Önce bu bombaların hesabını verin
Mehmet Kamış 01 Ocak 1970
Milletin gözlerinin içine baka baka yapılan ölümcül hataları itiraf edeceksiniz, sonra da bütün suçu-günahı başka birilerine yıkmak için ‘terörle mücadele mitingleri' düzenleyeceksiniz, olacak şey değil.
Anadolu Ajansı, çözüm sürecinde iki binden fazla çocuk yaştaki gencin dağa çıkartıldığını haber yapacak, Recep T. Erdoğan, çözüm sürecinde PKK'nın bomba yığınağı yaptığını ve askerin operasyon yapmasına müsaade etmediklerini itiraf edecek, buna rağmen İstanbul Yenikapı'nın sonradan doldurulmuş meydanında terörle mücadele mitingi yapılacak... Bu mitingde dile getirilen ana tema da ‘HDP'yi baraj altında bırakın' olacak...
Ya tamam; ‘millet çabuk unutuyor, rüzgârlara çabuk kapılıyor' diyoruz ve buna kızıyoruz ama bu kadarı hakikaten fazla.
PKK'nın aylarca, yıllarca Doğu'yu, Güneydoğu'yu mayın tarlasına dönüştürmesine göz yummuş, fiilen olur vermişsiniz, her gün yüzlerce arabanın geçtiği ana yollara bile tonlarca bomba yerleştirilmiş, bunu görmezden gelmişsiniz, sonra aniden süreci bitirmiş ve PKK'nın eylem yapmasına zemin hazırlamışsınız, şimdi gelmiş şehitlerin can acısını vesile ederek İstanbul'da miting düzenliyorsunuz. Üstelik mitingin ana konusunu, ‘yol yaptık, havaalanı yaptık, hükümet şöyle başarılı işler yapıyor ve HDP'yi baraj altında bırakın' mesajı olarak belirliyorsunuz. Adama sormazlar mı, 1 Kasım'da bugünden farklı ne olacak? Bugün hangi yetkiyi kullanamıyor, hangi yetkinin yoksunluğunu yaşıyorsunuz da bu terör yüzlerce yiğidimizi şehit ediyor? İstediğinizi aldığınızda, 2 Kasım'da ne olacak da bu terör duracak?
Maalesef bugün hükümet edenler, terörün nasıl çözüleceğiyle ilgili hiçbir şey söylemiyor. Ne gibi önlemler alınacak da terör bitecek? 13 yıldır iktidarda olduğunuz dönemde yapmadığınız neyi yapacaksınız da terörü bitireceksiniz? Kamuoyu bu soruların cevabını beklerken onlar, mitingdeki üç-beş türkü ve fon müziği eşliğinde söylenen şiir sayesinde terörün biteceğine inanıyor, herhalde!
Ne yazık ki, Kürt meselesi konusunda uzun vadeli hiçbir planı olmayan, birbirinden 180 derece farklı politikaları kısa zaman aralıklarında savunup sonra bunu uygulamaya kalkan bir hükümetle karşı karşıyayız. Neyi savunuyorlarsa, canhıraş bir şekilde savunuyorlar ve her daim sütten çıkmış ak kaşık oluyorlar!
Kürt meselesinin, kör düğüme dönmesi 28 Aralık 2011 tarihinde meydana gelen Roboski katliamıyla başladı. Bugün ortaya çıkan belgeler sayesinde, devlet içi bir komplo olduğunu iyice anladığımız bu katliamın ardından MİT'in önayak olduğu bir çözüm sürecine girildi. Hem PKK'ya operasyonlar durduruldu, hem de bütün KCK tutukluları serbest bırakıldı. Bununla da kalınmadı, bölge fiilen PKK'nın inisiyatifine terk edildi. Bugün patlatılan tonlarca bomba o dönemde yolların altına yerleştirildi. Bugün PKK hiçbir risk almadan yüzlerce asker ve polisimizi şehit ediyorsa bu durum, o dönemde hiçbir engelle karşılaşmadan bölgede rahat rahat hareket edebiliyor olmasından kaynaklanıyor.
Bütün bunların birinci derecede faili olarak, 1 Kasım seçimleri için bayrak ve şehitler üzerinden hazırlık yapacaksanız önce o dönemin hesabını vermeniz gerekmez mi? Bu hesap, şehitlerin çocuklarını alıp maç seyredince verilmiyor. Şiir okuyup bayrağı ne kadar sevdiğini söylemekle de olmuyor. Bu hesap bağımsız kaynaklara, Uludere katliamından başlayıp Silvan saldırılarına, oradan Bingöl'de şehit edilen emniyet müdür yardımcısına, oradan sokak ortasında hamile eşinin yanında vurulan astsubaya, oradan Dağlıca'ya kadar bütün olayların aydınlatılmasını sağlayarak verilebilecek.