Direnme hakkı ve adalet yürüyüşü!
Arslan Bulut 01 Ocak 1970
Millî Merkez Başkanı Hüsamettin Cindoruk, "Ana Muhalefet Partisi CHP'nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun başlattığı adalet yürüyüşünü haklı, meşru ve doğru buluyoruz" dedi.
Cindoruk, "Yargının siyasallaştırılması, OHAL'in amacından saptırılarak, tüm muhalif kişi ve kurumlara yönelik bir baskı ve infaz aracına dönüştürülmesi asla kabul edilemez. Çünkü adalet yoksa, yargıya güven kalmamışsa, o zaman milletin demokrasi ve hukuk kuralları içinde direnme hakkı meşru hale gelir" dedi.
AKP Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar bile "Can Dündar ve Erdem Gül'de casusluk suçu bulmayan mahkeme, aynı dosyadaki CHP'li vekili casusluktan suçlu sayıp tutukladı" diyerek önemli bir çelişkiye işaret etti!
***
Direnme hakkı, 1961 Anayasası'nın başlangıç bölümünde vardı. Gerçi şimdiki Anayasa'da, devletin temel nitelikleri ve Türk Milleti'nin egemenlik hakkı, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet edilmiştir.
Yani milletin her bireyi, Anayasal düzeni korumakla görevlidir.
Kemal Kılıçdaroğlu ise 15 Temmuz darbe girişiminin önlenmesinden hemen sonra 20 Temmuz'da olağanüstü hal ilan edilerek hukukun rafa kaldırılmasıyla siyasi iktidarın başka bir darbe yaptığını ve bu sebeple meşruiyetini kaybettiğini söylüyor.
Bazı şaşkınlar ise Kemal Bey'in yürüyüşünün darbe olduğunu iddia ediyor!
***
İktidarın suçlarına ortak olanlar elbette meseleyi anlayamaz.
Cindoruk'un açıkladığı gibi "OHAL gerekçe gösterilerek, siyasi iktidar tarafından muhalif görülen tüm kişi ve kurumların hedef alınması, bağımsız ve tarafsız yargı yerine siyasallaştırılmış bir yargının kurulmak istenilmesi, hukuk devletinden uzaklaşan-otoriter-keyfi ve anti-demokratik iş ve işlemlere tevessül edilmesi asla kabul edilemez."
Fakat iktidar partisinin Düzce gençlik kollarından bir kişinin, sadece polisin elinde olduğu bilinen MP 5 silâhı ile poz vererek "Vur de vuralım, öl de ölelim. Reis, meydanlar boş değil, emrin yeter" demesi gibi örnekler çok sayıda görülmeye başlanmışsa, darbe rejimini korumak için silahlı milis gruplar oluşturulmuşsa, milleti birbirine düşürmemek için akılla hareket etmek zorundasınız.
Meşruiyetini kaybetmiş bir iktidara karşı en akıllı direniş nasıl olabilir? İşte Kemal Kılıçdaroğlu'nun şu anda yaptığı en akıllı direniştir.
***
Diğer taraftan, Türkiye sadece iktidarın hukuku çiğnemesinin değil, küresel güç olarak doğrudan ABD'nin tehdidi altındadır.
ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, terör listesine alınması istenen Müslüman Kardeşler'in bazı unsurlarının şimdi Türkiye ve Bahreyn'de olduğu gibi hükümetlerin bir parçası haline geldiklerini söyledi ve böyle bir kararın ABD'nin bölgedeki hükümetlerle ilişkileri açısından yaratacağı komplikasyonlara işaret etti!
Gerçi teröre başvuran, doğrudan ABD hükümetidir. El Kaide, Taliban ve IŞİD'in birer CIA operasyonu olduğunu herkes biliyor. Son olarak, Körfez Savaşı'ndan beri yaptığı harcamaları tehditle Körfez ülkelerinden almak isteyen de ABD hükümetidir. Nitekim 100 milyarlarca dolarlık silah siparişi veren Suudi Arabistan'dan sonra Katar da ABD ile 12 milyar dolarlık savaş uçağı satın alma sözleşmesi imzaladı. ABD savaş gemilerinin, ortak tatbikat için Katar'a hareket ettiği bildirildi. Oysa Katar zaten fiilen ABD işgali altındadır!
Trump, terörizmi destekliyor diye suçladığı bir ülke ile şimdi ortaklık yapmış oluyor!
Sisi'nin ise Katar'a uygulanan ablukanın Türkiye'ye de uygulanmasını istediği bildiriliyor!
***
Kısacası, Türkiye'deki iktidar kendi suçlarını muhalefetin üzerine, ABD iktidarı ise haraç almak istediği ülkelerin üzerine atıyor.
Önemli olan Türkiye'yi bu badireden sağ-salim ve tek parça çıkarmaktır. Bu sebeple akıllı eylemler desteklenmelidir.