Suriye’de pizza ve votka anlaşması
Aslı Aydıntaşbaş 01 Ocak 1970
Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov tam bir eski kurt. Yıllardır aynı görevde. Putin’i değil devleti temsil ediyor. Hali, tavrı, esprileriyle neo-emperyal Rusya’nın tüm özelliklerini taşıyor.
O yüzden de Lavrov’un Cenevre’de ABD ve Rusya arasındaki tarihi Suriye zirvesinde bir ara dışarıda bekleyen muhabirlere jest olarak pizza ve votka yollamasına çok güldüm. Lavrov muhabirlerin yanına gelip Amerikan tarafının bir türlü karar veremediğini söylemiş ve ABD Başkanı Obama’yla alay etmiş.
Ruslar hafif nobran davranmakta haksız değil. Son yıllarda ABD ambargosuna rağmen yıkılmadılar; kendi tek-adam otoriter yönetim biçimlerini dünyaya makbul bir yönetim şekli olarak kabul ettirdiler; Suriye ve Ukrayna meselelerine ağırlıklarını koyarak yakın coğrafyalarında Rusya’nın izni olmadan adım atılmayacağını kanıtladılar. Ben de olsam Lavrov kadar özgüven içinde davranırdım.
“Pizza ve votka”, aynı zamanda iki süper güç arasında Suriye’deki savaşa son vermek için varılan anlaşmayı da özetliyor aslında. Votka ne kadar Rus içkisiyse pizza da bir o kadar Amerikan milli yiyeceği. (İtalyanlar bulmuş olabilir; ABD kadar pizza tüketen ülke yok.)
Anlaşmanın votka boyutunda, Esad kalıyor, muhalifler Baas rejimini kabul ediyor, Suriye devleti de ateşkes karşılığında kademeli bir geçiş sürecine evet diyor. ABD,“Nihai çözümde Esad olmamalı” dese de Esad’ın gideceğine dair herhangi bir garanti yok. Muhalifler Esad’ı ve Halep’teki yeni durumu kabul etmek zorunda. Onun yerine ateşkes, siyasi af ve uzun vadede kontrollü bir demokratik açılım var. Ölme eşeğim ölme.
İşin pizza tarafında ise Kuzey Suriye’de ABD’nin IŞİD’e karşı operasyonlarının devamı, Rakka’ya yönelik operasyonda ortak Rus-ABD askeri koordinasyonu, ABD destekli muhaliflerin masada olması var. Kürtlerle de Türklerle de işbirliğine devam var. Washington’un planında Türkiye’ye de bir rol var; o da Şam’ın geleceğini belirlemekten ziyade, kendi sınırlarında IŞİD’e karşı bir hat çekmek.
Rusya’nın temel arzusu, rejimin düşmemesi. ABD’nin önceliği ise IŞİD’le mücadele. Pizza-votka anlaşmasında ikisi de gerçekleşiyor. Böylelikle 5 yıl önce Suriye’de demokrasi talebiyle başlayan trajik iç savaş, son derece yavan bir ABD-Rus anlaşması ve küçük hedeflerle sona yaklaşıyor. Ölümü gören dünya, Suriye’ye sıtmayı razı ediyor.
Ankara açısından bu anlaşmanın olumlu ve olumsuz yanları var. Ankara’nın Şam’da rejim değişikliği ve oradaki Emevi camisinde namaz kılmak gibi emellerin gerçekleşmeyeceği artık apaçık ortada. Ortada yalancıktan bir “geçiş süreci” lafı olsa da Esad kalıyor; zaman içinde Ankara’da Suriye rejimiyle iletişime geçmek zorunda kalacak.
Ankara açısından savaşın bitme ihtimali olumlu. Dünya, Türkiye’ye Suriye’de “oyunkurucu” olma imkânı vermedi; onun yerine “Kendi sınırlarını korumak” ve “MültecileriAvrupa’ya salmamak” gibi iki askeri görev var önümüzde.
ABD ve Rusya arasındaki mutabakata göre Türkiye kendi sınırında o çok istediği tampon bölgeyi kendi imkânlarıyla kuracak. Ben, kendi adıma Suriye’de sadece“Kürt karşıtı” bir refleksle hareket etmenin yanlış olduğunu defalarca yazdım ancak dinleyen yok. Türkiye bu bölgede Sultan Murat Tugayları gibi CIA ile ortak eğitmiş olduğu muhalif grupları kullanacak. Bu muhalifler Halep civarından geleceği için Halep’te rejim varlığı güçlenecek. Nusra izole olacak. Türkiye de belki de 100 yıl sonra ilk kez Arap toprağında bir yönetim modeli deneyecek.
ABD de Rusya da buna itiraz etmiyor; ama fazla katkı da sunmuyor. Ruslar, bunun başarılı bir deneyim olmayacağını ve Türkiye’nin pişman olacağını düşünüyor. Amerikalılar ise memnun; “Birileri IŞİD’le savaşsın da kim savaşırsa savaşsın”havasındalar. Suriye bağlamında Türkler ve Kürtler arasındaki rekabeti“yönetebileceklerini” düşünüyorlar. Müşteri kızıştırmak yöntemiyle ikisini de Rakka’ya sürecekler. Türkler de Kürtler de “Hayır o değil, ben, ben, ben!” havasında.
İşte pizza-votka anlaşmasının özeti de bu.