« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

14 May

2012

“İHTİYAR ÇİLİNGİR” HİKÂYESİNİN METİN MERKEZLİ DİLBİLİMSEL ELEŞTİRİSİ

Dr. Çimen ÖZÇAM1 01 Ocak 1970

Özet
Biz bu makalemizde, XX. yüzyıl Türk hikâyeciliğinin önde gelen üç-beş yazarından biri
olan Memduh Şevket Esendal’ın 1921 öncesi hikâyelerinden “İhtiyar Çilingir” adlı hikâyesini
metin-merkezli dilbilimsel eleştiri yöntemine göre inceleyerek bu değerli yazarımızın anlatı
özelliklerini belirtmeye çalıştık. Michael Toolan’ın geliştirmiş olduğu bu eleştiri yönteminde edebî
metnin önemli olan dilbilgisel özellikleri seçilir ve incelenir.
Hikâyesinde mesajı ön plana çıkaran yazarın özellikle anlattığı durum karşısında net bir
tavır takınarak çok anlamlı metin anlayışından uzaklaştığı görülmektedir. Yaptığımız incelemede
eylem, adıl-özne ve tümceler arası neden-sonuç ilişkilerini yazarın sözcük seçimi ve kullandığı söz
sanatlarını dikkate alarak hikâyeyi çözümlemeye çalıştık.
Anahtar kelimeler: İhtiyar Çilingir, dilbilgisel, çatışma, küçük insan
Bir edebî metnin yorumlanmasında dikkat edilecek hususlardan birisi de yazarın
metni yazarken belirlediği sonuçları ortaya koymaktır. Çünkü “yazar öyküyü yazarken
okurlarını kendi düşündüğünün dışında farklı bir sonuca ulaştırmayı planlamamıştır.”
(Erden, 1998: 63) Oysa okuyucu kendi eğilimleri ve bilgi birikimi ile hikâyeden daha
farklı sonuçlar çıkarabilir.
Yapısal inceleme yapan eleştirmenlere göre edebî metnin belirli bir başlangıcı
yoktur, onun hiç biri giriş olmayan birden fazla başlangıcı vardır. Okuyucu, edebî metne
bu girişlerin herhangi birinden girebilir. Metinlerin bütününde, okuyucunun kendi
eğilimine ve bilgi birikimine hitap edecek şekilde dil kullanımları ve “anlam dizgeleri”
vardır ki bu tür metinler, “çok anlamlı metinler” (Erden, 1998: 64) olarak nitelendirilir.
Çok anlamlı olmayan metinlerde metin ile okuyucu arasında yazarın varlığı sürekli
bir otorite olarak vurgulanır ve metnin “çok anlamlılık” özelliğine gölge düşer. Okuyucu
bu tür metinlerde, sadece onaylayan veya reddeden konumundadır. “Çünkü yazınsal
metin yalnızca yazarın anlatmaya çalıştığı şeyler veya onun geçmiş deneyimleri değil,
çeşitli görüşleri olan ve bazı sonu olmayan sonsuz bir diyalogtur.” (Erden, 1996: 120)
Aysu Erden’in eserinden öğrendiğimiz bilgilere göre Michael Toolan, yukarıdaki
görüşlerini sistemleştirerek metin merkezli bir dilbilimsel eleştiri geliştirmiştir. Bu eleştiri
yönteminde edebî metnin önemli olan dilbilgisel özellikleri seçilir ve incelenir. Toolan’ın
incelemek amacıyla seçtiği yapılar “zaman-eylem ilişkisi, adıllar, tümceler arasında
görülen neden sonuç ilişkileri, sözcük ve sözcük öbeği seçimi” (Erden, 1998: 67) gibi
başlıklardan oluşmaktadır.
Biz bu makalemizde, XX. yüzyıl Türk hikâyeciliğinin önde gelen üç-beş
yazarından biri olan Memduh Şevket Esendal’ın 1921 öncesi hikâyelerinden “İhtiyar
Çilingir” (Çetişli, 1991: 62) adlı hikâyesini metin-merkezli dilbilimsel eleştiri yöntemine
göre inceleyerek bu değerli yazarımızın anlatı özelliklerini belirtmeye çalıştık.
Yazarın ilk dönem hikâyeleri arasında yer alan “İhtiyar Çilingir” adlı hikâyede
yazar “hayata büyük ölçüde tahlilci, tasvirci ve tenkitçi bir gerçekçilikle bakmaktadır.”
(Çetişli, 1991: 62) Hikâyesinde mesajı ön plana çıkaran yazar özellikle anlattığı durum
karşısında net bir tavır takınarak çok anlamlı metin anlayışından uzaklaşır, hikâyede
kendini sürekli olarak hissettirir. Böylece okuyucu, yazarın düşüncelerini reddetmek ya
da onaylamak konumundan kurtulamaz.
Dokuz paragraftan oluşan hikâyede yazar, ihtiyar bir çilingir ile ona alıştığının
dışında bir iş yaptırmak isteyen müşterinin konuşmalarından yola çıkarak bir yargıya
varmaktadır. Hikâyede yazar kendisi konuşmakta ve yaşadığı dönemde gördüğü
olumsuzlukları; insanları acımasızca eleştirmekte, hatta lanetlemektedir: “..... Her şeyi
inkar eden küfür devresi gelmemiş olsaydı, şüphesiz bu güzel şeyler sönüp gitmeyecekti.
Lanet olsun o zaman ki, bütün mukaddesatı inkâr ettirmiş, kanaatleri öldürmüş, demiri
kaldırmış, yerine tenekeyi doldurmuştur.” (Çetişli, 1991: 166)
Alıntıdan da anlaşılacağı gibi yazar bu eleştiriyi yaparken kendi kendine
söylenmekte, sadece zamanı değil dönemin insanlarını da yargılamaktadır.
1. Hikâyenin genel dilbilgisel eleştirisi
a. Hikâyede zaman-fiil ilişkisi
Yazar, 9 paragraftan oluşan İhtiyar Çilingir adlı hikâyede 52 cümle kullanmıştır.
Bu cümlelerden 45’i fiil, 7’si ise isim cümlesi şeklindedir.
Yazar, hikâye boyunca, çoğunlukla, şimdiki (-yor) ve görülen geçmiş (-dı) zamanı
kullanmaktadır. Gelecek (-ecek) ve geniş (-ır) zamana eserde daha az rastlanmaktadır;
anlatılan geçmiş zaman (-mış) ise sadece bir cümlede kullanılmıştır.
“....... bir küçük ocak yanıyor, bir ufak çocuk körük çekiyor.” (1. paragraf)
“ Ne hoş manzara, gözüm ilişti” (2. paragraf)
“ Dükkânın önünde kaldım.” (2. paragraf)
“ Bir tarafa dayanıp durdum.” (3. paragraf)
“ ........ bir cilası noksan kalıyor.” (3. paragraf)
“ Ben oradayken gençten bir adam geldi.” (5. paragraf)
“ Delikanlı usûlü bozmakta ısrar ediyor.” (6. paragraf)
“ Düşündüm kaldım.” (8. paragraf)
“ ..bir vedaat (emanetler) mevcut olduğunun kaili bulunuyordu.” (9. paragraf)
Hikâyenin çeşitli paragraflarından alınan örneklere ve metnin bütününe baktığımız
zaman fiil zamanlarının belli bir sıra izlediği görülmektedir. Yazar, hikâyeye şimdiki
zamanla başlayarak hikâyenin gelişimi süresince İhtiyar Çilingir ile müşteri arasındaki
konuşmaları ve çilingirin tavrını anlatmaktadır. Karşılaştığı durum hakkında genelleme
yaparken geniş zamanı kullanan yazar, bunu daha çok isim cümleleriyle yapmaktadır:
“ Bunun usûlü böyledir” (6. paragraf)
“ Biz para âşıklısı değiliz.” (7. paragraf)
“ .. bu yolda, bu erkânda gelmiş geçmiş ustalar, pirler vardı.” (8. paragraf)
Yazar, hikâyesinde karşılaştığı bir durumu anlattığı için, hikâyenin genelinde
görülen geçmiş zaman daha çok kullanılmıştır. Yani yazar, çok yakın geçmişten söz
ederken bu zamana baş vurmaktadır. Hikâyede gelecek hakkında bir yargıya
varılmadığından gelecek zaman sadece yakın gelecekte yapılacak işler için
kullanılmaktadır.
Bu alt başlık altında yaptığımız incelemede durumun şimdiki hâlinin, genel
durumunun ve geleceğinin hikâyedeki cümlelerin yüklemlerine yansıdığı görülmektedir.
b. Hikâyede zamir-özne ilişkisi
Hikâyede 1. tekil ve çoğul ile 3. tekil ve çoğul şahıslar açık özneler olarak sıklıkla
kullanılmaktadır.
“ Böyle ufak tefek şeyler yapıyor.” (2. paragraf)
“ Bir tarafa dayanıp durdum.” (3. paragraf)
“ Ben, kırk yıldır bu sanatı işlerim.” (6. paragraf)
“ Biz para âşıklısı değiliz.” (7. paragraf)
Hikâyede kullanılan 1. şahıs zamiri daha çok hikâyeyi anlatan yazarın kendisine
gönderimde bulunmaktadır. Yazar iki kişinin konuşmasına da tanık olduğu için 1. şahıs
zamiri bir cümlede ihtiyar çilingirin konuşması için kullanılmıştır. Yazar tanık olduğu
konuşmayı aktarırken ya da içinde bulunduğu durumu anlatırken 1. tekil şahıstan
yararlanmaktadır. Yazar, ihtiyar çilingirin konuşmalarında genelleme yaparken çilingiri
de 1. çoğul şahısla konuşturmaktadır. Zamanın bozulmuşluğunu anlatırken zamir
kullanmayan yazar, olumlu durumlarda çilingiri konuşturup 1. ve 3. çoğul şahıs
zamirlerini; olumsuz durumlarda ise genelleme yapıp sadece 1. çoğul şahıs zamirini
kullanmaktadır. Yazarın bu yaklaşımı hikâyeye doğal bir sohbet özelliği katmakta,
okuyucu ile yazarı birbirine yaklaştırmaktadır.
c. Hikâyede cümleler arası sebep-sonuç ilişkisi ve cümle türleri
Hikâyede genellikle basit cümle yapısı kullanılmaktadır. Bu durum da yazarın
hikâyede sohbet eder gibi, doğrudan ve anlaşılabilir bir şekle sahip olmasını
sağlamaktadır. Yazar, cümleler arası sebep-sonuç ilişkisini, kendisini ön plana çıkararak
karşılaştığı durumla ilgili yaptığı yorumlarla vermektedir. Aslında yazarın anlattığı
durum, toplumda yaşanılan bozuklukların sebeplerini yorumlamak için verilmiştir. İhtiyar
Çilingir hikâyesinde yazar, sebep-sonuç ilişkisini genellikle karşılaştırma yoluyla yapar:
“Sanatta böyle bir merbutiyyet-i dindârâne (dindarca bir bağlılık) vardı. Her
şeyi inkâr eden küfür devresi gelmemiş olsaydı, şüphesiz bu güzel şeyler sönüp
gitmeyecekti.” (4. paragraf)
Yazar, müşterinin, çilingirin işine karışması sonucunda çilingirin tavrını görerek
şöyle bir yorumda bulunur:
“ Selahiyattar olmayan bir adamın, parayla, onu tebdile ne hakkı vardı!..” (9.
paragraf)
Hikâyesinde genel olarak kısa basit cümleler kullandığını belirttiğimiz yazar,
ayrıca kelime gruplarından oluşan uzun sayılabilecek ancak basit olan cümlelere de yer
vermektedir.
“İhtiyarlamış, küçülmüş, aksakallı, küçük yüzlü bir adam, gözünde çifte gözlük,
mini mini halkaları ateşte ısıtıp zincir bağlıyordu.” (1. paragraf)
Basit cümlelerin yanında yazarın, bazen her biri bir çok basit cümleden oluşan
sıralı cümleler de kullandığı görülmektedir. Ancak bu yapıdaki cümleler okuyucuyu
sıkmamakta, hikâyenin sohbet havasını bozmamaktadır.
d. Hikâyede kelime ve kelime grubu seçimi
Memduh Şevket Esendal, hikâyenin ilk paragrafında Koyunpazarı’nda yer alan bir
çilingir dükkânını ve orada çalışan ihtiyar çilingir ile kalfasının çalışmasını tasvir ettikten
sonra ikinci paragrafa “Ne hoş manzara...” cümlesi ile başlamaktadır. Bu ifade ile yazar,
sanatına aşırı bağlı bir ustanın çalışmasına hayran kaldığını belirtmektedir. Ne var ki
sanatı herkes yazar gibi takdir etmemektedir. Sanatın usûlünü anlamayan insanlar da
vardır. Yazar bu durumu çilingire gelen ve değneğine halka geçirmek isteyen müşterinin
çilingirin işine karışmasıyla anlatmaktadır. Sanatın inceliğini idrak edemeyen müşteri
usûlü bozmak istemektedir. Müşteri, parasıyla her şeyi yaptırabileceğini sanan bir
zavallıdır. Çünkü zaman müşteriye böyle davranmayı öğretmiştir. Oysa, zamanın bu
bozulmuşluğunu kabul etmeyen, kendi kirlenmemiş dünyasında yaşayan, paranın
değiştiremediği insanlar henüz yok olmamışlardır. Yazarın ikinci paragrafta belirttiği
güzel manzara değişmemiş, çilingir eski işlerini yapmaya yönelmiştir. Çilingir,
bozulmuşluğu temsil eden müşteri ve parasının karşısında yenilmemiş, sanatının gereğini
yerine getirmiştir. Çilingir bu durumu “Biz para âşıklısı değiliz.” cümlesiyle ifade
etmiştir.
Yazarın; “adamcık” (3. paragraf), “para âşıklısı” (7. ve 9. paragraflar) gibi
kullandığı ifadelerle “Yeni Lisan” hareketinin getirdiği dil anlayışını benimsemeye
başladığını, hatta sokağın diline uzanma gayretinde olduğunu söyleyebiliriz.
Hikâyenin genelinde okuyucuyla sohbet eder gibi bir tavır alan yazar kullandığı
bazı kelimelerle de bunu açıkça belirtmektedir: “Emin olunuz ki...” (3. paragraf)
2. Hikâyenin eleştirel yorumu
Memduh Şevket Esendal’ın hikâyesi, karşılaşılan durumu aktarmaktan ibaret olan
kısa hikâyelerin genel özelliğine uygun bir durum hikâyesidir. Hikâye, anlatıcının
dışındaki bir çevreyle ilgilidir ve okuyucu bu çevreyi, anlatıcının bakış açısından görür ve
eleştirir. Hikâye bir durum hikâyesi olduğu için heyecan verici bir zirvesi yoktur ve
hikâyede düzyazı gerçekçiliği hakimdir. Tasvir tarzı bir anlatım kullanan yazar, mekan ve
insanın fizikî yapısını sunmakta ve bu tarz da hikâyenin bütünlüğü içinde önemli bir yer
tutmaktadır.
Hikâyede, daha ziyade zamanı, insanları ve bozulmuşluğu ele alan ve bu konuları
yargılayıp eleştirmeye yönelik bir yaklaşım görülmektedir. Yazar okuyucuya, maalesef,
farklı bir sonuç düşündürmek istemez. Tespit ettiği olumsuzluğu anlatır ve yargısını verir.
Okuyucu yorum yapmaktan ziyade anlatılanları kabul veya reddetmek durumundadır.
Onun için yazarın bu hikâyesi “çok anlamlı olmayan metin” türüne girmektedir.
İhtiyar Çilingir adlı hikâyenin kendine özgü bir planı vardır. Bu plan hikâyedeki
fiillerin sıralanışıyla paralel gibidir. Yazar, tanık olduğu bir durumu aktardıktan sonra da
bu olumsuzluğu eleştirmekte, kendisine ve okuyucusuna bazı konularda nasihatlerde
bulunmaktadır. Yazarın eleştirileri açıktır ve yer yer olumsuzlukları acımasızca
lanetlemekten kaçınmamaktadır.
Hikâye, başlangıçtaki tasvir paragrafından sonra ifade edilen çatışmanın
hikâyesidir. Bu çatışma toplumdaki rahatsız edici değişikliklerle, dışlayan ve dışlanan
insanların davranış şekilleriyle ilgilidir; genel olarak da yazar ile çilingir, sanat ile müşteri
ve para ile usûlün bozulmaya çalışılması arasında geçmektedir.
Bir ön çalışma amacıyla yaptığımız bu incelemede Memduh Şevket Esendal’ın
“küçük insan”ı anlatış şeklini yeni bir yöntemle vermeye ve yazarın anlatımının
özelliklerini belli bir ölçüde tanımlamaya çalıştık. Çünkü batıda olduğu gibi bizde de bir
yazarı tam olarak anlayabilmek; onun eserlerinin “dilbilgisini ve aynı zamanda onun
temelinde yatan toplumsal dizgeyi çözümlemek için zaman-eylem, adıl-özne ve tümceler
arası neden-sonuç ilişkilerini yazarın sözcük seçimi ve kullandığı söz sanatlarıyla birlikte
incelemek gerekmektedir.” (Erden, 1998: 68)
Kaynaklar
Çetişli, İsmail (1991), Memduh Şevket Esendal, Ankara: Kültür Bakanlığı yayınları.
Erden, Aysu (1996), “Tümceden Metne Yazın Eleştirisi ve Dilbilim Üzerine” Dilbilim
Araştırmaları, 114-121.
Erden, Aysu (1998), Kısa Öykü ve Dilbilimsel Eleştiri, Ankara: Gündoğan yayınları.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,03 M - Bugn : 26959

ulkucudunya@ulkucudunya.com