Sallanmayacaksın, titremeyeceksin, yoksa yıkılır gidersin
Orhan Bursalı 01 Ocak 1970
Önce: Alman Parlamentosu’nun aldığı “soykırım” kararı, şüphesiz ki Türkiye’den çok Erdoğan’ın iktidarına karşı bir intikamı içeriyor. Almanları izliyoruz, konuşuyoruz, medyasını okuyoruz. Hemen hemen tüm politik ve medya çevrelerinde, bu iktidara karşı bu kadar şiddetli bir nefret görülmemişti.
Fakat bu nefreti de bu iktidar yarattı. Daha düne kadar, tüm Silivri operasyonlarının bile arkasında olan ve Erdoğan’ı pohpohlayan Alman basını ve politikası, şimdi kusuyor. Etkili Der Spiegel ve Die Zeit haftalık dergi ve gazetelerinde neredeyse her gün Erdoğan ve uygulamaları üzerine veryansın yazıları yer alıyor.
Cumhurbaşkanı, içte uyguladığı kamplaştırma, ötekileştirme ve seçmenini partisi ve kendi adı etrafında sıkı sıkıya tutma paldır küldür politikasının bir benzerini de, dış ülkelere yönelik sürdürüyor. Dış politika, adeta Cumhurbaşkanı’nın kişisel politikası ve sorunu. Davutoğlu’nun kurban olma nedenlerinden biri de buydu!
Türkiye’ye zarar had safhada
Ülkeler dış politikalarını kendi çıkarları doğrultusunda oluştururlar. Türkiye’nin Suriye’de ABD ile çıkar çatışmasına girmesi doğaldır. Önemli olan bu çatışmayı Türkiye’nin lehine, en azından Türkiye’ye zarar vermeden yönetme sanatıdır. Hem tüm medyanla, hükümetinle, bakanlarıyla ve bizzat kendin “üst akıl” diye doğrudan ABD’ye saldır, Gezi dahil tüm hak ve özgürlükler protestolarını “üst aklın” sana karşı komplosu olarak nitelendir...
Gazetecileri içeri at, yargıyı peşine tak, hükümeti vb her şeyi kendine tabi kılarak istediğin gibi değiştir...
Hem de dışarısıyla dans etmeye kalkış.
İçeride tutunacak hiçbir demokratik politikan olmadığı için, dış güçlerin, ABD’nin AB’nin yönetimle istedikleri gibi oynama fırsatını yaratıyor.
Ankara’dan esip gürlüyorsun, ama dinleyen, ciddiye alan yok.
Bu iktidar Türkiye’nin çıkarlarını yönetmede 0 noktasından eksi noktalara doğru hızla bir eğik düzlemde kayıyor; ve bu yanlışlıkların bu otoriterliğin tüm cezasını Türkiye, bizler, bu ülke ve millet çekiyor ve ödüyor.
Ermeni soykırımı kararı bunun son örneğidir.
Daha çok şeyler ödeyeceğiz!
Bu siyasi iktidarın politik çıkarları ve otoriterlik tutkusu ile ülkenin ve milletin çıkarları hiç bu kadar birbirine ters düşmemişti.
Bu nedenle, Almanya bunu yapmış, Amerika kuyunu kazmış, esip gürlemen sadece kendine...
Türkiye’nin çıkarlarını dış politikada yönetemeyen, dahası dışarıya adeta peşkeş çeken bir iktidar yapısı ile karşı karşıya... A
klı başında olup da doğru düzgün bir şeyler söyleyecek herkes korku içinde...
Çünkü Reis’e biatta yalpalayan, eleştiren, farklı bir ses çıkarmaya cesaret eden hepsi tepetaklak aşağı itiliyor.
Nerede Yalçın Akdoğan?
MİT Başkanı Fidan, bir yalpaladı, şimdi topun ağzında olduğuna ilişkin haberlerle dolup taşıyor medya.
Ve diğerleri...
Temel ders:
Hiç yalpalamayacaksın!
Hiç şüphe etmeyeceksin!
Hiç farklı düşünmeyceksin...
Veya düşünüyorsan hiç belli etmeyeceksin!..
Ta ki Reis sallanıncaya kadar...
Yılın sözü: “Paris’te yaşanan olaylardan dolayı şu an endişeliyim... Protesto hakkını kullanan insanlara, Fransız polisinin uyguladığı şiddeti kınıyorum... İnsan hakları kuruluşlarını daha duyarlı olmaya davet ediyorum. Özgürlük mücadelesi verenlere karşı niye böyle yapıyorsunuz?” (RTE, 30 Mayıs 2016)