Seçime doğru istikrar yalanları
Tamer Çetin 01 Ocak 1970
Koalisyon olduğu takdirde istikrarsızlık; AKP tek başına iktidar olduğunda istikrar olacağı iddia ediliyor.
Bu iddia, iki temel sebeple mesnetsiz. Bir; Türkiye, 1990'ların Türkiye'si değil. Muhtemel bir koalisyonun, en azından ilk döneminde 1990'lar benzeri bir başarısızlığa imza atması mümkün değil. İki; Türkiye'nin bugün karşı karşıya olduğu istikrarsızlıkta tek adam olma isteği ve bunun etkisi hayli büyük.
Koalisyon istikrarsızlık getirir mi?
Geçmiş deneyimlerin, sağlıklı bir koalisyon kültürüne sahip olmadığımızı gösterdiği doğru. Aynısının bugün olacağını söylemek yanlış. Bunun çok basit ve açık nedenleri var. Öncelikle, bugünün politik konjonktürü, önceki başarısız koalisyon dönemlerinden tamamen farklı. Kurumsal olarak Türkiye, 82 Anayasası'nın vesayetçi yapısını geride bıraktı. Koalisyon hükümeti durumunda vesayetçi bir tahakküm olasılığı ortadan kalkmış durumda. 90'ları düşünün. Koalisyon hükümetlerinin başarısız olma nedenlerinin başında, sivil-asker bürokrasisi ve yüksek yargının, zayıf koalisyonlar üzerindeki vesayetçi etkisi gelmekteydi. Bugünün Türkiye'sinde bu türden etkiler azalmış durumda. Dolayısıyla koalisyon partileri, 1990'lardakine benzer bir tehditle karşı karşıya olmayacaklar.
Aksine, bugün Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu sistem, koalisyon hükümetidir. Çünkü gittikçe otoriterleşen AKP iktidarının, disipline edilmesi gerektiği açık. Son 13 yılda hükümet liderinin, halkına küfrettiğine ve dövdüğüne tanıklık ettik. Hükümete muhalif olanlar hain ilan edildi, gazete ve televizyonlar basılıp ölüm tehditleri savruldu. En önemlisi iktidar uğruna hukuk yok sayıldı… Şüphesiz bir demokraside siyasi iktidarın disipline edilmesi yine demokratik yollarla olmalıdır. Bu nedenle bugünkü iktidarın bu otoriteryen tavrının disipline edilmesi açısından, koalisyon hükümeti, olası en iyi çözümlerden biri olabilir. Bunun istikrarsızlık yerine istikrar getireceği söylenebilir. Çünkü bugünün politik ortamında vesayetçi devlet gücünden beslenerek iktidar veya muktedir olamayacağını anlayan siyasi partiler, siyaset piyasasında rekabet ederek başarı elde edebileceklerini gördüler veya görecekler. Tüm siyasi oluşumlar için etkili bir öğrenme süreci olacak. Bu koşullar, bugün bir koalisyon durumunda, 1990'lardakine benzer bir çatışmacı ve istikrarsız deneyim yaşanmasını engelliyor. Yerine, koalisyon partileri, uzlaşmacı olmayı seçmek zorunda kalacak. Dahası bu türden uzlaşmacı bir koalisyon durumu, bugünün koalisyon hükümetini, bir başka açıdan daha 1990'lardaki başarısız koalisyon deneyimlerinden ayırmış olacak. Hatırlayın, 1990'lardaki başarısız koalisyon hükümetlerinin bir diğer önemli özelliği, siyaset mekanizmasının politika üretmemesi idi. Koalisyon partileri, bir yandan derin devlet güdümünde, diğer yandan çatışmacı siyaset anlayışı nedeniyle, etkili politikalar üretmediler. Oysa bugün her iki olasılığın da ortadan kalktığını görmek mümkün. Aksine, partiler -eğer iktidar olmak istiyorlarsa, rekabet etmek zorunda olduklarını bildikleri için- mutlaka politika üretmek zorunda kalacaklardır. Dahası, çok güçlü ve uzun dönemli AKP iktidarı karşısında, oylarını artırmak istiyorlarsa, rekabet etmek zorunda olduklarını bildikleri için olası bir koalisyon şansını yakaladıklarında, bunu çatışmakla ve istikrarsızlık kaynağı olmakla heba etmeyeceklerdir. Aksine, uzlaşmak ve etkili politika üretmek zorunda olduklarını çok iyi biliyorlar. Dolayısıyla, 1 Kasım'da gerçekleşecek olası bir koalisyon, istikrarsızlığın değil, istikrarın kaynağı olacaktır.
İstikrarsızlık kaynağı olarak tek parti iktidarı
Diğer yandan Türkiye'ye istikrarsızlık getiren/getirecek olan sebeplerden biri de tek adam rejiminin hedeflenmesidir. Modern dünyada böyle bir yönetişim tarzı olamaz. Yani, siyaset yapmanın son derece uzmanlık ve profesyonellik istediği bir dünyada, karar alma süreçleri son derece girift hale gelmişken tepeden inmeci bir anlayışla, parti ve hükümet politikalarının domine edilmeye çalışılması ülke adına bir intihardır. AKP'nin içindeki özellikle sosyal bilimciler ve deneyimli siyasetçiler, bu modelin çalışmayacağını göremiyor olamaz. Henüz bir başkanlık sistemi de kurulmuş değil. Bu nedenle, partiyi başkanlık sistemi varmış gibi yönetmeye çalışmak, AK Parti için de istikrarsızlığın temel kaynağıdır. Erdoğan, hem AKP'yi hem de devleti tek başına yönetmek istiyor. Ancak modern dünyada bu, istikrarsızlıktan başka bir şey getirmeyecektir.
Dolayısıyla muhtemel koalisyonun bir önemli etkisi de AKP üzerinde olacaktır. 1 Kasım'da koalisyon olması, kısa vadede, olumsuz görünüyorsa da (uzun bile değil) orta vadede AKP için faydalı olacaktır. 13 yıldır tek başına iktidar olmakla güç zehirlenmesi ve yıpranma yaşayan AKP, kendine çekidüzen verecektir. Demokrasilerde, tek başına iktidar olanların, halkına “ananı da al git” demesi, tekme tokat dövmesi, masum insan ve kurumlara intikam için iftiralar atıp devlet zorbalığı ile sindirmeye çalışması kabul edilemez. Bu nedenle bu tür politik tavırlar, tek başına iktidar bile olsa bu politik aktörleri uzun vadede zayıflatır. AKP'nin bugün karşı karşıya olduğu tavır budur ve bundan kurtulmazsa sonraki dönemlerde bırakın tek başına iktidar olmayı, koalisyon ortaklarından biri bile olamayacağını iyi anlaması gerekir.
Koalisyon olasılığını kendileri için başarısızlık veya tehdit olarak görüyorlarsa yol yakınken bunu bir istikrarsızlık kaynağı olarak halka empoze etmek yerine, kendilerine çok önemli dersler çıkarabilirler.