« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

20 Şub

2024

MİLLET SEKTÖRÜ

M. Metin Kaplan 01 Ocak 1970

Türk milleti din, dil, soy, ülkü, kültür ve tarih birliği gibi ayırıcı vasıflara haiz, bağımsız olarak yaşama şuuruna varmış köylü, işçi, esnaf, memur, işveren ve serbest meslek meydana gelen bir insan topluluğudur. Bunu herkes bilir. Geçenlerde de yazmıştım.

Ancak bugün milletimiz içtimai adaletsizlikler ile dengesizliklerin sebep olduğu binbir dert içinde yuvarlanmakta ve çileler çekmektedir. Çünkü milletimiz her bakımdan teşkilatsız bir halde bulunmaktadır. Halbuki çağdaş sosyoloji milleti bir teşkilatlar ağı olarak tarif etmektedir ki, burada fertler aralarındaki sosyo ekonomik bağlara göre, yani sosyal dilimler halinde teşkilatlanır. Böylece fertler kendi teşkilatları içinde daha kuvvetli, müreffeh ve mutlu olurlar.
Çünkü üyeleri oldukları sosyal dilim ve onun teşkilatı onları diğer fertlere, sosyal dilimlere ve devlete karşı korur. Destekler. Milli ve modern demokrasi de zaten bir teşkilatlar demokrasisidir. Ayrıca teşkilatlı, kuvvetli, müreffeh ve mutlu fertlerden meydana gelen bir milletin devleti de milli, güçlü, madden ve manen kalkınmış ve dünyada söz sahibi bir devlet haline gelir.

O halde milleti mutlu ve müreffeh, devleti milli, güçlü ve kalkınmış yapmanın yolu milleti meydana getiren fertleri kendi sosyal dilimleri halinde teşkilatlandırmaktan geçmektedir. Çağdaş sosyoloji ve iktisat ilimleri bunu böyle ifade etmektedir. Biz de buna böylece inanırız. Çünkü Ülkücü Hareket, İlimci’dir.

Ayrıca millet hakimiyetinin gerçekleştirilebilmesi, milleti meydana getiren fertlerin, sosyal dilimlerinin bütünleşmesine ve kendilerini ilgilendiren kararlara katılmalarına bağlıdır. Bir cümle ile, ülkümüz, milli bütünleşme ülküsüdür. Milli bütünleşme, bir ülkede yaşayan insanların aynı millete mensup olma şuuru içinde siyasi, iktisadi, harsi yönden birbirleriyle birleşip kaynaşmalarıdır. Milli bütünleşme hareketinde bölünme yerine birleşme, farklılaşma yerine kaynaşma fikri hakimdir.

Ülkücü Hareket bu sebeple milletimizi meydana getiren altı sosyal dilimi teşkilatlandıracaktır. Bu teşkilatlandırma iki şekilde yapılacaktır. İlk teşkilatlandırma hukuki teşkilatlandırmadır. Bunun için altı milli teşkilat kurulacaktır. Bunlar, Türk Köylü Teşkilatı, Türk İşçi Teşkilatı, Türk Esnaf Teşkilatı, Türk Memur Teşkilatı, Türk İşveren Teşkilatı ve Türk Serbest Meslek Mensupları Teşkilatı’dır. Böylece her sosyal dilim kendi hukuki teşkilatı içinde organize edilecek, sosyal dilimlerdeki her şahıs kendi birliğine kaydolmaya mecbur olacaktır.

Bu teşkilatların (birliklerin) kuruluş ve işleyişi tamamen demokratik usuller içinde cereyan edecek, her birlik siyasi iktidara karşı bağımsız özel hukuk tüzel kişiliğini haiz olacaktır. Birliğin yönetim ve denetim kurulları birlik genel kurulu tarafından seçilecektir. Hukuki yönden demokratik ve muhtar olan bu birlikler iktisadi yönden kalkınmamızda dinamik bir rol oynayacaktır.

İkinci teşkilatlandırma iktisadi teşkilatlandırmadır. Milliyetçi Hareket kalkınmanın milli kaynak ve imkânlarımıza dayanmasını ister. Türkiye’yi Türkler kalkındırır. Bu sebeple kalkınmanın tasarruf ve yatırım unsurlarını karşılamak üzere her birlik içinde Tasarruf ve Yatırım Sandıkları kurulacaktır.

Tasarruf ve Yatırım Sandığı’na her ay herkesten ücretlerine göre bir miktar aidat kesilecek. Damlaya damlaya göl olur misali bu sandıklara biriken paralar büyük yekunlara baliğ olacaktır. Ülkücü Hareket Türkiye’nin kalkınmasında milli ekonomi yolu olarak bu paralardan istifade edecektir. Tasarruf ve Yardım Sandıkları’nda toplanan büyük paralar memleketimizin kalkınması için gerekli büyük fabrikaların kurulmasında kullanılacaktır.

Bu fabrikaların sahibi Tasarruf ve Yatırım Sandıkları olacaktır. Herkes sandığa ödediği aidat nisbetinde hisse senedi alacak ve bu fabrikalara ortak olacaktır. Ortak yönetim, ortak kâr, ortak mülkiyet.

Yani her birlik içinde bir iktisadi Tasarruf ve Yardım Sandığı kurulacak, her üyenin yaptığı mecburi tasarruflarla biriken kaynak ağır sanayie, fabrika yapan fabrika sanayiine yatırılacaktır. Bu yatırımlar sonucu Türk ekonomisi yeni üretim araçlarına kavuşacak, kurulan fabrika ve işyerleri yeni bir sektör doğuracaktır. Bu yeni sektöre Millet Sektörü adı verilecektir. Kurulacak bu yeni düzende üretim araçları mülkiyeti bunu kuran birliğin üyelerinin olacaktır. Her üretim aracı, yani fabrika ve işyerleri, çeşitli hisse senetleri şeklinde tasarruf yapan birlik üyelerine verilecektir. Böylece özel sektör ve kamu sektörü yanında üretim araçlarının sahibi olan üçüncü bir sektör, Millet Sektörü doğmuş olacaktır.

Milliyetçi Türkiye’de Türk iktisadı, üçlü sektöre dayanan yeni bir karma ekonomi düzeni olacaktır ki, zaten çağdaş iktisatlar karma iktisat niteliği taşımaktadır. Bu sektörler; devlet sektörü, özel sektör ve millet sektörüdür. Bu vesileyle Ülkücü Hareket’in özel sektöre düşman olmadığını da belirtmeliyim. Yalnız, özel sektör bugünkü başıboş halinden çıkarılıp milli menfaat ve plan hedefleri açısından daha verimli bir hale getirilecektir.

Devlet sektörü de yeniden düzenlenecektir. Çağı geçmiş, eskimiş, ekonomiye ve milli kalkınmaya yük olan devletçilik yerine, çağdaş, modern, milli strateji hedeflerine yönelmiş bir devlet sektörü kurulacaktır. Bu düzende devlet ağır endüstri, ana ulaştırma, telekomünikasyon ve enerji gibi iktisadi ve sınai hizmetleri görecektir.

Milliyetçi Türkiye’de üretim araçları işçinin, köylünün, esnafın, memurun, işverenin ve serbest meslek mensuplarının tasarrufu ile yapıldığı için bu fabrikalara, bu makinalara tasarrufları nisbetinde millet sahip olacaktır. Herkes mesut, müreffeh ve hür yaşayacaktır. Böyle bir düzende sömürü olmaz, aracılık, vurgunculuk, tefecilik olmaz. Olamaz.

Sayın Alparslan Türkeş’in Dokuz Işık’ta dediği gibi: “Yapılacak iş devleti otelci, kunduracı, bezci, kasap ve meyhaneci halinden çıkartmak ve sanayiin nazım sektörünü de kârcı bir zihniyetle işleyen, kayırılmış dostlar tegallübünden kurtarmaktır. Ereğli Demir Çelik Fabrikası devlete, Nazilli Bez Fabrikası millete geçmelidir. Ölçü bu olmalıdır.” Bu ölçüye sadık kalınarak ekonomide devlet sektörünün payı yüzde 5’e düşürülecektir. Gelişmiş batı ülkelerinde bugün devlet sektörünün payı yüzde beştir.

Millet sektörü böylelikle iktisadi yapımızın millileşmesini, iktisadi kalkınmamızın hızlanmasını, üretim araçları mülkiyetinin adil ve dengeli bir şekilde milli tabana yani millete yayılarak insanımızın hür olmasını sağlayacak bir sektördür. Millet Sektörü milli bütünleşme ve iktisadi demokrasinin temel şartıdır. Gerçekten modern demokrasi bir bütünleşme rejimidir. Burada devlet düzenini tehdit eden sınıflar arası çatışma ve sosyal mücadele, yerini sınıflar arası kaynaşma ve sosyal barışa terketmiştir. Modern demokrasinin başarısı, siyasi demokrasi ile iktisadi demokrasiyi birleştirme şartına bağlıdır. Siyasi demokrasi, kısaca fertlerin yurt yönetiminde seçimlere katılıp tercihini bildirmesi, yöneticilerini seçmesi; iktisadi demokrasi ise kendi geleceğini ilgilendiren iktisadi kararlara katılabilmesidir. Ferdin iktisadi kararlara katılabilmesi ise ancak üretim araçlarına sahip olmasıyla mümkündür. Diğer taraftan ferdin iktisadi ve siyasi tercih ve kararlarını gerçekten verebilmesi, onun dış etkilerden uzak, güçlü ve teşkilatlı olabilmesine bağlıdır.

Gerçekten mülkiyet kavramı ile hürriyet kavramı arasında çok sıkı bir bağlantı vardır. İçtimai ve iktisadi adalet, hürriyet ve sömürüden kurtulma, yabancılaşmadan uzaklaşıp insanların maddi ve manevi kişiliklerini geliştirmesi, mülkiyet ilişkisine bağlıdır. İnsanlar, sınıflar ve cemiyetler arasındaki farklılaşmanın, sömürü ve yabancılaşmanın temel sebebi bazılarının mülkiyet sahibi olup bazılarının olamamasıdır.

O sebeple, sömürüyü ortadan kaldırmak için üretim araçlarının özel mülkiyetini ortadan kaldırmak lazımdır, diyenler olmuştur.

Halbuki mülkiyet hürriyetin garantisidir. İstenen de insanlığın hürriyeti olduğuna göre takip edilecek yol özel mülkiyetin kaldırılması değil, bunun milli tabana, millete yayılabilmesi, herkesin mülk sahibi yapılabilmesidir. Mülkiyetin ve bilhassa üretim araçlarının mülkiyetinin bulunmadığı bir cemiyet hür olamaz.

Milliyetçilik ülküsü milleti bir bütün olarak kucaklar. Sınıflar toplumu yerine bizzat milleti, sınıf mülkiyeti yerine de millet mülkiyeti fikrini savunur. Sınıf mülkiyeti kaldırıldığı gün, sınıf toplumları yerine millet geçer. O halde yapılacak iş, sınıf mülkiyeti yerine millet mülkiyetini koymaktır. Millet mülkiyete sahip olduğu zaman iktisadi kararların alınmasına eşit bir şekilde katılma imkânı bulur.

Yaşasın Milliyetçi Türkiye! Yaşasın Millet Sektörü!

Ortadoğu Gazetesi 9.9.1993

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,26 M - Bugn : 23274

ulkucudunya@ulkucudunya.com