« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Yusuf Yılmaz ARAÇ

29 Tem

2024

10 EKİM 1965 SEÇİMLERİ (28)

29 Temmuz 2024

Medeniyet, 1 Ekim 1965.

TÜRKEŞ, “DEMİREL KAYITLI VESİKALI MASONDUR” DEDİ

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, <<Partisinin ortanın ortasında olduğunu söylemiştir. TİP’in toprak reformu görüşüne de temas eden Türkeş, <<Amaçları, toprağı ufalayıp, milleti komünist yapmaktır.>> demiştir.

Türkeş, <<Rusya’dan kredi alınmasına karşı olmadığını, kalkınmada sadece özel sektöre güvenilemeyeceğini>> de belirtmiştir.

CKMP Genel Başkanı Ankara’da dağıtılan beyannamelerle ilgili olarak, <<Böyle bir beyannamenin subaylar tarafından yayınlandığına inanmıyorum. Türk subayı gerektiği zaman silahını kapar ve işini mertçe yapar>> demiştir.

ANTALYA’DA

Belediye meydanında konuşan Türkeş, <<Bölükbaşı’nın sabahtan akşama kadar içip sonra miting meydanlarında dinden imandan bahsettiğini, Demirel’in kayıtlı, vesikalı bir Mason olduğunu, TİP’in de sapık fikirli bir topluluk olduğunu>> ileri sürmüştür.



Yeni Tanin, 1 Ekim 1965.

TÜRKEŞ, DEMİREL VE BÖLÜKBAŞI’YA ÇATTI

Antalya, Fermani Uygun bildiriyor

CKMP’nin sönük açık hava toplantısında konuşan Alparslan Türkeş, <<dokuz ışık>> ilkelerini açıklamıştır.

CKMP’nin <<dokuz ışık>> ilkesinin milliyetçilik, ülkücülük, toplumculuk, köycülük, hürriyetçilik, gelişmecilik, teknikçilik olduğunu söyleyen Demirel’i Mason, Bölükbaşı’yı sarhoşlukla itham eden Türkeş şöyle demiştir:

<<Memlekete hizmet için ortaya çıkanlar, gerektiğinde canlarını feda etmekten çekinmemelidirler. Ben böyle bir insanım. Memleket menfaati için kadre uğradım ve sürüldüm. Fakat yılmadan sonuna kadar azimle mücadele etmesini bildim. Ve mücadele edeceğim de. Bazı oy avcısı politikacılar, memleketi idare etme hevesine kapılmakta, geceleri kafa çekip gündüzleri yaptıkları konuşmalarda dinden imandan bahsetmektedirler. Sicilli masonlar mukaddesatçı kesilmektedir.”



Cumhuriyet, 1 Ekim 1965.

TÜRKEŞ: UFALANAN TOPRAK KOMÜNİZMİ GETİRİR

CKMP Genel Başkanı Türkeş, dün Antalya’ya gelirken gazetecilerle uçakta yaptığı konuşmada TİP’i açıkça komünistlikle itham ederek, <<TİP’liler milleti komünist yapmak için gerçekten herkese 400 er dönüm toprak dağıtacaklar. Toprak ufalanınca millet komünist olacaktır>> demiştir.

CKMP’nin toprak reformu anlayışının ağalığı ortadan kaldırmak olduğunu söyleyen Türkeş, <<İnönü de nihayet bizim görüşümüze gelmiştir. Dün geceki konuşması bunun delilidir. Biz toprağı ufalamanın karşısındayız. Halkı sanayie çekmek gerekmektedir. Amerika’da bu böyledir. Amerika dünyayı besliyor>> şeklinde konuşmuştur.

Kalkınmanın sadece yatırım ve parayla olamıyacağını, asıl olanın millete Türklük şuuru veren milliyetçi bir önderlik meselesi olduğunu belirten Türkeş, Rusya’dan kredi alınmasına karşı olmadığını söyliyerek, <<Az gelişmiş bir ülkede özel sektör eliyle kalkınma olamaz. Sermaye birikimi devletçe yapılmalıdır. Batıda bu iş özel sektör eliyle oldu, fakat o zaman sömürgecilik vardı. Bizde devlet yapacaktır. Ancak milliyetçi şuur ve heyecan yaratılınca halkın elindeki gizli paralar anonim şirketlere kayacak, kalkınmaya yararlı olacaktır>> demiştir.

Antalya’da ilgi görmeyen bir mitingde konuşan CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, Bölükbaşı’nı sarhoşlukla, Demirel’i masonlukla ve TİP’i de sapık fikirler peşinde koşmakla itham etmiştir.



Yeni İstanbul, 1 Ekim 1965.

TÜRKEŞ: “MEMLEKET İDARECİLERİ YÜZÜNDEN PERİŞAN DURUMA DÜŞTÜ.”

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, Antalya’da yaptığı konuşmada, sapık fikirli ideolojilere karşı olduklarını, bunlarla sonuna kadar mücadele edeceklerini söylemiş ve “TİP aldatıcı vaatlerle memleketi komünizme götürmek istiyor.” demiştir.

Daha sonra gelmiş geçmiş hükûmetleri liyakatsiz ve basiretsizlikle itham eden Alparslan Türkeş, Kıbrıs meselesinin bu yüzden sürüncemede kaldığını, bu idareciler yüzünden memleketin bugünkü perişan duruma düştüğünü ileri sürmüş ve sözlerine şöyle devam etmiştir.

MÜCADELE EDECEĞİM

“Memlekete hizmet için ortaya çıkanlar, gerektiğinde canlarını feda etmekten çekinmemelidirler. Ben böyle bir insanım. Memleket menfaati için gadre uğradım ve sürüldüm. Fakat yılmadan sonuna kadar azimle mücadele etmesini bildim. Ve mücadele edeceğim de. Bazı oy avcısı politikacılar, memleketi idare etme hevesine kapılmakta, geceleri kafa çekip gündüzleri yaptıkları konuşmalarda dinden imandan bahsetmektedirler. Sicilli masonlar mukaddesatçı kesilmektedir.”

CKMP lideri Türkeş daha sonra memleketin dış politikada takip ettiği yolu yermiş, dış politikada, idarede, ziraatte ve vergi sisteminde zarurî görülen süratli reformların ancak CKMP tarafından gerçekleştirilebileceğini söylemiştir.

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş müteakiben uçakla Afyon’a hareket etmiştir.



Dünya, 1 Ekim 1965.

TÜRKEŞ’İN AFYON KONUŞMASI

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, dün Afyon’da düzenlenen CKMP toplantısında bir konuşma yaparak, özellikle üç nokta üzerinde durmuş, Genel Başkanlık seçimi, Başbakanlık’taki kasa meselesi ve siyasî idamlar konusunda açıklamalarda bulunmuştur

<<Genel Başkanlık seçimi, bazılarının iddia ettiği gibi, bir oldu bittiye getirilmemiştir.>> diyen Türkeş, bütün delegelerin katıldığı kongrede âdil bir seçim yapıldığını ve muteber oylarla genel başkanlığa getirildiğini söylemiştir.

Türkeş ikinci olarak, 27 Mayıs akabinde Başbakanlık müsteşarlığı görevine başlarken, Başbakanlık arasındaki devrû teslim sırasında yolsuzluk yapıldığı hakkındaki iddiayı da şu şekilde cevaplandırmıştır:

<<Teslim – tesellüm Türk hâkimlerinin huzurunda yapılmış ve zabıtla durum tesbit edilmiştir. İstenildiğinde bir nüshası bende olan zabtı herkese gösterebilirim. Zaten basında da neşredildi.>>

Daha sonra, siyasî suçluların idamları konusuna da değinen Türkeş, bu sırada sürgün olarak yurt dışında bulunduklarını ifade etmiş, buna rağmen Devlet Reisi ile diğer yetkililere birer mektup yazarak her şeye rağmen idamların önlenmesini talep ettiğini belirtmiştir.

Muhtelif yurt sorunlarına da değinen CKMP Genel Başkanı, memlekette komünizm tehlikesinin önlenmesi için şu üç tedbire lüzum göstermiştir.

1- Gençliğe ve halka Türk olmanın onurunu ve şerefini daima hatırlatmak, Türk milliyetçiliğini yaymak.
2- Millî ruh ve ahlakî terbiye vererek, milleti manen cihazlandırmak.
3- Sosyal adaleti temin etmek…



Dünya, 1 Ekim 1965.

M. Özdağ’ın Konuşması

CKMP Genel Sekreter Yardımcısı Muzaffer Özdağ dün Çubuk’ta yapılan toplantıda konuşmuş ve partisinin propagandasını anlatmıştır. Özdağ, uzun yıllardan beri hükümetlerin millet için bir gıda ve beslenme politikasına sahip olmadıklarını söylemiş <<Türkiye halkının beslenme şartları, halkın ve yetişen nesillerin fikrî ve bedenî gelişmesini ve sağlığını tehlikeye düşüren bir seviye göstermektedir. Hükümetin soya yağı ithali kararı da pek hatâlı olmuştur. Bu karar zeytinyağı müstahsiline ağır bir darbedir. Millî ekonomimiz için yıkıcı bir darbedir.>> demiştir.

İstanbul’da

CKMP İstanbul Milletvekili adayı 14 lerden Mustafa Kaplan dün Kasımpaşada yapılan toplantıda konuşmuştur. Kaplan: <<Sosyal adalet için sadece program kâfi değil. Onu yürütecek idareci kadro gereklidir. Bu memleket ne çektiyse sahte politikacılar yüzünden çekti.>> demiştir.



Vatan, 2 Ekim 1965.

TÜRKEŞ: BÖLÜKBAŞI’YA SARHOŞ DEMEDİM

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Genel Başkanı Alparslan Türkeş, bugün bir açıklamada bulunarak, Millet Partisi Genel Başkanı Osman Bölükbaşı’yı sarhoşlukla itham etmediğini bildirmiştir.

CKMP genel merkezi tarafından, <<Türkeş’in önemli açıklaması>> başlığı altında yayınlanan açıklamada şöyle denilmektedir:

<<1 Ekim 1965 tarihli sabah gazetelerinde, Antalya mitinginde yaptığım konuşmada, MP genel başkanı sayın Bölükbaşı’yı sarhoşlukla itham ettiğim yazılmıştır. Konuşmam açık ve sarihtir. Dinle ilgisi olmayan bazı politikacıların kürsülerde dini duyguları istismar ettiklerini ifade etim. Sayın Bölükbaşı’yı ismen tasrih ve itham etmiş değilim. Yapılan yayından üzüntü duydum.>>



Vatan, Mehmed Kemal, Politika Ötesi, 2 Ekim 1965.

TÜRKEŞ’E NE OLUYOR?

Zaman zaman Gökhan Evliyaoğlu’nun, Muzaffer Özdağ’ın olumlu konuşmalarını dinlediğimiz partinin lideri Alparslan Türkeş’e ne oluyor, diye sorasımız geliyor. Yeniden eski huyları derpişti de emekten yana olan partiye gereksiz çatmaya mı başladı? Toprak reformu ve petrol konularında CKMP nin gerçekleri görür gibi olduğunu sanıyorduk. Meğer bu da gösteriş imiş.

NE DER BU?

Atom çağından, füze çağından söz eden Türkeş’in, bu çağlara erişebilmesi için hangi metodların uygulanması gerektiğini de bilmesi gerekir. Bir toplum, bazı bölgelerinde, hâlâ feodal kalıntı düzeni içinde ise, değil atom çağına füze çağına erişmesi daha çağımızın sosyolojik evrimini tamamlamış bile değildir. Kağnıdan yük taşır kamyona, kara sapandan biçer döğere, işsizlikten iş sahibi olmaya geçememiş bir toplumuz.. İşte okulsuzluktan çocuklarımız sokaktadır. Köy çocukları değil şehir çocukları.. Eğitim sistemimizin bozuk olduğunu söyliyen, muhalefet değil Türkeş’in içinde bulunduğu hükümetin Başbakanıdır. Polislerle, grev yapan işçiler çarpışırken, Türkeş hükümetin içindedir. Petrolü yabancılara peşkeş çekeceğini söyliyen Bakanla Türkeş de bizim gibi sokakta tartışmaktadır, hükümetin içinde değil. Neden söz eder bu!..

FOL VE YUMURTA…

Türkiye’nin baş meselesi millî bağımsızlıktır. Millî bağımsızlığımızı gölgeleyen de Amerika’dır. 35 milyon metre kare toprağımız üzerinde Amerikan bayrağı dalgalanırken, Türkeş hükümettedir. Ama, <<Türkiye kızıl blokun peyki olmıyacaktır..>> diye sözler eder. 24 kişilik Sovyet heyeti Türkeş’in hükümette bulunduğu sırada memlekete gelmiştir. Ne Türkiye İşçi Partisi iktidardır, ne heyetin gelip gelmemesi hakkında söz sahibidir. Kimse Türkiye kızıl blokun peyki olsun demiyor. Ama Türkiye filhal Amerika^nın peyki haline getirilmektedir. Eğer özseverlikle ve içtenlikle millî bağımsızlıktan yana ise Türkiye’yi önce Amerikan sultasından kurtaracak sözler söylemelidir. Gezdiği dolaştığı yerlerde kendisinden bu istenmektedir. Amerika’ya sırtını daya, sonra ortada fol yok yumurta yokken kızıl blok peykliğinden söz et!.. Buna yutturmaca ve duygu sömürücülüğü derler. Demirel’den ne farkı kalıyor Türkeş’in?..

YAKIŞMIYOR…

Türkiye’nin toprak meselesine, petrol meselesine sahip çıkanlar arasında birleşik bir fikir çizgisi vardır. Bu çizgi üzerinde görüşmeye ve tartışmaya oturulabilir. Toprak meselesini, petrol ve madenler meselesini, ulusal bağımsızlık meselesini tek başına sosyalistlerin çözümlemesine imkân yoktur. Bu seçimlerde alınacak sonuç, CHP nin de, Türkeş’in de, Türkiye İşçi Partisinin de tek başına bunu çözümliyemiyeceğini göstermektedir. Millî bağımsızlıktan yana olanlar birleşebilirler. Aynı fikir çizgisi üzerinde birleşildiği takdirde bu meselelere çözüm yolu bulunur. Gökhan Evliyaoğlu’nun ve Muzaffer Özdağ’ın konuşmalarında zaman zaman millî bağımsızlığımızın baş meselemiz olduğu yolunda sözlere rastlıyoruz. Türkiye’nin millî bağımsızlığını nasıl sağlıyavağız?

Türkeş gibi Amerika’nın kuyruğuna yapışarak millî bağımsızlık sağlanamaz…

Çıkışı ile şimdi konuştukları arasında beliren çelişme Türkeş’e yakışmıyor…

ATSIZ BİLE..

Bir an için Türkeş’in yine kafatasçılıkta ısrar ettiğini düşünelim. Kafatasçılığın da Türklerin millî bağımsızlığını yitirmesine karşı olması gerekir. Biz bugün Türkiye’de bütün yabancı etkilerden kurtularak Türk Türk’e kalmak istiyoruz. Türk’ün ekonomik, sosyal, siyasal bağımsızlığına kimse karışmasın istiyoruz.. Bundan yana mısınız? Öyleyse olmıyanla değil, olanla savaşmaya girişin.. Türkiye üzerinde Amerikan baskısı vardır. Sovyet baskısı yoktur; olamaz da.. Türkiye’yi Amerikan baskısından kurtarmanın tersi, Sovyetlerin etkisine girmek değildir. Birinden kurtulmaya çalışırken, ikincisinin sultası altına girmeyi hangi akılsız ister?

Önce kendi başımıza buyruk olalım bir.. Ondan sonra bütün devletlerle ve komşularımızla, millî bağımsızlığımıza gölge düşürmiyecek şekilde yeniden masa başına otururuz. Her taşın altından Amerika çıkarken, Amerika’yı bir kenara koyup kızıl blok peykliğinden söz etmek, katafatascı eğilimlere de uygun düşmez. Meseleleri sade bir biçimde ortaya koyunca, sanıyorum Atsız dahi buna karşı koymaz.

YAPILMADAN OLMAZ..

Türkiye’de hangi meseleyi çözümliyecek isek, bunun yolu Türkiye’nin millî bağımsızlığına kavuşmasından geçmektedir. Millî bağımsızlığımıza kavuşamadığımız sürece hiç bir meseleyi gerektiği gibi ele alamayız. Toprak reformu mu yapacaksınız, yerli sermayeyi Amerikalılara peşkeş çekenlerden Türkiye’yi kurtarmadıkça yapamazsınız. Türkiye’nin kaynaklarını ve imkânlarını yabancı işbirlikçilere bırakmıyacaksınız. Millî petrolü, Amerikan şirketlerini tasfiye ederek millete vereceksiniz. Bu da millî bağımsızlık olmadan yapılamaz.

Ya millî bağımsızlığın ne olduğunu çevresindekiler Türkeş’e iyi anlatamamışlar ya da Türkeş millî bağımsızlık meselesinin güçlüğü karşısında irkiliyor ve cephe değiştiriyor. Eğer cephe değiştiriyorsa ne diye Demirel’e çatar. Demirel de zaten millî bağımsızlık diye bir meselenin farkında değildir. Böyle bir meseleyi kabul bile etmiyor. Versinler elele, başkalarının işine karışmasınlar. Bakalım bu çıkmaz sokak ikisini de nereye götürür.

Türkeş başka konuşmaya başladı, Gökhan başka konuşuyor. Bu çelişmenin sonunu öğrenmemiz ırak değildir. Plâkta çatlaklık var. Kim çatlattı duyarız.



Milliyet, Medeniyet, 2 Ekim 1965.

TÜRKEŞ, “SOLCULAR TÜRKİYE’DE EN LÜKS HAYATI YAŞIYOR” DEDİ

Alparslan Türkeş, CKMP adına yaptığı radyo konuşmasında, <<Yeni Anayasanın getirdiği hürriyet havası kötüye kullanılmaktadır>> demiştir.

Aşırı solcuların sistemin bozuk oluşundan yakındıklarını, ancak neyi nasıl çözeceklerini söylemediklerini ifade eden Türkeş, iddia sahiplerinin hiçbirinin kol ırgatı olmadığını, bunların Ankara, İstanbul’da lüks hayat yaşadıklarını ileri sürmüştür.



Cumhuriyet, 2 Ekim 1965.

TÜRKEŞ KONYA’DA

Dünkü CKMP toplantısında konuşan Genel Başkan Alparslan Türkeş, partisinin 9 Işık adını verdiği, dokuz ilkesinden ikisini açıklamış ve diğer yedi ilkeye kısaca değinmiştir. Milliyetçilik ve toplumculuk ilkelerini özetliyen Türkeş, <<Bugün halkımızın fakirliğine, yoksulluğuna bir sınır çizmek mümkün değildir. Fakirin fakiri, yoksulun da yoksulu vardır. Biz halk için bir refahlı geçim düzeyi ve çizgisi meydana getirmek kararındayız. Bu çizginin altında hiçbir vatandaşı bırakmıyacağız>> demiştir.



Hür Söz, 2 Ekim 1965.

CKMP LİDERİ TÜRKEŞ’E SORUYORUZ:

Hâlâ Çarşafa, Türkçe Olmayan Ezan ve Kur’an’a Düşman mısın?

<<Dinde Reform>>a Taraftar mısın?

İstanbul’dan bir okuyucumuz bize, 17 Temmuz 1960 tarihli Cumhuriyet Gazetesinden kestiği bir kupürü gönderdi. Şimdiye kadar görmediğimiz bu kupürde, tanınmış aşırı solculardan Cevat Fehmi Başkut; İhtilâlin kudretli Albayı ve Başvekâlet Müsteşarı Albay Alparslan Türkeş’le yaptığı röportajı neşretmektedir.

Cevat Fehmi’nin suallerine yeni CKMP lideri Alparslan Türkeş’in verdiği cevaplar cidden çok tehlikeli ve gayri kanunî… Biz, kendisini Türk Milliyetçisi olarak takdim eden bir zatın Saltanat günlerinde böyle gayri millî ve ancak solcuların işine yarıyacak tipte cevablar vermesini hayret ve dehşetle karşıladık.

Bu röportajın bizi alâkadar eden mühim kısmını aynen neşrederken; Erzurum’a gelmek üzere bulunduğu şu günlerde CKMP lideri Alparslan Türkeş’den soruyoruz:

1- Fikirlerinizde samimi misiniz ve buna rağmen milliyetçi misiniz? 2- Hâlâ Çarşafa, Türkçe olmayan Ezan ve Kur’an’a düşman mısınız? 3- Dinde reforma taraftar mısınız?

Cevabınızı Erzurum umumî efkâr-ı huzurunda bekliyoruz.



Hürriyet, 3 Ekim 1965.

KAMYON ÜSTÜNDE KONUŞAN TÜRKEŞ AP VE TİP’E ÇATTI

CKMP nin dün Konak’ta yaptığı açık hava toplantısında konuşan Genel Başkan Alparslan Türkeş, özellikle ziraat politikası üzerinde durmuş ve bilhassa AP ni “Müstahsile sırt çevirmekle” itham etmiştir. Türkeş, dış politika konusu üzerinde durarak TİP’i suçlamış, tüccarlardan “Bezirgânlar” diye bahsetmiştir.

Türkeş ve arkadaşları bayraklarla süslenmiş bir kamyon üzerinde konuşmasını yapmış ve; “Dördüncü koalisyonun ana partisi olan AP yöneticileri, halkın sıkıntılarını arttırıcı şekilde büyük hatalar işlemişlerdir. Bunun başlıcası, 1965 tütün piyasasıdır. Devletçe tahsis olunan kredinin ancak üçte biri Tekel’e verilmiş, geri kalanı da tütün bezirgânlarına tahsis olunmuştur. Bundan, evvela Tekel Bakanı ve AP sorumludur.” demiştir.



Cumhuriyet, 3 Ekim 1965.

TÜRKEŞ: YURT İÇİNDE GİZLİ FAALİYETLER VAR

CKMP nin Konak’ta yaptığı açık hava toplantısında konuşan Türkeş, tütün ve üzüm konularında AP yöneticilerinin hatalarına işaret etmiş ve kendisine yöneltilen tenkidleri cevaplandırarak <<Namus ve şerefi kastedenlerden korkmamalısınız>> demiştir.

Dış politika üzerinde de duran CKMP lideri açıkça isim vermemekle beraber TİP’i hedef tutan tenkidlerde bulunarak şöyle konuşmuştur:

<<- Bazı kimseler Türkiye’nin dış politikası üzerinde sorumsuz iddialar ile konuşmaktadırlar. Türkiye imkânları zayıf olan bir memlekettir. Büyük bir İmparatorluğun yıkıntısına mirasçı olmuştur. Türkiye’nin gerek dış politika, gerekse ekonomik meselelerini plânlarken çok uzağı görerek ve her şeyi hesaplıyarak çalışmak lâzımdır. Özellikle büyük devletlerle olan ilişkilerde neyin nereye kadar götürülebileceğinin ölçülmesi lâzımdır. Çeşitli gizli faaliyetler yurt içinde ve yurt dışında bölgecilik, ayrıcılık sınıf mücadelesi içindedirler. Bunlar gafil ve kötü maksatlıdırlar.>>


Medeniyet, 3 Ekim 1965.

TÜRKEŞ, İZMİR’DE DÜN TİP’E ÇATTI



Medeniyet, 3 Ekim 1965.

TİP’LİLER DÜN TÜRKEŞ VE DEMİREL’E ÇATTILAR

Dün öğleden sonra Dışkapı’da yapılan Türkiye İşçi Partisi Mitingi Ankaralıların geniş alâkasını çekmiş ve konuşan hatiplere dinleyiciler sevgi tezahürlerinde bulunmuşlardır.

Mitingde ilk konuşmayı yapan Şaban Erik isimli Ankara Adayı <<TİP liler bu memleketi beğenmiyorlarsa terk edip gidebilirler>> şeklinde konuşan AP Genel Başkanı Süleyman Demirel’e cevap vererek şunları söylemiştir: <<Bu memleketin başında baykuş gibi tünemiş bir adam vardır. Bu adam Demirel’dir. Biz bu memleketi asla terketmiyeceğiz, bu memleket bizim memleketimizdir. Bizi hiç kimse vatanımızdan ayıramaz. Ama bu memleketten gitmesi lâzım gelen birisi varsa o da Demirel ve onun gibilerdir.>>

Kendini Dev Aynasında Gören

Daha sonra CKMP Genel Başkanı Türkeş’e cevap veren Şaban Erik Türkeş’in kendisini dev aynasında gördüğünü ve durmadan atom, füze çağından bahsettiğine değinerek <<Füze ve atom çağı akıl çağıdır. Akıl ve bilgiye karşı duran bir adamın füze ve atomdan bahsetmesi doğru olmaz.>> demiştir.



Tercüman, 3 Ekim 1965.

Bölükbaşı, Taksim’de İnönü’yü İtham Etti

Osman Bölükbaşı, MP’nin Taksim’de tertip ettiği mitingde konuşmuştur. İnönü’nün Erzurum ve Sivas kongreleri sırasında Kâzım Karabekir Paşaya gönderdiği mektuplarda Amerikan mandasının kabul edilmesinde ısrar ettiğini ve Karabekir’in eserinin 178 inci sahifesinde <<İsmet, Sivas kongresi mukarreratına vâkıf olduktan sonra dahi bu Amerikan lâyihasını benden bir tekdir alıncaya kadar takipte devam etmiştir>> şeklindeki yazısını ifadeyle sözlerini şöyle bitirmiştir: <<Herkesi tezvirle lekelemeye çalışanlara bir ders olsun, diye vesikaya dayanan bu tarihî gerçekleri açıklamak zorunda kaldık. Anadolu’da bir söz vardır. <<Çalma kapıyı, çalarlar kapını>>.



Ulus, Cihad Baban, 4 Ekim 1965.

Memleketin kaderine hâkim olmak isteyen ruh hastası

Panayır çığırtkanı lider bu sefer İstanbul’da bir açık hava toplantısında Millî Mücadelenin Garp Cephesi Kumandanı İnönü’ye <<Millî Mücadeleye ilgisiz kaldı>> diyor. Bu gülünç iddianın, bu iddiayı ileri süren için leke olacağını kaydettikten sonra şunu hatırlatalım: Eğer İnönü Garp Cephesini korumasa idi, Kırşehir’de dünyaya gelen Bölükbaşı ya hiç doğmazdı, yahutta ya Petro yahut Yani olarak dünyaya gelirdi. Bu memleket için büyük bahtsızlıktır ki, bir gün ortaya bir adam çıkabiliyor, kendisine parti lideri süsü veriyor, gözleri o kadar dönüyor ki, millî menfaatleri bile inkâr edebiliyor. Garp Cephesi Kumandanının, Lozan savunucusunun yanında, yurda beş paralık faydası olmamış hüviyetiyle, vatanın makûs talihini İnönü’de yenmiş insanın hizmetlerini inkâr edebiliyor, bu sözleri söylerken, ne kızarıyor, ne de vicdan azabı duyabiliyor. Bu zatın siyasî hayattaki bütün vazifesi memleketteki huzuru kundaklamaktır. Üzülecek nokta, bu panayır çığırtkanının böyle habis sözler söylediği zaman kendisini dinleyecek, mahdut miktarda da olsa, insanlar bulabilmesidir. Bu mariz adam şimdi de haline bakmadan partiler arasında hakem rolü oynamak arzusundadır.



Zafer, 4 Ekim 1965.

CKMP adına dün radyoda konuşan Genel Sekreter Fuat Uluç CHP ye, İnönü’ye ve TİP e şiddetle çatmış, <<Atatürk’ün partisi, İnönü’nün ellerinde Atatürkçü olmaktan çıkmıştır. Altı Ok’un temsil ettiği ilkeler parti bayrağının sadece süsüdür artık.>> demiştir. Uluç konuşmasında özetle şunları söylemiştir.

<<Uyguladığımız seçim sistemine göre, oylar, tüm olarak siyasî partilerin aday listelerine verilecektir. O halde, yanılmamak için oylarımıza talip siyasî partiler hakkında sağlam bir kanaate varmamız lâzımdır.

Halk Partisi Atatürk’ün partisi olmakla övünür. Atatürk ilkelerinin, Atatürk devrimlerinin yegâne savunucusu rolündedir. Halbuki değişmez genel başkanları paralardan, pullardan ve devlet dairelerinden Atatürk’ün resimlerini kaldırmış, yerlerine kendi resimlerini koydurmuştur. Atatürk’ün partisi onun ellerinde Atatürkçü olmaktan çıkmıştır. Altı okun temsil ettiği ilkeler parti bayrağının sadece süsüdür artık.

Cumhuriyeti onlar zedeledi. Milliyetçiliği itibardan onlar düşürdü. İktidarları zamanında Türk Milliyetçisinin nasibi tabutluk oldu. Halkçıyız derler, halka sırtlarını çevirirler. İnkılâpçılıkla bağlantıları kalmamıştır. Benzerlerini yaratmaktan vazgeçtik; Atatürk devrimlerini bile muhafaza edemediler. Devletçiliği dejenere eden ilk iktisadî devlet teşebbüslerinin idare meclislerini partileri için arpalık haline getiren onlardır. Laiklik anlayışları ise büsbütün faciadır.

İsmet Paşa, Atatürk’ten sonra tek ve mutlak hakim irade olarak memleketi oniki yıl idare etti. İsteseydi neler yapmazdı. Çok partili siyasî hayata girerken, demokrasinin dayanak müesseselerini kurmuş, işler hale getirmiş olsaydı memleket 1950 – 1960 arasının yersiz, lüzumsuz ve felâketli didişmelerine sürüklenir, 27 Mayıs ihtilâlini yapmak zorunda kalır mıydık?

Seçim bildirilerini okuyunuz. Yapacakların vadettikleri işlerin çokluğu ve azameti bizim gibi sizleri de şaşırtacaktır. Kendilerine soruyorum: <<Bunca yıl iktidarda kaldınız. Madem ki, yapılacak bu kadar iş vardı da neden yapmadınız? Aklınız başınıza hep seçim beyannamesi hazırlarken mi geliyor?

Aziz vatandaşlarım:

Karşımıza bir de İşçi Partisi çıkmış bulunuyor. Oylarınıza taliptir. İktidara geldikleri zaman memlekette neler yapacaklarını sayıp döküyorlar. Dinlerken dehşet içinde kalıyoruz. Bizi, biz olmaktan çıkarmak için yapmadıkları kalmıyor.

Güya Türk milleti için tek çıkar yol sosyalizm imiş. Yalan. Sosyalizm, onlar için gaye değil, maskedir, vasıtadır. Maksatları aday listelerinden belli. Bir sürü sicilli komünisti sizin oylarımızla Türkiye Büyük Millet Meclisine sokmak istiyorlar. Hedefleri, Türkiye’de komünist sistemi bir idare kurmaktır. Fakat yapamayacaklar bunu.



Yeni Tanin, 4 Ekim 1965.

CKMP’nin Diyarbakır Mitingi sönük oldu

CKMP Diyarbakır’da ilk açıkhava toplantısını dün yapmıştır. Sabahın erken saatlerinden itibaren hoparlörlerle yapılan çağrıya rağmen 2-300 kişilik bir topluluk ancak sağlanabilmiştir. 6 Ekim 1965’te Türkeş’in katılmasıyla yapılacak olan mitinge bir hazırlık niteliğindeki dünkü toplantıda konuşmacılar <<Halkla beraber, halk için>>, <<Türküm diyen Türktür, bizdendir>>, <<Irkçılığı reddederiz>>, <<Kin ve intikam hayır>>, <<Kardeşlik>> sloganlarını işlemişler ve oy pusulalarının nasıl kullanılacağını anlatmışlardır.



Dünya, 4 Ekim 1965.

CKMP dün Ankara’da bir açıkhava toplantısı yapmıştır. Mitingde CKMP Genel Yönetim Kurulu üyeleri konuşmuşlar ve partilerinin memleket kalkınmasındaki görüşünü açıklamışlardır.

Mitingde konuşan Genel Sekreter Yardımcısı Muzaffer Özdağ, AP’nin kefen ticareti yaptığını söylemiştir. İlgi görmeyen mitingde, Muzaffer Özdağ şunları söylemiştir:

<<Ömründe alnını secdeye koyamıyan kişiler, bugün Müslüman kesildi. Din kutsaldır. Dini siyasete karıştıranlar ayıp ediyorlar. AP kefen ticareti yapmaktadır. Şimdiki AP yöneticileri ve liderleri olan kişiler, ihtilâlde DP’ye en çok küfür eden kişilerdi.>>

Mitingde, CKMP’nin eski Genel Başkanlarından Uşak Milletvekili Ahmet Tahtakılıç da bir konuşma yapmış ve AP yöneticilerini suçlamıştır. Tahtakılıç, CKMP dışındaki parti liderlerini memlekette bir rejim buhranı yaratmak istidadındaki davranışlarından vazgeçmeye dâvet etmiştir. Tahtakılıç, bu yüzden şimdi girişilecek bir rejim mücadelesinin memleketi kötüye sürükleyeceğini ileri sürmüştür.

Yenişehir Pazarında yapılan açıkhava mitingine Genel Başkan Alparslan Türkeş, CKMP nin Sıvasta yapacağı toplantıda hazır bulunmak üzere sabah erken saatlerde Ankaradan ayrılmıştır.



Cumhuriyet, 4 Ekim 1965.

TÜRKEŞ, GENÇLİĞİN İHMAL EDİLDİĞİNİ SÖYLEDİ

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, dün Sıvas’ta Çifteminareler alanında düzenlenen açık hava toplantısında yaptığı konuşmada, özellikle gençliğin çeşitli meseleleri üzerinde durmuş, Türk gençliğinin yıllardanberi gelmiş geçmiş hükümetler tarafından hem çok ihmal edildiğini, bugün başıboş, bakımsız, imkân eşitliğinden yoksum bir durumda bulunduğunu, yüksek öğretim gençliğinin de çeşitli sıkıntılar içinde olduğunu ileri sürmüş ve demiştir ki:

<<Bundan özellikle aşırı sol akımlar yararlanmışlar ve temiz Türk gençleri aşırı solun devamlı telkin ve baskınına uğramış durumda kalmıştır. Fakat Türk gençleri şuurlu, uyanık ve milliyetperverdirler. Böyle zararlı akımlar, onlara, ne kadar kötü şartlar altında olurlarsa olsunlar, tesir edemez.>>



Hürriyet, 4 Ekim 1965.

TÜRKEŞ, GENÇLİĞİN SİYASİ OYUNLARA ÂLET EDİLMESİNDEN ŞİKÂYETÇİ

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, dün Sıvas’ta Çifteminareler Alanı’nda düzenlenen Açıkhava toplantısında yaptığı konuşmada özellikle gençliğin çeşitli meseleleri üzerinde durmuş ve “Türk gençliği yıllardan beri gelmiş geçmiş hükümetler tarafından çok ihmal edilmiş ve aynı zamanda çok sömürülmüştür. Çeşitli partiler, gençliği kendi siyasî oyunları için türlü tertiplere âlet etmeğe kalkışmışlar, buna karşılık onların yetişmeleri için muhtaç bulundukları şeylerin hiç birisi ile ilgilenmemişlerdir.” demiştir.

Alparslan Türkeş, Türk gençliğinin bugün başıboş, bakımsız, imkân eşitliğinden yoksum bir durumda bulunduğunu, yüksek öğretim gençliğinin de çeşitli sıkıntılar içinde olduğunu ileri sürmüştür.



Akşam, 4 Ekim 1965.

TÜRKEŞ <<TÜRK GENÇLİĞİ İHMAL EDİLMİŞTİR>>

Sivas’ta düzenlenen açık hava toplantısında konuşan CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş özellikle gençliğin çeşitli sorunları üzerinde durarak <<Türk gençliği yıllardanberi gelmiş geçmiş hükümetler tarafından ihmal edilmiştir. Bu arada çok fazla sömürülen ve çeşitli partilerin oyunları için âlet edilen gençliğin millî kültür ve milli ruhla yoğrulması zorunludur>> demiştir.

Daha sonra çoğunlukla AP’lilerin ve CHP’lilerin kapsadığı halk kitlesine hitabeden Türkeş <<Namus, şeref ve haysiyetimize dil uzattılar. Biz bu mukaddes mefhumları korumak için daima mücadele edeceğiz.>> şeklinde konuşmuştur.



Dünya, 4 Ekim 1965.

TÜRKEŞ’İN ERZURUM’DAKİ KONUŞMASI

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, Erzurum’da da bir konuşma yaparak, özellikle birlik ve beraberlikten söz açmış, bir takım kötü niyetli kimselerin, içte ve dışta memleketi bölücü gayretler içinde bulunduklarını belirterek demiştir ki: <<Bu hainane davranışların bir bütün olan Türk Milleti tarafından her zaman ezilmeğe mahkûm olacağını belirtmek isterim.>>

KOMÜNİZMLE MÜCADELE EDECEĞİZ

CKMP lideri komünizmin Türk Milleti için en zararlı bir görüş ve en tehlikeli bir belâ olduğu inancında bulunduklarını, bunlarla bütün güçleriyle mücadele edeceklerini söylemiş ve <<bu mücadelede Türk Milletinin sağ duyusu, millî şuur ve kuvayi milliye ruhu en büyük güç kaynağımızı teşkil edecektir.>> demiştir.



Cumhuriyet, 4 Ekim 1965.

Demirel idamlar sırasında MBK nin müşaviriydi

Fikret Otyam Adana’dan bildiriyor

Dün Gaziantep ve Adana açıkhava toplantılarında konuşan CHP Genel Sekreteri Dr. Kemal Satır özellikle AP Genel Başkanı Süleyman Demirel’in bazı iddia ve ithamlarına cevap vermiş, <<Kahraman edasıyla “Bu millet için sehpaya giderim” diyen Demirel, sehpaya gidenlere ölüm cezası verenlerin emrinde müşavir olarak çalışıyordu. Şimdi aynı Demirel, Menderes’in kefenini istismar ederek oy toplamağa çalışıyor. O zaman aklı neredeydi? Üstelik çattığı İnönü bu ölüm cezalarının verilmemesi için zamanın devlet ve hükümet Başkanına, Millî Birlik Komitesi Başkanına yazılı olarak başvurarak ölüm kararının verilmesi isabetli olmayacağını ve bundan vazgeçilmesini istiyordu>> demiştir.

Dr. Satır bu tarihî belgenin bu güne kadar Halk Partisi tarafından açıklanmadığını, istismar konusu yapılmadığını, ancak Demirel’in bu konuda doğru söylememesi üzerine açıklamak mecburiyetinde kaldığını için <<Millî Birlik Komitesinden ve siz halktan özür dilerim>> demiş ve şöyle devam etmiştir:

<<Bize hesap sormağa kalkan sıyrık yüzlü politikacılar, evvelâ millete yapacakları hizmetin hesabını versinler. Biz 27 Mayısta belâlarını bulan karaborsa yaratıcısı kuyrukların ve her yerde üç beş vurguncu ve milyonerlerin değil, emekçi, toplumcu, eli nasırlı işçinin ve namuslu müstahsilin, namuslu esnafın, namusuyla çalışıp vergi verenin hakkını savunuyoruz. Onun için de ortanın solundayız. Yoksa kendilerinin düşündüğü ve itham ettiği gibi komünistlik iddialarını şiddetle reddediyoruz. Bütün yalanlar ve yersiz iddiaları gibi bu da tutmayacaktır. Biz, bize İstiklâl Savaşında yardım eden Rusya’ya dönmedik, şimdi mi döneceğiz? Bir zamanlarda CHP ni dinsizlikle itham ettiler. Sorarım size vatanı kılıcıyla, çizmesiyle kurtaran insan dinsiz olur mu?>>

CHP’nin bugünkü mitinginin esprisi Genel Sekreter Kemal Satır ile Adana milletvekili eski genel sekreter Kasım Gülek’in barışması olmuştur.



Milliyet, 4 Ekim 1965.

İki Önemli İddia

Satır, “Demirel MBK emrinde çalıştı”

CHP Genel Sekreteri Doktor Kemal Satır Gaziantep ve Adana mitinglerinde yaptığı konuşmalarında Demirel’e çatmış ve <<İnönü ölüm cezalarını kaldırmak için çırpınırken o Millî Birlik Komitesi emrinde yedi ay Müşavir olarak çalışmıştır. Demirel şimdi de kahraman edasiyle bu Millet için sehpaya bile gideceğinden bahsediyor. Üstelik Menderes’in kefenini bayrak yapmış oy toplamaya çalışıyor>> demiştir.

Satır, <<İnönü’nün ölüm cezalarının verilmemesi için zamanın devlet ve hükûmet başkanına, MBK başkanına yazılı olarak başvurarak, ölüm kararının verilmesinin isabetli olmayacağını bildirdiğini>> söylemiş ve <<Bu tarihî belgenin CHP tarafından bugüne kadar açıklanmadığını ve istismar konusu yapılmadığını, ancak Demirel’in bu konuda doğru söylememesi üzerine açıklamak zorunda kaldığını>> belirtmiştir. Satır şöyle devam etmiştir: <<Adalet Partisi bu seçimlere bizim ölçümüzde havsalanın alamıyacağı bir para bolluğu içinde girmiştir.>>



Milliyet, Ankara, Ünsal Oskay bildiriyor, 4 Ekim 1965.

Türkeş, Özel Demeç Verdi

14’LER OLAYINDA AMERİKANIN ROLÜ VARDIR

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, Milliyet’e verdiği özel demeçte, 14 MBK üyesinin tasfiyesinde <<Amerika’nın rolü olduğunu>> iddia etmiştir.

Türkeş, solcuların kendisini <<Amerikan muhbiri>> olarak göstermeleri için şunları söylemiştir:

<<Ben, MBK zamanında Amerikalılarla çok uğraştım. O zaman bizim İçişleri Bakanlığında Amerikalıların gizli bir servisi vardı. Bunu, Amerikalıların bütün ısrarlarına rağmen ben kaldırttım. Daha sonra, gene Amerikalılar, ellerinde Kürtçe bir alfabe ile çıkageldiler ve bilimsel bir araştırma için Kürtlerin bulunduğu yerlerde bu alfabeyi denemek istediler. Gene ben engel oldum.>>



Yeni Tanin, Ergün Tuncalı, 4 Ekim 1965.

CKMP ve Dış Politikası

CKMP de, AP gibi dış politikaya çok az bir yer ayırmıştır. Ayrılan bölümlerde de pek bir şey söylenmemektedir. Örneğin, CKMP programının 120. maddesinde şöyle denilmektedir:

<<Biz daha iyi bir dünyanın, milletlerin barış içinde işbirliği ile kurulabileceğine inanıyoruz. Bölgemizde ve cihanda barışı koruyacak milletlerarası yakınlaşma ve işbirliği ifade eden her fikre ve harekete yardımcı ve ortak olma emelini taşıyoruz. Korku, baskı, sömürme ve sefaletin bulunmadığı bir dünya istiyoruz. Hürriyet ve refahın bütün insanlığı kapsamasını istiyoruz.>>

İşte biz, CKMP nin bu düşüncelerinde özden olduğuna inanmıyoruz. Çünkü özden olsalar, genel başkanları, yeni yeni ilişkilerimizi geliştirmeye başladığımız Sovyet Rusyaya ikide bir hücum etmez ve önüne her geleni <<kalın bıyıklı>> diye komünizmle suçlamaz. Öyle bir Genel Başkan ki bıyıkları dolayısıyla bir adama komünist damgasını vurabilmekte ve Türkiye nüfusunun büyük bir kısmının aynı şekilde bıyıklı olduğu bilgisinden dahi yoksun bulunmaktadır. Yani ona göre, Türkiyenin büyük çoğunluğu bıyıklı olduğu için komünisttir.

Genel Başkan, bu sözleri ile önce Türkiye içinde barışı sağlayabilmekten uzak görünmektedir. Dolayısıyla böyle bir parti dünya barışına nasıl yardımcı olabilir? En büyük komşusu ile iyi ilişkiler kurmayı yeren bir parti bölgede ve dünyada barışı koruyacak uluslararası iş birliği ifade eden her düşünceye nasıl yardımcı olabilir?

Kendi yurttaşlarının konuşma ve düşünce özgürlüklerine engel olmak istiyen, bunu yeren bir parti <<hürriyet ve refahın bütün insanlığı kapsamasını>> nasıl isteyebilir?

Cevabı tek bir kelimedir: İsteyemez.

Ve Kıbrıs asıllı bir başkanın önderliğindeki CKMP Kıbrısta Amerikanın bize oynadığı oyunu unutup, Türkiyenin en iyi dostluğu Amerikanın yanında bulacağını söyler. Genel Başkanları bu sözü söylerken herhalde Kıbrıstaki şehitlerimizin kemikleri sızlamıştır.

CKMP programının 124. maddesinde dış işleri örgütümüzde reform yapılacağını belirtmektedir. Bu, gerçekten gerekli bir şeydir.

Sonuç olarak, 126. maddede ise parti şöyle demektedir:

<<Türkiyenin dış münasebetlerini düzenleyen bütün bağları, açıklanan ana görüşe göre Türkiyenin bugünkü milli menfaatleri ile dikkate alınacak yeniden incelenecek be tanzim edilecektir.>>

CKMP, kendince Türkiyenin ulusal çıkarlarının neler olduğunu bugüne dek yaptığı seçim konuşmalarında açıkça belirtmiştir. Bu, Türkiyedeki tüm bıyıklıları komünist oldukları gerekçesiyle itham etmek, Türkiye için çok geniş ve olumlu bir pazar olan Sovyetler Birliği ile ilişkilerimizi yeniden bozmak ve genel başkanlarının deyimiyle <<Bizim için tek dost olan Amerikanın yanında yer almaktır.>>

Fakat Türk ulusu uyanmıştır. Ve CKMP ye kanmayacaktır.



Milliyet, 5 Ekim 1965.

TÜRKEŞ “DEMİREL’E KELEPÇE TAKILMASINA BEN MANİ OLDUM”

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, önceki gece Erzurum’da basın mensuplariyle yaptığı konuşmada, <<AP Genel Başkanı Demirel’in 27 Mayıs’ta asker kaçağı olarak arandığını>> açıklamıştır.

Türkeş, 27 Mayıstan sonra Demirel’in Merkez Komutanlığı tarafından kollarına kelepçe takılarak, askere alınmak istendiğini>> bildirdikten sonra şöyle devam etmiştir:

<<Bazı arabulucular vasitasiyle bana müracaat ettiler. Araya girdim. Memlekette Genel Müdürlük yapmış bir zattır, bu şekilde askere alınması doğru değildir, dedim ve kendisinin normal şekilde askere alınmasını sağladım. Bunları anlatmayı küçüklük sayarım. Ama ısrar ediyorsunuz. Demirel daha sonra Ordu Donatım’ı istemişti. Plânlamada çalışmak istediğini bildirmişti. MBK olarak bunu da temin ettik.>>

Türkeş, << AP’nin kin ve intikam partisi olup olmadığı>> hakkındaki bir soruyu da şöyle cevaplandırmıştır:

<<AP’yi ikiye ayırmak lâzımdır. Gövdeyi teşkil eden temiz halk kitlesi var. Bu insanlar aldatılmaktadır. Yönetici kadrosunda yer almış hatâlı tutumlu kimseler de var. Bunlar kindarlığı körüklemektedirler. Biz buna karşıyız.>>



Medeniyet, 5 Ekim 1965.

TÜRKEŞ, SÜLEYMAN DEMİREL’E YAPTIĞI İYİLİKLERİ ANLATTI

Erzurum’da gazetecilerle konuşan CKMP lideri, <<Demirel 27 Mayıs’tan sonra asker kaçağı olarak aranıyormuş. Eli kelepçeli olarak askere gönderilecekti. Ben araya girdim, memlekette bir umumî müdürlük yapmış bir zâta karşı bu şekilde hareket edilemez, dedim. Sonra Ordonat sınıfını istedi. Peki, dedim. Plânlamada çalışmak istedi. Bunu da kabul ettik.>> demiştir.

CKMP lideri, dün Kayseri’de <<Halkın enerjisini harekete geçirip değerlendirebilmek için, güzel sanatları ve sporu başlıca çare ve kurtuluş aracı görmekteyim. Sanatçılara önem vermekteyim. Halkın eğitimi için, sinema, tiyatro, musiki, radyo plânlı bir şekilde seferber olacaktır.>> demiştir.



Hürriyet, 5 Ekim 1965.

Kayseri – CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş Erzurum’da başladığı doğu gezisine devam ederek şehrimize gelmiş, dedesinin köyünü ziyaret etmiştir.



Yeni Tanin, Fermani Uygun, 5 Ekim 1965.

TÜRKEŞ’İN ANTALYA VE AFYON GEZİSİ

– Aloo!..
– Buyrunuz!..
– Yeni Tanin Gazetesi mi, efendim?
– Evet…
- Burası CKMP Genel Merkezi. Genel Başkanımız yarın seçim gezisine çıkıyor.. Bir muhabirinizi gönderme imkânı var mı?

Bu soruya Genel Yayın Müdürümüz müsbet cevap verdi…

Ertesi gün saat 7’de Hava alanında 5 gazeteci ve CKMP’nin gençlik kollarından 8 - 9 genç Türkeş’in gelmesini bekliyorlardı.. O sırada Türkeş, sert adımlarla salona girdi. Gençlik kollarındaki gençler albaylarını tam askervârî selâmladıktan sonra <<Hazır Ol’a>> geçtiler..

Uçak hemen kalkacaktı. Fakat, Türkeş etrafındakilere dönerek, <<Hani nerde yahu, dedi. Her gazeteden bir kişi gelecekti. Yoksa gazetecilere haber vermediniz mi?>> Türkeş’in yanındaki genç, <<Efendim, bütün gazetecileri dâvet ettik, ama unutmuş olacaklar.>> diye karşılık verdi.

Saat 7.30 da önce Türkeş olmak üzere kafile uçaktaki yerlerini aldılar. İki saatlik bir yolculuktan sonra Antalya’ya gidildi. Antalya hava alanına Türkeşi karşılamaya gelenlerin sayısı çok azdı.. Türkeş, dıştan gülüyordu, ama içten ne düşünüyordu kimse bilmez.. Arabalara binildi.. Arabaların önünde 4 davulcu, 4 tane de zurnacı kafileyi şehre götürüyordu.. Ama görünürlerde hiç kimse yoktu diyebiliriz.

Şehir içerisinde gövde gösterisinden sonra mitingin yapılacağı Belediye Meydanına gidildi. Türkeş, daha ayağını meydana ayağını basar basmaz CKMP liler tarafından önceden banda alınmış marşlar çalınmaya başladı. Meydanda bir <<27 Mayıs>> sabahı havası vardı. Herkes, bu marşları 27 Mayıs günü defalarca dinlemişti..

Türkeş, bir iki ahbabıyla öpüşüp sarmaş dolaş olduktan sonra, kürsüye çıktı.. Türkeş’i dinlemeye gelen çok az bir kalabalık vardı.. Bu, Türkeş’in şahsına gösterilen ilgisizlik değildi, kanaatımızca. Zira, Antalyalılar da bıkmıştı politikadan, politikacılardan.. Türkeş, memleket meselelerine değindi.. Parmağını Kıbrıs yarasının üzerinden geçirdikten sonra Koalisyon hükûmetlerini suçladı, bazı şahısların <<sarhoş>>, bazı şahısların da <<mason>> olduğunu iğnesi takılmış plâk gibi defalarca tekrarladı.

Güneşin altında ter döken Türkeş konuşmasını bitirirken saat 12 yi gösteriyordu. Türkeş tam saat 12.30 da Afyon’a hareket etti..

Türkeş’i uğurlamaya gelenlerin sayısı, karşılamaya gelenlerin sayısından daha fazla idi. Uçağın içinde Türkeşi bir düşüncedir sardı… düşündü, düşündü… Çık kızıyordu, halkın toplantıya itibar etmemiş olduğuna.. Şimdi kim bilir, neler neler diyordu içinde..

Hava alanına epey CKMP’li yurttaş gelmişti.. Türkeş, bunları görünce, yüzündeki, üzüntünün, verdiği çizgiler bir anda kayboldu ve tebessüm etmeye başladı.. Uçaktan inince, malum ya, her Genel Başkan seçmenler tarafından havaya kaldırılır.. <<Senin bizim başımızda yerin var>> denilir.. Türkeşi havaya kaldırmaya muvaffak olamadılar. Türkeş, o kadar ağır falan değildi. Ama yanındaki koruyucu gençler, seçmenlere pek yüz vermedi..

Şehrin içine gidildi.. Yine miting yeri olarak Belediye Meydanı seçilmişti.. Belediye meydanından başka bir yerin neden seçilmediğini de sonradan öğrendik.. Efendim, halk politikaya ilgi göstermiyor ya, miting yerini biraz olsun kalabalık göstermek için Belediyede çalışan memurlardan da istifade etmek düşüncesiyle Belediye Meydanı miting yeri olarak seçilmiş.

Düşündükleri de yanlış değildi hani. Miting boyunca her iki vilâyette de, gerek Antalya ve gerekse Afyonda belediye memurları işlerini bırakıp, merakla mitingi izlediler.

Türkeş, Afyon’da halka hitap ederken, köşe başında yaşlıca bir adam da sigarasından derin derin nefesliyerek, <<Sen kendini boşuna üzme burada hiç birinize oy vermezler! Herkes kime oy vereceğini bilir>> diye kendi kendine mırıldanıyordu. Adamın yanına yaklaştım, adını sordum: <<Mehmet Yıldırım>> dedi.

Şöyle konuştu Yıldırım amca:

<<Burada halkın hepsi Menderes’i Türkeş’in idam ettirdiğini biliyor.. Biz, şimdi kendisine sorduk.. O da diyor ki: <<Menderes’i ben idam ettirmedim. Bilakis onun idam edilmemesi için çok uğraştım>> İşte bu dünyanın işleri böyle.. zaman gelir, onu ben öldürttüm derler, zaman gelir, onun öldürülmemesi için çok çalıştım derler..>>

Menderes’le ilgili sorulardan sonra, Türkeş’e Başbakanlıktaki kasaların hesabını sordular.. Türkeş bunun da cevabını verdi.

Toplantıdan sonra Türkeş, epeyce terlemişti.. Parti merkezinde biraz dinlendi.. Saat 17 yi gösteriyordu.. Türkeş’in özel uçağı başkente doğru yol almaya başlamıştı. Bir gezi de böyle bitiyordu.. Türkeş hem üzgün, hem sevinçliydi.



Yeni Tanin, 5 Ekim 1965.

TÜRKEŞ: “HÜRRİYETLER BÜTÜN OLARAK VAR OLMALIDIR” DEDİ

Kayseri’de dün Cumhuriyet alanında düzenlenen açık hava toplantısında konuşan CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, güzel san’atlar ve spor konusunu işlemiş ve <<memleketimizin hızlı kalkınma için, güzel san’atların ve spor faaliyetlerinin toplum yararına seferber edilmesi gerektiği kanısındayız>> demiştir.

CKMP Genel Başkanı partinin Dokuz Işık ilkesini izah etmiş, özellikle hürriyetçilik ilkesi üzerinde durarak şöyle demiştir:

<<Biz hürriyetçilik derken, sadece siyasî hürriyeti kasdetmiyoruz. Sosyal, ekonomik ve ilmî hürriyetle birlikte sefaletten kurtulma ve baskıdan, korkudan azade olma hürriyetini de kasdediyoruz. Hürriyetçiliğimiz, bir bütün olarak hürriyetlerin hepsini kapsamaktadır. Şimdiye kadar çeşitli politikacılar tarafından klişe halinde ortaya atılan politik hürriyetin, vatandaş için bir önem taşımadığını, geçmiş olaylarla yaşamış ve görmüş bulunmaktayız. Onun için bütün hürriyetlerin bir bütün olarak memlekette var olması vatandaşın hakiki mânada kalkınması ve gelişmesi için şarttır.>>



Cumhuriyet, 5 Ekim 1965.

Seçime 5 Gün Kala

Bugüne Kadar Neler Söylediler

Alparslan Türkeş

Ankara, 19 Eylül - <<Cesur ve korkusuz olmalıyız>>

Türkeş, CMMP’nin ilk açık hava toplantısında, daha önce ele aldığı bir konuyu, <<cesaret>>i işliyor. <<Önümüzde cehalete, kirli emellere, alçakça menfaatlere bağlı vurguncu şebekeleri, eşkıya grupları çeşitli kılıklarda dikileceklerdir. Bunları yenmenin kolay ve kestirme yolu, daima akla dayanarak cesur ve korkusuz olmalıyız.>>

Samsun, 25 Eylül - <<Milliyetçi şuur istiyoruz>>

Türkeş, yaptığı ikinci seçim konuşmasında, kurtuluşun ilk şartını anlatıyor: <<Türkiyemizin içinde bulunduğu sıkıntılı ve güç durumdan kurulması için her şeyden önce millî benliğimize sahip olmak ve milliyetçi bir şuurla hareket etmek gerektiğine inanıyoruz.>>

Edirne, 28 Eylül - <<Türkiye peyk olmayacak>>

Türkeş, TİP’e yönelttiği hücumların en ağırını bu konuşmada yaptı: <<Türkiye Amerika’nın peyki değildir. Ama bazılarının istediği gibi kızıl blokun da peyki olmıyacaktır. >>



Son Havadis ilâvesi, 5 Ekim 1965.

Adaylarla Konuşmalar

Serdengeçti <<Temelli>>likten Kurtuluyor…
Tahir Kutsi yazıyor

Meclisin önümüzdeki devresinde <<Osman>>lar ikileşiyor. Bölükbaşı Osman’ın yanına aynı ayarda bir başka Osman, Serdengeçti de geliyor. Devamlı hapiste görmeye alıştığımız Osman Yüksel Serdengeçti her nasılsa gardiyanların elinden kurtarmış kendini, Antalya’dan adaylığını koymuş. AP listesinin dördüncü sırasında Antalya’da AP nin 4’ü garanti. Bu demek, Serdengeçti’nin milletvekilliği garanti. Bu sefer Meclis’e düşecek Osman Yüksel.

Önseçimde öyle demişti: <<Ahmet Togay düşerse mağazadaki kumaşların üzerine düşer. Hasan Fehmi Boztepe düşerse pamuk tarlasına yahut pamuk çuvalının üzerine denk gelir. Lakin fakir Osman düşerse hapishaneye düşer…>>

Hiç birini düşürmemiş Antalya önseçim delegeleri. Başta <<Çarıklı>> adıyla maruf İhsan Ataöv, hepsi Antalya AP listesinde.

Seçildiği gün Ankara’da alacak Osman Yüksel soluğu. <<Meclisin önüne, diyor, bir kantar koyacağım. Dört yıl sonra yine tartacağım. Mal beyanı verir gibi milletvekilleri gövde ve göbek beyanı verecekler…>>

Kendisinin umurunda mı Serdengeçti’nin, bütün varlığını hapishanelerde yemiş tüketmiş. <<Bırak orasını, diyor, çocukluğumuzda depo ettiğimiz yağı da cezaevlerinde erittik…>>

Osman Yüksel bilirsiniz Aksekili’dir. Akseki’yi gördükten sonra böyle bağrıyanık bir vatandaş nasıl ve nerde yetişiyor diye düşünmeye lüzum yok. Osman Yüksel’e göre Akseki <<temelli>> yetiştirmekte birebir imiş. Öyle diyor:

<<Ben, bendeniz 1944 üç Mayısından beri mütemadiyen sanığım. Hiç dâvam olmadığı günü hatırlamıyorum. Yâni temelli sanık, ebedî sanık…

Bugünlerde Osman Yüksel’in karşısına çıkılası değil. Bizzat CHP liler söylüyor , <<Serdengeçti’nin sözleri kılıçtan keskin…>> Osman Yüksel meşhur tabutluklarda yatanlardan biri. 500 mumluk lâmba ışığı ve sıcağı altında tabuta konulmuş olmasının kahrını şimdi açık havada CHP ye hesap sormakla çıkarıyor.



Hürriyet, 6 Ekim 1965.

TÜRKEŞ, MENDERES’LE YAPTIĞI ÖNEMLİ GÖRÜŞMEYİ ANLATTI

Liderlerin gezilerini takip eden Anadolu Ajansı, dünkü bülteninde, “CKMP Lideri Türkeş’in gezisinden notlar” başlığı altında şu satırları vermiştir:

Alparslan Türkeş, Sivas’ta, partililerle yaptığı bir sohbet sırasında, 27 Mayıs İhtilâlinden üç gün sonra, o zamanki Dışişleri Bakanı Selim Sarper ve diğer bazı ilgililerle birlikte Harb Okuluna giderek Adnan Menderes ile görüştüğünü açıkladı. Türkeş şunları anlattı:

“Biz ihtilâli, Türk milletinin bütünlüğü, selâmeti için yaptık. Kardeş kavgasını önledik. İhtilâlden üç gün sonra Dışişleri Bakanı Selim Sarper ve diğer bazı ilgililerle birlikte Harb Okuluna gittik. Adnan Menderes ile görüştüm. Kendisi bize vatandaşların iki kampa ayrıldığını, bundan siyasîlerin sorumlu olduğunu, ihtilâlin zamanında yapıldığını, memleketin bütünlüğü için hayırlı olduğunu söyledi. Durumu düşünmekten geceleri uyku uyuyamadığını, nasıl bir hal çaresi bulunabilir diye düşünüp durduğunu ifade etti. Hattâ isterseniz radyodan konuşup durumu vatandaşlara anlatayım, isterseniz bir yazı yazıp altına imza atayım ve bu, radyodan halka duyurulsun, dedi.

Kendisine, buna şimdilik lüzum olmadığını, ihtilâlin kardeş kavgasını önlemek, memleketin bütünlüğünü korumak amaciyle yapıldığını söyledim.”



Cumhuriyet, 6 Ekim 1965.

TÜRKEŞ, İHTİLÂLDEN ÜÇ GÜN SONRA MENDERES’LE GÖRÜŞMESİNİ ANLATTI

CKMP lideri Alparslan Türkeş, Sivas’ta, partililerle yaptığı bir sohbet sırasında, 27 Mayıs ihtilâlinden üç gün sonra, o zamanki Dışişleri Bakanı Selim Sarper ve diğer bazı ilgililerle birlikte Harb Okuluna giderek Adnan Menderes ile görüştüğünü açıklayarak şunları söylemiştir:

Siyasî Sorumlular

“Biz ihtilâli, Türk milletinin bütünlüğü, selâmeti için yaptık. Kardeş kavgasını önledik. İhtilâlden üç gün sonra Dışişleri Bakanı Selim Sarper ve diğer bazı ilgililerle birlikte Harb Okuluna gittik. Adnan Menderes ile görüştüm. Kendisi bize vatandaşların iki kampa ayrıldığını, bundan siyasîlerin sorumlu olduğunu, ihtilâlin zamanında yapıldığını, memleketin bütünlüğü için hayırlı olduğunu söyledi ve bu durumu düşünmekten geceleri uyku uyuyamadığını, nasıl bir hal çaresi bulunabilir diye düşünüp durduğunu ifade etti. Hattâ isterseniz, radyo’dan konuşup durumu vatandaşlara anlatayım. İsterseniz bir yazı yazıp, altına imza atayım ve bu, radyo’dan halka duyurulsun, dedi.

Kendisine, buna şimdilik lüzum olmadığını, ihtilâlin kardeş kavgasını önlemek, memleketin bütünlüğünü korumak amaciyle yapıldığını söyledim.”

Kabibay’la Karşılaşma

Diğer taraftan CHP Sivas adayı, eski MBK üyelerinden Orhan Kabibay, CKMP Genel Başkanını Sivas’ta karşılayarak <<hoş geldiniz>> demiş, iki eski arkadaş partililerle sohbet edilen kahvede yan yana oturmuşlardır. Bir partili Kabibay’a hitaben <<Sizi her zaman yan yana görmek isteriz>> demiş, Orhan Kabibay da bunu, <<Zaten biz her zaman beraberiz>> diyerek cevaplandırmıştır.



Dünya, 6 Ekim 1965.

CKMP lideri Alpaslan Türkeş iki gün içinde üç şehir gezdi, bazı ilçe ve bucaklara da uğrıyarak propaganda konuşmaları yaptı. Türkeş, Sivas, Erzurum ve Kayseri’de program ve tutumu dışında şunları açıklamıştır:

MENDERESLE GÖRÜŞME

Alparslan Türkeş, Sivas’ta, partililerle yaptığı bir sohbet sırasında, 27 Mayıs ihtilâlinden üç gün sonra, o zamanki Dışişleri Bakanı Selim Sarper ve diğer bazı ilgililerle birlikte Harbokulu’na giderek Adnan Menderes ile görüştüğünü açıkladı. Türkeş şunları anlattı:

“Biz ihtilâli, Türk milletinin mutluluğu, selâmeti için yaptık. Kardeş kavgasını önledik. İhtilâlden üç gün sonra Dışişleri Bakanı Selim Sarper ve diğer bazı ilgililerle birlikte Harb Okulu’na gittik. Adnan Menderes ile görüştüm. Kendisi bize vatandaşların iki kampa ayrıldığını, bundan siyasîlerin sorumlu olduğunu, ihtilâlin zamanında yapıldığını, memleketin bütünlüğü için hayırlı olduğunu söyledi ve bu durumu düşünmekten geceleri uyku uyuyamadığını, nasıl bir hal çaresi bulunabilir diye düşünüp durduğunu ifade etti. Hattâ isterseniz, radyodan konuşup durumu vatandaşlara anlatayım. İsterseniz bir yazı yazıp, altına imza atayım ve bu, radyodan halka duyurulsun, dedi.

Kendisine, buna şimdilik lüzum olmadığını, ihtilâlin kardeş kavgasını önlemek, memleketin bütünlüğünü korumak amacıyla yapıldığını söyledim.”

İKİ ESKİ ARKADAŞ YANYANA

CHP Sivas adayı, eski Millî Birlik Komitesi üyelerinden Orhan Kabibay, CKMP Genel Başkanını Sivas’ta karşılayarak <<hoş geldiniz>> dedi. İki eski arkadaş partililerle sohbet edilen kahvede yanyana oturdular ve bir süre görüştüler. Bir partili Kabibay’a hitaben <<sizi her zaman yanyana görmek isteriz>> dedi, Orhan Kabibay da bunu, <<zaten biz her zaman beraberiz>> diyerek cevaplandırdı.

Kabibay hava alanına kadar gelerek Türkeş’i uğurladı.

KAHVECİNİN AZİZLİĞİ

Türkeş, Sivas’ta bir kahvede partililerle sohbet ederken, kahve sahibinin azizliğine uğradı. CKMP lideri konuşurken kahve sahibi birden ortaya çıktı ve yüksek sesle <<masaların üzerine çıkmayın, inin aşağıya>> gibi sözler sarfetti. Türkeş konuşmasını kesti. Bir partili de <<Ayıp ayıp yaptığın>> deyince, kahveci, <<Kim böyle söyleyen>> diyerek sesin geldiği tarafa yürüdü. Neyse ki, araya Sivas Milletvekili adayı Cevad Odyakmaz girdi de hadise kötü bir sonuca gitmeden önlendi. Bu arada, kahvecinin AP li olduğu, kasten böyle hareket ettiği söylendi.



Milliyet, Hasan Pulur, Olaylar ve İnsanlar, 5 Ekim 1965.

Kahveci önce bağırdı, sonra sesini kesti!...

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş Sivas’ta açık hava toplantısında konuşmadan önce il merkezinin yanındaki kahvede, vatandaşlarla sohbet toplantısı yaptı. Kahve doluydu. Türkeş vatandaşlarla sohbet ederken içeriye bir hoparlör konmuş, konuşulanların dışarıdan da duyulması sağlanmıştı. Bir ara Türkeş’in eski kader arkadaşlarından, şimdi CHP Sivas adayı olan Orhan Kabibay da kahveye geldi. O ânâ kadar hiç sesini çıkarmayan kahveci birden sesini perde perde yükselterek bağırmaya başladı:

- Bunlara kim izin verdi? Benim kahvemde nasıl toplanıyorlar? Bunlar mı memlekete hak, hukuk, adalet getirecek? Kim bunlar? İzin almadan benim kahveme nasıl gelirler? Burası benim mülküm… Mülküme tecavüz ediyorlar!

Allah Allah! Bu da neyin nesiydi? Şimdiye kadar sesini çıkarmayan kahveciye Kabibay’ı görünce ne olmuştu? Kahvecinin Adalet Partili olduğu kahvenin içindeki kocaman <<kır at>> afişinden belliydi. Herkes birbirine bakıyordu. Sohbetin tadı tuzu kaçmıştı. CKMP adayı Cevad Odyakmaz kahvecinin yanına yaklaştı. <<Dur yahu!>> dedi. <<Ne bağırıp duruyorsun? Sinirlenmene lüzum yok! Gel şöyle tenha bir yerde konuşalım!>> Odyakmaz kahvecinin koluna girdi. Tenha bir yere götürdü. Milliyet muhabiri Özdemir Kalpakçıoğlu olayı dikkatle izliyordu. Odyakmaz kahvecinin kulağına eğildi, bir şeyler söyledi. Sonra elini kahvecinin cebine soktu.. Odyakmaz’la Kalpakçıoğlu göz göze geldiler. Odyakmaz göz kırptı, Kalpakçıoğlu karşılık verdi. Kahveci çoktan sus pus olmuştu.



Medeniyet, 6 Ekim 1965.

TÜRKEŞ, MENDERES’LE SON KONUŞMASINI ANLATTI

CKMP lideri Alparslan Türkeş iki gün içinde üç şehir gezdi, bazı ilçe ve bucaklara da uğrıyarak propaganda konuşmaları yaptı.

Türkeş, Sivas, Erzurum ve Kayseri’de yaptığı konuşmalarda genellikle şu konuları işlemiştir:

• Türk Milleti bölünmez bir bütündür. Bugün çeşitli iktisadî, sosyal ve ekonomik meselelerle karşı karşıyadır. Yapılacak iş, parti çekişmelerini bir yana bırakarak elele verip çalışmaktır.
• Benim hakkımda çeşitli dedikodular çıkarılmıştır. Bunların gerçekle ilgisi yoktur.
• CKMP, Türkiye’nin meselelerinin çözüm yollarını tesbit ederek programlaştırmıştır. Biz meseleleri süratle halletmek karar ve azmindeyiz.
• Türkeş Sivas’ta yaptığı konuşmada, ihtilâlden üç gün sonra yanında Dışişleri Bakanı Sarper olduğu halde Harp Okuluna gidip Menderes’le görüştüğünü, Menderes’in <<Millet iki kampa ayrıldı. İhtilâl zamanında yapıldı. Bu memleketin bütünlüğü için hayırlı olmuştur. İsterseniz radyodan konuşup durumu vatandaşlara anlatayım.>> dediğini söylemiştir.
• Bolu ve Gerede’de düzenlenen toplantılarda Alparslan Türkeş parti liderleri ve ileri gelenlerin şahsiyatla uğraşmamalarını istemiş, bir takım kimselerin gizli ifadelerin arkasına saklanarak faaliyet gösterdiklerini ifade etmiştir.



Cumhuriyet, 6 Ekim 1965.

TÜRKEŞ BOLU’DA

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, dün kara yolu ile Ankara’dan şehrimize gelmiş ve yaptığı bir konuşmada Demirel’e çatarak <<AP tek başına iktidara gelemiyecektir>> demiştir. Türkeş Bolu’dan sonra Adapazarı’na hareket etmiştir.



Dünya, 6 Ekim 1965.

CKMP LİDERİ <<KOMÜNİZMLE MÜCADELE EDECEĞİZ>> DEDİ

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, dün Gerede ve Bolu’da düzenlenen açık hava toplantılarında yaptığı konuşmalarda, parti liderleri ve ileri gelenlerinin şahsiyatla uğraşmamalarını istemiş, bir takım kimselerin gizli ifadelerin arkasına saklanarak faaliyet gösterdiklerini söyliyerek demiştir ki:

<<Bir takım kimseler gizleme hareketleri ve saklayıcı ifadeler kullanarak faaliyetler yürütmeye çalışmaktadırlar. Sonra da bunun adına sosyalizm demektedirler.

Sosyalizm insaniyeti esas alan ve hiç bir sınıfın kanlı bir şekilde imhasını amaç olarak kabul etmeyen ve tek sınıfın yani kol ırgatları sınıfının diktatörlüğünü de ön görmeyen bir sistemdir. Buna aykırı olarak toplum içerisinde tek sınıf hâkimiyeti meydana getirmek ve diğer sınıfları imha etme görüşlerini belirten söz ve çabalar sosyalizmi değil, ancak komünizmi ifade etmektedir. Biz bunun modası çok geçmiş ve ilme de aykırı bulunan ve aynı zamanda Türk milletinin benliğine, menfaatlerine de zararlı olan bir sistem olduğu inancındayız. Komünizmin her zaman karşısında olarak bununla mücadele etmek azim ve kararındayız.>



Son Dakika (Adapazarı), 6 Ekim 1965.

Türkeş kürsüye gelince Sinema Boşaldı…

Dün şehrimize gelerek Saray Sinemasında tertip edilen bir kapalı salon toplantısında konuşan İhtilâlin “kudretli Albayı” siyasi partilerimizin “kudretsiz” lideri Alparslan Türkeş sinemada bulunan birkaç yüz kişiye hitap etmek için kürsüye gelmiş ve dinleyicileri selamlamak fırsatını bulamadan salon boşalmıştır.

Halk Türkeş’i dinlemek için değil, tanımak için sinemaya girdiğini bunun için içerde daha fazla durmanın lüzumsuz olduğunu ifade etmiştir.

Türkeşçilerin ön sıraları doldurabilmek için büyük gayretler sarfettiği gözden kaçmamış ve Ekrem Alicanın açık hava toplantısını dinleyenlerin çoğu Türkeşi dinlemek için sinema salonuna davet edildiği halk tarafından .seçilmiş ve hiç kimse yerinden kıpırdamamıştır. Ve kelimenin tam manası ile miting fiyasko ile neticelenmiştir.



Son Saat, 6 Ekim 1965.

CKMP MİTİNGİNDE TÜRKEŞ MARŞI DAĞITILDI

CKMP nin şehrimizdeki ilk büyük mitingi bugün saat 14 den itibaren Saraçhanebaşı meydanında yapılmıştır.

Kâmil Turan’ın açış konuşmasını yaptığı miting umulan ilgiyi bulmamıştır. Kâmil Turan’ın takdim konuşmasından sonra gençlik kollarından Muzaffer Zorlu, kadın kollarından Nevin Özkaya, ve bu konuşmaları takiben Ahmet Er, Ahmet Tahtakılıç, Mustafa Kaplan, Alparslan Türkeş sırayla konuşmuşlardır.

Miting başlamadan önce Türkeş Marşı basılı olarak dinleyicilere dağıtılmıştır. Türkeş Marşı şöyledir:

Güvendik biz sana Türkeş
Sensin Alparslanlara eş
Onu artık kurtar Türkeş
Anadolum fakir kaldı
Moskofçular yurda doldu
Türk Milleti hep ağladı
Onu artık kurtar Türkeş

Türkeş’in Konuşması

CKMP genel başkanı Alparslan Türkeş, şehrimizde yaptığı ilk konuşmada, dertlerin çaresinin halk birliğiyle sağlanacağını ifade etmiş ve <<Bunun için ana görüşlerimiz olarak birkaç tılsım vermek isterim. Bunlar; iyi niyet sahibi olmak, insanlara ve halka karşı sevgi, saygı ve samimiyet duyguları içinde bulunmak ve sağduyu sahibi olmaktır.>> demiştir.

Daha sonra reformlar konusuna değinen genel başkan <<Ziraat ve toprak reformu, adalet ve idarede reform, Millî Eğitim ve vergi reformunun yapılması gerektiğini>> söylemiş ve konuşmasına şöyle devam etmiştir: <<Ziraat ürün ve ziraatçilerin sigortalanması, tefeciliğin kaldırılması, ağalığa son verilmesi, ziraattaki nüfusun yüzde 25 inin sanayi ve diğer sektörlere çıkarılması üzerinde durduğumuz konuların başında gelmektedir. Biz toprak dağıtımıyla bu konunun çözümleneceğine inanmıyoruz. Ayrıca işçilerin haklarının tam olarak sağlanması başlıca amaçlarımızdandır. Gündeliklerin ayarlanması gereklidir. Kol ırgatlarının her şeyin sahibi ve hâkimi olmasını istemek görüşünü komünizme giden en kestirme yol olarak görmekteyiz.>

Türkeş daha sonra seçim sisteminin iyi oluşundan bahisle, daha ileri görüşlü bir seçim kanununun gelmesini istemiştir.



Cumhuriyet, 7 Ekim 1965.

TÜRKEŞ SARAÇHANE’DE KONUŞTU “ESAS PARA DEĞİL, DÂVAYI HALKA MALETMEKTİR”

CKMP nin dün Saraçhane’de düzenlediği mitingde konuşan Alparslan Türkeş, <<Çoğunluk sistemine dönmeyi arzu edenler, günü birinde bu sistemden en çok yürekleri yanan kimseler haline geleceklerini unutmamalıdırlar>> demiştir.

“Suyu İskoç viskisi – adı İşçi Partisi”, “Biri ortanın solunda, diğeri Johnson’un kolunda”, “Komüniste Türkeş satır, yoksa ne kır at ne katır” gibi dövizlerin süslediği mitinge gelişi sırasında partililer Türkeş’e büyük sevgi gösterisinde bulunmuşlar, bu arada “Türkeş Marşı”nı söylemişlerdir. Bu sırada, kürsüde bulunan Ahmet Tahtakılıç birkaç kere konuşmasını kesmek zorunda kalmıştır.

Minibüs üzerine yerleştirilmiş kürsüden konuşan Türkeş, bugünkü seçim sisteminin ileri bir hamle olduğunu söylemiş ve <<İleriye gitmek için gayret göstermek gerekirken bazı parti yöneticilerinin tekrar eskiye dönmek özentisi ve çabası içinde olmalarının mânasını anlamak güçtür>> demiştir.

Gençlik yıllarındanberi, Türkiye’nin kalkınma yollarını bulmak için <<içine kurt düştüğünü>> söyleyen Türkeş, vatandaşların içine de bu kurdu düşürmek için memleketi adım adım dolaştığını açıklamış ve şöyle devam etmiştir: <<Para her şey demek değildir. Bir takım insanlar, önümüze dikilip her iş için esas olarak parayı öne sürüyorlar. Yanlıştır. Esas olan dâvayı halka maletmek ve enerjisini harekete geçirmektir.

İlim Adamları

Kalkınma için şart olan ilim adamı yetiştirilmesi öngörüldüğü halde, ancak altı yüz kişinin yetiştirildiğini ileri süren Alparslan Türkeş, bunun yanında ziraat, toprak, adalet idare işleri, millî eğitim ve vergi reformlarının derhal yapılması gerektiğini söylemiş ve işçi konularına değinerek <<İşçilerimizin ücretlerinin ayarlanması şarttır. Yerin yedi kat dibinde kömür ocaklarında çalışanların, sekiz liralık gündeliklerini arttırmak istekleri karşısında silâh kullanmaya kalkışmayı, devlet anlayışıyla ve millet düşüncesiyle bağdaştırmaya imkân yoktur>> demiştir.

Alparslan Türkeş, bu arada bir sınıfın değil de bütün çalışanların haklarının korunması gerektiğini, kol ırgatlarının her şeyin sahibi olduğu görüşünün komünizme giden en kestirme yol dolduğunu söylemiş ve bu arada, ziraî nüfusun sanayie aktarılmasının gerekli olduğunu ileri sürmüştür.

Alparslan Türkeş’ten önce konuşan İstanbul Milletvekili adayı Ahmet Tahtakılıç, İnönü’ye çatmış ve <<1954 yılında Anayasa meselesi halledilirse huzur gelir diyordu. Yepyeni bir Anayasa yürürlükte, fakat bugün yine huzursuzluktan bahsediyor. İnönü bugün vatanı yeni bir rejim buhranına sürüklemek istiyor.>> demiştir. Tahtakılıç, bu arada, dış politika meselelerine değinmiş <<idarî kadrolarda, özellikle Dışişleri teşkilâtında reform şarttır>> şeklinde konuşmuştur.

14 lerden Ahmet Er ise şiirlerle süslü bir konuşma yapmıştır.

Bu arada Kâmil Turan adındaki bir konuşucu <<CKMP kudretini, Türk – İslâm medeniyeti kaynaklarından almaktadır>> demiştir.

Bir kadın konuşmacı ise; Türk anasından yabancı ideolojilere bağlanan evlâtlarına sütlerini helâl etmemelerini istemiştir.



Yeni İstanbul, 7 Ekim 1965.

CKMP MİTİNGİNDE TÜRKEŞ KONUŞTU

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, dün Saraçhanebaşı’nda tertiplenen büyük açık hava mitinginde yaptığı konuşmada, Türkiye’nin kalkınması ve refaha kavuşması konusuna temas etmiş “Türkiye 19. asır artığı kökü dışarda bir takım emperyalist düşüncelerle değil, Türk milletinin millî şuur ve iradesiyle kalkınır.” demiştir.

Dış politikamıza ve Kıbrıs meselesine de temas eden Türkeş, TİP Genel Başkanı Mehmet Ali Aybar’dan bahisle “Kıbrıs diye bir davamız yoktur diyen bir parti başkanını takbih ediyoruz” demiş, alanı dolduran binlere ağız “Kahrolsun Rus uşakları” diye haykırmıştır.

Alparslan Türkeş, çocukluk ve gençlik yıllarından itibaren halka hizmet aşkı ile dolu olduğunu, Türkiye’nin muasır medeniyetler seviyesine yükselmesi çarelerini araştırıp incelemelerde bulunduğunu belirterek şunları söylemiştir:

“Bir dâva halka mal edilmedikçe tutunamaz ve başarıya ulaştırılamaz. Bizim dertlerimizin çaresi, millet olarak hep birlikte, hep aynı anlayış içinde seferber olmakta, halk enerjisini harekete geçirmektedir. Bu da halka dâva ve meselelerimizi anlatmak, maletmek ve onun güvenini kazanmakla olur.”

MEMLEKET HİZMETİ İÇİN

Türkeş konuşmasına “Sizlere memleket hizmetine yapılacak çalışmalarda başarı için ana görüş olarak birkaç tılsım vermek isterim “ diye devam etmiş ve demiştir ki:

“Memleketimizin ilim ve teknik alanda yükseltilmesi, kalkınma ve kurtuluşumuzun başlıca çaresidir. Bu çareye sahip olabilmek, ancak yüksek ilim ve teknik adamları yetiştirmekle mümkün olabilir. Bunun, politikacılarımız tarafından gerektiği şekilde önemle ele alınmadığı ve anlaşılmadığı görülmektedir. Meselâ, beş yıllık plânda, çeşitli konularda üç bin ilim adamının yetiştirilmesi öngörüldüğü halde bu uygulanmamıştır, ve üç bin yerine ancak altı yüz kişinin yetiştirilmesi yoluna gidilmiştir.”

CKMP Genel Başkanı, Türkiye’nin sür’atle kalkındırılması için “Ziraat ve toprak reformu, adalet işlerinde ve idarede reform, Millî Eğitim reformu, vergi reformu”nun şart olduğunu ileri sürmüş ve demiştir ki:

“Bazı kimselerin, özellikle aşırı solcuların, çözüm yolu olarak gösterdikleri geniş toprakların az topraklılara veya topraksızlara dağıtımı gibi, çok basit bir görüşle bu konu çözümlenemez. Böyle bir görüşle hareket olunduğu takdirde, bugün memleket nüfusunun yüzde 77 sini teşkil eden köylü kitlesi yeter geçim sağlayamıyacak kadar küçük topraklara çakılıp kalma durumuna zorlanmış olur. Gittikçe çoğalan nüfusumuz dolayısiyle, bir örnek olarak her çiftçi aileye beşer yüz dönüm toprak dağıtılabilmiş olursa, bu babadan oğula yine taksime uğrayıp gittikçe küçülür ve yüzde 77 insan çoğunluğu gittikçe fakirleşen bir durumda kalır. Halbuki modern memleketlerde olduğu gibi, bir taraftan ziraati reforme etmekle beraber, diğer taraftan hızla sanayileşmeye gidilerek, ziraat sektöründe bulunan yüzde 77 nüfusumuzu, metodlu bir şekilde sanayi ile diğer sektörlere aktarmak lâzımdır.”

Alparslan Türkeş, işçi konusuna da temasla “İşçilerimizin gündelikleri, memleketin geçim şartlarına uygun olarak ayarlanmalıdır” demiş, bu konuya gereken önemin verilmesini tavsiye ederek şunları söylemiştir:

“Sınıflar arasında mücadele ve tek bir sınıfın, kol ırgatlarının, her şeyin sahibi ve hâkimi olmasını istemek görüşünü komünizme giden en kestirme yol olarak görmekteyiz. Bugünkü dünya, ilim, teknik ve kültür dünyası olduğuna göre, toplum hayatını yönetecek insanların bilgi ile yetişmiş ve kafası ile çalışan aydın kişiler bulunması gerektiğine inanıyoruz. Toplum içerisinde toplum hayatının zorunlu kıldığı medenî ve meslekî iş bölümünün meydana getirdiği zümreleşme ve sınıflaşma hiçbir zaman bir sınıfın lehinde bir tahakküm hiyerarşisi kurmaya sebeb olmamalıdır ve olamaz. Biz böyle bir görüşe karşıyız. Toplum hayatını mutsuzluğa, düzensizliğe, bin bir derde götürecek bu gibi davranışlarla daima savaşacağız.”

CKMP’ye göre seçim sistemini, müteakiben bugünkü seçim sistemini savunan, ancak daha da geliştirilmesini gerekli bulduğunu söyleyen CKMP Genel Başkanı, aksi görüşleri tenkit etmiş, partisinin, “dar bölge nisbî seçim” usulüne gidilmesini uygun gördüğünü açıklamış ve bu sitemin daha demokratik ve daha kolay olduğunu ifade etmiştir.



Medeniyet, 7 Ekim 1965.

TÜRKEŞ; “ÇOCUKLUK VE GENÇLİK YILLARIM HALKA HİZMET AŞKI İLE GEÇTİ”

CKMP nin İstanbul’daki ilk büyük mitingi dün Saraçhanebaşı’nda yapılmıştır. 5 bin civarında vatandaş tarafından izlenen mitingde konuşan CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş başta Demirel olmak üzere bütün parti liderlerine çatmıştır.

CKMP lilerin bestelediği “Türkeş Marşı”nın hep bir ağızdan söylendiği mitingde, parti yöneticileri <<Saraçhanebaşı’nda miting düzenlemeğe bizden başka hiç kimse cesaret edemedi. Bu seçimde, miting meydanlarındaki kalabalığa bakarak hüküm verenlerin akıbetini gördünüz.>> demişlerdir.

Mehter marşının fon müziği olarak kullanıldığı toplantıda <<Türkiye aç hürlerin, tok esirlerin ülkesi olmamalıdır>> yazılı dövizler dikkati çekmiştir. Türkiye’yi siyasî ve iktisadî çöküntünün tehdit ettiğini belirten hatipler CKMP nin milliyetçi, mukaddesatçı ve toplumcu bir parti olduğunu belirtmiş, kuvvetini Türk – İslâm medeniyetinden aldığını söylemiştir.

Türkeş konuşmasında özetle <<Çocukluk ve gençlik yıllarımdan beri halka hizmet aşkı ile doluyum. Türkiye’nin muasır medeniyetler seviyesine yükselmesi çarelerini araştıran incelemeler yaptım. Bir dâva halka inmedikçe tutunamaz. Başarıya ulaşamaz. Memleketimizin ilim ve teknik alanında yükseltilmesi kalkınma ve kurtuluşumuzun tek çaresidir. 3 bin ilim adamının yetiştirilmesini öngören plâna rağmen 600 din adamı yetiştirebiliyoruz. Bu arada reformlar da süratle yapılmalıdır. Ziraat ve toprak reformu adalet işlerinde ve idarede reform, Millî Eğitim reformu, vergi reformu şarttır. Ziraat sektöründe bulunan yüzde 77 nüfusu metodlu bir şekilde sanayi ve diğer sektörlere aktarmak lâzımdır.>> demiştir.



Akşam, 7 Ekim 1965.

CKMP’LİLER DÜN MİTİNGDE “TÜRKEŞ MARŞI” SÖYLEDİ

Saraçhanebaşı’nda yapılan CKMP’nin mitingine vatandaşlar fazla ilgi göstermedi



Hürriyet, 7 Ekim 1965.

TÜRKEŞ, KALKINMA İLİMLE OLUR, DEDİ.

CKMP, herkese belli bir seviye üzerinde bir hayat vadediyor

CKMP’nin Saraçhane başındaki açık hava mitingini, dün 5 bin kişi takip etmiş, Genel Başkan Alparslan Türkeş, kalkınma için ilim adamlarının zarureti üzerinde durmuştur. Mitingden önce davul zurna çalınmış ve meraklılar mehter marşlarını dinlemek için toplantıya iştirak etmişlerdir.

Bir minibüs üstüne konan kürsüden halka hitabeden hatiplerden CKMP’li Cemil Özkaya, Ahmet Er, Muzaffer Zorlu, Türkiye’nin siyasî ve iktisadî istikrarsızlık içinde olduğundan, kuru kuruya hürriyetten, halkın 21 senedir istismar edildiğinden, memlekette bir açlık hüküm sürdüğünden ve komünizm hareketinin başladığından bahsetmişlerdir.

Alparslan Türkeş, çocukluk ve gençlik yıllarından itibaren halka hizmet aşkı ile dolu olduğunu, Türkiye’nin muasır memleketler seviyesine yükselmesi çarelerini araştırıp incelemelerde bulunduğunu belirterek şunları söylemiştir. “… Halkımızın yoksulluğuna ve fakirliğine bir sınır çizmek mümkün değildir. Bunun için, biz, bir refahlı geçim düzeyi, bir refahlı geçim çizgisi kurulması ve bunun altında hiçbir vatandaşın bırakılmaması dâvasını güdüyoruz.”



Dünya, 7 Ekim 1965.

CKMP mitingi pek fazla ilgi görmedi!

CKMP İstanbul’da büyük mitingini dün saat 14’de Saraçhanebaşı’nda yapmıştır. Zayıf bir kalabalığın izlediği mitingde ilginç konuşmalar yapan Ahmet Tahtakılıç, İnönü’yü vatandaş içinde huzuru bozmakla suçlamış, çeşitli konulara değinerek, geçen üç yıl içindeki dış politika düzensizliğini yermiştir. Saat 16 da miting meydanına gelen genel başkan Alparslan Türkeş, Üniversiteli gençler tarafından <<Türkeş Marşı>> ile karşılanmıştır.

Mitingin başlama saatlerinde halkın açık hava toplantısına değer vermemesi önce CKMP lileri üzmüş, fakat Türkeş’in konuşmasının yaklaştığı saatlerde meydanda kalabalık biraz daha artmıştır.

CKMP Genel Başkanı bu sabah uçakla Ankara’ya dönecek ve iki gün Başkent’teki kapalı ve açık hava toplantılarında konuşacaktır.

Türkeş CKMP nin Cumartesi günü Taksim meydanında yapacağı açık hava mitinginde de konuşacaktır.



Dünya, 7 Ekim 1965.

TÜRKEŞ: <<KIBRIS’IN ÇÖZÜMÜNÜ BİLİYORUM>>

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, dün akşam Park Otel’de, İstanbul’da bulunan yabancı gazeteciler derneği tarafından düzenlenen toplantıda, <<Kıbrıs meselesi her iki koalisyon hükümeti tarafından kötü idare edilmiştir. Bunun tarafları tatmin edecek çözüm yolu vardır. Bu çözüm yolunu iyi bildiğim iddiasındayım.>> demiştir.

Alparslan Türkeş, Kıbrıs meselesinin hal yoluna sokulmasiyle ilgili bir soru üzerine şöyle konuşmuştur:

<<Çözüm yolu ile ilgili izahat uzun sürer. Türkiye, çeşitli devletlerin politika ve tutumunu hesaba katarak enerjik bir durum takip etmelidir.

Ben bu meselede Amerika, Sovyetler Birliği ve Yunanistan ile Makarios’un hattâ, Patrikhanenin tutumunu ilk günden biliyorum. Bunları Türkiye’nin bilmesi, tedbir alması lâzımdır. Bugün dahi Türkiye bu tedbirleri alabilir. Bunlar barışçı tedbirlerdir. Bu konuda dostluk ve anlaşmayı sağlayacak çözüm, hiçbir zaman Kıbrıs’ın Yunanistan’a verilmesi değildir.>>



Dünya, 8. Ekim 1965.

CKMP LİDERİNİN GAZETEMİZE ÖZEL DEMECİ

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, dün gazetemize verdiği özel demecinde Türkiye İşçi Partisi savunucularına çatmış ve <<Amerikan viskisi ile sarhoş olup, her yıl Amerika’dan bavul dolusu eşya getirip Amerika düşmanı kesilmek, kanun boşluklarından istifade ederek 80 bin lira yerine 17 bin lira vergi ödemek, <<aşırı sosyalistlerin işidir.>> demiştir.

Türkeş demecinde dış politika konusuna da değinerek <<Türkiye’nin dünya içinde yalnızlığa tecrid edilmesine karşı>> olduklarını söylemiş ve kamu – özel sektör görüşlerini kesin bir şekilde çizerek <<Özel sektörün korunmasına ve desteklenmesine taraftarız>> diye konuşmuştur..

TİP’E HÜCUM

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş kendilerinin TİP ile olan görüş ayrılıklarından doğan çatışma başlayınca aşırı sosyalistlerin CKMP ye gözle görülür bir cephe aldıklarını belirtmiş ve TİP savunucusu yazarlara ağır bir şekilde hücum ederek şunları söylemiştir:

<<Aylık gelirleri 17 ile 25 bin lira arasında olup lüks İstanbul otellerinde Amerikan viskisi ile sarhoş olan, sabahlara kadar gece kulüplerinde âlem yapan aşırı sosyalistlerimiz, biz TİP’e karşı durunca cephe aldılar. Her yıl Amerikaya gidip bavullarla eşya getirip sonra Amerikan aleyhtarı geçinmek iş değildir.>>

Türkeş daha sonra <<70 – 80 bin lira kazanç vergisi verme durumunda kalarak, 3. Koalisyon zamanında hükümette bulunan bazı yüksek şahsiyetlerin aracılığı ile bu borçlarını kanunun boşluklarından faydalanmak sureti ile 17 bin liraya düşürdüklerini>> söylemiş ve düpedüz vergi kaçakçısı durumunda oldukları halde, ortaya çıkarak halkın menfaatlerinden, sosyal adaletten bahsettiklerini ve bu kişilerin samimiyetlerinden şüphe etmek gerektiğini bildirmiştir.

DIŞ POLİTİKA

Dış politika konusunun iç politikada baskı yaratmak ve oy avcılığı için istismar konusu olarak kullanıldığını bildiren CKMP Genel Başkanı, <<Türkiye, amacı barışı muhafaza ve devam ettirmek olan ve aynı zamanda sadece savunma amacı ile kurulmuş olan ittifaklar içindedir.>> diyerek şöyle devam etmiştir: <<Bu ittifaklar Türkiye’ye bugüne kadar büyük menfaatler sağlamıştır. Ancak daha çok kazançlar elde edilememesi ve bizi üzen haksız olayların meydana gelmesi tarafların idarecilerinin hatalarıdır. Bu hataların düzeltilmesi ve kendi menfaatlerimiz aleyhine olan anlaşmaların yeniden gözden geçirilerek değiştirilmesi vakti çoktan gelmiştir. Fakat bu ittifakların ve batı ile dostluk münasebetlerinin Türk dış politikası için faydalı bir ilke olduğu görüşünü değerden düşüremez. Türkiye’nin, bağımsızlığını koruyarak, dünya içinde yalnızlığa tecrit edilmeğe düşürülmesini kabul edemeyiz. Dış politikamızın bu güne kadar değişmeyen ve değişmeyecek mihveri, Türkiyeyi saldırılara karşı korumak ve saldırıya uğradığı takdirde de yalnız olmasına meydan vermeyecek, onu en ağır saldırıları dahi karşılayabilecek durumda bulundurmaktır.

Sanki bir tek saldırgan devlet varmış, bundan daha sömürücü, daha tehlikesi yokmuş gibi devamlı olarak hücum ve ithamlar ortaya sürmek Türkiye’nin menfaatlerine uygun değildir.>>

REFAH

Türkeş daha sonra halk yığınlarının refahlı bir geçime ulaştırılması için herşeyden önce pahalılığa ve karaborsaya karşı dikkatli olmak gerektiğini söylemiş ve <<Biz özel teşebbüsün korunmasına ve desteklenmesine taraftarız>> diyerek şöyle konuşmuştur:

<<Önce işçi haklarının çiğnenmemesi ve işçi ile işveren münasebetlerinin tarafların haklarını koruyacak ve memleket yararına olacak şekilde kontrol ve ahenk içinde bulundurulması gerektiğine inanıyoruz.>>



Yeni İstanbul, 7 Ekim 1965.

ÖZDAĞ: 13 KASIM GÜNÜ KURŞUNA DİZİLECEKTİK

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nin Cebeci’de Üniversiteliler kahvesinde düzenlediği bir toplantıda konuşan CKMP Genel Sekreter Yardımcısı Muzaffer Özdağ 27 Mayıs’ın hiçbir parti ve kitleye karşı yapılmadığını fakat bilâhare Halk Partisi ve Halk Partisi sempatizanı Millî Birlik Komitesi üyelerince istismar edildiğini söylemiştir.

Özdağ konuşmasında özellikle ihtilâlin neden yapıldığını ve bunu Halk Partisinin nasıl istismar ettiğini anlatmış, “Biz buna karşı olduğumuz ve memlekette Millî Mücadele’nin ikinci safhası olan ekonomik kalkınmayı, bu sebeple yapılması gereken reformları savunduğumuz, hiçbir partiye 27 Mayıs’ı istismar ettirmek istemediğimiz için 14 arkadaşımla birlikte 13 Kasım akşamı bir kararla kurşuna dizilecektik. Fakat bilâhare bundan vazgeçerek yurt dışına gönderildik” demiştir.



Milliyet, 8 Ekim 1965.

Evliyaoğlu: <<AP çöküntü içinde>>

CKMP adına dün radyoda yaptığı konuşmada Gökhan Evliyaoğlu özetle şöyle demiştir: <<Mesele CHP liderinin şimdilik ortanın solunda veya sağında bulunduğu konusu değil, büyük halk çoğunluğunun iktisadî sefalet ve çıkmaz sokaklara da açılan tehlikeli bir kavşak noktasında bulunduğudur. AP ise ikinci genel kongresinden bu yana ve Amerikanca bir lâkapla anılan Demirel’in Genel Başkan ilân edildiği günden beri devam edegelen çöküntü ve çözüntü içinde bocalamaktadır.>>



Yeni Tanin, 8 Ekim 1965.

CKMP’nin kaderi 10 Ekim’e bağlanmıştır

Bugün için Türkeş ve arkadaşları için iyi politikacı olup olmadıkları hakkında hüküm vermek güçtür. Fakat, Türkeş arkadaşlarının iyi bir taktisyen olduklarını son CKMP kongresi ortaya koymuştur.

Bu ülkenin aydınları yıllardanberi Türkiyede doktrin partilerinin olmamasından yakınmaktaydılar. Önce TİP sol doktrin ile, sonra da CKMP sağ doktrin ile ortaya çıkmıştır. Dikkati çeken, doktrin partisi olma yolundaki her iki partinin de aşırıya doğru hızla yürümeleri ve bu yolda ısrar ederek uç olmaya çalıştıklarıdır.

CKMP’nin açıklanan programı tamamen ülkenin dertleri ile ilgilidir. Fakat bazı bölümleri karşısında insan haklı olarak şüpheye düşmektedir. Örneğin, köylerin birleştirilerek dört bin köy haline getirilmesi. Her yurttaşın günde yarım kilo süt içmesinin sağlanması gibi… Bunlar uzak, hem de bugünün şartları altında gerçekleşmesi imkânsız görünen vaadlerdir. En makul vaadlerin tutulmadığı bilinen Türkiye’de afâki vaadlerle oy almaya kalkışmak, politikada pişmemiş olmanın, tecrübesizliğin sonuçlarıdır.

Türkeş ve arkadaşları CKMP de idareye el koyduktan sonra, teşkilâtı da hâkimiyetleri altına almak için çalışmaya koyulmuşlardır. Nitekim bunda da başarı sağlamış bulunuyorlar. Sıtkı Ulay’ın deyimi ile Oğuz, Öztürk, Dinçer – Baran ve taraftarlarının partiden ayrılmaları her ne kadar safra atma kabul edilse de, parti için büyük kayıptır. Bu kaybı önlemenin çareleri üzerinde durulmak gerekirken, Türkeş ve arkadaşları Merkez Kontenjanları atamalarında da yanlışa düşmüş, kendilerini liste başına almışlardır. Bu aceleciliğin ta kendisidir. Bu teşkilâtın ilerisi için tereddüde düşmesine yol açmıştır. Adayların tespitinden sonra Genel Merkeze gelen istifa telgraf ve mektupları da bunun doğruluğunu teyit etmiştir…

CKMP’nin kaderi ve istikbali 10 Ekim seçimlerine bağlıdır. Eğer CKMP’yi ele geçiren Türkeş ve arkadaşları parlâmentoya giremiyecek olurlarsa, politika hayatından da silineceklerdir.



Dünya, 9 Ekim 1965.

TÜRKEŞ VE ÖZDAĞ’IN KONUŞMALARI

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş ile Genel Sekreter Yardımcısı Muzaffer Özdağ, dün Ankara kazalarında birer konuşma yapmışlardır. Genel Başkan Türkeş, Haymana’da yaptığı konuşmada, Türkiye’nin kalkınmasının 30 milyon Türk’ün el ele vermesi ile mümkün olabileceğini söylemiş ve <<Millet, döğüş, yalan ve iftira istemiyor>> demiştir.



Yeni Tanin, 9 Ekim 1965.

CKMP den bir aday istifa etti

Ankara Milletvekili adayı ve genel idare kurulu üyesi Avukat İsmail Safa Akay dün Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinden istifa ettiğini açıklamıştır. Akay, <<Gördüğüm lüzum üzerine ve Ankara’daki seçmenlerimi aldatmış olmamak için, 18 senedir hizmetinde bulunduğum partimden istifa ettim>> demiştir.



Medeniyet, 9 Ekim 1965.

Bu akşam saat 18’den itibaren seçim propaganda yasağı başlayacaktır. CHP, AP, CKMP ve TİP başkentte son açık hava toplantılarını yapacaklardır. Saat 14-14.30 arasında ayrı yerlerde başlayacak toplantılarda CHP’den İnönü, AP’den Demirel, CKMP’den Türkeş ve TİP’den Aybar konuşacaktır.

Radyodaki propaganda konuşmaları da saat 18 de tamamlanmış olacaktır.

Bugün yapılacak miting ve radyo konuşmaları yarınki gazetelerde yayınlanmıyacaktır.

Başbakan Suat Hayri Ürgüplü vatandaşları oy vermeğe davet etmiştir. Ürgüplü, <<İçte ve dışta itibarımızın artması için vatandaş oyunu kullanmalıdır. Hangi partiye oy verirse versin amma iştirak yüzde 100 olmalıdır. Vatandaş seçimde oyunu kullanmazsa Meclisten şikâyet etmeye hakkı olmaz>> demiştir.


* * *


Yeni İstanbul, 11 Ekim 1965.

A. TÜRKEŞ “MÜHÜR BENDE AMA SÜLEYMAN DEĞİLİM”

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, saat 10’da, Gazi Osmanpaşa’daki 232 nolu sandık mahalline giderek oy’unu kullanmıştır.

Kendisini bekleyen basın mensuplarını selâmladıktan sonra, onlarla birlikte sandık başına giden CKMP lideri, eşi Muzaffer Türkeş’le kızı Umay kendisinden sonra oy kullandı ve kapalı hücrede tam üç dakika oyalandıktan sonra da “hayırlı uğurlu olsun” diyerek zarfı sandığa attı.

ACABA OYLARINI BANA VERDİLER Mİ

Hastalığı sebebiyle annesinin bu seçimde oy kullanamayacağını söyleyen Türkeş, bir ara, eşi ile kızına doğru dönerek onlarla şakalaşmış, “fakat merak ediyorum, acaba bana oy verdiler mi?” diye sormuştur. Bayan Türkeş bunu hemen cevaplamış ve gazetecilere hitaben, “onu her zaman destekliyorum. Çünkü kendisine sonsuz güvenim var” demiştir.

SÜLEYMAN DEĞİLİM, AMA MÜHÜR BENDE

Türkeş, kapalı hücreye girmeden önce, bir espri yapmış, elindeki “evet” yazılı mührü göstererek, “Süleyman değilim ama, mühür bende” demiştir.

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, sandık başından ayrıldıktan sonra, gazetecilere şu demeci vermiştir:

“Bugün milletimizin hayatında çok önemli bir gün olacaktır. Bu seçim şimdiye kadar yapılmış olan seçimlerin hiç birine benzememektedir..

Bir defa, Millî Bâkiye sistemine göre ilk olarak oy kullanılıyor. Ayrıca, bazı siyasî partilerin birbirleriyle olan çok iddialı çekişmeleri dolayısiyle memlekette demokratik rejimin takip edeceği seyir hakkında çeşitli ihtimaller ileri sürülmüştür. Bu seçim sonucunda kesin çözüm yolunun belireceğine inanmaktayız. Seçimlerin, milletimize ve memleketimize hayırlı ve uğurlu olmasını ve müfrit partizanların da kendilerini taşkınlıklardan kurumalarını temenni ediyoruz. Moralim kuvvetli, bu seçimlerde bir sürpriz olacağını ve iyi netice alacağımızı sanıyorum.”



Milliyet, 11 Ekim 1965.

TÜRKEŞ: “AT VAR, BEYGİR VAR”

Türkeş oyunu atmadan önce heyecanlıydı. Bunu kendisi de kabul etti. Bir gazeteci, <<heyecanlısınız galiba!>> deyince <<Evet! Doğrusu heyecanlıyım!>> karşılığını verdi. CKMP Lideri, sandık başına eşi ve kızıyla birlikte gelmişti. Önce kızıyla, eşi oy kullandılar. Türkeş içeri girerken gazetecilere onları göstererek takıldı: <<Acaba bana oy verdiler mi?>> Bayan Türkeş hemen cevapladı: <<Onu her zaman destekliyorum!>> CKMP Lideri hücrenin kapısında da espri yaptı. Elindeki mühürü gösterdi: <<Süleyman değilim, ama mühür bende!>> Türkeş oyunu attıktan sonra gazetecilere kısa bir demeç verdi. Seçimlerin sonucundan ümitliydi. Kampanya süresince liderler seçmenin olgunluğuna ayak uyduramamışlardır. Vatandaş hafiflikten hoşlanmıyordu. İnşallah önümüzdeki seçimlerde program üzerinde konuşurlar ve ne yapmak istediklerini anlatırlardı. Türkeş, gazetecilerden ayrılırken bir su arabasını gazetecilere işaret etti: <<At var, beygir var, sütçü beygiri var!>>



Haber, 11 Ekim 1965.

TÜRKEŞ’İN EŞİ OYUNU TÜRKEŞ’E VERDİ

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Genel Başkanı Alparslan Türkeş, dün saat 10.00’da Kavaklıdere Şarap Fabrikasındaki 232 sayılı sandıkta oyunu kullanmıştır.

Türkeş, oy kullanmağa, eşi Muzaffer Türkeş ve kızı Umay ile birlikte gelmiş, oy pusulası, mühür ve zarfı aldıktan sonra gazetecilere dönerek:

<<Annem hasta olduğu için gelemedi. Karım ve kızımın bana oy verip vermiyeceklerini merak ediyorum.>>

Bu arada, bir gazetecinin <<Eşiniz size oy vermezse Türkeş karısını bile inandıramamış, derler..>> şeklindeki esprisini Bayan Muzaffer Türkeş cevaplandırmış, <<Ben kendilerini her zaman destekliyorum. Çünkü çok güveniyorum.>> demiştir.



Cumhuriyet, 11 Ekim 1965.

LİDERLER SONUÇLARI EVDE İZLEDİLER

Sonuçlar belli olurken İnönü kitap okuyor, Demirel espri yapıyordu

Röportaj: S Arif Terzioğlu


SEÇİM NETCİLERENİ EN SERİNKANLI SEYREDEN İNÖNÜ OLDU.

Gece bir hayli ilerlemiş, Radyo seçim neticelerini gayriresmî açıklamaya devam ediyordu. CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün kapısındaki nöbetçiler önce göğüsledi. Kim olduğumuzu öğrenince içeriye salınan haber cevaplandı. Yemek salonuna alındık. Foto muhabiri Mustafa İstemi biraz çekiniyordu. Sakalı bir hayli uzamıştı. <<İnönü şimdi sakalıma kızacak>> diyordu.

Kahkahaların, çocuk seslerinin geldiği salona doğru yürüdük. Mevhibe İnönü, Toker ailesinin üç küçüğüne yemek yediren dadıya hizmet ediyor. İnönü de son derece sakin bir koltuğa gömülmüş, ayaklarını da bir iskemleye uzatmış öylece uzanmıştı. Bizimle hiç meşgul olmadı. Mustafa, <<Belki doğrulur, bu pozu kaçırırım>> korkusu ile deklânşöre bastı. Salonda acı bir ışık parladı söndü. İnönü’yü bu ışık hüzmesi de yerinden kıpırdatmadı. O, elindeki kitabı okumaya devam ediyordu.

<<Paşam bizimle konuşmayacak mısınız?>> diye sordum.

Kitabı gösterdi: <<Eğlenceli bir kitap okuyorum>> dedi. Yine okumağa devam etti. Gözlerinin içi gülüyordu.

<<- Hangi kitabı okuyorsunuz?>> diye sordum. Kapağını gösterdi. Yine okumağa devam etti. Bu, Edith Hamilton’un Mitologya adlı eseri idi.

Uzun süre ayakta bekledik. Kitabın çok eğlenceli bir yerine gelmiş olmalı ki, gülümsüyordu Paşa…

Kuvvetli bir ışık saçan abajurun altına yerleştirilmiş kırmızı dallı çiçekli koltuğa biraz daha gömülürken sol tarafına geçip sordum:

<<- Bizimle hiç konuşmayacak mısınız Paşam?>>
- ………
- <<Radyodan neticeleri takip etmiyecek misiniz?>>
- ………

Bu defa sağ tarafına geçtim. Sorularımı tekrarladım.

<<Ha ne dedin?>> dedi. İlâve etti: <<Görüyorsun ya sakinim, erken yatacağım.>>

Bu defa Bayan İnönü eşine yaklaştı. Başının altındaki yastığı düzeltti. İnönü işitme cihazının düğmesini çevirdi. Olmadı.

<<Sen hâlâ Cumhuriyet gazetesinde misin?>> diye sordu. Gözlüğünü iyice düzelttikten sonra: <<Haberler sizde, neticeleri aldınız mı? Nasıl gidiyor?>> diye sordu. Aldığımız son neticeleri anlattım. <<Oh oh çok iyi.>> dedi. Verdiğim neticelerden bazısı CHP’nin, bir kısmı AP’nin lehinde idi.

<<Bu neticelere göre hangi parti ile koalisyon yapmayı düşünüyorsunuz?>> diye sorunca:

<<Ben>> dedi. <<Çayın başına gelmeden paçaları sıvamam. Görüyorsunuz ki çok sakinim. Muharebe neticelerini de böyle sükûnetle beklemek gençliğimden beri benim âdetimdir.>>

İnönü esasen bundan sonra bizimle konuşmadı. Dostça, kuvvetle elimi sıktı. Uzaklaşırken sofraya dâvet edildik. İşimiz çoktu. Özür diledim. Fakat ayrılırken ahçıbaşı mönüyü sıraladı. Pirinç çorbası, balık pilâki, patlıcan musakka, kabak dolması, çikolat karamel. Ve ilâve etti: <<Beyefendi henüz yemek yemedi. Biraz sonra yer ve yatar.>>


DEMİREL EVİNDE VE EMİN İDİ

AP Genel Başkanı Süleyman Demirel de CHP Genel Başkanı İnönü gibi seçimin neticelerini evinden takip etti. Misafirleri vardı.

<<Neticeleri takip etmiyeceğim. İntibamıza göre AP seçimi kazanacaktır. Hem de tek başına hükümeti kuracak şekilde kazanacaktır.>>

Demirel, kendisine son derece güvenen insanların haleti ruhiyesi içinde idi.

<<Ben seçim öncesinde görevimi yaptım. AP genel Başkanı olarak bana düşen görevi yerine getirdim. Memleketin kalkınmasiyle ilgili fikir ve düşüncelerimizi yaydım. Vatandaşa itimadımız tamdır. Vatandaş herkesin söylediğini çok büyük bir aklı selim ile ölçer ve kararını verir. Onun kararı bizim için makbul ve asil bir karardır, biz onun kararına itibar ederiz.>>

Telefon çaldı. Zonguldak’tan aranıyordu: Karşıdan konuşanı pek öyle uzun boylu dinlemedi: <<Ne ettiniz Belediye seçimlerini?. Ak ak yüyüp, mor mor serdiniz!>> diye söylenip sonra cevap beklemeksizin telefonu kapadı.

Ben Demirel’in bu köy deyimini iyi anlıyamamıştım. Bu sözler ne demek? diye sordum.

<<Aslı ne halt ettin demektir!>> dedi.

Yine milletvekili seçimlerinin neticelerine döndük. Herhangi bir parti ile koalisyona gitmeyi düşünmediklerinde ısrar etti. <<İktidarı tek başımıza alacağız>> dedi ve ilâve etti. <<Bu kadar karmakarışık bir seçimin içinden hiç bir millet çıkamaz. Netice hayırlısı ile alındı.>>

Gecenin yarısı olmuştu, fakat neticelerin önü henüz alınmamış iken Demirel seçimi kazanmanın gururu içindeydi. Ayrılırken: <<Yaz bir tarafına, dedi. Bölünme olduğu iddia edilen Samsun’dan 7 milletvekili çıkaracağız, az gelirse birini isteyene vereceğim.>>

Demirel’in yanından ayrılırken bir daha inandım. Demirel beklediğinden fazlasını alacaktı.


TÜRKEŞ <<KOALİYONA GİRMEYECEĞİZ>> DİYOR

CKMP Lideri Alparslan Türkeş de İnönü ve Demirel gibi seçim neticelerini evinde takip ediyordu. Çoluğu ile, çocuğu ile yemek sofrasının başında idi.

Bizi, bir duvarında yağlı boya tablo, diğerinde, üzerinde ay-yıldız, Bozkurt ve <<Tanrı Türkü korusun>> ibaresi bulunan bir bakır tabağın asılı olduğu odaya aldı.

<<Bir çok yerde ümitliyiz. Seçim öncesinde çalışmak için vaktimiz azdı. Çalışma fırsatı bulamadık. Teşkilât senelerdir ihmal edilmiş. Bölükbaşı’nın ayrılması dolayısiyle ihmal bir defa daha artmıştı. Ama buna rağmen 30 civarında milletvekili getireceğiz>> diye konuştu. Radyo dinlemeye bile lüzum görmemişti.

Türkeş, 600 bin oy alacaklarını, gelecek yıllarda partisinin gelişeceğini, AP nin ise umduğu neticeyi alamıyacağını, yani 248 veya 260 milletvekili çıkaramayacağını, seçim neticelerini en geç gece yarısından sonra bire kadar takip edeceğini ve sonra yatacağını söyledikten sonra <<Kiminle koalisyon kurmayı düşünüyorsunuz?>> sorusunu şöyle cevapladı:

<<Aslında biz koalisyona girmek istemiyoruz. Çünkü kabinenin direksiyonu kimin… Direksiyon kendi elimizde olmadıktan sonra o koalisyondan sorumlu olmak istemiyoruz. Yıpranmak istemiyoruz. Bu sebeple biz koalisyona girmekten ziyade oylarımızla, makul gördüğümüz hükümeti desteklemeyi düşünüyoruz. Ama, memleketin durumu bir hükümette görev almayı zorunlu kılarsa o zaman düşüneceğiz.

Türkeş, böylece 4 yıl sonrası için hazırlanacağını, bir defa daha ortaya koyuyordu. Bu sebeple, seçimi radyodan veya teşkilâttan gelecek haberlerden takibi düşünüyordu.


GENEL MERKEZLERDE BİR GENEL BAŞKAN

YTP Genel Başkanı Ekrem Alican, seçim sonuçlarını Genel Merkezde takip etmeyi uygun bulmuştu. Odasına aldırdığı bir transıstorlu radyo bu işe yetip artıyordu. Etrafını genel idare kurulu üyelerinden Mehmet İzmen, Nail Başçavuşoğlu ve Celâl Cündoğoğlu ile bazı gazeteciler almıştı.

Bu arada radyo Alican’ın seçim bölgesine ait rakamlar vermeğe başladı. Odayı bir sessizlik kapladı. Alican gözlüğünü çıkarıp yeniden takarken Mehmet İzmen: <<İnanılır kaynaklardan aşınan haberle göre; AP ilerde CHP onu takip ediyor, TİP’le YTP çekişiyor.>> dedi. Alican biraz ferahlamış görünüyordu. Sonra gazetecilerle tartışma başladı. Bir gazeteci “TİP üçüncü olacak” dedi. Alican: <<TİP Ankara, İstanbul ve Adana’da aldığı oylarla üçüncü parti olamaz. Madem ki mücadele başladı, YTP üçüncü olur.>>

Sonra radyo yine neticeleri vermeğe başladı. AP’nin oyları CHP’nin oylarından iki misli ilerdeydi. Alican:

<<Böyle giderse AP ekseriyeti alır.>> dedi. Bu realist bir görüştü. Kimse kimseyi, Alican da kendisini aldatmak istemiyordu. Alican’ın yanından ayrılırken radyo AP ile ilgili kabarık rakamları sıralıyordu.


KONUŞMAYAN LİDER

MP lideri Bölükbaşı ise Genel İdare Kurulu toplantısı yaptığı için bizlerle konuşmadı.



Milliyet, 11 Ekim 1965. İkinci Baskı.

AP İktidarda



Medeniyet, 11 Ekim 1965.

AP Büyük Fark Yaptı
AP 248, CHP 132, MP 35,
YTP, CKMP tamamen silindi
TİP MP mücadelesini MP farklı kazandı



Medeniyet, 12 Ekim 1965.

AP 260, CHP 132, MP 32, TİP 8, CKMP 9, YTP 9



Son Baskı, 13 Ekim 1965.

Kesin sonuç: AP 204, CHP 102, MP 6, YTP 3, TİP 2, Bakiye 133



Son Baskı, 14 Ekim 1965.

Seçim Kurulu kesin sonucu açıkladı

AP Aldığı oy: 4.908.125, Doğrudan Doğruya: 204, Milli Bakiyeden: 36, 240
CHP Aldığı oy: 2.675.808, Doğrudan Doğruya: 102, Milli Bakiyeden: 32, 134
MP Aldığı oy: 582.710, Doğrudan Doğruya: 6, Milli Bakiyeden: 25, 31
YTP Aldığı oy: 346.476, Doğrudan Doğruya: 3, Milli Bakiyeden: 16, 19
TİP Aldığı oy: 276.476, Doğrudan Doğruya: 2, Milli Bakiyeden: 13, 15
CKMP Aldığı oy: 208.694, Doğrudan Doğruya: Yok, Milli Bakiyeden: 11, 11

Milli Bakiyeden gelecek olanlar

CKMP Alparslan Türkeş, Mehmet Altınsoy, Ahmet Tahtakılıç, Numan Esin, Mustafa Kepir, Muzaffer Özdağ



Medeniyet, 15 Ekim 1965.

En Son Durum: AP 240, CHP 134, MP 31, YTP 19, TİP 15, CKMP 11

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

Halim Kaya

16 Ara 2024

Mustafa Çolak’ı birkaç yıl önce Samsun Türk Ocağı’nda dinlemiştim. O zaman Enver Paşa ile İttihat ve Terakki hakkında benim tarafımdan dikkat çeken bilgiler vermiş, dolayısıyla dikkatimi çekmişti.

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

16 Ara 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

28 Eki 2024

M. Metin KAPLAN

12 Eyl 2024

Nurullah KAPLAN

12 Eyl 2024

Hüdai KUŞ

22 Tem 2024

Orkun Özeller

03 Haz 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Ziyaret -> Toplam : 130,66 M - Bugn : 50784

ulkucudunya@ulkucudunya.com