EVET DÜŞMAN KAPİTALİZMDİR
M. Metin Kaplan 01 Ocak 1970
Her zaman söylüyorum, hep söyleyeceğim; düşman kapitalizm ile onun ebeveyni siyonizmdir. Ancak Siyonizm kendisini maskelemeyi hep başarabildiği için ortada sadece kapitalizm görünmektedir. Gerçekten de düşman kapitalizmdir. İçinde bulunduğumuz dönemde dünya için, insanlık, İslamiyet, Türklük için, bilhassa Türk İslam alemi için en büyük tehlike kapitalizmden kaynaklanmaktadır.
Kapitalizm, Türk İslam alemine Türk İslam kültür ve medeniyetini unutturarak kendi değerlerini aşılamak ve bizi kendisine, ideolojisine hizmet ettirmek istemektedir. O sebeple, Türk İslam aleminin en imanlı, en idealist ve dinamik kadroları olan Türk İslam ülkücülerine düşen iş, kapitalizmin sinsi bir tarzda hazırladığı tuzaklara düşmemek ve oyunu tersine çevirmek. Kısacası kapitalizm ve onun ebeveyni ile her cephede oyunun kurallarına uygun olarak mücadele etmektir.
Türk İslam ülküsü bunun için çağdaş bütün teknik ve vasıtalara sahip olmak ve bunları en iyi şekilde kullanan kadrolara sahip çıkmak veya onları yetiştirmek zorundadır. Aksi halde Türk İslam ülkücüleri düşmana yenik düşer. Hem Türk İslam ülküsünü hem de kendi şahıslarını alçaltmış olur ki, buna hiç kimsenin hakkı bulunmamaktadır.
Bir hareket, kendini çağdaş ihtiyaçlara, şartlara ve imkânlara göre savunacak bir kadrodan mahrumsa, düşman iradelere boyun eğmek ve teslim olmak zorunda kalır. Tarih incelendiği zaman görülmektedir ki, asrın gerektirdiği teknik ve kadroları kurmuş ve yetiştirmiş milletler bu savaş ve mücadeleden galip çıkmış, aksi olmuşsa mağlup olmuştur.
Çağımızda milletler mücadelesi çok cepheli ve çok çeşitli şekillerde yürütülmektedir. İdeolojik savaşlar bunun en belli başlı olanıdır. İdeolojik savaşlar, sıcak savaşların kabul edilemez maddi ve manevi bedeli sebepleri ile ateşli savaşların yerini almış onlardan daha müessir bir duruma gelmiştir.
Müthiş propaganda teknik ve metodlarının ustalıkla kullanıldığı bu savaş ve mücadelelerde basın yayın ve kitle haberleşme vasıtaları en önemli vasıtalar olarak kullanılmaktadır.
Eşref Edip Bey anlatıyor!
“Her zaman alışverişte bulunduğum bir Ermeni bakkal vardır. Her gidişimde rafta açılmamış halde Ermenice yayınlanmış bir gazete görürdüm. Merak ettim, bu gazeteyi neden açıp yüzüne bakmadığını sorunca: Okuma yazma bilmem ki, diye cevap verdi. Okuma yazma bilmediği halde neden gazeteye abone olduğunu sorduğumda verdiği cevap bizi dehşete düşürecek kadar enteresandı. Ben almazsam Ermeni davasını, inancını müdafaa eden bu gazete nasıl yaşayacak? Ben almalıyım ki, benim davam müdafaa imkânı bulsun.”
Adamdaki milli şuura bakın! Böyle bir milli şuura sahip kadrolarla neler yapılmaz ki? Bu şuur ve inançtan daha büyük bir güç ve kuvvet olabilir mi? Böyle inançlı ve şuurlu kimselerden kurulu kadrolar milli ülkülerine ulaşmazlar mı?
Havanda su döğmek istenmiyorsa Türk İslam ülkücülerinin de en az bu anlayış ve şuura sahip olmaları lazımdır. Peki ama Türk İslam ülkücülerinde bu şuur var mı? Maalesef yok! Olsaydı ülkücü hareketin basın yayın organları bu kadar mı satardı?
Medya bir milletin geleceğini tayinde önemli rol oynayan vasıtaların belki de en başta gelenidir. İdeolojik mücadele ve savaşta en müessir silahtır. Türk İslam ülküsünü bir anda yüzbinlere, milyonlara duyurma ve kamuoyunu hazırlama imkânına sahiptir. Birçok yönlerden de en büyük baskı unsuru olabilen bir kuvvettir.
Bu şuur ve inançla mevcut basın yayın ve bilhassa ülkücü hareketin tek günlük gazetesi Ortadoğu Gazetesi kuvvetle desteklenmelidir. Bu konuda çok çok geç kaldık, daha fazla zaman geçirmemeliyiz.
Ülkücüler! Haydi Ortadoğu okumaya!
Ortadoğu Gazetesi 20.8.1993
