye Cumhuriyeti’nin Bakanlarıyız, çekilmeyiz>> dediler. Başbakan her iki bakanın bir süre daha görevlerinde kalmalarını arzu etti ve Türkeşin liderler toplantısı teklifini kabul ederek liderleri topladı.
Toplantıya Bölükbaşı katılmak istemediğini bildirerek, yerine İsmail Hakkı Akdoğan ve Hüseyin Atamanı gönderdi. AP, YTP ve CKMP Genel Başkanlarının bizzat katıldıkları toplantıda Türkeş dinlendi. CKMP lideri iki bakanın istifa ettirilmesinde direnerek, <<Aksi halde protokolü çiğner ve ihlâl etmiş olursunuz>> dedi. Başbakan bu görüşü yerinde bularak ihtilâfı uzatmamak gayesiyle Dinçer ve Öztürk’le ikinci bir görüşme yaptı ve <<istifanız isteniyor>> dedi. İki Bakan, Başbakanın daha fazla teferruata girmesini beklemiyerek ceplerinde hazır bulunan istifalarını masanın üzerine bıraktılar ve Başbakanlığı terkettiler.
Bakanların istifaları Türkeş’i tatmin etti. Ancak Başbakan Koalisyonun huzursuzluğuna sebep olan CKMP Genel Başkanından bir an önce yeni adayların bildirilmesini istedi. Dolayısıyla da aynı gün ikinci bir liderler toplantısına lüzum olduğunu bildirerek <<Adayları en geç bu akşam 21’e kadar tespit ederek bana bildirin>> dedi. Türkeş talebe uydu. CKMP Genel İdare Kurulu adayları süratle tespit etti. CKMP bunları liderler toplantısına getirdi ve Başbakanın tasvibine surdu.
İkinci Liderler toplantısı kısa sürdü. Başbakan gazetecilere adaylar üzerinde liderlerin mutabakata vardıklarını bildirerek <<İsimleri Cumhurbaşkanının onayına sunacağım>> dedi.
Adaylar açıklanmamakla beraber iki yeni Bakanın Hazım Dağlı, Mustafa Kepir ve Cevad Odyakmaz arasından çekileceği belli oldu. Bu üç isim üzerinden yeni Bakanların tespit edildiği, toplantıya katılan parti liderleri tarafından da ima edildi.
Dördüncü Koalisyon Hükûmeti üzerindeki kara bulutlar dağıldı. Kısaca, yorgan gitti, kaba bitti.
Son Havadis, Orhan Seyfi Orhon, 7 Ağustos 1965.
Türkeş meselesi!
Sayın Alparslan Türkeş’in CKMP Genel Başkanı seçilmesinin çıkardığı mesele, siyasette hâlâ sivil hayat şartlarına uyamamamızın neticesidir.
Hepimiz bir Türkeş meselesi içindeyiz. Lehinde de, aleyhinde de olsak farketmez. Bizim Türkeş’le beraber yürüyen dâvamız nedir? Türkeş’ten hangi meselemizin hallini bekliyoruz?
Hiç kimse bu zatın siyasî fikirleri hakkında açık bir şey söylemedi. Söylenenler birbirini tutmayan dedikodulardan ibaret. Irkçıymış, İnönü düşmanıymış, totaliter bir rejime taraftarmış, demokrasinin bugünkü şartlar içinde yürümeyeceğine inanıyormuş, kısa bir dikta idaresi altında ekonomik, sosyal, kültürel bütün hazırlıklar yapıldıktan sonra demokrasiye geçilmesine taraftarmış…
* * *
Bunların hepsi birbirine bağlanan <<mış, mış>> larla bir takım rivayetlerden ibarettir. Benim pek yakında tanıdığım sayın Türkeş’se büsbütün başkaydı. Son derece mütevazı, nazik bir zattı. Askerlikten ayrılıp sivil hayata girmiş, staj görüyor gibiydi.
Gayesi demokratik rejimin gelişmesine çalışmaktı. Yeni girdiği parti kademelerinde adım adım ilerleyip bu gayeye hizmet edecekti.
Ben onun, <<ihtilâlin kuvvetli Albayı>> hüviyetinden çok fazla, bu sivil karakterini beğendim. Milliyetçi olması bana emniyet vermişti.
Fakat sevincime doymaya vakit kalmadı. Arkasından sayın Gürsel’e bir açık mektup yayınladı. Bu mektuptaki Türkeş, hâlâ ihtilâlin kuvvetli Albayı Türkeş’ti. Yakınlık gösterdiği Adalet Partisine kalemini mitralyöz gibi kullanarak ateş ediyordu.
* * *
Ulus gazetesi işine yaradığı için bu mektubu, hiçbir mütalâa eklemeden neşretti. Sayın Türkeş, yeni girdiği bu partide sivil hayata intibak ederek demokratik çalışmalarla başarı kazanacakken, marş marşla bir hamlede zirveye çıkıverdi.
Arkasından CKMP’de panik patladı. İstifalar birbirini kovaladı. Ne yapmak istediği bilinmeyen bu zatın durumu siyasî bir mesele oldu!
Genel Başkan seçildikten sonra ilk işi, toplantılarda genel kurul üyelerinin boyunbağı takmalarını istemek olmuştur.
Adeta, Büyük Petro’nun Rus mujiklerinin sakalını traş ettirmesinden ilham alan bir hareket! Türkeş bu mudur? İlk icraat bu olursa arkasından neler geleceği şüphe uyandırmıştır.
Aşırı solcu bir gazete, bu partideki istifaları beğeniyor, sıhhat alâmeti sayıyor. Öbürleri parmakları ağızlarında, Türkeş’in; <<Bu işe baş koyduk!>> parolasının neticesini bekliyorlar.
* * *
Oysa, gerçekte bir Türkeş meselesi yoktur, sivil hayata bir türlü alışamamak meselesi vardır. Türkeş, emekliye ayrılıp bir siyasî partiye girdikten sonra, ihtilâlci Albay rütbesiyle ilerlemiyecekti. Demokratik sivil çalışmalarla adım adım partilileri kazanarak ilerliyecekti.
Fikirlerini her gün biraz daha yayacaktı, kendisini partiye sevdirecekti. Bir başarılı adımdan öbürünü atarak her ulaştığı yer onun hakkı olacaktı. Böylece yalnız kendi partisinin değil bütün memleketin güvenini kazanacaktı.
Öyle yapmadı. İhtilâldeki gibi bir iktidar darbesiyle başa geçti. Arkadaşları korkarak kaçışıp dağılmaya başladılar. Şimdi her tarafta bir Türkeş meselesi dalgalanıyor. CKMP gökyüzüne mi çıkacak, büsbütün batacak mı, belli değil!
* * *
Bütün bunlar sivil hayata bir türlü alışamadığımıza delildir. Üniformalar, siyasî parti gardroplarına konmadan politikacılığa girilmemesi gerektiğini bir türlü anlayamıyoruz.
Böyle olunca da her şey birbirine karışıyor. Sonunda içinden çıkılmaz meselelerle karşılaşıyoruz. İşte, en yenisi: Türkeş meselesi!
Havadis, 7 Ağustos 1965.
Adaletin kararını çiğneyenler hakkın savunucusu olamaz
Türkeş’in tekzibini mahkeme kararlarına rağmen neşretmemekte direnenler insan hak ve hürriyetleri, adalet ve hukuk anlayışları bakımından hangi zihniyetin zebunu olduklarını açıkça ortaya koymuş bulunmaktadırlar.
Adalet Partisi’nin organı Adalet gazetesi, CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş’in bir tekzibini, müteaddit mahkeme kararlarına rağmen neşretmemektedir. Mensup olduğu bir siyasî partinin, taşıdığı isme, hukuk ve adalet anlayışına taban tabana zıt olan bu davranış, AP’lilerin daha bugünden hangi zihniyetin zebunu bulunduklarını açıkça ortaya koymaktadır.
Anayasada teminat altına alınmış bulunan insan hak ve hürriyetlerini, kesinleşmiş mahkeme kararlarına rağmen hiçe sayan bu davranış, yarın bu parti mensuplarının iktidara geldiklerinde nasıl bir davranış ve tutum göstereceklerini belirtmesi bakımından ibret verici bir vesika niteliğindedir.
Olayın Doğuşu
Bu hukuk dışı, insanın hak ve hürriyetlerini hiçe sayan davranışın doğuşu şöyledir. Adalet gazetesinde şahsıyla ilgili olarak çıkan bir yazıya kanuni hakkını kullanarak tekzip gönderen Türkeş’in talebini yerinde ve haklı gören Ankara 2 inci Sulh Ceza Mahkemesi 21/7/1965 tarihinde, 1965/ ve 12, 14 ve 15 sayılı kararları ile neşrini istemiş ve gazeteye durum tebliğ edilmiştir. Gazete ilgilileri bu karara aynı gün itiraz etmişlerdir. İtirazı inceleyen 4 üncü Asliye Ceza Mahkemesi gene aynı gün 965/85 sayılı kararı ile bu itirazı red ederek, tekzibin neşrine karar vermiştir.
Mahkemenin bu kararı gazetenin çeşitli oyalamaları ile 6 gün sonra yani 27/7/1965 günü mes’ullere tebliğ edilebilmişlerdir. Hak, adalet ve hukukun savunucusunu olduğunu iddia eden AP organı gazete buna rağmen, tekzibi neşretmemekte direnmiştir.
Kanunları açıkça ihlâl eden, çiğneyen bu davranış karşısında mesele yeniden adalete intikal ettirilmiştir.
Adalet’e Gönderilen Tekzibin Metni
Türkeş tarafından neşri talep edilen tekzip metninde ise şöyle denilmektedir.
<<27 Mayıs inkılâp hareketinde, ordu adına vazife görmüş olanlara karşı devam etmekte olduğunuz neşriyatın temeli, yalana dayanmaktadır.
Ordumuzda vazife görmüş ve görmekte olanlara, ancak hürmet ve takdir bekleyenlerdeniz.
Bizleri birbirimize düşürerek intikam alma gibi yollar kimseye ve hatta size fayda sağlamaz, sağlamamıştır.
Emekliye sevkedilen, Türk ordusunun şerefli mensuplarına karşı gazetenizde çıkan <<Namussuzlar, DP ile yakın alâkaları bulunan subayları tesbit ederek temizleyeceğiz>> gibi sözlerin sahibi, benim gibi bir subaya değil, mesleğini yalancı ve uydurma şahitlere dayayan kimselere ait olabilir. Böyle bir politikanın esiri olanların isnatları ordu üzerinde iz bırakmaz.>>
Cumhuriyet, Medeniyet, 7 Ağustos 1965.
Türkeş AP gazeteleri hakkında dava açtı
CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, bazı AP organı gazeteler hakkında dâvâ açtığını dün açıklamıştır. Türkeş bu konuda şunları söylemiştir.
<<AP organı bazı gazetelerde şahıslarımız ve partimiz hakkında yalan ve iftiralar yayınlandığı için hâkim kararıyla gönderdiğimiz tekzipler, bu gazeteler tarafından kanunlar ayaklar altına alınmak suretiyle yayınlanmamaktadır. Bu yüzden bu gazeteler aleyhine mahkemeye başvurularak dâva açılmıştır.
Daha iktidara gelmeden hukuk düzenini hiçe sayan, kanunları çiğnemeyi itiyat haline getiren bu zihniyetin yarın iktidara tam olarak sahip olduğu zaman ne şekilde feci bir iradenin ortaya çıkacağı daha şimdiden anlaşılmaktadır.>>
CKMP Genel Merkezideki yaygın kanaate göre, bir kısım AP organı gazetelere gönderilen tekzip yazıları bizzat Genel Başkan Süleyman Demirel’in isteği üzerine yayınlanmamaktadır.
Dünya, 7 Ağustos 1965.,
TÜRKEŞ, GENEL İDARE KURULUNA BİLGİ VERDİ
CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, dün Başbakanlıkta yapılan liderler toplantısından sonra CKMP Genel Merkezine giderek toplantı halinde bulunan Genel İdare Kuruluna bilgi vermiştir.
Toplantıda Millî Savunma ve Köy İşleri Bakanlarının partiden istifaları ile meydana gelen hukukî durum tekrar gözden geçirilmiş, liderler toplantısında ortaya atılan fikirler üzerinde durulmuştur.
Yeni Gazete, 7 Ağustos 1965.
MP’NİN İTİRAZINA RAĞMEN İKİ BAKANIN TAYİNİ ÇIKTI
Koalisyon ortaklarından Bölükbaşı’nın lideri olduğu MP’nin itirazına rağmen Millî Savunma Bakanlığına Çankırı CKMP Senatörü Hazım Dağlı’nın getirilmesi katileşmiştir. Köy İşleri Bakanlığına ise Yozgat Milletvekili Mustafa Kepir tayin olunmuştur. Hazım Dağlı’nın Millî Savunma Bakanlığına getirilmesi, MP’nin bu tayine taraftar olmadığını bildirmesinden kısa bir süre sonra Cumhurbaşkanlığı tarafından resmen açıklanmıştır. MP, Yozgat CKMP Milletvekili Mustafa Kepir’in Köy İşleri Bakanlığına getirilmesinde herhangi bir itirazda bulunmamıştır.
Dinçer ile Öztürk’ün istifalarından sonra dün gece yapılan Koalisyon Partileri Liderleri ve Temsilcileri toplantısında CKMP Köy İşleri ile Millî Savunma Bakanlığı için beş isim öne sürmüş, bunlardan Dağlı’nın Millî Savunmaya, Kepir’in ise Köy İşleri Bakanlığına getirilmesinde Koalisyon Partileri bir ön görüşe varmışlardır. Ancak Genel Başkan Bölükbaşı’nın katılmadığı toplantıda MP temsilcileri Hüseyin Ataman ile İsmail Hakkı Akdoğan bir de Genel Başkan ve yetkili organları ile bu meseleyi görüşüp kat’i kararlarını bildireceklerini söyliyerek mehil istemişlerdir.
MP TEBLİĞİ
MP Genel İdare Kurulu da dün akşamüzeri toplanarak teklif edilen adayları görüşmüş ve varılan kararı Ataman ile Akdoğan Başbakanlık’ta Ürgüplü’ye bildirmişlerdir. Bunu takiben MP bu açıklamayı yapmıştır.
“4. koalisyon hükûmetine girecek bakanlar hakkında 4kpartinin mutabakatı sağlandıktan sonra koalisyon tanzim olunmuştur. Bu itibarla aynı usulün münhal bakanlıklara atananlarda da tatbik edilmesi tabiî ve zaruridir. MP, Millî Savunma Bakanlığı için CKMP tarafından gösterilen adaya mutabakat beyan edemiyeceğini ve bu mutabakat sağlanmadan Başbakanın Cumhurbaşkanına bir teklifte bulunamıyacağını sayın Ürgüplü’ye bildirmiştir.”
Gazetecilerin, “Başbakan isimleri bildirirse ne olur” sualine MP Genel Sekreteri İsmail Hakkı Akdoğan “bu da kendilerinin bileceği iştir” cevabını vermiştir.
Başbakan Ürgüplü, MP heyetinin kararını bildirmesinden sonra, akşamüzeri Çankaya Köşküne giderek Gürsel’le görüşmüştür. Ürgüplü’nün Gürsel’le bugün yaptığı bu ikinci görüşmeden sonra Hazım Dağlı’nın Millî Savunmaya, Kepir’in ise Köy İşlerine tayinleri resmen açıklanmıştır.
BAĞRIMIZA TAŞ BASACAĞIZ
MP Genel İdare Kurulu Koalisyon Liderlerine ve Başbakan’a Millî Savunma Bakanlığına getirilmek istenen Hazım Dağlı hakkında ademi muvafakatı bildirildikten sonra Başbakanın nasıl hareket edeceğini parti merkezinde toplu olarak beklemeye başlamışlardır.
MP’liler başta Genel Başkanları Bölükbaşı olmak üzere Dağlı ve Kepir’in Bakanlıklara tayinlerini masa başında radyo dinliyerek öğrenmişlerdir. Bundan sonra Koalisyonun diğer ortaklarının ve Başbakanın bu hareketinin MP tarafından nasıl karşılanması lazım geldiği konusunda bir karara varmak üzere Genel İdare Kurulu Bölükbaşı’nın riyasetinde toplanmıştır. Bu toplantı 21.45 e kadar devam etmiş, Genel Başkan Bölükbaşı partiden ayrılırken gazetecilere yarın sabah bir tebliğimiz olacak, demekle yetinmiştir.
Öte yandan MP Genel Sekreter Yardımcısı Konya Milletvekili Kemal Ataman da Başbakanın ve zamanı gelince tepkimizi elbette göstereceğiz” demiş ve devamlı şunları söylemiştir:
“Biz 30 milyon Türke söz verdik. Bu Koalisyonu yürüteceğiz. Eğer Koalisyon yürümüyorsa bunu Başbakan düşünsün. Biz Koalisyonu bağrımıza taş basıp 10 Ekim seçimlerine kadar götüreceğiz. Şimdilik herhangi aşırı bir tepkimiz olmayacaktır.”
RUSYA GEZİSİNDEN SONRA
Öte yandan MP Genel İdare Kurulunun muhalefetleri dikkate alınmadan Hazım Dağlı’nın Millî Savunma Bakanlığına tayinine karşı asıl tepkisini Başbakanın Rusya gezisinden sonra tatbik mevkiine koyacağı söylentileri çıkmışsa da bu söylentileri MP ileri gelenlerine teyit veya tekzip ettirmek mümkün olmamıştır.
Teyidine imkan olmayan diğer bir söylentiye göre MP Koalisyondan çekilmeyecek fakat MP’li Bakanlar hükümet içinde pasif bir tutum takınarak hükümet işlerinin kendi arzuları hilafına mani olmaya çalışacaklardır.
Dünya, 7 Ağustos 1965.,
Dinçer ve Öztürk Bakanlıktan çekildi
Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer ve Köy İşleri Bakanı Seyfi Öztürk dün akşam Başbakanla yaptıkları görüşmeden sonra, dördüncü koalisyon hükûmetindeki görevlerinden istifa ettiklerini açıklamışlardır.
Koalisyonun CKMP kanadına mensup Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer ile Köy İşleri Bakanı Seyfi Öztürk’ün partilerinden istifa etmeleri üzerine hâsıl olan durumu görüşmek üzere Başbakan Suat Hayri Ürgüplü’nün başkanlığında iki toplantı yapılmıştır.
Saat 21 deki ikinci toplantıya da bir önceki toplantıda bulunan parti liderleri katılmışlardır.
Başbakanlığa gelirken gazetecilerle görüşen CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, Bakanlıktan da istifa eden Millî Savunma ve Köyişleri Bakanlarının yerine atanacak yeni bakanların isimleri üzerinde durulup durulmayacağı hakkındaki bir soruya cevaben, <<evet, yeni isimler üzerinde duracağız>> demiştir.
İkinci toplantı saat 21.30’da sona ermiş ve istifa eden iki bakanın yerine atanacak olan yeni bakanlar konusunda liderler mutabakata varmışlardır.
Toplantıdan ilk olarak çıkan YTP Genel Başkanı Ekrem Alican, basın mensuplarının sorularına cevaben <<isimler tesbit edildi. Cumhurbaşkanına arzolunup tasvip gördükten sonra açıklanacaktır>> demiştir. Alican, diğer bir soruya karşılık da, her iki bakan adayının parlâmento üyesi olduklarını söylemiştir.
CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş de, koalisyonun diğer kanatlariyle yeni bakanlar konusunda tam bir mutabakata varıldığını bildirmiş, bir soru üzerine de Genelkurmay Başkanı’nın toplantı arefesinde yaptığı görüşmenin normal olduğunu söylemiştir.
Havadis, Gökhan Evliyaoğlu, 7 Ağustos 1965.
Dünya nereye gidiyor Kır At nereye?
Dünya nereye gidiyor, biz neredeyiz?
Avrupa politikası, Batı düşüncesinin büyüklerinden birini, düşünür ve yazarı Jean Paul Sartre’ı Fransa Cumhurbaşkanlığına aday gösterirken bizde iri gövdeli, ufacık beyinli bir siyasî parti sembolik bir hayvanın peşinde bir kısım halkın duygularına seslenerek siyaset yapmaktadır.
Bu partinin, ülkemizin sorunları üzerine söyliyecek bir sözü bulunmayan yeni yetme liderciği, işini gücünü bırakmış, bir hayvanı övmekle vakit geçiriyor.
Kıratın öteki seyisleri de CKMP’yi baltalamak, gelişmesini önlemek maksadıyla ellerindeki bütün imkânlarla çalışıyorlar.
Sahte delege kartları bastırıp CKMP genel kongresine uydurma delege sokmak istediler, olmadı. Emirlerindeki yazarcıkları CKMP’nin şerefli üyelerine saldırttılar, olmadı. Ne yaptılarsa CKMP Genel Kongresini AP Genel Kongresine benzetemediler.
Şimdi de bir takım eski model iftira tezvir silâhlarını kullanmak istiyorlar; CKMP, CHP ile işbirliği yapacakmış, sayın Türkeş, sayın İnönü’yü ziyaret edecekmiş, Demirel, sayın Türkeş ile bir masada oturamazmış.
Bunlar alışılmış, bıkılmış çok eski oyunlardır. Demagojinin ta kendisidir.
CKMP 1965 politikasına peşin fikirlerle, tahriklerle, husumetle girmiyor. Geçinmeğe niyetli olan herkesle ve her teşekkülle iyi münasebetler kurmağa kararlıdır. Olağanüstü bir Genel Kongre sonucunda bir centilmen jesti ile tebriklerini CKMP’ye gönderen ve yeni Genel Başkan ile Genel Kurula başarı dileyen ve ziyaret eden medenî teşekküller, aynı şekilde cevap alacaklardır. Fakat kendi kitlelerine çalım satmak maksadıyla 27 Mayısın Alparslan Türkeş’ini tebrikten çekinenler de eninde sonunda yeni Genel Başkanın Hükûmet yönetiminde söz sahibi olduğunu kabul edeceklerdir.
Yalancının mumu yatsıya kadar yanacaktır.
CKMP Batı düşüncesi yönünde gelişecektir ve Türkiye politikasına musallat Doğulu ve ilkel entrikalara ümid bağlayanlar hüsrana uğrayacaklardır.
Havadis, 7 Ağustos 1965.
CKMP teşkilâtı, istifaları sevinçle karşıladı
Bakanlıklardaki koltuklarını terketmek istemiyen Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer ve Köy İşleri Bakanı Seyfi Öztürk ve arkadaşlarının Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinden istifaları, CKMP teşkilâtında büyük bir sevinçle karşılanmıştır. Dün bu münasebetle parti Genel Merkezine teşkilâttan yüzlerce telgraf gelmiştir. Telgrafların bazılarında aynen şöyle denilmektedir:
Sayın Alparslan Türkeş
CKMP Genel Başkanı
Türk milletinin gerçek dert ve ihtiyaçlarına nüfuz eden bir anlayışla formunu bulan programın aydınlık mânasını karartmak isteyen beyanlarla CKMP’den istifa eden Senatör ve Milletvekilleri ve bunlar arasında bulunan iki Bakanın davranışları demokratik anlayışla gayri kabili bir tekliftir. 18 senedenberi CKMP’nin emeklemesinin hakiki sebebi bu olayla açıkça meydana çıkmıştır şimdikinden daha azimli ve imanlıyız. Trakya teşkilâtımız adına sizi ve değerli mesai arkadaşlarınızı tebrik eder, başarılar dilerim.
CKMP Trakya Bölge Müfettişi
Şefik Önengüt
Sayın Alparslan Türkeş
CKMP Genel Başkanı
Kurulduğundanberi çilekeş partimizin katilliğine yeltenenlere bir kısım kişiler daha ilâve edilmiştir. Partimize millet yolunda yeni bir yön verecek kişilere bağlılığımızı bir kere daha bildiririm. Saygılarımla.
Mudanya İlçe Başkanı
Hasan Yenidikici
Sayın Alparslan Türkeş
CKMP Genel Başkanı
Demokratik hukuk düzeni içinde kişi iradesini hakir görüp, partimizden istifa ederek vefasızlık örneği veren Bakanların koltuklarını bir an evvel terketmelerini teşkilât adına rica ederim.
Sakarya Teşkilâtı
Mücadelemiz, saflarınızda devam etmektedir. Biriz, beraberiz. Azmimizden hiçbir şey kaybetmedik. Başarılar diler saygılarımızı sunarız.
Çerkeş CKMP İl Başkanı
Dursun Kılınçarslan
Sayın Alparslan Türkeş
CKMP Genel Başkanı
Genel Kongrenizi memnuniyetle izledik. Genel İdare Kurulu ve şahsınızın Başkanlığını tasvip ile bağlılığımızı bildiririz.
CKMP Ereğli Teşkilâtı adına
Kâzım Topuz
HerGün, M. Faruk Gürtunca, Başyazı, 7 Ağustos 1965.
Görünen Köy Kılavuz istemez
Başbakan Suat Hayri Ürgüplü, Moskova’ya gideceği bir sırada, epi ter döktü. CKMP’li Hasan Dinçer ile Seyfi Öztürk partilerinden ayrılınca, kabinedeki görevlerinden de ayrılmak zorunda kaldılar. Dünkü liderler toplantısından sonra ikisi de istifalarını basmak zorunda oldular. Şimdi yerlerine yine iki milletvekili getirilmiş bulunuyor.
Bunun normal şekli de buydu. Mademki kabinenin bir kanadını CKMP teşkil ediyordu. Kendi arasından ayrılanların sandalyelerine elbette o, yine kendi çatısı altından iki üyesini yetirecekti.
Fakat, Koalisyonun bu anlaşmaya varmasında yeni CKMP Genel Başkanının da dördüncü başarısını kayıt etmek lâzımdır.
Türkeş, birinci başarısı ile bu partinin saflarına girmişti.
Türkeş, ikinci başarısı ile kendi arkadaşlarını partinin ön saflarına kayırabilecek genel müfettişliği elde etti.
Türkeş, üçüncü ve kesin başarısı ile kendisini Genel Başkan seçtirdi ve sonunda kurucuların çoğunu ekarte etti.
Türkeş, nihayet, dünkü 4. başarısı ile partisinden ayrılan Dinçerle Öztürk’ün kabinedeki boşalan yerlerine CKMP’li iki bakanı getirtti.
Kulaktan kulağa varan söylentilere göre Türkeş ileride AP, YTP ve MP den ayrı partilerle iş birliği yapacakmış. Kısa zamanda bu 4 başarıyı elde eden albayın kafasının içindekileri tahakkuk ettirmek için partiler karşısında çetin bir ceviz olarak şimdiden görünüyor. Malûm ya: Görünen köy kılavuz istemez.
Havadis, 7 Ağustos 1965.
CKMP’den ayrılanları AP’liler kabul etmiyor
CKMP’den istifa eden Oğuz, Dinçer ve Öztürk’le arkadaşlarının, AP liderleri ile uzun zamandanberi devam eden pazarlıklarının meydana çıkıp, bazı vaadlerle bu partiye girecekleri söylentileri, gerek kendi seçim çevrelerinde ve gerekse AP teşkilâtında şiddetli tepkilere yol açmıştır.
Dün bu hususta kendisiyle görüştüğümüz AP kurucusu bir Genel İdare Kurulu üyesi <<Buna ne imkân vardır ve ne de sebep> demiş ve şunları ilâve etmiştir. <<Yıllardanberi partimize en ağır ithamları yapan, partimiz hakkında tevzi ve iftira kampanyasında rol alan, siyasi ahlâk ve telâkkileri gün ışığına çıkmış bu kimseler partimize ne kazandıracaklardır. Unvan ve makam sahipleri oldukları zaman karşımızda aslan kesilen, düştüklerinde kuzu postuna bürünen politikacıları artık millet çok yakından tanımakta ve bilmektedir.>>
Partiye iltihakları halinde AP’nin merkez kontenjanından aday gösterilecekleri hakkındaki söylentilere de temas eden AP Genel İdare Kurulu üyesi <<Merkez kontenjanı, şunun bunun yemleneceği bir arpalık değildir. Bu kontenjan şunu veya bunu milletvekili çıkarmak, şunu veya bunu koltuk sahibi yapmak için ihdas edilmemiştir. Bundan gaye, partiye faydalı ve yararlı olacak ve fakat teşkilât tarafından tanınmayan kimselere bir hizmet imkânı sağlamak için ihdas edilmiştir. Büyük devlet adamı, eşleri bulunmaz politikacılar olarak gösterilen bu kimseler, kendilerine güveniyorlarsa ve bu kadar kuvvet ve kudret sahibi iseler, seçildikleri bölgelerden müstakil olarak adaylıklarını koyarlar, kazanırlar ve Meclise gelirler. Bu suretle millet de, memleket de kendilerinden istifade eder. Aksi halde AP’de büyük çöküntü olur, istifa ederiz.>> demiştir.
Havadis, 7 Ağustos 1965.
Bir AP Belediye Meclisi üyesi CKMP’ye geçti.
Gelibolu – Şehrimiz Belediye Meclisinin AP’li üyesi Feyzi Gürgen dün partisinden istifa ederek CKMP saflarına katılmıştır. Gürgen, AP’den istifa ve CKMP’ye katılış sebebini şöyle açıklamıştır: <<Kıymetli reylerinizle belediye meclisine seçilmiştim. AP listesinde olmama rağmen bugün CKM Partisine geçmemin nedenlerini aşağıda sunuyorum.
Şahsen Kore Savaşlarında bulunmuş, Avrupa ve Amerika’yı görmüş bir kimse olarak mutaassıp bir partici değil, her şeyden önce vatan ve milletine âşık bir Türküm.
Bu gün gerek AP ve gerekse CHP iki hasım parti halinde adeta birbirlerine düşman gözüyle bakıyor, intikamcı bir politikanın zebunu bulunuyorlar.
Eski Demokratlar ve o partinin başını yiyen menfaatçi zümre maalesef ön safhına geçmiş, 27 Mayıs öncesi durumu yaratmak üzeredirler.
Gelibolu’da seçim öncesi vaadedilenlerin hiç biri tahakkuk etmemiştir. Fransa asıllı Jiro’dan alınan ve on yıl müşteri bulamıyan elektrik motoru hariç.
Piyasa başıboş. Balıkhane kontrolsüz, gıdalar kontrolsüz, tabela vergileri esnafı ezmiş. Çanakkale’nin en bozuk ekmeğini Gelibolulular yemektedir. Yol yapımı durmuş, Belediye’den bir çok işçi partizanca düşüncelerle atılmış, yerine ehliyetsiz kimseler alınmıştır. Belediye araçları halkın benziniyle plajlara kadın ve çocuk taşımaktadırlar. Bir yandan geçimini temin edemeyen fakir insanlar açlıkla mücadele ederken bu keyif ve sefaya aklım ermiyor. Çiftçi koruma derdi eskisinden daha kötüdür. İlçemiz bir çocuk bahçesinden, yoldan, lâğım teşkilâtından mahrumken Belediyenin umumi politikası şehrin birkaç zengininin isteğine uygun olarak sevkedilmektedir. Belediye plajı davullu zurnalı içkili alemlerin yeri olmuş, plaj civarı müstecire yararlanmak için yasak edilmiştir.
Halk sevgisi olmıyan, onun için çalışmayan ve halkın tek varlığını canı gibi korumayan şahısların arasında daha fazla kalamazdım. Mücadeleme devam edeceğim. Allah’ın inayeti bizimledir.
Akis, 7 Ağustos 1965, Sayı 581.
Söyleyene bakma…
Demokrat zenginlerin parasıyla çıkan Haber gazetesinde bir başyazı başlığı: “CHP’ye İnanmıyoruz”. İmza: Bahadır Dülger!
Ah, Bahadırcık. Adam bir defa “Sizi artık ben bile kurtaramam” dedi, inanmadın, darağacının eşiğinden güç döndün ve şimdi onun sağladığı atıfetle kalem çırpıştırıyorsun. İnsanda kafa olsa, bu tecrübeden sonra yoğurdu değil, dondurmayı bile üfleyerek yer..
Ama, şimdi diyeceksin ki “İnsanda kafa olsa, Menderes’in Tahkikat Komisyonunda basın cellâdı olur mu?”
O da doğru ya..
Zafer, 7 Ağustos 1965.
Alparslan Türkeş CKMP’den sonra hükûmeti de karıştırmak istiyor
CKMP’den istifa eden Millî Müdafaa Vekili Hasan Dinçer ile Köy İşleri Bakanı Seyfi Öztürk’ün Bakanlıktan istifa etmek istememeleri koalisyon Hükûmetini müşkül duruma sokmuştur.
CKMP nin yeni lideri Alparslan Türkeş, partiden istifa eden bu iki Bakanın derhal Bakanlıktan istifa etmelerini Başbakan Suat Hayri Ürgüplü’den istemiş, bu hususta Başbakan, istifa etmesi istenen Bakanların kendinden mehil talebinde bulunduklarını söylemiştir.
CKMP yetkilileri Bakanların istifa etmemeleri karşısında CKMP nin koalisyondan ayrılacağını söylemişlerdir. Bu arada Devlet Bakanı Mehmet Altınsoy Bakanlık odasında bazı evraklarını topladığını hatta bu arada <<tasımı tarağımı topluyorum>> demiş ve çıkmazın bir an evvel halledilmesini istediklerini söylemiştir.
Seyfi Öztürk ile Hasan Dinçer’in istifa etmemeleri karşısında Başbakan Ürgüplü dün parti liderlerini teker teker Başbakanlığa davet ederek liderler arasında bir toplantı yapılmasını istemiş ve saat 14’te liderler toplanmıştır.
Başbakan Ürgüplü, partilerinden istifa eden bu iki Bakan için CKMP nin yeni isimler verdiğini, ancak CKMP nin bildirdiği bu isimler üzerinde Cımhurbaşkanı ile koalisyona mensup parti liderlerinin mutabakata varmaları icap ettiğini söylediği de öğrenilmiştir. Bu arada Anayasa müessesesine müracaat edeceğini söyleyen Alparslan Türkeş’in devamlı ısrarı Başbakanı müşkil duruma sokmuştur. Nitekim, bir kısım ilgililer, Ürgüplü’nün koalisyon protokolü altındaki imzasını hatırlatmakta ve bu Bakanların çekilmemesi halinde gerekli yerlere müracaat edecekleri söylenmektedirler. Ancak bu iki Bakan Anayasa ve Meclis Tüzüğünde ayrılmaları hakkında bir madde bulunmadığından Bakanlıktan ayrılmadıkları halinde haklarında hiç bir işlemin yapılamayacağı ve yine Bakanlıkta kalacakları söylenilmiştir. Öğrendiğimize göre Bakanların istifası ancak iyi niyetle olacaktır.
Haber, M. Ali Yalçın, 7 Ağustos 1965.
Türkeş ve oyun içinde oyun!
Türkeş’in partiyi fiilen ele geçirmesinden sonra CKMP’nin eski ileri gelenleri; Dinçer, Oğuz, Öztürk, Baran, Ok, Hancıoğlu, Başaran ve Kesen müşterek bir açıklama ile istifalarını verdiler.
<<Totaliter ve maceracı bir hüviyet alan partiden ayrıldıklarını ilân eden eski kadro CKMP için ciddî bir yıkıntı olmuştur. Peşinen bunu söylemekte herhangi bir sakınca yoktur. Parlamentoda birdenbire sayıları eksilen CKMP’nin teşkilât bakımından da bir hayli zayıflayacağı alınan haberlerden ve mevcut işaretlerden belli olmaktadır.
Türkeş ve arkadaşları öteden beri arzuladıkları üzere bir partiyi ele geçirmekte mahir hareket etmişlerdir. Herkes tarafından bilindiği üzere önceleri Türkeş ve arkadaşları Adalet Partisi’ne sahip çıkma gibi bir yola kalkışmışlardı. Gümüşpala’nın vefatını müteakip Adalet Partisi’ne girmeye çalışan ve aynı oyunu bu parti için de oynamak istiyen Türkeş, bütün gayretlerine rağmen sağduyu sahibi uyanık AP’lilerin direnişleri sayesinde bunu başaramamıştı.
Türkeş Adalet Partisini ele geçirmek için uzun süre çalışmış, AP’ye çengel atmış, bunu sezenler bu oyuna gelmemişler, uyandırılan kitle harekete geçerek parti yönetimde mürakabesini tesis etmiştir. Böylece büyük kongreye gidilmiş, demokratik bir mücadeleden sonra parti daha sağlam ve müstakar bir durum almıştır.
Adalet Partisi’nden tamamen umudunu kesen Türkeş, iyi tasarladığı plânla CKMP’ye geçmiş, arkasından kendi gibi düşünen bir kısım milletvekillerini kadrosuna almış, dört aylık bir çalışmadan sonra şöyle veya böyle CKMP Genel Başkanlığına gelmiştir. Türkeş ve arkadaşları için bu nasıl bir başarı ise; durumun böyle olacağını kestirenler için de CKMP’yi parçalamak mukabil bir politika icabının müsbet sonucu sayılabilir.
CKMP dayandığı kitleyi kaybetmek üzere olan bir parti idi. Türkeş’in iltihakı ile kuvvetleneceğini sananlar aldanmışlardır. Nitekim bölünme bunun açık örneğidir. Şimdi Türkeş’çiler partilerinde kendi kendilerine kalmışlardır. Önümüzdeki seçimler bir imtihandır. Türkiye’de ne kadar adam onun fikrindedir, paralelindedir yakında anlaşılacaktır.
Adalet Partisi’nden bazı kimseleri ve kitleleri koparacağını sanan Türkeş, hali hazırda kendi bünyesinde parçalanma ile karşı karşıya kalmıştır. Belki onlara göre, bu parçalanma kendilerini kuvvetlendirir. Bu hesapsız bir tesellidir. Seçimlerde CKMP başarısızlığa uğrayacaktır. Millî bakiye sistemi ile milletvekili çıkaracağı mutlaktır. Türkeş ve bazı arkadaşları bir şirket ortağı gibi parlamentoya gireceklerdir. Orada fikirlerini savunmaları bakımından doktrin yelpazesindeki yerleri itibariyle demokratik kuralların icabı hâsıl olacaktır. Bu demokratik düzenlerde ihtiyaçtır. Fakat herşeye rağmen CKMP çok zayıf bir parti olarak kalmaya mahkûmdur.
Bölükbaşı’nın ayrılışı ile partinin ikiye bölünmesi, şimdi ikinci defa parçalanması; sadece Türkeş gibi düşünenlerin küçük azınlıktaki siyasî teşekkülü olarak CKMP demokratik hayatımızdaki rolünü ifa edecektir.
Son zamanlarda CKMP’nin basında ön plâna çıkması Türkeş’in parti ele geçirmekteki açık seçik hareketleri ve gayretinin enteresan bir mahiyet taşımasındandır. Eski CKMP’liler tembellik içinde ve tevekkülle Türkeş’i izlemişler ve son dakikada hareketlenebilmişlerdir. Olayların böylesine bir sonuç vereceğini bilerek susmuşlardır. Aslında öteden beri içinde bulundukları CKMP’den kurtulmak heves ve çabası içinde idiler. Türkeş’in bu çıkışı; partiden umudlarını kesmiş, kurtulmak istiyenlerin de başarısı sayılabilir. Kendilerini daha sağlam siyasî bir teşekkül içinde görmek isteyenler, Türkeş’in işlerini kolaylaştırmışlardır. Başarı yalnız Türkeş’in değil, eski CKMP’li liderlerin siyasî endişelerinin ve kişiliklerinin eseridir. Bunun böyle bilinmesinin faydası vardır. Yakında işin nedenleri kendiliğinden ortaya çıkacaktır.
Milliyet, 7 Ağustos 1965.
Dinçer ve Öztürk dün gece istifa ettiler
Koalisyon liderleri iki ayrı toplantı yaptı
MP nin verdiği muhtıra ile CKMP nin koalisyon dışı bırakılmasından vazgeçildi
Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer ile Köy İşleri Bakanı Seyfi Öztürk dün akşamüzeri görevlerinden istifa etmişlerdir. İki gündenberi görevlerinden ayrılmıyacaklarını ısrarla belirten iki Bakan, saat 16 da başlayan Koalisyon Liderleri toplantısında MP’nin de Başbakana bir muhtıra vermesi üzerine istifa mektuplarını Başbakana vermişlerdir. Seyfi Öztürk istifa mektubunda özetle şöyle demektedir: <<Mensubu bulunduğum CKMP den istifa ettiğim cihetle, Köy İşleri Bakanlığından da ayrılmak lüzumunu hissettim.>>
Hasan Dinçer istifa mektubunda, Ürgüplü’nün tavsiyesi ile istifasını geciktirdiğini bildirmiştir.
Koalisyon liderlerinin toplantısından evvel, CKMP’nin kabine dışında bırakılması konusunda bir prensip anlaşmasına varılmıştır. Bu konudaki görüşmeler, Türkeş’in liderler toplantısı için önceki gece yaptığı müracaattan sonra Ürgüplü ile Demirel arasında başlamıştır. Dün sabah Başbakan da Çankaya köşküne giderek Cumhurbaşkanı Gürsel ile konuşmuştur.
Öğle üzeri Başbakan bir açıklama yapmış ve iki Bakanın <<partilerinden ayrılır ayrılmaz mevki ihtirası taşımadıklarının en bâriz misalini verecek şekilde hareket ettiklerini, devlet işlerinin aksamaması için durumun aydınlanmasına kadar kendilerinden hizmetlerine devam edilmesinin istendiğini>> söylemiştir. Başbakan meselenin liderler toplantısında da ele alınacağını bildirmiştir.
Liderler Toplanıyor
Türkeş ve CKMP Genel Yönetim Kurulu, Genel Merkezde beklerken, liderlerin saat 17 de yapacakları toplantıya dâvet haberi gelmiştir. Türkeş bunun üzerine fikrini soran bir Milliyet muhabirine, <<İstifa etmeleri lâzımdır. Başbakanın bize söyledikleri ile kamu oyuna açıklaması arasında mübayenet vardır. CKMP’nin Koalisyon dışı bırakılmak istenerek Bakanların istifa etmemeleri çok antidemokratik ve gayrî ahlâkî bir tutumdur. Anayasanın ruhuna ve demokratik anlayışa açıktan açığa aykırı olan bu gibi hareketlere meydan verenler, memleketin demokratik gelişmesinde yaralar açmaktadırlar. Bir de dört parti arasında imza edilmiş bir centilmenlik anlaşması var. Bu anlaşma da bu suretle çiğneniyor.>> demiştir.
Türkeş’e saat 17’de liderlerin toplanacağı bildirildiği halde CKMP dışındaki partilerin liderleri saat 16’da Başbakanlığa çağırılmışlar, bu toplantıya Demirel, Alican, MP’den de İsmail Hakkı Akdoğan katılmışlar, biraz sonra da AP Genel Başkan Yardımcılarından Faruk Sükan gelmiştir. Toplantıya Ürgüplü başkanlık etmiştir. Toplantıda MP Başbakan’a bir muhtıra vermiş ve muhtırasında, Koalisyon protokolunun uygulanmasiyle siyasi ahlâk ve faziletten bahsetmiştir. MP’li Akdoğan, gazetecilere şunları söylemiştir: <<Yaptığımız protokolü kabul etmemek mümkün değildir. Biz, siyasî ahlâk ve fazilet neyi gerektiriyorsa onun yapılmasını istemekteyiz.>>
Saat 17’deki liderler toplantısından sonra Başbakan Ürgüplü’nün başkanlığında Demirel ve Sükan’ın da katıldığı yeni bir toplantı yapılmış, toplantıdan çıkan iki Bakan istifalarını açıklamışlardır.
BAŞBAKANLIĞA GELEN GENERAL
Başbakan, başbakanlıkta bulunduğu sırada başbakanlığa bir general gelip Suat Hayri Ürgüplü ile görüşmüştür. Bu sırada gazeteciler, başbakanlık önünden uzaklaştırılmışlardır.
Gece saat 21’de yapılan liderler toplantısına liderle ikişer kişi olarak katılmışlar, toplantıda yeni bakanların üzerinde durulmuştur.
Milliyet, Mustafa Ekmekçi bildiriyor, 7 Ağustos 1965.
İÇYÜZÜ
MUHTEMEL BİR KABİNE BUHRANI NASIL ÖNLENDİ
Alparslan Türkeş’in olağanüstü kongrede Genel Başkanlığa gelmesinden sonra, aralarında iki Bakan’ın da bulunduğu sekiz Parlâmento üyesi partilerinden istifa etmişlerdir. Yeni CKMP’nin lideri, iki Bakan’ın parti ile ilgileri kalmadığına göre, Bakanlıktan da istifa etmeleri gerektiğini ileri sürerken, AP çevreleri iki Bakan’ın istifasına lüzum olmadığı, CKMP’yi koalisyondan uzaklaştırarak iki Bakan’ı yerlerinde tutmak gerektiği görüşünü yaymaya çalışmışlardır.
AP’lilere göre, yeni CKMP’nin, CHP ile TİP’ten pek farkı yoktur ve o artık eski CKMP değildir. Bunun üzerine daha önceden istifayı düşünen Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer ile Köy İşleri Bakanı Seyfi Öztürk, Koalisyon porotolunü bir yana bırakıp görev ve memleket menfaatleri dolayısiyle yerlerinde kaldıklarını ısrarla söylemişlerdir.
Saat 16’da yapılan liderler toplantısında, MP’nin verdiği muhtıra, CKMP’ye geniş ölçüde yardımcı olmuş, bunda sonra Bakanlar sıra ile gelerek istifalarını vermişlerdir. Düne kadar MP’yi hesaba katmamış gözüken Demirel ve Başbakanı iknaa muvaffak olanlar, MP’nin <<Koalisyon protokolü… siyasî ahlâkın gereğinin yapılması>> isteğinin karşısında daha büyük bir buhranı önlemek için Bakanların istifalarının zorunluluğunu kabul etmişlerdir.
Başbakanlıkta yetkililerinde doğrulayacağı bir olay cereyan etmiş, liderlerin gece yapılan ikinci toplantısından önce, Genel Kurmay Başkanı Cevdet Sunay, Başbakanlığa gelip Başbakan’la bir süre görüşmüştür.
Milliyet, 7 Ağustos 1965.
Mekki Keskin dün YTP’den istifa etti
Konya’da bulunan YTP kurucularından ve Millet Meclisi Başkan Vekillerinden Mekki Keskin dün YTP Genel Başkanlığına bir telgraf göndererek partiden istifa ettiğini bildirmiştir. Keskin, istifa telgrafından sonra doğruca AP İl Merkezine gitmiş ve <<Birkaç gün sonra Ankara’da AP Genel Merkezine başvurarak kaydımı yaptıracağım>> demiştir.
Akşam, 7 Ağustos 1965.
Liderler toplantısından sonra düğüm çözüldü
Dinçer ve Öztürk gece istifa ettiler.
CKMP’den istifa ettikleri halde, Bakanlık görevlerinden ayrılmamakta direnen iki bakanın, koalisyonda meydana getirdikleri problemin halli için, CKMP Başkanı Türkeş’in isteğiyle koalisyona dahil parti liderleri dün toplanarak, meseleye bir hal yolu aramışlardır.
Toplantıda CKMP adına genel başkan Türkeş CKMP den ayılan bakanların bakanlıktan da istifa etmelerini istemiş, MP de bu isteği prensip olarak desteklemiştir. Bu durum üzerine liderler iki bakanın istifa etmeleri konusunda anlaşmışlardır.
Toplantıdan sonra Ürgüplü, Dinçer ve Öztürk’ü kabul etmiş ve liderlerin kararını bildirmiştir. Bu durum üzerine Dinçer ve Öztürk bakanlıktan istifa etmişlerdir.
İSTİFA MEKTUPLARI
Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer ve Köy İşleri Bakanı Seyfi Öztürk, istifalarını Başbakana sunduktan sonra istifa mektuplarını basına açıklamışlardır. Dinçer’in istifa mektubu şöyledir:
<<CKMP den istifam üzerine Millî Savunma Bakanlığından ayrılmak hususunda izhar ettiğim arzuyu, karşı devlet işlerinin aksamaması ve millî menfaatlerin örselenmemesi için bir müddet vazifeye devam etmem tavsiye edilmişti. Anayasamız muvacehesinde şahsen almak mevkiinde olduğum bu kararı tavsiyenizle geciktirmiş olmama sadece işaret buyurduğunuz millî menfaatler mucip sebebine dayanmaktadır. Görevimin devamı süresince izhar buyurduğunuz itimad ve teveccühe minnettarım. Görevimden ayrılırken, dördüncü koalisyon kabinesine başarılar diler, hürmetlerimin kabulünü istirham ederim.>>
Seyfi Öztürk’ün Başbakana sunduğu istifa mektubu ise şöyledir:
<<Mensubu olduğum CKMP’den istifa ettiğim cihetle Köy İşleri Bakanlığından ayrılmak lüzumunu hissettim. Hülkümette bulunduğum süre içinde lütfettiğiniz yakın alâka ve gösterdiğiniz kıymetli yardımlara çok minnettarım.>>
Akşam, Yorum, 7 Ağustos 1965.
Siyasî ahlâk!
CKMP’den istifa eden iki Bakanın kabinedeki sandalyelerini bırakmamakta direnmeleri, kurulduğu gündenberi kendi içinde bir türlü insicamı sağlayamayan hükümeti seçim arifesinde yeni bir buhrana itmiş bulunmaktadır.
Niçin kalıyorlar?
Köy İşleri Bakanı Seyfi Öztürk, güvenoyu aldıktan sonra kendilerinin Meclis’in bakanı olduklarını, koalisyon ortağı CKMP’den ayrılmalarının bakanlıktan çekilme sebebi olamayacağını ileri sürmektedir. İki bakanın koalisyon protokolüne aykırı tutumlarının, başta Başbakan olmak üzere diğer ü. koalisyon ortağı tarafından da desteklendiği anlaşılmaktadır.
Protokol
Ancak unutulmamalıdır ki, bu iki bakanın ayrılması için anayasada bir gerekçe bulunmamasına beraber, hükümet dört partinin imzaladıkları bir protokole göre kurulmuştur. Partiler hükümetin sorumluluğuna, bu protokole göre katılmakta, hükümette anlaştıkları sayıda bakan ile temsil edilmektedir. Bu protokol gereğince tek çıkar yol, partilerinden istifa eden iki bakanın kabineden de ayrılmaları ve yerlerine CKMP üyesi iki bakanın tayini imkânını hazırlamalıdır. Kendilerinin sık sık sözünü ettikleri siyasî ahlâk da ancak bunu gerektirmektedir.
Not: Bu yorum Bakanların istifasından önce yazılmıştır.
Milliyet, 7 Ağustos 1965.
Hâzım Dağlı Savunma, Kepir, Köyişleri Bakanı oluyor
Koalisyona dahil parti liderlerinin dün geceki toplantısında Millî Savunma Bakanlığına CKMP Çankırı Senatörü Hâzım Dağlı, Köy İşleri Bakanlığına da CKMP Yozgat Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Kepir’in getirilmesi kararlaştırılmıştır. Yeni Bakanların atanması Cumhurbaşkanının onaylamasından sonra resmen açıklanacaktır.
CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş toplantıdan sonra gazetecilere partisi ile AP nin hükûmet ortaklığına girmelerinin güç olacağı hakkındaki sözler için, <<Bunu ilk defa sizden duyuyorum>> demiştir. Süleyman Demirel de aynı soruyu şöyle cevaplandırmıştır. <<CKMP’nin yeni havasından sonra AP ile yapamayacağı şeklindeki sözler doğru değildir. Eski hava, yeni hava diye bir şey yoktur. Ortada protokol var. Hükûmet programı var. Kabul edenlerle ortak oluruz.>>
Hal Tercümeleri
Millî Savunma Bakanı Hâzım Dağlı: 1906 doğumludur. Hukuk Fakültesi mezunudur. Avukatlık yapmış, 1961 de Kurucu Meclis’e girmiştir. İngilizce bilir, bir çocuğu vardır.
Köy İşleri Bakanı Mustafa Kepir: 1915 doğumludur. 1953 yılında topçu binbaşısı iken istifa etmiş, Yozgat’a yerleşerek çiftçilik ve ticaret yapmıştır. 1961 de Kurucu Meclis üyesi olmuştur.
Cumhuriyet, 8 Ağustos 1965.
Oyun İçinde Oyun
İstifa etmeleri Anayasa bakımından değil ama sözleşmeye aykırı davranılmaması bakımından koalisyon geleneğinin kurulması bakımından ve asıl önemlisi, siyâsî ahlâk kurallarına uyulması bakımından gerekiyordu.
Normal yol budur. Ne var ki, bu yola girilinceye kadar yetkililer hayli tuhaf davranışlar göstermişler, hem Millet Partisinin haklı olarak tenkidini üzerlerine çektikleri gibi hem de bir takım garip söylentilerin çıkmasına, yargılara varılmasına sebep olmuşlardır.
Tuhaflıklar şunlar:
1-Dinçer ve Öztürk, CKMP den istifa etmişlerdir. Koalisyon dört parti ortaklığı olduğuna göre ve iki milletvekili partiye verilen dört Bakanlık kontenjanından kabineye girdiklerine göre CKMP den istifa ettikleri zaman, Hükümetten de çekilmeleri gerekirdi. Oysa çekilme ancak dün MP nin müdahalesinden sonra gerçekleşebilmişi düne kadar her iki Bakanın kabineden ayrılmamaları için, bir koalisyon tüzüğü, ya da siyasî ahlâk yasası olmıyan Anayasadan destek alınması, daha doğrusu geleneklere aykırı davranışlara hukukî kılıf bulunması için çalışılmıştır.
2- İki gün önce Köy İşleri Bakanı Anayasaya göre istifa etmek zorunluluğundan bahsediyordu. Yayılan haberler, özellikle Dinçer’in Millî Savunmadan ayrılmasının istenmediği merkezindeydi. Nitekim, sayın Başbakanın Cumhurbaşkanı ile yaptığı temaslar sonunda her iki Bakanın kabinede bırakılmasına karar verdiği söylendi. Liderler toplantısından 3 – 4 saat önce sayın Ürgüplü <<millî menfaatlerin örselenmemesi>> gerekçesiyle Dinçer ve Öztürk’ün, Hükümette kalacaklarından söz ediyordu. Akşamüstü ise iki Bakan istifa ettiler ve böylece, Başbakanın yurt menfaatlerinin örselenmesi gerekçesi askıda kalıverdi.
3- Yurt menfaatlerinin örselenmesi gerekçesi, biraz deşildiği zaman altından Dinçer lehine yapılan ve Demirel tarafından idare edilen bir propagandanın içyüzü ortaya çıkmaktadır. Propaganda şudur:
Sayın Gürsel ve bazı ilgililer, Türkeş’in, Savunma Bakanlığına gelmesini istememektedirler. Eğer Türkeş gelecekse, Dinçer’in kabinede kalması, lâf arasında söylenmiş, ancak bu fikir AP taktikçilerinin işine yaramamıştır. Şöyle ki:
AP, Dinçer’i partiye, hiç değilse bağımsız olarak listesine almak istemekte, bu yüzden Millî Savunma Bakanlığını yapmakta olan birinin AP listesine girmesinde fayda görmektedir. Bu taktiğin tatbikatı olarak Demirel, iki Bakanın kabineden ayrılmaması için büyük gayret sarfetmiş ve Dinçer’i Başbakanın ağzından, Millî Savunmanın vazgeçilmez Bakanı haline getirmiştir. Oysa, Türkeş’in, Bakan olmak istemiyeceği besbelli idi ve CKMP içinde Dinçer kadar hattâ ondan daha başarılı Bakanlık yapacaklar da vardı. Nitekim, sonuç böyle olmuştur.
Cumhuriyet, Nadir Nadi, 8 Ağustos 1965.
Ko vadis Albayım?
Alparslan Türkeş ekibinin hayrete değer bir ustalıkla kazandığı başarıdan sonra ilkin CKMP’de ve oradan sıçrıyarak dördüncü karma hükümette patlak veren kriz iki Bakanın iistifasiyle kısa zamanda atlatılmışa benziyor. Şimdi belki CKMP saflarında bir takım önemli çözülmeler daha görülebilir, fakat umulmadık yeni olaylar çıkmadığı takdirde önümüzdeki seçimlere kadar Ürgüplü hükümetinin görevine devam etmemesi için ortada bir engel yoktur, denebilir.
Kurulduğu gündenberi gerek merkezde, gerek teşkilâtta çalışan, partiye canla başla bağlı, âdeta onunla kenetlenmiş eski yöneticileri kerpetenle yerlerinden sökülürcesine yerlerinden uzaklaştıran nedenler üzerinde bir an durduğumuz zaman bunların sadece kişisel duygular ve iç çatışmalar gibi ötedenberi siyasal hayatımızda rastlamaya alıştığımız basit şeyler olmadığını kabul etmek zorunda kalacağızdır. Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinde başgösteren son değişiklik alelâde bir tutum ya da politika değişikliğinden ziyade topyekûn bir dünya görüşü, bir felsefe değişikliğine benzemektedir. Düne kadar demokratik rejim çerçevesi içinde daha ziyade meselâ YTP’ninkini andıran gürültüsüz bir üslûpla çiftçinin ve orta sınıfın gönlünü kazanmaya çalışmakla yetinen bu parti, birdenbire iddialı, otoriter ve tüm milleti kapsayan nasyonal sosyalist bir hüviyete mi özenmektedir? Yeni Genel Başkan Sayın Türkeş’in son günlerde açığa vurduğu düşüncelere dikkat edersek, kendisi pek ihtiyatlı davranmış olmakla beraber, yukarıdaki soruyu doğrulayan açık belirtileri görmemezlik edemeyiz.
Olağanüstü genel kongrede karışan, sonra da arkadaşımız Abdi İpekçi’ye bir demeç veren Sayın Türkeş Türk milletinin fizik ve moral üstünlüğünden, İslâmiyete bağlılığından söz etmiş, toplum olarak hızlı kalkınmamız için metodlu bir çalışma disiplini altına girmemiz, kırk bin köyü dört bin üretim ünitesi haline indirmemiz, işverenle işçi arasındaki ilişkileri devlet eliyle düzenlememiz gerektiğini savunmuş, CKMP’nin bu ve benzer gayeler uğruna çaba harcıyacağını açıklamıştır.
Herhangi bir politikacı kalkar da Türk milletinin moral ve fizik değerlerini överse bunu pek ucuz bir edebiyatı sayıp üzerinde durmamak mümkündür. Fakat geçmişinde ırkçılık, turancılık, kafatasçılık gibi bir takım saplantı iddiaları bulunan bir vatandaş, yeni ele geçirdiği bir partiye bambaşka bir yön vermek üzere fikirlerini açıklarken milletin moral, fizik üstünlüğü üstünde durur, İslâmiyete bağlılıktan söz ederse, bu sözlerin ucuz politika edebiyatı dışında ayrıca bir anlamı olmak gerekir.
Her milletin moral gücü, içinde yaşadığı koşullara uyarak, tarih boyunca inişler çıkışlar göstermiştir. Türk milletine de bu genel kuralın dışında olağanüstü bir moral yetenek tanımak güçtür. Biz, Atatürk devrimlerini yurdumuzda güçlendirdiğimiz ölçüde moral durumumuzun yükseleceğine inanıyoruz. Parti toplantılarında <<Türk milleti şudur, budur>> diye nutuk çekmekle, kimi dinleyicilerden alkış toplasak da, toplum morali bakımından olumlu bir sonuç alınabileceği kanısında değiliz. Milletimizin fizik üstünlüğü de her şeyden önce bir gıda rejimi ve beden eğitimi konusu olarak ele alınmalıdır. Yeteri kadar protein ve vitamin alamıyan, küçük yaştan başlıyarak sağlık hizmetlerinden yoksun, okulsuz, eğitimsiz yetişen bir toplumun fertleri fizik yapıları itibariyle elbette Skandinav heykelleri ile boy ölçüşecek durumda olamazlar. Bugünkü fizik yetersizliklerimizi gidermek için biz Sayın Türkeş’in vaadettiği <<adam başına bir bardak süt, her eve günde yarım kilo et>> programını da eksik bulmaktayız. Çünkü az gelişmişlikten kurtulmuş milletler bu ölçülerin çok daha ilerisinde fizik yapılarını güçlendirmektedirler.
Sayın Türkeş’in İslâmiyete bağlılığımızı da bir siyasal parti kongresinde durup dururken ortaya atması ondaki totaliter eğilimleri belirtmesi bakımından ilgi çekicidir. Nüfusunun yüzde doksan sekiz virgül şu kadarı Müslüman olduğu bilinen bir memlekette <<Türk milleti Müslümandır>> diye bağırmakla ne vatandaşlara yeni bir gerçek öğretmiş ne de bir kahramanlık yapmış sayılırız. Tersine, böyle bir ortamda Müslüman olmıyan yüzde bir virgül şu kadar vatandaşla beraber bu topraklar üzerinde yaşıyan herkesin vicdan özgürlüğüne sahip olduğunu söylemek, lâikliğin ilânından nerede ise kırk yıl sonra, bugün hâlâ cesaret işidir.
Sayın Türkeş’in kalkınmamızla ilgili ekonomik düşünceleri de fizik, dinsel ve moral konulardaki tutumu gibi toptancı devlet felsefesinin izlerini taşır görünüyor. Kırk bin köyü nasıl dört bine indirecek? Devlet zoru olmadıkça -uzun süreli bir plâna bağlansa bile- böylesine bir iç göç nasıl başarılır? İşverenle işçi ilişkilerini devletin hakemliğine bağlamak sendikaların hikmet-i vücudünü ortadan kaldırmak, toplu sözleşme ve grev hakkı gibi demokratik hüviyetleri baltalamak sayılmaz mı? Şüphesiz sayılır ve zaten sayıldığı içindir ki biz CKMP’nin yeni tutumu ile antidemokratik bir niteliğe özendiğini düşünüyoruz. Aldanmış olmayı dilerdik.
Meydan, Seyfettin Turhan, 10 Ağustos 1965 Sayı 30.
“Partiden gideriz ama bakanlıkta kalırız”
CKMP’nin yeni idarecileri başlamakta geciktikleri işlere el süremeden, gidenlerin beraberlerinde götürdükleri iki bakan koltuğunu geri alma düğümü ile karşılaştılar. Genel idare kurulu toplantı masasının etrafında eskilerden bazılarını göremiyeceklerini biliyorlardı, ama böyle bir gasp – istirdad meselesi ile karşılaşacaklarını pek hesaplamamışlardı. Her şey partiye vedâ eden iki bakan Hasan Dinçer ile Seyfi Öztürk’ün geçen hafta bazı temaslar yaptıktan sonra: “Partiden ayrılır, ama bakanlıkta kalırız.” mealindeki paralel beyanları ile ortaya çıktı. Böyle bir soru esasen vardı. Ama Dinçer ve Öztürk dörtlü koalisyonda CKMP’yi temsilen ve onun kontenjanından bulundukları cihetle partiden ayrıldıkları takdirde onu temsile ve onun kontenjanını kullanmaya devam etmiyecekleri sanılıyordu. Hattâ parti çevrelerinde, beklenen istifaların gerçekleşmesi hâlinde bunların kabinede boşaltacakları yerleri kimlerin alabileceği dahi bahis konusu edilmişti. Beliren fikirlere göre de Millî Savunma Bakanlığına evvelce bu makama vekâlet etmiş olan şimdiki Devlet bakanı Mehmet Altınsoy teklif edilecek, Köy İşleri Bakanlığı için Mustafa Kepir’in, Altınsoy’un yerine de Cevad Odyakmaz’ın isimleri hükûmet başkanına verilecekti. Ayrıca partinin hükûmette daha müessir temsili bahis konusu edilecekti. Müessiriyet meselesinin koalisyon protokolu ile ilgili olduğu fikrine karşı şu tez öne sürülmüştü: “- Şahısların değişmesi ile müessiriyet kendiliğinden sağlanmış olur. Çünkü istifa hâlinde AP temayüllü eski temsilcilerimizin yerini gerçek CKMP temsilcileri alacaktır.”
Bu arada koalisyondan çekilme fikri de tartışıldı. Genel idare kurulunun bu temâyülde olan üyeleri şöyle diyorlardı: “- Bugünkü hükûmetin yaptığı, tedviri muamelâttan ibarettir. Bizim buna katılmamamız gerekir. Biz bunun ne programı, ne de icraatı ile beraber değiliz.”
Bu düşünce yönü idare kurulu üyeleri arasında hayli taraftar buluyordu. Ama ne yapılacağına karar vermeden müstafi bakanların “partiden gidip, bakanlıkta kalmak” tutumları yeni idarecileri belirli bir tutumu benimsemeye zorladı.
Dinçer ve Öztürk’ün temasları
Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer ve Köy İşleri Bakanı Seyfi Öztürk böyle bir açıklama yapmadan önce başbakan yardımcısı Süleyman Demirel ile görüştüler. Varılan kanaat makamlarını terketmelerinin gerekmiyeceği idi. İstifa halinde neler olabileceği de gözden geçirildi. İleri sürülen görüşler arasında boşaltacakları yerlere CKMP’nin ihtilâlci emekli subay kadrosundan bazılarının gelmesi ihtimali idi. Bu husus Hasan Dinçer tarafından bir tehlike, bir kriz sebebi olarak gösteriliyordu. Ancak aynı gün bu noktanın hızla yayılışı samimî bir tereddütten ziyade propaganda fikrinin hâkim olduğu intibaını yarattı.
Daha sonra Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel ile görüşmek isteyen iki bakan randevuya beraber gittiler. Orada da aynı mesele üzerinde durulduğu anlaşılıyordu. Üçüncü görüşme başbakan Suat Hayri Ürgüplü ile yapıldı. Ürgüplü, bilinen sükûneti içinde durumu yardımcısından başka türlü muhakeme etti. Onun kanaati istifanın gerekli olabileceği idi. Bunu tereddütlü cevapları ile belirtti. İnancına göre meselenin koalisyona vücut veren protokolda imzası bulunanlar arasında görüşülmesi uygun olabilirdi.
Ertesi güne kadar istifaları Türkiye’nin bir numaralı meselesi hâline gelen bakanlarla başbakan yardımcısı arasında yeni görüş teatileri vukubuldu. Şimdi Öztürk daha kesin konuşuyordu: “- Onsekiz yıl emek verdiğimiz partimizi elimizden aldılar. Şimdi makamlarımızı istiyorlar.”
CKMP’de hareket
Bu safhada CKMP’deki soğukkanlı muhakeme yerini heyecanlı tartışmalara bırakmaya başlamıştı. Mesele olduğu noktada bırakılıp yok farzedilemezdi. Bu yeni idareciler için bir mağlûbiyet, iki bakan için de başarı sayılırdı.
Çeşitli teşebbüs imkânları üzerinde duruldu. Başbakanla görüşmek formüllerden biri idi. Ancak Cumhurbaşkanı ile temas edilebileceğini ileri sürenler oldu. Son zamanlarda Cumhurbaşkanı, eski özel kalem müdürü olan şimdiki CKMP genel idare kurulu üyesi Rifat Baykal’ı iki defa kabul etmişti. Baykal’ın partiye getirdiği haberler müspetti. Gürsel eski ihtilâl arkadaşlarından güzel cümlelerle bahsetmişti. Üstelik Türkeş’in parti başkanlığına seçilişini vasıtalı olarak, fakat hararetle tebrik edenlerin başındaydı.
Bunun üzerine Çankaya Köşküne telefon edilerek Alparslan Türkeş için randevu istendi. Cevap başkan Gürsel’in o gün meşgul olduğu ve biraz rahatsız bulunduğu idi. Bu görüşme fikrini savunanlar bir süre önlerine baktılar. Aynı gün meşgul ve rahatsız Cumhurbaşkanının iki büyükelçiyi kabul ettiği, törenlerde dışişleri bakanı Hasan Işık’ın da bulunduğu haberinin radyo tarafından ilân edilişi hayli ümit kırıcı idi.
Teşebbüsün tekrarlanmasına karar verilerek başbakan Ürgüplü’ye dönüldü. Başbakanlığın daha az meşgul olduğu anlaşılıyordu. İstenen randevu derhal verildi.
Türkeş bu ziyarete gitmeden önce durumu arkadaşları ile kısaca görüştü. Kanaatler şimdi çok daha kesin hâle gelmişti. İki bakan da istifa etmeliydiler. Aksi halde CKMP bundan doğabilecek hükûmet krizinin sorumluluğuna katılmayacaktı. Birkaç gün sonra Sovyetlere gidecek olan başbakanın bir tarihte başbakan olarak gittiği Amerika’dan Malatya milletvekili olarak dönen İnönü’nün durumuna düşmesi hiç de arzu edilmiyordu.
Başbakanla arkadaşları ile yaptığı muhakeme istikametinde konuşan Türkeş “durumun âcil karar gerektirdiğinden” bahisle ertesi gün yani Cuma günü öğleye kadar bir cevap almayı umduğunu sözlerine eklemeyi ihmal etmedi. CKMP liderliğinde bu, sahneye ilk çıkışı idi.
Cuma günü Başbakanın ilk işlerinden biri önce yardımcısı Demirel sonra da istifa edip etmemeleri Türkiye’de hükûmet krizi konusu hâline gelme temayülü gösteren Dinçer ve Öztürk ile konuşmak oldu. Gerek Demirel gerekse iki bakan istifayı zarurî görmüyorlardı. Başbakan onların izahlarını da hayli câzip buldu. Zorlayıcı bir hüküm yoktu. Ancak Türkeş’in müracaatına bir cevap vermek gerekiyordu.
İki bakan Başbakandan mehil istediler. Akşama kadar cevaplarını vereceklerdi. Bu cevabı vermek için de tekrar temaslara geçtiler. Başbakan yardımcısı Demirel bazı parti liderleri ile istişârelerde bulundu ve formül tespit edildi; en sâlim yol protokolda imzası bulunan parti liderlerinin ya da temsilcilerinin meseleyi ele almak üzere bir araya gelmeleri idi. Bu formül başbakan Ürgüplü tarafından da uygun karşılandı ve başbakanlıktan cevap bekleyen Türkeş o gün öğlen sıralarında akşam saat 16’da yapılacak liderler toplantısı için CKMP genel başkanı sıfatıyla bir dâvet aldı.
O günün bu kadro dışındaki faaliyetleri meyanında, yakında CKMP’ye geçmesi yadırganmayacak olan SDP başkanı Sıtkı Ulay saat 10’da genel kurmaya giderek bazı temaslarda bulundu. Üst kademelerde yapılan görüşmelerin konusu Hasan Dinçer’in ayrılması ve CKMP’li 14’lerden birisinin Millî Savunma Bakanlığına gelmesi ile ilgili söylentilerdi.
CKMP’de hararetli bir kulis faaliyeti dikkati çekiyordu. İdarecileri en çok yaralayan hususlardan biri askerî şeflerin Hasan Dinçer’i bırakmak istemedikleri, CKMP’nin yeni idarecilerinden, bilhassa asker olanlardan birinin Millî Savunma Bakanlığına gelmesi ihtimalinden tedirgin oldukları söylentileri idi. Bu konuşmalar sırasında genel idare kurulu üyelerinden biri, Hasan Dinçer’in kısa bir süre önce: “- CKMP’nin bazı müesseseler nezdinde itibarı büyüktür. Bunun üzerinde durmanızı hatırlatır ve mâcera temayüllerine dikkatinizi çekerim.” dediğini hatırlattı. Dinleyenler: “- Evet, dediler; kendisini askerî şeflerin vazgeçilmez temsilcisi gibi gösteriyor. Bu doğru değildir.”
Derhal “eski komutanlar” nezdinde yoklamaya geçildi ve bu görevi üzerine alan 14’lerden biri: “- Doğu kurnazlığıdır. Başka bir şey değildir.” diyorlar haberini getirdi. Bu rahatlatıcı olmuştu ve liderler toplantısında ağırlığı buna göre koymak lâzımdı.
O gün saat 16’da yapılması kararlaştırılan liderler toplantısı ancak 16.30 da başlayabildi. Türkeş bu kadro ile ilk defa bir araya geliyordu.
Toplantıda AP lideri başbakan yardımcısı istifaların gerekli olmadığı tezini savundu. Anayasa’da buna dair hüküm yoktu. Hükûmetin mevcut kuruluş şekliyle devam etmesi mümkündü.
Bu teze, MP’nin gelmiyen liderinin temsilcisi İsmail Hakkı Akdoğan: “- Protokol muvacehesinde istifa ahlâkî bir icap, hatta mecburiyettir.” şeklinde sert bir çıkışla mukabele etti.
YTP son zamanlardaki derin sükûnetini burada da devam ettirdi. Başbakan mümkün mertebe ortada kalmaya çalışmakla beraber “bugüne kadar tarafsızlıkla hizmet etmiş arkadaşlar”ının istifasını pek zarurî görmediği anlaşılıyordu. Halbuki o sırada bahis konusu “arkadaşlar” dahi bakanlıktan ümidi kesmiş ve istifalarını vermiş bulunmaktaydılar.
Türkeş kararlı gelmişti. Koalisyonun dörtlü olarak devamı isteniyorsa, iki bakanın yerlerini ayrıldıkları partideki başka arkadaşlarına bırakmaları gerekirdi. Böyle olmaması hâlini ise meâlen şu cümlelerle ifade etti:
“- Yakında önemli bir yolculuğa çıkacaksınız. Bu gezi sırasında Türk hükûmetini tereddütlere mahal bırakmıyacak şekilde tam yetki ile temsil etmeniz temennimizdir. Bir tarihte bir Başbakanın keza önemli bir görev gezisi sırasında düştüğü durumu sizin için temenni etmeyiz. Meselenin burada ve yola çıkışınızdan önce hâlli şarttır. Alınacak karara göre bizim de alınacak kararlar olabilir ve bu takdirde hazırlıklarınızı ona göre yapma imkânını bulursunuz.”
Bu sözlerde “destek” görünüşü altında “tehdit” de vardı. Türkeş ağırlığını ortaya koyuyor, iki hafta önce kongrede sırtlarını yere getirdiği CKMP eskilerine karşı şimdi parti liderleri kademesinde savaşa devam ediyordu. Yüzlerde gölgeler belirdi. Sıkıntılı bir hava esiyordu. Türkeş’siz bir istişâreye ihtiyaç olduğu aşikâr bir histi. Başbakan yardımcısı Süleyman Demirel “koalisyon protokolunun yeni CKMP idarecileri tarafından benimsenmesi” halinde bunun meseleyi halle yardımcı olacağını, hattâ Türkeş’in teklifinin kolaylıkla kabul edilebileceğini söyledi. Bu Türkeş için, Ahmet Oğuz imzalı ve CKMP’yi ilzam eden önemli bir vesikanın iptâli demekti. Karşısındakiler bakımından mukavemete devamdan vazgeçildiğini gösteriyordu.
Türkeş fikri tereddütsüz kabul etti. Zafer kazanılmış sayılırdı. Saat 21 de tekrar buluşulmak üzere toplantıya son verildi. Liderler dağılırken Hasan Dinçer ve Seyfi Öztürk başbakanlıkta beraberce sonucu beklemekteydiler. Günlerdir aynı seviyede devam eden heyecan ve öfke artık heyecan olmaktan çıkmış normal bir yaşama temposu hâline gelmişti âdeta. Fazla bir şey ummuyorlardı. Nihayet mektuplarını vermiş, ayrılışları etrafında yeter derecede ilgi toplamış, bu vesile ile Türkeş ve arkadaşları hakkında son kozlarını oynamışlardı. Şimdi ya mektuplar kendilerine geri verilecek ya da muamelesi tamamlanarak başbakanlık arşivlerine girecekti.
Saat 19 sıralarında başbakan yardımcısı ve iki bakan arasında son ve kısa bir istişareden sonra mektuplar hakkında ikinci muamele yapıldı. Formaliteler tamamlandı. Türkeş ve arkadaşları bu kesinleşmeyi başkaları ile beraber öğrendiler. Genel idare kurulu parti merkezinde zaten toplantı hâlinde bulunuyordu. Türkeş’in izahatı dinlenilmiş, durum muhakemesi yapılmış, istifaların gerçekleşmesi ihtimaline göre yeni bakanların adları bile tespit edilmişti. Başlangıçta düşünüldüğü gibi Mehmet Altınsoy’a yer değiştirtilmiyecek, o gene yerinde yâni devlet bakanlığında bırakılarak Köyişleri Bakanlığı için genelbaşkan vekili Mustafa Kepir’in, Millî Savunma Bakanlığı için de senatör Hazım Dağlı’nın adları teklif edilecekti. Böylece Hasan Dinçer ekibinin partiden tasfiyesinde Türkeş ile beraber hareket etmiş olan genel başkan yardımcısı Mustafa Kepir şimdi muarızının altından son iskemleyi de çekmiş oluyordu.
Gece saat 21’de toplanıldığı zaman Türkeş, zaferinden aldığı kuvvetle kendisinden daha da emin, Başbakan durgun, Demirel sinirli, diğer partiler temsilcileri sâkindi. CKMP liderinin verdiği isimler müspet karşılandı. Yalnız MP temsilcisi:
“- Biz dedi; liderimizle konuştuktan sonra mutabakatımızı bildirebiliriz. Şu anda söyliyecek bir sözümüz yoktur.”
Bunun için de saat 21 toplantısını tâkibeden bir açıklama yapılamadı. Çünkü MP’den gelecek tasvip üzerine yeni bakanlar Cumhurbaşkanının tasvibine sunulacaktı.
Ankara’da geçen Salı gününden beri bu hareketli kulis faaliyeti Çankaya ve Başbakanlık arasında sürüp giderken CHP çevreleri de CKMP’nin koalisyondan çekilme ihtimali üzerine, tercihen kendileri dışındaki gruplar tarafından Meclisin fevkâlade toplantıya çağrılması ve hükûmet hakkında güven oylamasına gidilmesi üzerine hesaplar yapmaktaydılar.
Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.