Cemaat’i düşman gören İslamcılara
LEVENT GÜLTEKİN 01 Ocak 1970
İslamcılar olarak insani ve toplumsal ilişkilerde, ticarette ve siyasette, ‘dindarlığı’ referans alarak sorunları çözeceğinizi düşünüyordunuz.
Meselelere yaklaşımınızda liyakat değil, dini ritüeller esastı.
İyi insanı değil, en çok dindarlık taslayanı el üstünde tutan bir anlayışınız vardı.
Akla hayale gelmeyen kötülükler
Böyle düşünen insanlar farklı cemaatlerde, tarikatlarda, siyasi hareketlerde yer alsa da esasında hepsinin amacı aynıydı: Hayatı dinle tanzim etmek.
Bu cemaatlerden, yapılardan biri de Gülen Cemaati’ydi.
Özellikle Ergenekon, KCK, Balyoz gibi davalarda işledikleri hukuk cinayetleri, kurdukları kumpaslar, sahte deliller…
Karşımızda, ‘cennete gitmek’ için başkasının hakkını gasp eden, sınav sorusu çalan, yerine geçmek istediği kişiye tuzak kuran, kötülük yapan insanlar vardı.
Devlette etkin olmak ve toplumu, ülkeyi dindarlıkla tanzim etmek için akla hayale gelmeyen kötülükler yaptılar.
Cemaat haşhaşi ise haşhaşı da din
Her şey bu kadar apaçık ortadayken tüm bunlara inanmayan, Fethullah Gülen’in asla böyle şeyler yapmayacağını söyleyen yüz binlerce insan var.
İslamcılar olarak sizler bu cemaati tarif etmek için ‘haşhaşi’ tanımlaması kullanıyorsunuz. Burada kast ettiğiniz ‘haşhaş’ın din olduğunun sanırım farkındasınız.
Evet dindarlık adına oluşturulan bu taassup insan zihnini felce uğratıyor. Aklı devre dışı bırakıyor. Gerçeği görmenin önüne geçiyor. Kötülükleri insan zihninde meşrulaştırıyor. Bunu hepimiz görüyoruz.
Mesele sadece dinin taassuba dönüşmesi değil, toplumsal ilişkileri dinle tanzim etme anlayışı. Fakat siz bunun sadece Cemaat’e mahsus bir kusur olduğunu sanıyorsunuz. Oysa dindarlık adına hareket eden bütün cemaatler, partiler benzer durumda.
Erbakan 35 milyon doları ne yapmıştı?
Mesela, Erbakan’a bakalım: Bosna savaşı yıllarında ‘Erbakan’ın Bosna için toplanan paraları faize yatırdığı ve o paraların battığı’ söylendi.
Erbakan’a gönül vermiş hiç kimse, gece gündüz faiz belasından bahseden Erbakan’ın böyle bir şey yapacağına ihtimal vermedi.
Sonra ortaya çıktı ki Erbakan, Bosna için toplanan 35 milyon doları Kent Bank’ın yurtdışındaki offshore hesabına yatırmış.
Kent Bank batınca o paralar da batmıştı. Bunun belgeleri ortaya çıkmasına rağmen Erbakan’a gönül vermiş hiç kimse ‘Bir dakika bu nasıl olur? Faiz haram değil mi? Bu paraların ne işi var faizde’ demedi. Erbakan’a mesafe koymadı.
Çünkü taassup derecesine varmış dindarlık zihinleri uyuşturmuş, gerçeği kabullenmelerini engellemişti.
Herkes şöyle diyordu: ‘Olmaz öyle şey. Vardır bunda bizim göremediğimiz bir durum. Ya da vardır Erbakan’ın bir bildiği.’
‘Bir bildiği vardır’ yaklaşımı hayatımızı felç etti
İşte şimdi buna benzer cümleleri ortaya çıkan bütün bu felaketlere rağmen Cemaat mensupları, Gülen için diyorlar. ‘Yok canım Fethullah hoca bu kadar cani olamaz. Bir yanlışlık var. Ya da bir bildiği vardır.’
Kabul edelim ki bu ‘Bir bildiği vardır’ yaklaşımı bütün hayatımızı felce uğrattı.
Sadece Erbakan için değil. Bir benzeri Erdoğan ve ona inananlar için de geçerli. Erdoğan için yapılan onca eleştiriyi görmezden geliyorsunuz. Çünkü dindarlık adına oluşturulan taassup sizin de zihninizi uyuşturmuş. Sizde de haşhaş etkisi yapmış. Onun yanlış yapabileceğine bir türlü inanamıyorsunuz.
Onun yaptığı her yanlışın, hatanın altında bir amaç, bir gerekçe arıyorsunuz. ‘Öyle şeyler yapmaz. Vardır bir bildiği’ diyerek İslam’a aykırı, Müslümanlığa aykırı söz ve eylemlerini zihninizde meşrulaştırıyorsunuz.
Bu yaklaşımın sadece Gülen Cemaati mensuplarında değil herkeste ortak olduğunu artık görmeniz gerekiyor.
Bir taraftan dindarlığın insan zihnindeki haşhaş etkisinden yakınıyorsunuz, diğer taraftan toplumu dindarlıkla tanzim etmeye çalışıyorsunuz.
Yani Gülen Cemaati’nin yaptığının bir benzerini siz yapıyorsunuz.
Bir terslik yok mu?
Şöyle biraz geri çekilin ve Cemaat’le verdiğiniz kavgaya Türkiye’de yaşayan seküler kesimlerin gözüyle bakın.
Dindar insanlar ‘dindarlığın, bir başka gruba çok kötü etki ettiğini, onların zihinlerini uyuşturduğunu’ söylüyor. Fakat bunu söyleyenler yine dindarlık kriterini hayatın odağına koymaya çalışıyor.
Burada bir terslik yok mu? Bunun üzerine biraz düşünmeniz gerekmiyor mu?
Seküler insanların sizin bu yaptıklarınıza nasıl bir karşılık vermelerini bekliyorsunuz?
O generallerin söylediğini sizler söylüyorsunuz
Diğer taraftan ‘Bu alçak darbenin arkasında Amerika’nın, CIA’nın olduğunu’ söylüyorsunuz.
Diyelim doğru. Peki hiç düşündünüz mü Amerika ülkeyi ‘alnı secde gören bu insanlar’a niçin teslim etmek istedi? Niçin onlarla iş tuttu?
Bunu düşünün ve Cumhuriyet’in kuruluş yıllarındaki ‘alnı secde gören insanlar’ için söylenenleri bir hatırlayın.
Hatırlar mısınız 28 Şubat döneminde generaller şöyle demişti: “TSK’daki dindarlar, komutanlardan değil, daha alttaki Cemaat abilerinden talimat alıyorlar. Bu askerî kurum için büyük bir felaket.”
Siz, biz, hepimiz ne demiştik: “Bunlar din düşmanı. Amaçları alnı secde gören komutanların TSK’da olmasını engellemek.”
Şimdi o generallerin söylediğini sizler söylüyorsunuz.
Komuta kademesinin bugün bu kadar zayıf, yetersiz, etkisiz olmasının tek bir nedeni var: İktidarın ve sizin alnı secde gören komutan görme arzunuz.
Çünkü ibadeti liyakatin önüne koydunuz.
Alnı secde gören komutan halkın üzerine kurşun yağdırırken, cumhurbaşkanını öldürmeye çalışırken, inancını, ideolojisini, mezhebini bilmediğimiz liyakat sahibi başka bir komutan bunu engellemeye çalışıyordu. Erdoğan’a “Lütfen İstanbul’a gelin, sizi ben koruyacağım” diyen komutan sizin tanımlarınıza uyan bir dindar değildi. Ama işini iyi yapan liyakat sahibi bir insandı. Belki de iyi bir dindardı. Ama bunu bize gösterme ihtiyacı duymamıştı.
İnanç birlikteliği bizi bir yere taşımıyor
Bütün bu yaşananlardan ders çıkarmanız gerek. Hiçbir şey olmamış gibi dindarlığı siyasetin malzemesi yapmaya devam edemezsiniz.
İbadet ve inanç göstergesini liyakatin önüne koymayı sürdürerek bir yere varamazsınız.
İyi insanı değil ‘iyi Müslüman’ gördüklerinizi el üstünde tutmaya devam ederek sorunları çözemezsiniz.
Keramet inançta, mezhepte, etnik kökende değil. İnanç birlikteliği bizi bir yere taşımıyor. Üstelik başımıza büyük felaketler açıyor.
Bu ülkenin evladı olmak ortak paydası hepimiz için yeter de artar.
Farkında mısınız?
Yaşadığımız felaket bize bir kere daha gösterdi ki her görüşten insanın kötüsü de var iyisi de. Her görüşten insanın işini iyi yapanı da var kötü yapanı da.
Bunu görün ve kabul edin artık.
Liyakat sahibi öyle Aleviler var ki binlerce ‘dindar’a değişmezsiniz. Liyakati üstün öyle Atatürkçüler, solcular var ki binlerce ‘dindar’a değişmezsiniz.
Eğer bundan sonraki politikalarınızda bu yaklaşıma riayet etmezseniz benzer felaketlerden kurtulamayacağız.
Bırakın kimin hangi ibadeti yaptığını, neye inandığını veyahut inanmadığını. İnsanların hangi mezhepten, hangi görüşten olduğuyla değil iyi insan mı değil mi, veyahut liyakat sahibi mi değil mi, buna göre bir yaklaşım geliştirin.
Diğer türlü topluma, ülkeye ‘Fethullah Gülen’in haşhaşını değil, bizim haşhaşımızı alın’ demiş oluyorsunuz.
Bunun farkındasınız değil mi?