Ambulansları bile göndermiyorlar
Saygı Öztürk 01 Ocak 1970
18 Eylül’de bu köşenin okurlarına bölücü örgüt militanlarının “hasta var” diye ambulans istediklerini, gönderilen ambulansa el koyduklarını, acil yardım teknisyenlerini de kaçırıp kendi amaçları doğrultusunda çalıştırdıklarını açıklamıştım. “Görevleri hayat kurtarmak olanların hayatlarının tehlikede” olduğu uyarısında da bulunmuştum.
10 gün bile geçmeden üzücü haber Şırnak’ın Beytüşşebap İlçesi’nden geldi. Teröristler ilçenin altını üstüne getirmek için sabahın erken saatinde dört koldan saldırıyor. Uzman çavuşlar Ali Çakar ve Mehmet Ali Bozkurt şehit ediliyor, 14 asker ve polisimiz yaralanıyor. Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan açıklamada 34 PKK’lının öldürüldüğü belirtiliyor.
MAHALLE ETRAFINDA MEVZİ KAZIYORLAR
Bölücü terör örgütü, başta Cizre, Silvan, Silopi, Yüksekova, Şemdinli, Nusaybin, Beytüşşebap olmak üzere 20 ilçede “özerklik” ilanı için çaba gösteriyor. Bunun için mahalle girişlerinde hendekler kazılıyor, güvenlik güçlerinin geçişlerini engellemek için patlayıcılar gömüyor, kum torbalarıyla barikatlar kuruyor, siperler oluşturuyor.
Olayların merkezi sayılan Cizre’de durumun “çok kötü” olduğunu bizzat orada yaşayanlardan öğreniyorum. Teröristler, Cudi Mahallesi’ni tam anlamıyla kontrolleri altına alabilmek için devlete bağlı aşiret mensuplarının oturduğu yerlerin etrafında mevzi kazıyor, patlayıcı yerleştiriyor. O yerlere polis gelmediği için vatandaş, teröristlere karşı kendi güvenliğini kendisi sağlamak zorunda bırakılıyor. Eğer, Cizre’de büyük bir katliam yaşanırsa sakın şaşırmayın. Çünkü, buna doğru hızlı bir gidiş var.
ÖNLEM O YÜZDEN Mİ ALINMIYOR
Bu durum, yüce devletimize olan güveni azaltıyor, teröristleri cesaretlendiriyor. Böyle bir ortamda o mahallelerde sandık kurulabilir mi? Silahlı olarak sandık alanına gidilemeyeceğine, silahsız gidişlerin ise can güvenliği nedeniyle gerçekleştirilemeyeceğine göre vatandaş oyunu kullanamaz.
O mahalle halkından görüştüğüm kişiler, “bu ortamda seçim yapılamaz” diyor. Açıkçası, seçimlerin yapılmaması için güvenlik önlemlerinin bilinçli olarak alınmadığı görüşü de yayılıyor. Örneğin Cizre’de askerin hiç sokağa çıkmadığı, polisin de olayların üstesinden gelemediği anlatılıyor. Onlardan “Ankara da bizi ateş çemberinin içinde bıraktı”, “ilçe teröristlerin işgali altında” sözlerini sıkça duyuyorum.
İşte, ilçelerde olaylar yaşanıyor, polisi de, yaralanan vatandaşı da, teröristi de hastaneye ambulansların cefakar sürücüleri, yanlarında “ATT” olarak nitelendirilen Acil Tıp Teknisyenleri yetiştiriyor.
ÖNCE GÖREVE ÇIKMADILAR
Beytüşşebap’ta saat 06.00 civarında çatışmalar devam ederken, Kaymakamlık’tan 112 servisi aranıyor, kaymakamlığa ambulans isteniyor. Ancak ekip “can güvenliği” olmadığı için bu isteği yaklaşık 2 saat yerine getirmiyor. Daha sonra Emniyet’in 155’inden, 112 Acil’e kaymakamlığa gidilmesi anonsu yapılıyor. Yine “güvenli değil” diye çıkış yapılmıyor. Sonuçta 112 komuta merkezinden “gidin” talimatı veriliyor. Çıkıştan 10 dakika sonra ambulansa ateş edildi ve onlarla telsiz bağlantısı da kesildi.
Ambulansta, şoför Beytüşşebaplı Şeyhmus Dursun, Şırnak’tan geçici görevle gelen Şırnaklı Emine Sönmez ile 5 gün önce göreve başlayan Hakkarili Muhammed Yıldız bulunuyordu. Devletin, vatandaşla bağını 112’de görevli olanlar kar-kış demeden sağlıyor, gerektiğinde çatışmaların içine girip yaralıları hastaneye yetiştirmeye çalışıyor.
ŞEHİDİN ADI BİLE YOK
Sağlık personeline cep telefonlarından da ulaşılamadı. Durum hemen bakanlığa bildirildi. Sonuçta ambulans şoförü Şeyhmus Dursun’un şehit edildiği, iki görevlinin de hastaneye kaldırıldığı bilgisi alınabildi. O sırada Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu yine “başkanlık sistemi”nin faziletlerinden söz ediyor, “Cumhurbaşkanı yerine başkan seçmiş olsaydık, Türkiye bugün bu kaosu yaşamayacaktı” diyordu.
Bakan, bunları söylerken kendisine not ulaştırıldı. Ambulans şoförü Şeyhmus Dursun’un şehit edildiği belirtiliyordu. Ateş altındaki yaralılara ulaşmak ve onları hastaneye bir an önce götürmek isteyen Dursun şehit ediliyordu. Bakan, “Terör örgütü, yaralı kurtarmaya giden ambulans şoförümüzü şehit etti. Allah bunları kahretsin” dedi. Ama o kahramanın adını bile söylemedi.
Dün, bir ambulans şoförüyle konuştum. “O bölgede de vatandaşla devletin bağını 112’nin vefakar çalışanları sağlıyor. O bağ koparsa, devletin bağı kopar. Şimdi tüm çabalar, bu bağın koparılması için” diyebildi.
O gün, Şırnak’ta 112 Acil’in telsizlerinden “öldürüldükten sonra mı bize sahip çıkacaksınız” anonsları yükseldi.