Suud bize büyük oyun oynuyor!..
Ahmet Takan 01 Ocak 1970
Dünün en flaş başlıklarından biriydi!..
"İslam İşbirliği Teşkilatı Kudüs gündemiyle toplandı. Zirveye Suudi Arabistan'dan devlet başkanı düzeyinde katılan olmadı."
Hiç de şaşırmadım!..
Fotoğrafa baktınız, muhtemelen Arapça bilmediğinizden hiç bir şey anlayamadınız...
Tarih, 11 Aralık. Yani, İstanbul'da Kudüs zirvesinin toplanmasından 2 gün önce. Okaz isimli Suudi gazetesinden bir gazeteci Kandil'e gitmiş, terörist elebaşlarından Rıza Altun (fotoğrafta gördüğünüz kişi de o eli kanlı katil-aht) ile röportaj yapmış ve 11 Aralık'ta gazetede yayımlanmış. Terörist elebaşı, PKK terör örgütünün bilinen söylemlerini tekrar ediyor. Önceliklerinin Türkiye'ye karşı mücadeleleri olduğunu, Suriye'de PYD/YPG'ye her türlü desteği vereceklerini, Afrin'e müdahale halinde ikinci Kobani'nin yaşanacağını kusuyor. "Ee, ne var bunda? Kahpeler her zamanki gibi" diyeceksiniz. Eyvallah da!.. Bu röportaj ile ilgili ilginç olan husus şu; Suudi gazetelerinin Riyad'daki saraydan habersiz böyle bir şey yapması pek mümkün olamayacağına göre şu ortamda yayımlanıyor olması doğrudan Türkiye'ye mesajdır. Suudi Arabistan'ın İsrail ile gizli ilişkiler çerçevesinde Orta Doğu'da bir Kürdistan kurulması planı üzerinde anlaştıkları açığa çıkmıştı. Geçen ay bir Suudi Bakanın, Suriye'de Rakka'yı ABD'nin IŞİD özel temsilcisi McGurk ile ziyaret edip SDG-YPG ile görüştükleri basına yansımıştı. Kudüs krizi bağlamında Suudilerin cılız tepki verip İsrail-ABD ittifakını destekleyecek görüntüsü verdiği bugünlerde yayımlanan bu röportajın manidar olduğunu görmek için her halde çok zeki olmak gerekmiyor!..
Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı: "Katar ve Türkiye, radikal ideolojinin yeni sponsorları".
Hoppala!.. Bu da nereden çıktı?..
Yukarıdaki başlık dün The National'dan Joyce Karam'ın haberinin başlığı. Habere göre, İngiliz mevkidaşı Mark Sidwell ile birlikte, Salı günü Washington'da Policy Exchange'in düzenlediği bir programa katılan ABD Başkanı Donald Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Herbert Raymon McMaster, ABD çıkarlarına yönelik olarak üç küresel tehdit bulunduğunu ve bunların ikisinin Orta Doğu'da olduğunu söyledi. Küresel tehditler arasında, 'revizyonist güçler' Çin ve Rusyaile 'terörü destekleyen, toplu katliama yönelik silahların peşinden giden' İran ve Kuzey Kore'yi sayan McMaster, üçüncü tehdidin de cihatçı radikal gruplar olduğunu belirtti.
"Radikal İslamcı ideoloji açık bir şekilde tüm medeni insanlara yönelik büyük bir tehdit" diyen McMaster, Suudi Arabistan'ın yıllar önce bazı terör örgütlerini desteklediğini söyledi ancak günümüz için ana destekçilerin Katar ve Türkiye olduğunu iddia etti ve "bu destek şu anda çoğunlukla Katar'dan ve Türkiye'den geliyor" dedi.
Hızını alamamış McMaster efendi!..
Mısır'ın 2013 yılında devrilen eski lideri Muhammed Mursi'ye referansla, başka bir "Mursi modeli"nden kaçınmak için bireysel özgürlüklere saygı duyan muhalif grupları desteklemek gerektiğini söylemiş.. Bir diğer Müslüman Kardeşler modeli olarak ise AKP'yi örnek göstermiş. "Sivil toplum üzerinden etkin hale gelerek gücü tek bir partinin elinde konsolide ediyorlar, üzücü bir şekilde bu (AKP'nin yükselişi), Türkiye'nin Batı'dan uzaklaşmasına da yol açan bir problem oldu" diye de konuşmuş.
Şimdi bir dakika soluklanın!.. Türkiye'de benden daha hızlı bir AKP ve Erdoğan muhalifi tanımam. Ama, her zaman da derim; her türlü ahval ve şerait içinde göbeğimizi kendimiz keseceğiz. Burası ne Irak ne Suriye ne de Libya. Ve şartlar ne olursa olsun, olmasına da müsaade etmeyeceğiz.
Trump'ın ulusal güvenlik danışmanının bu açıklamasının ne manaya geldiğini 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Başkanı stratejist Cahit Armağan Dilek'e sordum. Cevabı çok net oldu: "Adeta Türkiye'ye savaş ilanı. Türkiye'yi ABD'nin tehdit olarak belirlediği radikal İslamcı ideolojinin sponsoru olmakla suçluyor." dedi. Dilek şöyle devam etti:
"McMaster, Katar'la birlikte Türkiye'yi suçladığı bu konuşmasında Suudi Arabistan'ı da temize çıkarması ilginç. Trump'ın Mayıs 2017'deki Suudi Arabistan ziyaretinde Suudlar liderliğinde Sünni ordusunun kurulmasına verilen destek, ABD-S.Arabistan-Mısır liderlerinin ortaklaşa açtığı terörizmle ve radikal ideolojiyle mücadele merkezi McMaster'ın başını çektiği Trump yönetiminin Suudi Arabistan'a verilen yeni rolü de işaret etmişlerdi. Yani Orta Doğu'da yeni dizaynı Suudiler üzerinden yapacaklardı.
Haziran 2017'de başlayan Katar krizi sonrasında Suudi Arabistan'dan gelen ılımlı İslam'a geçiyoruz açıklamaları, yeni veliaht prensin belirlenmesi ve Suudi Arabistan'da sosyal hayatta başlayan yumuşatmalar, son olarak saray içinde yaşanan darbe girişimlerinin hepsi sözde radikal İslamcı ideolojiyle mücadelede geçmişleri kanlı ve karanlık Suudileri aklayıp öne çıkarmanın algı yönetimiydi.
McMaster'ın son açıklaması, Katar kriziyle birlikte Türk hükümetinin Katar ile yakın dayanışma içinde olması ve bundan vazgeçmemesi nedeniyle Trump yönetiminin Katar ile birlikte AKP hükümetini hedefe oturttuğunu göstermektedir. McMaster bu konuşmasında Trump'ın ABD'nin yeni ulusal güvenlik stratejisinin Pazartesi günü açıklanacağını da söylüyor. Bu strateji dokümanına son şekline verenin McMaster olduğu aşikar. Dolayısıyla bu strateji dokümanında Türkiye'nin mücadele edilmesi gereken unsurlar arasında yer alması büyük ihtimal gözüküyor.
McMaster'ın bu açıklaması Trump yönetiminin Erdoğan yönetimiyle ipleri koparma aşamasında olduğuna işaret etmesi açısından da kritik."
"Suud bize büyük oyun oynuyor" diye başlamıştık ama patronu apaçık ortada!.. Büyük oyunu bozmanın tek yolu var; ilmî milliyetçilik!.